- CUMHURBAŞKANI Vekili ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Meclis Tören Salonu'nda, ulusal yayın yapan basın-yayın kuruluşlarının temsilcileri ve parlamento muhabirleriyle kahvaltılı toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda ayrıca "İstiklal Mahkemeleri" kitaplarının tanıtımı da yapıldı. Çiçek, TBMM Tören Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında, 5 Nisan 2015 tarihi itibariyle Meclis'in yasama faaliyetlerinin sona erdiğini belirtti.
23 Nisan'da özel birleşim yapacaklarını, 25. Dönem Parlamentosu Başkanlık Divanı oluşuncaya kadar Meclis'in yasama faaliyeti ile ilgili çalışmalarının 5 Nisan'da sonlandığını kaydeden Çiçek, her yasama yılı sonunda, o yılın değerlendirildiği bir toplantı yapıldığını bildirdi. Çiçek, 7 Haziran tarihi itibariyle yapılması gereken bu toplantıyı, kamuoyu ilgisi seçimlere yöneleceği için bugün yaptıklarını söyledi.
Cemil Çiçek, son günlerde Türklerin Ermenilere karşı soykırım icra ettiğine dair sürdürülen bir karalama kampanyası yürütüldüğünü, buna en son Avrupa Parlamentosu'nun da katıldığını ifade ederek, "Bu konuda dört siyasi partimizin grup başkanvekilleri ile şahsen telefonla görüştüm. Bir metin hazırlandı, bilgilerine sunuldu. AK Parti, CHP ve MHP Grup Başkanvekilleri ve benim imzamla bu konuyla ilgili düşüncelerimizi ifade ettik. Basında da yer aldı, teşekkür ederiz" dedi.
Çiçek, 4 Temmuz 2011'de Meclis Başkanı seçildikten sonra, 4 yıl boyunca, bıkmadan usanmadan, 2015'e giderken tüm dünyada Türkiye ile ilgili bir karalama ve iftira kampanyasının sürdürüleceği belli olduğu için; ilgili ülkelerin yetkililerini, Meclis Başkanlarını, Cumhurbaşkanlarını, Başbakanlarını bu konuda bilgilendirmek, Türkiye'nin tutumunu anlatmak ve bu konuda istismara, karalama kampanyasına alet olmamasını temin bakımından yoğun bir çaba içerisinde olduklarını söyledi.
Bu kapsamda; bir kral, 34 cumhurbaşkanı, bir cumhurbaşkanı yardımcısıyla görüştüğünü ifade eden Çiçek, ikili ilişkilerin yanında, en önemli konulardan bir tanesinin de 2015'e giderken muhatap ülkelerin dikkatini bu konuya çekmek olduğunu bildirdi. 58 meclis başkanı, 22 başbakan, bir başbakan yardımcısı, 16 bakan, 98 büyükelçi ve 88 münferit heyetle de görüştüğünü kaydetti.
TBMM Başkanı Çiçek, 4 sene içerisinde 112 ülkeye bu konuyu anlatmaya çalıştıklarını ifade ederek, şunları söyledi: "Ayrıca Dışişleri Bakanlığı ile de yakın bir ilişki içerisinde bazı ülkelerin parlamento başkanlarına, bu konuya ilgi duyabileceğini, bu kampanyada muhatap ülke olarak bir yanlış adım atılmaması bakımından, konuyu dikkatlerine getirmek için 40'dan fazla ülkenin Parlamento başkanına da mektup yazdık, bu karalama kampanyasına parlamentoları alet etmemek bakımından. En son ise beni şahsen üzen ve gerçekten de çok rahatsızlık duyduğum Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı, geçen hafta Türkiye'de idi. Görüştüğümüz konuların çok önemli bir kısmı, AP'de ayın 15'inde böyle bir konunun gündeme geleceğini hesaba katarak, neden parlamentoların bu işe alet olmaması gerektiğini uzun uzun anlatmaya çalıştık. Ama netice itibariyle ortaya çıkan bir durum var."
