Cevat Güler'den flaş açıklamalar!

Galatasaray'ın efsane isimlerinden Cevat Güler önemli açıklamalarda bulundu.

2007-2008 sezonunun bitmesine altı hafta kala istifa eden Karl Heinz Feldkamp'ın yerine geçici olarak altı haftalığına Galatasaray'ın başına göreve gelip 6'da 6 yaparak Galatasaray'ı şampiyon yaparak tarihe geçen Cevat Güler, Mynet Spor'dan Hakan Akar'a çok özel açıklamalarda bulundu.

TÜRKİYE’DE TEKNİK DİREKTÖRLÜK YARIŞMA GİBİ!

Dışarıdan bakıldığında teknik direktörlüğü çok kolay zannediyorlar ama siz işin içinde olan biri olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bir dakika bile dinlenme zamanı yok teknik direktörlerin. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmezler bile. Teknik direktörlerin kafası hep futboldadır.

Reklam
Reklam

Türkiye’de hocalar; televizyonlara ve gazetelere konuştuğu zaman birçok insana hitap ettikleri için maç sonrasında konuşmaları hiçte kolay bir iş değil. Konuşulan konu, söylenen söz teknik direktöre ait ama taraftar duymak istedikleri şeyleri bekliyorlar.

Ceyhun Gülselam geçtiğimiz haftalarda ilk 11’de sahaya çıktı ama taraftarlardan çok tepki alıyor oynadığı futbolla?

Sezon başında niye futbolcular hazırlık kampı yapıyorlar? Futbolcuların kendine ait antrenmanı, kendine ait devamlılıkları ve sürekliliği çok önemli. Form kazanabilmek, oyun ritmini yakalayabilmek için o antrenmanları yapmaları lazım. Bir hafta maç oynamayan, haftanın 2 günü antrenmana çıkmayan futbolcunun maç performansında sıkıntısı olur. Bu dışarıdan çok belli olmayabilir ama işin içinde olanlar eksikliği fark ederler. Aktif bir sporcunun 3 günden fazla istirahat etme şansı yok. Kaldı ki bazı futbolcular üst üste 3-4 hafta maç oynamıyorlar. Durum böyle olunca oyuncunun performansı eleştiriliyor.

MÜSABAKA RİTMİ RAKİPLE OLUR

Reklam
Reklam

Müsabaka ritmini daha çok hazırlık maçı yaparak sağlarsınız. Futbolcuların kendi arasında yaptığı antrenmanlar çoğu zaman yeterli olmaz. Rakip takımla ancak bunu yakalayabilirsiniz. Oradaki kazanma hırsı ile mücadele sağlar ve oyuncu yeterli düzeye ulaşır.

Milli maç aralarında yapılan hazırlık maçları yeterli olmuyor mu yedek kalan futbolcular için?

Hazırlık maçları müsabaka ritmi bozulmasın diye yapılıyor. Bir zaman dilimi içinde yarar sağlasa bile süreklilik açısından yetmeyebiliyor ilk 11'de oynamayan futbolcular için.

Umut Bulut oyuna giriyor ve gol atıyor?

Umut’un durumu biraz daha farklı diğer futbolculara göre. Umut Bulut o sıcak temasın içine giriyor. Bakıyorsunuz Karabükspor maçında oynamadı ama Estonya ve Hollanda maçlarında oynadı. Uzun süre sahada oynamaktan uzak kalmadı. Eğer uzun süre oynamazsa onda da aynı düşüşü görebiliriz.

Futbolcu yedeğe düştüğünde etkileniyor mu diyorsunuz?

Kesinlikle istenilen performansı veremiyor bir futbolcu oynamadığı zaman. Şu anlama gelmesin bu söylediğim; yedek kalan oyuncunun düşük performans göstermesini kabul ediyorum anlamına gelmesin. Yedek kalan futbolculara özel antrenmanlar, farklı çalışmalar uygulanmalı. Haftada 2 gün maç yapan bir takım oyuncusunun antrenmanıyla, maçları oynamayan oyuncunun antrenmanı aynı olmamalı. Maç oynayan takımın ritmi var, Milli Takım’a giden oyuncuların ritmi var. Bunlar zaten hafta sonu maç oynuyor, hafta içi dinleniyor ya da dinlenme antrenmanı yapıyorlar.

