Hanefi Avcı'nın yazdığı Haliç'te Yaşayan Simonlar kitabında dile getirdiği iddiaya göre cemaatin yaptığı adli sistemi kullandığı ilk operasyon Van 100. yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın'a karşı yapılan operasyondu.
İkinci operasyon ise Şemdinli'de meydana gelen bombalama olayından sonra Yaşar Büyükanıt'ın adının olayın iddianamesine elde yeterli delil olmadan konularak Genelkurmay Başkanlığı yolunun kapatılmak istenmesiydi.
İlk operasyon, Van 100. Yıl Üniversitesinde dinci örgütlerin faaliyetlerine karşı Atatürkçü tavrı nedeniyle bölgede yaşayan radikal dincilerin boy hedefi haline gelen Yücel Aşkın'a karşı yapılan operasyondu.
Hanefi Avcı'nın iddiasına göre Özel Yetkili Savcı, kendisine delil toplayacak olan polisi devre dışı bırakarak operasyonu kendi başına yapmıştı. Yılların polis şefine göre Özel Yetkili Savcının kendi başına böyle bir delil toplama imkanı yoktu. Perde arkasında bulunan cemaatin üyeleri tarafından destekleniyordu.
Hanefi Avcı'nın yazdığı kitabın 527. sayfasında anlatmaya başladığı olay şu şekilde meydana gelmişti;
Türkiye'de adli işlemlerde ilk anormallik Van Rektörü Yücel Aşkın hakkındaki dava ve Şemdinli İddianamesi ile başladı. Ama durum o zaman pek fark edilmedi. Temiz bir savcının yaptığı aşırılıklar gibi gözüktü. Aldığım bilgiler ve yaptığım değerlendirmeler ışığında bugün anlıyorum ki, o olay sıradan bir savcının işi değildi. Cemaatin, adli sistemi kullandığı ilk operasyondu.
O tarihte Van'da bu tahlikatı her yönü ile bilinmesi gereken görevli bir arkadaşıma bu olayların aslının ne olduğunu, rektörün yolsuzluk yaptığı yönündeki iddialarla ilgili olarak hangi delillerin bulunduğunu sormuştum. Bana "Bazı yolsuzluklar var ama biz fazla bir şey yapmadık, tahkikatı savcı yaptı" demişti. Bu söz bana çok garip gelmişti. Zira bir polis tahkikatı olmadan bir savcı nasıl delil toplayıp bir dosya oluşturabilir? Şimdi anlıyorum ki savcıya başkaları yardım etmişti. Arka planda destek almadan o savcı o iddianameyi hazırlayamazdı. Ayrıca iddianamede ciddi bir yolsuzluk suçu ispatlanamadığı gibi aslen baskı, cebir, şiddet uygulayan silahlı çete mafya, terör örgütü, uyuşturcu kaçakçılığı davalarına bakan Özel Yetkili Mahkemeleri'n görev alanına girmeyen, üniversitede kadrolaşma gibi suç isnatları vardı.Belki rektör Yücel Aşkın'ın bu iddianamede yazılanlardan daha fazla ve büyük suçları da olabilir. Ama eldeki delillerle bu dava böyle açılamazdı. Daha detaylı araştırmalar yapıldıktan sonra bu davanın açılması gerekirdi.
CEMAATİN ŞEMDİNLİ DAVASI OPERASYONU
İkinci olay Şemdinli iddianamesiydi. Aslında Şemdinli'de çok vahim bir olay gerçekleşmişti. Sanki Susurluk yeniden canlandırılıyordu. İki astsubay ve bir itirafçı ilçede PKK taraftarı olarak bildikler bir kitapçı dükkanına el bombası atmış ve olaydan sonra kızgın halk tarafından suçüstü yakalanmıştı. Yakalanan astsubaylar ve bir itirafçı ile bu kişileri bu işe gönderen üstlerindeki subaylar, hatta alay komutanına kadar pek çok kişiyi hukuken sorumlu tutacak deliller bulunuyordu. Fakat savcı Van'da bulunan Asayiş Kolordu Komutanını ve zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı sanık olarak iddianameye yazdı. Bu iki komutanın belki daha büyük suçları vardır. Ama bu olayla alakalarını gösteren hiç bir delil yoktu. Geçmişte Diyarbakır'daki bazı askeri faaliyetlerde mağdur olmuş bir kişinin kendi yorumunu içeren ve söylediği şeyin ihtimal dahilinde olduğu yönündeki beyanına dayanılarak zanlı yapılmışlardı. Akılla ve mantıkla, hele hukuken izah edilebilecek bir şey değildi.
