Michigan Üniversitesi'nden Nörolog Jon-Kar Zubieta ve ekip arkadaşlarına göre bu fark, katekol-O-metil-transferaz (COMT) adlı enzimi kodlayan gende ortaya çıkıyor. COMT enzimi, sinir hücreleri (nöron) arasında sinyal iletimini sağlayan dopamin ve noradrenalin adlı maddelerin işlev görmesiyle ilgili beyin kimyasının yönetiminde rol oynuyor. Bu enzimi kodlayan gen, tüm öteki genler gibi, biri anneden, biri de babadan olmak üzere çift kopyalı. Alel denen her bir kopya, COMT enzimini kodlayabiliyor. Ancak, COMT enziminde yalnızca tek bir aminoasit farklı olabiliyor.
Araştırmanın 15'i erkek, 14'ü de kadın olmak üzere 20-30 yaşlarında 29 gönüllü denek üzerinde yürütüldüğünü anlatan ABD'li nörolog Zubieta, "Kadın denekler üzerindeki deneyler, östrojen hormon düzeylerinin en aza indiği menstrüal döngü zamanında yapıldı. Deneylerde, beyindeki mu-opioid (uyuşturucu etkideki kimyasallar) almaçlarını ve nasıl çalıştıklarını görüntülemek için deneklere bir radyoaktif işaretçiyle birlikte pozitron-yayın tomografisi (PET) uygulandı. Deneklerin sürekli acı çekmeleri için çene kaslarına tuzlu su enjekte edildi. Acıya beyindeki tepki PET cihazıyla ölçülürken, deneklerin de her 15 saniyede bir ne kadar acı çektiklerini ve neler hissettiklerini söylemeleri istendi" diye konuştu.
'Deney sonunda genlerinin her iki kopyası da val içerikli enzim kodlayan denekler, acıya karşı belirgin bir biçimde daha dirençli çıktılar" diyen Zubieta şunları söyledi:
"Bu genetik varyasyon, insanları hem nöro-kimyasal tepkileri hem de duyusal ve ruhsal tepkiler açısından acıya karşı daha dayanıklı kılıyor. COMT proteini, aslında nörotransmitter denen kimyasallar beyin hücreleri arasında sinyal iletimi işini bitirdikten sonra, hücreler arasındaki boşluğu temizleyen çöpçü işlevi görüyor. Daha somut olarak da dopamin ile, norepirefirin olarak da bilinen noradrenalin adlı kimyasalları metabolize ediyor."
(İHA)