Dün yaptıkları açıklamayı, TBMM Başkanlık Divanı'nın 17 üyesinden 14'ünün imzaladığını, iki üyeye ulaşılamadığını, bir üyenin ise bu karara katılmadığını belirten Çiçek, dünkü açıklamayı Başkanlık Divanı olarak da aynen benimsediklerini söyledi. Avrupa Parlamentosu'nun 1915 olaylarıyla ilgili aldığı kararın her bakımdan talihsiz ve Türk milletine karşı insafsızca yapılmış bir suçlama olduğunu ifade eden Çiçek, şöyle devam etti: "Tarihin en kanlı savaşlarından birisi olan 1. Cihan Harbi'nde hayatlarını kaybetmiş değişik ırklara, inançlara, milletlere mensup 20 milyondan fazla insanın acısını göz ardı ederek, haksızca ve insafsızca sadece bu savaşta Ermeniler hayatını kaybetmiş, sadece onlar acı çekmiş diğerleri acı çekmemiş gibi önyargıya dayalı bir açıklama yapılmıştır. Bu eğer adalet bir anlam ifade ediyorsa ki Avrupa Parlamentosu'nun en çok vurgu yaptığı konulardan biri budur, son derece adaletsiz ve tek yanlı bir tutumdur, tavırdır. 20 milyondan fazla insan hayatı kaybetmiştir. Kim olursa olsun, biz millet olarak bunların hepsinin acısını paylaşıyoruz. Ölen insandır, ırkı, dini inancı ne olursa olsun, hangi millete mensup olursa olsun, hepsi hayatını kaybetmiştir ve tarihin en kanlı savaşlarından birisidir."
Kararın tek yanlı ve önyargılı olduğunun altını çizen Çiçek, "Doğrusu hakka, hukuka, adalete sıkça vurgu yapan hele hele Türkiye ile ilgili ilerleme raporlarında Türkiye'yi bu kriterler, kavramlar açısından yargılayan Avrupa Parlamentosu'nun böyle bir tutum takınması evvela ileri sürdüğü kavramlarla, değerlerle de çelişmiştir. Onun için hukukla alakası olmayan, hukuk dışı, keyfi önyargılı bu kararı biz hiçbir şekilde kabul etmiyoruz ve bunu yok hükmünde telakki ediyoruz" diye konuştu.
Kararın uluslararası hukuka da aykırı olduğunu belirten Çiçek, parlamentoların her konuyu konuşup tartışabileceğini ancak karar alırken hukuk sınırları içinde kalmaları gerektiğini, hukukun dışında sorumsuzca kararlar alamayacaklarını söyledi.
"Avrupa Parlamentosu'nun aldığı karar hukukun dışındadır, hukuka karşıdır ve bu manada da sorumsuzca bir karardır" diyen Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü parlamentolar hukuk üreten kurumların başında geliyor. Bunlar çoğu zaman evrensel hukuk kuralı niteliğini taşıyor. Bunlardan bir tanesi masumiyet karinesidir. Sıkça Türkiye eleştirilirken buraya vurgu yapar. Bir kişi ya da bir toplum aksi ispat edilinceye kadar masumdur. Kanaatler, dedikodular üzerinden siyasi amaçlarla karar verilemez. Verildiği takdirde bu parlamentonun kendisini inkar anlamına gelir. Kendi ürettiği hukuku yok sayma anlamına gelir. Peki, 1915 olayları ile ilgili verilmiş bir karar var mı? Yok. Bugüne kadar böyle bir karar olmadı. 1948 şartlarında, 1948 Sözleşmesi'ndeki şartları bu olay taşıyor mu? Yok. Avrupa Parlamentosu bunlar üzerinde durmuyor. Bunları duymaya gerek de görmüyor. Hukuki bir kavramı siyasallaştırarak Türkiye'ye karşı karalama kampanyasına zemin teşkil ediyor."