Reklam
Reklam

Tepki dediniz de aklıma Türkiye - Hollanda arasında oynanan milli maçta Burak Yılmaz oyundan çıkarken taraftarlarının onu ıslıklaması geldi.. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben bunu doğru bulmuyorum, bu oyuncular bizlere lazım. Bu futbolcular şuanda Türkiye'nin oynayan en iyi futbolcularından oldukları için milli formayı terletmeye hak kazanıyorlar. Şuan oynatılan forvetlerimiz; Umut Bulut, Burak Yılmaz birde Mevlüt Erdinç var.

Milli maçın Kadıköy’de olmasının etkisi oldu mu sizce?

Ben Milli forma taşıyan bir oyuncuya taraftarın oyundan çıkarken verdiği tepkiyi doğru bulmuyorum. Ama seyirci başka türlü düşünüyor, onlarda başarılı olalım isteğinde bu da her zaman olmuyor. Çünkü bir sonraki maçta örneğin Burak Yılmaz çıktıktan sonra onun yerine giren oyuncu gol attı ve Hollanda’yı yendik diyelim ve Milli Takım play-off’lara gitti. O zaman forvette yine seyircinin ıslıkladığı Umut ve Burak Yılmaz ile oynayacağız. Günlük, anlık düşündüğümüz için doğru bulmadığımı söylüyorum bu eleştirileri. Oyuncunun her maçını yüzde 100 oynamasını bekler ve bunu isteriz. Her pozisyonda gol atmasını, her topu etkili kullanmasını beklememiz biraz abartı olur. Kimler neler kaçırıyor ki… Futbol ayak ile oynanan bir oyun bunu unutmamak lazım. Hedefler büyük, yenmemiz lazım ama bu her zaman yetmiyor. Birde karşında Hollanda var, dünya sıralamasında ilk 10’un içinde yer alan bir takım.

Reklam
Reklam

Galatasaray taraftarının bu sene oynanan futbolla ilgili çok eleştirisi var. Burak Yılmaz her maç ilk 11’de başlayıp, Umut Bulut’un yedek kalmasına ne diyorsunuz?

Hoca tercihi.

Fatih Terim’de aynısını yapıyordu, şu an Mancini de aynı taktikle devam ediyor hücum yolunda?

Şöyle bakmamak lazım olaya; ilerde 3 tane forveti oynatalım, onların arkasında Sneijder’i oynatıp geri kalanı da dizelim diye bir şey yok. Takımı sahaya çıkarırken; takım içinizdeki organizasyonu iyi ayarlamak lazım. Savunma kim oynarsa önünde kim daha iyi oynar ya da hücumda kim oynarsa yanında kim daha iyi oynar mantığıyla oluşturulan bir kadro olur sahada. Rastgele oyuncuların sahaya atıldığı bir 11 olamaz. Belkide form durumları aynı diye böyle değerlendiriyor olabilir. Fatih hocanın geldiği ilk sene ki coşku, baskılı oyun, birlikte hareket eden bir takım görüntüsü şu an yok. O tür oyuncular seçilmişti o dönem ama şuan o oyuncuları sahada göremiyoruz henüz. Belki göreceğiz bilemiyorum ama eğer Türkiye’nin büyük takımlarından biriyseniz, birbirine yakın 4-5 tane forvet oyuncusunu takımınızda barındırmanız lazım. Çünkü artık 2’li forvet değilde 3’lü hücum şekli olan çizgilerinde iyi kullanıldığı bir futbol oynamalısınız.

Reklam
Reklam

Peki Galatasaray’a bir tane daha forvet gerekiyor mu?

Şu anda elinde zaten 3 tane birbirinden farklı ileri uçta oynayacak forveti var. Öncelikle Galatasaray hangi oyun sisteminde oynayacak buna göre transfer yapmalı.

Avrupa’nın peşinde koştuğu 100’ler kulübüne girmesine ramak kalmış eski bir gol kralının bir maçta bu kadar çok ofsayta kalması çok tartışılıyor…

Burak Yılmaz’ın şuanda başı ofsaytla belada ama bunu düzeltebilir. O seviyede bir oyuncunun buna dikkat ederek bunu düzeltebileceğine inanıyorum.

Gerek Trabzonspor’da gerekse Galatasaray’da ki ilk senesinde Burak bu kadar fazla ofsayta düşmüyordu. Topu alır almaz daha çabuk savunma arkasına topu atıp ofsayta düşmüyordu. Şimdi savunma oyuncuları Burak Yılmaz'ın oyun stilini anladı ve ona göre hareket ediyor. Rakip savunma oyuncularının Burak’ın yüzü dönük kaleye koşmalarını yakalama şansları yok. Ofsayt tuzağı önemli bir savunma hamlesi oluyor.

Terim sonrası Mancini ismi sizce doğru muydu? Yerli bir hoca düşünülemez miydi?

Yönetimdeki büyüklerimiz neler düşündü bilemiyorum. Böyle bir karar aldılar. Bugün baktığınızda Galatasaray’da Beşiktaş’ta aldığı hocalar, getirdiği yabancılar biraz daha kulüplerin gerek Türkiye’de gerekse dünyada tanınmasıyla ilgili. Bazen transfer öyle yapılır. Aynı tarz, sürekliliği olan oyuncularla değil de bazen bakarsınız büyük ücretlerle yıldız isimler alınıyor. Bu olmak zorunda çünkü; 50 bin kişiyi yarın o stada getirmek için yıldız oyuncuları takıma katmak zorundasınız. Yarın Beşiktaş’ın stadı yapıldığında da bunu yapmak zorunda. Trabzon bile bu sene Bosingwa ve Malouda gibi yıldız isimleri almak zorunda kaldı maddi sıkıntı olmasına rağmen. Çünkü Türkiye şartlarında 50 bin kişiyi doldurmak ve 45 bin kombineyi seyircilerine satabilmek sizin sürekli herkesin bildiği oyuncuları almanız lazım. Drogba ve Sneijder’in gelişi örneğini verebiliriz. Bunlar Avrupa’da ve dünyada bilinen oyuncular. Aynı zamanda antrenörü de öyle düşünmek lazım. Rijkaard’ın daha önce Galatasaray’a Barcelona gibi dev bir kulübü çalıştırmış bir isim olarak gelmesi gibi. Siz eğer bir ürün satacaksanız, bu böyle oluyor. İsmi çok duyulmamış bir oyuncuya da yatırım yaparsınız ama o bu işin başka bir boyutudur. Ama işin şov kısmına geldiğinizde sizin isim almanız lazım. İsim almadan olmaz bu iş.

Reklam
Reklam

Galatasaray şuanda aldığı sonuçlarla ve yönetim içinde yaşananlarla kötü durumda ve Ocak’ta ki transfer döneminde tekrardan taraftarı ateşlemek için sizce yine Drogba ve Sneijder gibi büyük bir isim transfer edilecek mi?

Öncelikle takımın oyun coşkusunu yakalaması lazım. O çoşkuyu yakalarsa o seyircinin de tekrar coşkusu oluşur. Kendi sahasında kalmış ama maçı kazanmış bir takımı seyretmek başka bir şey, sürekli aktivasyon halinde seyir zevki yüksek bir takımı seyretmek başka bir şey. Ocak’a kadar oyun tarzında yapılan değişiklik çok umut vermezse transfer yapılır. Ama ben devre arasındaki transferlerin çok kolay olmadığını düşünüyorum. Geçen sene Sneijder ve Drogba transferi yapıldı ama bu sene öyle bir hamle yapılır mı, hoca böyle bir şey ister mi, mevcut kadro yeniden şekillenir mi bilmiyorum. Hoca kendi oyun mentalitesinde bir eksik görürse, sahada yansımasında bir eksiklik görürse eğer, transfer isteyebilir. Büyük takımlara transfer her zaman olur.

TÜRKİYE’DE HER MEVKİDE İSTEDİĞİNİZ KADAR OYUNCU BULAMIYORSUNUZ

Reklam
Reklam

Türkiye’de maalesef her mevkide istediğiniz kadar futbolcu bulamıyorsunuz. Milli Takım’dan örnek vermek gerekirse sol bek pozisyonundan güzel oynayan Caner Erkin ve Hasan Ali'yi sayabiliriz.

Hasan Ali son milli maçta çok eleştirildi tribünlerden?

Ceyhun örneğinde söylediğimiz gibi. Oynatılmadı sonrada mecbur kaldılar ama maç alışkanlığı olmadığı için istenilen verim alınamadı.

Türkiye’de genel olarak sadece sol bek değil, futbolcu yetiştirme yönünde bir sorunumuz var.

Sorunun kaynağı birazda altyapı diyebilir miyiz?

Altyapı mı yoksa yetişme tarzı mı, yoksa yetişen oyuncuların Süper Lig’de oynayamama durumumu, o sirkülasyonu becerememeye kadar birçok şey içinde. Sorun altyapıda, sorun üst yapıda değil hepsi birlikte.

Arda Turan örneğinden sonra birkaç genç isim duyuldu ama belli bir süre sonra unutuldu Emre Çolak, Salih Uçan ve Recep Niyaz gibi oyuncular…

Bir şekilde bu oyuncular Türkiye’de futbolun gündemine oturacak isimler. Bugün olmayacak belki ama adlarını duyuracaklar. Bu oyuncular yetenekli ise devam edecekler. Arda çok zorlu dönemeçlerden geçerek geldi bu günlere. Yarın Salih’de gelecek, Recep’de gelecek, kaleci Mert’de gelecek, Emre’de, Aydın’da gelecek Semih’de gelişecek. Ama genç oyuncuların üst düzey takımlarda mücadele etmesi, o maç ritmine ulaşması çok kolay olmuyor.

Reklam
Reklam

Aydın Yılmaz’a gelirsek eğer…

Aydın Yılmaz çok erken profesyonel takımın yolunu tutmuş bir isim. Yoğun antrenman temposuyla birlikte bir takım sportif yaralanmalar geçirdi. Kiralık başka takımlara gitti geldi. Bana göre geçen sene oyuna sonradan girdiği maçlarda iyi performans sergiledi. Aydın Yılmaz'ın Galatasaray’da sürekliliği olmadı, Galatasaray’da sürekliliğin olması bir futbolcu için kolay değil. Karabükspor maçında yarım saatlik bir şans aldı. Devamı gelecek diye düşünüyorum çünkü Aydın özel bir oyuncu. Aydın, Burak gibi patlama gücü yüksek bir oyuncu. Özel antrenmanlar yapan, kendini özel şekilde geliştiren bir oyuncu.

Aydın Yılmaz Galatasaray’da kalmalı diye mi düşünüyorsunuz?

Ben oynayacağını da düşünüyorum. Çünkü günümüz futbolu çabuk ,tekniği iyi oyunculardan kurulu bir takım istiyor. Sürat ve patlama gücü yüksek oyuncuların teknik becerisi yüksek olursa her zaman seyir zevkini de artırır. Salih Uçan’da becerisi yüksek bir oyuncu, yeniden o şansı buluncaya kadar çalışmaya devam edecek. Mert Günok da iyi oyuncu, kendini geliştirmeye devam edecek.

