Artvin’in Borçka İlçesi'nin 'Dünya Biyosfer Rezerv Alanı' ilan edilerek koruma altına alınan Camili (Macahel) bölgesindeki Uğurlu Köyü’nde yapımı planlanan hidroelektrik santral projesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 'ÇED olumlu' raporunun iptali istemiyle açılan davanın duruşmasına, tarafların avukatları arasında ilginç diyaloglar geçti.
Biyosfer Rezerv Alanı’nın ne olduğunu soran Bakanlık ve HES şirketi avukatları, “Bilirkişi bilmiş ama bunların raporda açıklanmış olması gerekirdi” derken; yöre halkı adına savunma yapan avukat ise, “Türkiye’deki ÇED Yönetmeliği'ne göre her yere her şey yapılabilir. Hatta Başbakanlık konutunun bahçesine bile HES dikilebilir” diyerek tepki gösterdi.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 2006 yılında, ‘Dünya Biyosfer Rezerv Alanı’ ilan edilen ve koruma altına alınan Artvin’in Borçka ilçesine bağlı 6 köyden oluşan Camili (Macahel) Vadisi HES’lerin tehdidi altına girdi. Bölgede yer alan Uğurlu köyünde yapımı planlanan Uğur 1-2 Regülatörleri ve HES projesi için köylüler Rize İdare Mahkemesi'nde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın proje için verdiği ÇED olumlu raporuyla ilgili ‘yürütmesinin durdurulması ve iptali’ istemiyle dava açtı. Davanın bugün görülen duruşmasına Bakanlık ve HES şirketi avukatları ile bölge halkı ve avukatları katıldı.
Duruşmada söz alan ve bölge halkı adına savunma yapan avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu, hazırlanan bilirkişi raporunda belirtildiği gibi Camili bölgesinin, dünyada 22 adet olan, Türkiye’deki ilk ve tek, ‘Biyosfer Rezerv Alanı’ olduğuna dikkat çekti. Okumuşoğlu, "Türkiye'de bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı var. Ancak bu bakanlık çevreyi koruyamamakta, görevini yapmamaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, vatandaşın tepki ve taleplerini dikkate almadan, HES şirketlerinin isteklerine göre ranta dayalı çalışmaktadır. Yaşama can veren derelerin beslediği her vadide onlarca HES projesi geliştirilmiş. Hukukun bağımsızlığına güvenerek, yasaların el verdiği ölçüde Çevre Bakanlığı'na karşı çevre ve yaşam mücadelemizi sürdüreceğiz” diye savunmasını sürdürdü.
Bakanlık ve HES avukatları ise, söz konusu HES projesiyle ilgili bütün prosedürün yasa ve yönetmelikler çerçevesinde yerine getirildiğini ileri sürerek, projenin çevreye herhangi bir zararının olmayacağını savundu.
“Biyosfer Rezerv Alanı nedir?” diye soran HES firmasının avukatı Yunus Koçal, “İtirazımız bilirkişi raporundaki eksikliklere. Biyosfer Rezerv Alanı diye kesip atıyorlar. Bilirkişi bilmiş ama bunların raporda açıklanmış olması gerekirdi. Biz de çevreye önem veriyoruz” dedi.
Son olarak söz alan Uğurlu köyü sakinlerinin avukatı Yakup Şekip Okumuşoğlu, “Ortadaki bilimsel raporlar, uluslararası anlaşmalar ve yaşanan katliamlar var. Bunlara karşı hâlâ 'bu projeler çevreci' deniyor ise o zaman biz manyak, mazoşist miyiz? Niye kendimizi yırtıyoruz? Kazım dayı ineğini niye satıyor? Türkiye’deki ÇED yönetmeliğine göre her yere her şey yapılabilir. Hatta Başbakanlık konutunun bahçesine bile HES dikilebilir. Bizim için asıl olan Anayasa, uluslararası anlaşmalar, yaşam hakkı ve yaşadıklarımızdır. Sürdürülebilir kalkınma ve yaşamdan söz ediliyor. Siz bunu HES’lerle yuvası bozulan karıncaya, yavrusunu kaybeden kuşa sorabilir misiniz? İşte bizim bu mücadelemiz aynı zamanda onların yaşam hakkı içindir” diyerek savunmasını tamamladı. Tamamlanan dava ile ilgili mahkeme heyetinin önümüzdeki günlerde kararını yazılı olarak açıklaması bekleniyor.
Küresel öneme sahip doğal alanların korunması ve yöre halkının sürdürülebilir gelişimini sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından koruma altına alınan alanlara, 'Biyosfer Rezerv Alanı' deniyor. Bu alanlarda, biyosfer rezervleri, biyolojik çeşitliliğin korunması, ekonomik kalkınma ve kültürel değerlerin devamlılığı arasındaki çatışmaların sürdürülebilir bir şekilde çözülmesine dönük temel bir yaklaşım ortaya konuluyor. (DHA)