Bu kararın bugün ve gelecekte doğurabileceği pek çok olumsuz yansıması olabileceğine dikkati çeken Çiçek, Avrupa'da ve tüm dünyada ırkçılık, radikalizm ve nefret söylemlerinin arttığına işaret etti. Çiçek, "Avrupa Parlamentosu hiçbir hukuk kararına dayanmadan böyle bir karalama kampanyasını kabul edip, Türkiye'yi suçladığına göre bundan sonra nefret söylemlerine milletimizle ilgili, milletimizin çocukları ki bunların önemli bir kısmı kendi vatandaşlarıdır, yarın okullarda, sokakta, işyerlerinde bir nefret söylemine, ayrımcılığa ve benzeri bir kısım çağ dışı, hukuk dışı, ahlak dışı kampanyalara muhatap olursa bunun sorumlusu hiç şüpheniz olmasın ki Avrupa Parlamentosu'nun, hiç şüphesiz ondan evvel de Papa'nın yaptığı açıklamalardır" değerlendirmesinde bulundu.
Bu kararın gelecekte çok sayıda olumsuz gelişmelere de gerekçe olarak kullanılabileceğini belirten Çiçek, Türkiye'nin herkesin acısını paylaştığını yineledi.
1915 olaylarının tüm yönleriyle ortaya çıkarılmasını en çok isteyen ülkenin Türkiye olduğunu dile getiren Çiçek, olayın ayrıntılarını ortaya çıkaracak olanın ise parlamentolar değil, tarihçiler olduğunu söyledi.
Çiçek, şunları söyledi: "Biz onun için dedik ki 2005'de TBMM olarak, iktidarıyla, muhalefetiyle tüm dünyaya yaptığımız açıklama, Meclis'imizden aldığımız karar; biz arşivlerimizi açtık, Ermeniler de açsın, Ruslar da açsın, İngilizler de açsın, Boston'daki arşivler de açılsın. Ya da kimin elinde ne bilgi, belge varsa bunlar ortaya çıksın biz de sonuca razıyız. Bunu o gün söyledik, bugün de söylüyoruz, söyleme de devam ediyoruz. Böyle bir mutabakat var mı? Yok. Tarihçilerin, bilim adamlarının 1915 olaylarıyla ilgili ittifak ettikleri, uzlaştıkları bir sonuç var mı? Yok. Peki bir uluslararası ceza mahkemesi bu olayla ilgili Türkiye hakkında, milletimiz hakkında bir karar verdi mi? Yok. O halde parlamentolar kendilerini uluslararası bir ceza mahkemesi yerine koyarak bir milleti, bir toplumu ve onun geçmişini sorumsuzca suçlayamaz."
Parlamentoların görevinin barışa katkı sağlamak olduğunun altını çizen Çiçek, husumet kanallarını açmak gibi bir yol izlenmemesinin söz konusu olamayacağını kaydetti.
Çiçek, 100 Yıl Savaşlarını yapan ülkelerin bugün AB üyesi olduklarını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu: "Onları geride bırakarak bugün bir barış, işbirliği projesi olarak AB kendisini takdim ediyor. 'Hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları' diyor, nefret söylemlerine, radikalizme karşı olduğunu söylüyor ama bütün bu söylediklerinin tersine bunlara yol veren, kapı aralayan bir tutumu maalesef Avrupa Parlamentosu bir karara dönüştürmüş bulunuyor. Onun için biz bu istismarın son bulması, tarihi gerçeklerin tüm yönleriyle ortaya çıkmasını arzu ediyoruz. Ama bazı ülkelerin bunu istemediklerini de biliyoruz. Çünkü karıştırdıklarında altından çapanoğlu değil, kendileri çıkacaktır. Onun için tarihi geçmişin araştırılmasını istemezler, tarihi gerçeklerin ortaya çıkmasını istemezler, her zaman olduğu gibi önyargılarla bu türlü kararları almaya tercih ederler.