Arda Turan’a dönecek olursak, Manisa’ya kiralanma süreci var.. Galatasaray’ın Avrupa maçında yedekten girip goller atınca bütün Türkiye Arda Turan’ı tanımıştı bir anda. Galatasaray’da ona kaptanlık verildi oynadığı güzel futbolu geliştirdikçe ama Arda dışında bakıyorsunuz şu anda Türkiye’de onun kadar büyük bir patlama yapmış bir futbolcu yok maalesef? Türkiye’yi Avrupa’da Arda dışında temsil eden bir tek Gökdeniz var, diğerleri hep gurbetçi futbolcular..

Şimdi bakın Arda Turan, Sergen Yalçın, Emre Belözoğlu, Hakan Şükür bahsettiğimiz isimler.. Bunlar futbolu sevdiren, güzelleştiren futbolcular… Bunlar özel futbolcular, altyapıda yetiştirmeyle bir Sergen, Arda çıkartamazsınız. Bunlar doğal yetenekler… Yetiştirmek kelimesi bazı futbolcular için yetmez onlar için. Gelişimlerine katkıda bulunursunuz. Arda özel bir futbolcu. Çocukluğundan beri futbolun içinde olan, futbolu farklı yorumlayan bir oyuncu. Öyle düşünmemek lazım, ben öyle kıyaslayarak bir Arda aramam.

Peki Türkiye’de hiç özel yetenek yok mu ya da bulamıyor kulüpler? Basına yansıyor Avrupa’daki gurbetçi bazı futbolcular bizim ülkemizdeki kulüplerin kapısından dönüyor, sonrada dünya yıldızı oluyorlar..

Sebep? Planlama ve sabır..

O zaman şöyle diyebilir miyiz; Türk kulüplerinde sabır yok?

Bizim kulüplerimiz bakıyor genç futbolcuya; bu bizim istediğimiz oyuncu değil diye istemiyorlar.. Dünün 12 yaşındaki Messi’sini alsanız beğenmezdiniz.. Yetenek seçimi için oluşturabildiğimiz ve uygulamaya koyduğumuz sistemimiz yok ya da yeterli değil.

Ama bakıyorsunuz Avrupa’nın dev kulüpleri 5-6 yaşındaki çocukları transfer ediyor..

Onlar farklı bakıyorlar bu olaya. Birde şöyle bakmak lazım; bir oyuncunun antremanla gelişebildiğini, yeteneklerini daha sonra ortaya koyabildiğini de düşünün.. Öyle baktığınız zaman bizim başta sabrımız yok, yetiştirmede sabrımız yok.. Biraz sabır gerekiyor…

Ama devamlı yüzde 100 başarı istiyoruz..

Kulüpler gelirinin üstünde harcama yapılıyor. Başkan olduysan takıma büyük transferler yap. Sürekli bunları istiyoruz, kulüplerin borcu varmış, parası yokmuş önemli değil. Alabiliyorsan al, alamıyorsan ayrıl.. Mantık böyle maalesef; Anadolu da, İstanbul’da da her yerde böyle… Umarım bu davranış değişecek.

Peki Mesut Özil konusuna gelirsek?..

Avrupa’daki bir oyuncu için (tam emin değilim) Almanya’da oynayıp Türk Milli Takımı’nı seçerseniz işleriniz biraz zorlaşıyor.. Almanya haklı olarak diyor ki; ben bu insanlara; sahasıyla, hocasıyla, çevresiyle bir yatırım yapıyorum. Buradan çıkacak iyi futbolcular da benim milli takımımda oynamalı diye bakıyor olaya. Bu tür davranışları baskı haline getiriyor. Eskiden bu kadar olmuyordu ama şimdi Almanya bu konuda biraz daha cimri davranıyor. Mesut’un da, İlkay’ın da orayı seçiyor olması bence ters değil.. Yakın kardeşler vardı onlar da İsviçre Milli Takımı’nda oynadılar. Orada yetişen oyuncuların illa da bizim Milli Takımı’mızda oynayacaklar diye bir şey yok. Ben anormal karşılamıyorum. Onlar orada büyüyorlar, aileleri orada… Mesut biraz daha farklı; yazın Zonguldak’a dedesinin evine filan geliyor gidiyor daha farklı bir yapısı var. Almanya Milli Takımı ile, Real Madrid ve Arsenal’deki performansıyla tanınıyor olması da bir futbolcu olarak farklı bir şey.

Türkiye’yi seçseydi yine aynı başarıları yakalayabilir miydi?

Buna evet demek, oynardı demek çok kolay değil. Çünkü o bir sistem oyuncusu.. Onu da şöyle söylemek lazım; Sneijder’in Hollanda Milli Takımı’nda oynadığı oyunla, Galatasaray’da oynadığı oyun farklılığı. Yani sağına dönüp pas atabileceği, soluna dönüp pas atabileceği bir tarz yaratılmış. Ekolü olan bir futbol ülkesinde iyi işler yapıyor. Buradan baktığınızda Mesut bizde de aynı başarıyı gösterir demek zor.. Mutlaka fark yaratıyorlar.

Türk Milli Takımı gurbetçi oyuncularını alamıyor Avrupa kolay bırakmadığı için.. Zamanında denediler; Mehmet Aurelio Türk Milli Takımı’nda oynadı, Türk vatandaşı yapıldı. Alex’in, Nobre’nin, Delgado’nun Türk Milli Takımı’nda oynar mı diye haberler yapılmıştı geçmiş dönemde.. Peki bununla ilgili bir çalışma yapılması doğru olur mu sizce?

O sorunla ilgili kanunda düzenlemelere gidildi. O zaman Türk vatandaşlığına geçmek istediğinizde 1 ya da 2 yıl içerisinde geçiyordunuz. Şimdi zannediyorum bu süre uzadı. Artık o konular konuşulmuyor, tartışılmıyor. O dönemde kanun böyle bir hak vermişti. Bugün gelişmekte olan ülkelerde de yapılıyor bu tür düzenlemeler. O dönemde belki ihtiyaç vardı, Fatih hocanın zamanındaydı hatırladığım kadarıyla. Aurelio öyle Türk Milli Takımı’nda oynamıştı, o da sevmişti burayı. Takımların da biraz işine geliyor bu olay… Şimdi PTT 1. Lig’de ya da Süper Lig’de Türki Cumhuriyet’lerden gelen sporcular yabancı statüsünde sayılmıyor. Bu durum da Türkiye'deki takımlar için avantaj sayılıyor.

Türkleştirmeye karşısınız?

Hayır karşı anlamında söylemedim. İhtiyaç olduğu zaman, o ihtiyaca karşı olmak gibi bir şey kabul etmiyorum. O dönem böyle bir ihtiyaç varmış, yapılmış. Şuanda ihtiyaç yok . Belki o dönem başka şeyler düşünülerek yapıldı, bunu bilemiyoruz..

Burak Yılmaz’ın takımda kalması sizce yararlı oldu mu iki taraf açısından da bakarsak? Şuanki inişli çıkışlı performansını buna bağlayabilir miyiz? Aklı hala transferinde mi kaldı?

Sezon başındaki transfer gelişmeleri Burak Yılmaz’ı biraz sıkıntıya soktu öyle görünüyor. Burak takımda Drogba ve Umut ile yarışmak zorunda. Daha önce Elmander ile yarışıyordu. Uzaktan bu konuda yorum yapmak çok kolay değil. Ama ben Türkiye’de iyi bir şekilde kendini geliştiren ve yetişen oyuncuların Avrupa’da oynamasından yanayım. Umut Bulut’un gelmesini de istememiştim, Arda Turan’ın da Türkiye’ye oyuncu olarak dönmesini hiç istemiyorum. Emre Belözoğlu’nun, Okan Buruk’un da gelmesini hiç istememiştim. İstememe sebebim şu; bizim daha fazla futbolcumuz Avrupa’da olsun.. Çünkü Avrupa’daki futbol anlayışını görelim ve Avrupa’da oynayan futbolcular ülkemize böyle gelsinler. Gökhan Gönül gibi Türkiye’de çok iyi performans sergileyen bir futbolcu Avrupa’da oynamalıydı.

Türk futbolcularına genel olarak baktığınızda ortalama çok kısa bir süre sonra Türkiye’ye geri dönüyorlar..

Biz hemen geri gelsin istiyoruz..

O da var ama biraz kendilerini orada iyi ifade edemiyorlar.. Dil olarak eksik kaldıkları için.. Kendi açımızdan baktığımızda Türkiye’ye gelen yabancı futbolcu ve hocalar hala daha Türkçe bilmez konuşamaz Şota’yı kenara koyarsak..

Peki bu oyuncuların yaşındaki bir çok genç Avrupa’ya gittiğinde yabancı dili iyi bir şekilde konuşabiliyor mu? O sorun sadece futbolcularda değil, genel olarak bizim böyle bir derdimiz var diye bakmalıyız olaya. Çözülmez bir problem değil, iş başa düşmeden öğrenilmiyor. Baktığınızda Arda’nın o sorunu bugün yok.

Geçtiğimiz günlerde Arda Turan’ın verdiği bir röportajı hatırlıyorum.. Kendisi Grand Slam Tenis turnuvası için İngiltere giderek yerinde izlemiş. Kendisinin bir sözü çok dikkatimi çekti; “Ben bir Avrupa maçı izlediğimde neden başka bir Türk futbolcu olmuyor, neden dünya çapında oynanan bir tenis maçında bir Türk raket izleyemiyoruz” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Özetlersem; ülke olarak sevinçlere gerçekten hasretiz yaşadığımız bir çok problemden dolayı.. Ama baktığınızda Türk kökenli bir sporcumuz yok birçok branşta. Atletizme girmek istemiyorum birçoğu dışardan getirilen sporcular.. Bu sorunumuz daha ne kadar sürecek?

Biz ne zaman eğitim ve organizasyon işini halledersek o zaman . Olaya genel bütünlükte bakmak gerek onlarıda bir gün başaracagız.

Daha zamanı var mı diyorsunuz?

Öyle sporcu yetiştirmek çok kolay değil. Evet genç nüfusumuz fazla ama organize olmuş bir yapımız yok. Niye yetişmiyor değil, niye yetiştiremiyoruz onu düşünmeliyiz. Öyle bakmamız lazım.. Profosyonel bir takımda hocalık yapan biri çok güzel önerilerde bulunabiliyor ama o gençlerin sorunlarını bilmeden çok rahat konuşabiliyorlar. İş yapmayı bilmeden laf üretmeyi çok seviyoruz.

Antrenörlük mesleği usta - çıraklık işidir. Usta-çırak ilişkisiyle öğrenilen bir iştir. Yeni gelen bir üniversiteli ya da futbolun içinden gelen bir hoca için farketmez, bu sporcular tecrübeli birinin yanında yetişmeliler.

Peki Türkiye’de yerli hocaların yabancı hocalara kıyasla daha zor büyük kulüpleri çalıştırıyor olmaları?

Ben bu konuda öyle düşünmüyorum. Yerli ya da yabancı hoca yerine, hocanın performansına bakmak gerek.

Büyük kulüpler takımı çalıştıracak hoca aradığı zaman önce yabancı hocaya gidiyorlar..

Onun nedenini araştırmak lazım. Büyük kulüpleri çalıştırmak öyle çok kolay değil. Büyük transferler yapmak gibi zorunlulukları doğuyor kendilerince.

Peki size dönersek neden Orduspor’u çalıştırdınız geçtiğimiz sezon? Bu da çok merak ediliyor birçok spor sever tarafından..

Ordu benim memleketim. Ben başarırım diye gittim ama öncelikle biraz duygusal bağ var diye gittim. Akrabalarım orada, ailemin büyük bir kısmı orada.. Yarın yine böyle bir sıkıntı olsa yine hiç düşünmeden, neye imza attığıma bakmadan yine olsun yine giderim. Orayı ben kendim için başarısız bir antrenörlük dönemi olarak görmedim hiçbir zaman. Orduspor takımın küme düşmesi benim ya da kulübün başarısızlığı değil. Kulüp geçmişten bugüne hala ayakta, kulüp bazen Süper Lig’de bazen PTT 1. Lig’de oynayacak olması Ordu'nun bir futbol şehri olmasını engellemez. Bugün PTT 1. Lig’de lider durumda, maçlarını sürekli coşku ile izliyorum.

Peki Cevat hocam size şuan Anadolu kulüplerinden teklif geliyor mu?

Sezon başında gelmişti ama olmadı. Anadolu kulüplerinde çalışmak da kolay değil, bazı sıkıntılar oluyor sizin dışınızda gelişen ama bir şekilde bu işin içindeyiz. Çalışmaya devam edeceğim.

Yolunuza teknik direktör olarak devam etmek istiyorsunuz diyebilir miyiz? Diğer hocalar gibi yorumcu olmayı düşünüyor musunuz?

Bende arada televizyonlara çıkıyorum, radyo aracılığıyla maçlarla ilgili yorumlar yapıyorum. Ama uzun soluklu bir televizyon yorumculuğu düşünmedim hiç.. Zaten benim bir eğitim işim var. Bu ülkeye spor adamı yetiştirmeye çalışıyorum. Kendi spor geçmişim ve yaptığım araştırmaların tecrübesiyle insanlara bir şeyler öğretmeye çalışıyorum. Mesleki olarak benden sonra gelecek öğrenciler (meslektaşlarım ) için bir çaba sarf ediyorum.

Bilmeyenler için öğretim işinizle ilgili biraz daha bilgi verebilir misiniz?

İstanbul Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyim. Futbol uzmanlık , antrenman bilgisi, kondisyon ve antrenman teknikleri dersleri veriyorum, tez araştırmaları yapıyorum. Bir şekilde gençlerin eğitimiyle ilgili bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Ne kadar başarılı oluyoruz bilmiyorum ama elimizden geldiğince yaşamımızın bu kısmında bu çalışmaları yapıyorum.

Şampiyonluk için en büyük favoriniz kim?

Şuanda başı çekecek 3 takım gözüküyor.. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve onların arkasından Kasımpaşa ile Eskişehir gelir diye düşünüyorum.

Peki Mancini’nin Galatasaray’ının Avrupa’daki şansı?

Galatasaray Avrupa’da her zaman farklı oynar. Hoca kim olursa olsun Galatasaray'ın tribünü de, camiası da, oyuncusu da Avrupa maçlarını bir başka görür. Onun için Galatasaray'ın Avrupa’da her zaman şansı vardır.

Şampiyonlar Ligi? UEFA? Hangisinde şansı daha yüksek sizce?

Yapacağı ne varsa Galatasaray futbol takımı bunu en güzel şekilde başarır.

Galatasaray taraftarına mesajınız var mı hocam?

Futbolu ve neyin ne olduğunu bilen, takımını çok etkileyen bir taraftar.. Galatasaray'ın seyircisi çok başkadır. Vefakardır, kulübe ve takımına katkı yapanları yüceltir.

Galatasaray taraftarı için sizin yeriniz çok ayrı.. Cevat Güler dediğiniz zaman her Galatasaraylının yüzünde bir tebessüm, o babacan figür canlanıyor. Bunu yakalamak çok zor olsa gerek?

Galatasaray seyircisini gerçekten çok seviyorum. İletişimimizde iyiydi o dönemde. Galatasaray taraftarının yeri benim için kesinlikle çok ayrı. Seyirciden gelen ses , sizi sadece futbola yönlendirir. Bana bir görev verildi o görevi yapmaya çalıştım, ondan öncede yapıyordum. Hayatımın önemli bir dönemini Galatasaray kulübünde geçirdim bu da benim için büyük mutluluk.

Hakan Akar / Mynet Spor
hakan.akar@mynet.com