BÜYÜKANIT'IN GENELKURMAY BAŞKANLIĞI TEHLİKEYE GİRMİŞTİ
...İddianame kendi amacından sapıp sanki Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanı olmasını önlemeye yönelik bir fırsata dönüşmüştü. İddianameye hukuk değil ideolojik bir dil hakimdi ve dışardan ciddi destek alındığı aşikardı. Bana göre savcı iddianamenin tamamını kendisi hazırlamamı, dışardan kesinlikle destek almıştı. O tarihlerde cemaatin Büyükanıt hakkında yaptığı olumsuz propagandalar, cemaat yanlısı sitelerde yer alan yayınlar, el altından dağıtılan notlan değerlendirildiğinde olayın arka planı daha iyi anlaşılmaktadır.
POLİS VE ADLİ SİSTEM İÇİNDEKİ CEMAAT ÖRGÜTÜ
Aslında tehlike sinyalleri o gün verilmişti. Birileri polis ve Özel Yetkili Hakim ve Savcılar içerisinde örgütlenmek suretiyle istemediği kişilere karşı adli sistemi kullanarak operasyon yapacak hale gelmiş, en güçlü olduğu Van'da operasyona başlamış, Şemdinli'de çıkan bir fırsatı değerlendirip hemen operasyona dönüştürülmüştü. Sistemin koruyucuları bu durumu fark edememişti. Sonrasında bugün de hala devam eden ama ne kadarı haklı, ne kadarı cemaatin suni müdahalesi olduğu tam bilinmeyen sıralı operasyonlar başladı.
HER KAZIDA BULUNAN EL BOMBASI VE ROKET ATARLAR
Bulunan esrarengiz deliller, özellikle her kazıda el bombası ve roket atar bulunması dikkat çekici. Dünyadaki bilinen örgütlerin hepsi öncelikle tabanca ve tüfek, az miktarda da roket ve el bombası bulundurur. Ama nedense bizde her kazıda el bombası ve roket atar bulunuyor. Bunlar ürküdücü, kitleleri etkileyen silahlar ama daha önemlisi bu silahların seri numarası olmadığından nerede üretildiği, kime satıldığı, nerden geldiği gibi bilgileri araştırmak mümkün değildir...
Ergenekon, Balyoz vs adlarla anılan operasyonların hazırlanış biçimli ve uygulanışı bazı suni katkıların olduğu gerçeğini gösteriyor...
Bence olaylar tam da şu şekilde gelişiyor;
Daha önceden temin edilmiş, muhtelif elemanları vasıtasıyla toplanmış, askeri evraklar önce cemaatin imamları tarafından inceleniyor. Sonra polisin ve hukukçuların imamları imamları organizesinde bazı savcılar ve polislerin katıldığı toplantılarda plan yapılıyor. Ardından dökümanda adı geçen kişi ve olaylar araştırılmay başlanıyor. İstihbarat birimi bu olayı gizlice soruşturmaya, dinleme ve izleme faaliyetlerine başlıyor, toplanan bilgiler ışığında nasıl bir operasyon yapılacağı planlanıyor, seçilen dökümanlar ya bir aramada nerde bulunması gerekiyorsa oraya konularak ya da meçhul bir kişi tarafından gönderilmiş gibi gösterilerek sahte ihbarlarla ya da basında belli çeverlere verilip bu konda haber yapılması sağlanarak meşru hale getirilyor. En sonunda da bu kişiler belgeleri savcılıklara teslim edince hukuki hale gelmiş oluyor.