Biz bir defa daha bu kararı yok hükmünde kabul ettiğimizi, hiçbir parlamentonun görevinin bir ceza mahkemesi yerine kendini koyarak karar vermek olmadığını, bilim kurulu olmadığını, bu türlü ayaküstü, önyargılı ve istismara dayanan ki soykırım bir hukuki kavramdır, hukuki kavramı bir siyasi karalama kampanyasına mesnet teşkil edecek tarzda kavram istismarı yapmak gibi bir görevinin olmadığını ifade ediyor, bu kararı şiddetle kınadığımı bir kez daha belirtmek istiyorum."
TBMM Başkanı Çiçek, İstiklal Mahkemelerinin çalışmalarının kitaplaştırılmasına ilişkin açıklamalarda da bulundu. Türkiye'nin siyasi, tarihi ve bilimsel birikimine büyük katkı vereceğine inandıkları çalışmaları belli noktaya getirdiklerini ifade eden Çiçek, arşivdeki 95 yıllık İstiklal Mahkemesi belgelerini kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.
Meclis arşivlerindeki üzerinde en çok tartışılan belgelerin İstiklal Mahkemeleriyle ilgili dokümanlar olduğunu anlatan Çiçek, şunları söyledi: "İstiklal Mahkemeleri, milli mücadelede, ölüm kalım savaşı verildiği dönemde, öncelikli olarak asker kaçaklarının önlenmesi amacıyla kurulmuştur. Bugünün şartlarından o günü değerlendirmek zor olabilecektir. Onun için bu mahkemelerin neden kurulduğunu, o günün şartlarını çok iyi bilmek gerekmektedir. Yoksa bugünün kolaycılığıyla geçmişi suçlamak çok doğru, çok ahlaki, çok da insaflı tutum olmaz. Cumhuriyetin ilanından önce olduğu gibi sonra da ihtiyaca binaen İstiklal mahkemeleri kuruldu. İstiklal mahkemesi evrakını araştırmacıların ve tarihçilerin hizmetine sunarken, amacımız geçmişimizde yaşanan olayları tartışma malzemesi, suçlama malzemesi haline getirmek değildir. Kim bunu yaparsa bu çalışmalara en büyük saygısızlığı yapmış olur. Geçmişte olup bitenleri o günün şartları içinde değerlendirmek, günümüzü ve geleceğimizi daha sağlıklı teminata bağlamak açısından bu arşiv kayıtlarının açılmasında fayda gördük."
Çiçek, mahkemelerin tutanak ve evraklarını olduğu gibi yayınladıklarını vurgulayarak, "Bir tek cümle eklemedik. Maksadımız tarihimizin bu dönemini de sıkça yapıldığı gibi dedikodu malzemesi olmaktan çıkarmaktır. Her şey ortaya çıkmadığı taktirde, 'tarihçiyim' diyen, eline kalem alan, kürsüye çıkanın, çok önemli başarılarımızı dahi nasıl karalama kampanyasına, önyargılarla dedikodu malzemesine dönüştürdüğünü biliyoruz" dedi.
İstiklal Mahkemelerinin 12'sine ait belgelerin tasnif edildiğini, elektronik ortama aktarıldığını ve indekslendiğini, kitapta İstiklal Mahkemesi kararlarının orijinal hali, çevirisi, zabıtları ve diğer belgelerin yer aldığını ifade eden Çiçek, "Bu belgelerin internetten araştırmacıların kullanımına açılması ve kitap olarak basılması, büyük devlet olarak tarihimize sahip çıkmanın gereği olduğu kadar, geçmişimizden ders çıkararak geleceğe barış ve huzur içinde güvenle yürüdüğümüzü de göstermektedir" diye konuştu.
Çalışmaya bir çok kurumun destek olduğunu dile getiren Çiçek, emeği geçenlere teşekkür etti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz