“ceza İnfaz Kurumlarında İnfaz Hizmetlerinin İyileştirilmesi Teknik Destek Projesi” Kapanış Töreni

Adalet Bakanı Yardımcısı Bilal Uçar, "Cezaevlerimizin kalabalık olması orada o mahkumların en temel haklarından sağlık,...

Adalet Bakanı Yardımcısı Bilal Uçar, "Cezaevlerimizin kalabalık olması orada o mahkumların en temel haklarından sağlık, hijyen anlamında mahrum edildiği anlamına gelmez. Orada insanları istif edilmiş halde yaşatmıyoruz. Cezaevlerindeki kalabalık bu terör ve darbe girişiminin neticesidir. Buna rağmen biz buna sığınarak oradaki tutukluların hiçbir haktan mahrum edilmesini mazur görmüyoruz" dedi.Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti mali işbirliği kapsamında, Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen “Ceza İnfaz Kurumlarında İnfaz Hizmetlerinin İyileştirilmesi Teknik Destek Projesi (DEPAR)” kapanış töreni Grand Ankara Oteli’nde gerçekleştirildi. Törene Adalet Bakanı Yardımcısı Bilal Uçar’ın yanı sıra AB Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Gabriel Munuera Vinals, İspanya Büyükelçiliği Misyon Şefi Yardımcısı Pablo Barbara Gomez, Merkezi Finans ve İhale Kurumu Başkanı Mehmet Selim Uslu, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım katıldı.“Bugün 40 bin hükümlü ve tutuklu açık cezaevlerinde mesleklerini icra edebiliyor”Bilal Uçar törende yaptığı konuşmasında, Avrupa Birliği ile yapılan en etkili, en verimli projelerin başında gelen bir program izlediklerini belirterek, “Bir salgın hastalık olduğu zaman ne yapılır? Hemen karantina tedbiri uygulanır ve toplumun korunması açısından tıbbi alanda en ince detaylarına kadar araştırmalar yapılır. Bazı hastalıkların tedavi süreci, ona sebep olan etkenin ortadan kaldırılması yıllar alabilir. Burada da çağdaş ceza infaz sisteminde de amaç her ne sebeple olursa olsun bir şekilde suç işleyerek, cezaevine düşmüş kişilerin ceza infazı tamamlandıktan sonra bir daha topluma zarar vermeyecek şekilde ıslah edilmiş olarak oradan çıkarılmasıdır. Bu anlamda da Türkiye çok büyük başarı kat etti. Son 15-20 yıla baktığımız zaman Türkiye’de ceza infaz sisteminde gerek açık cezaevlerinde iş yurtları kapsamında tutuklu ve hükümlerin meslek sahibi yapılması, çünkü insanları suça iten sebeplerden biri de işsizlik. İş yurtları çok büyük bir fonksiyon ifa etmiştir. Bugün 40 bin hükümlü ve tutuklu açık cezaevlerinde mesleklerini icra edebiliyor, topluma katkı sağlıyor ve çıktığı zaman da hem ailesine hem topluma faydalı birey haline geliyor” diye konuştu.“Bütün dünyada örnek olabilecek bir proje başarıyla tamamlanmış durumda”İnsanları suça iten sebeplerin çok farklı olabileceğini söyleyen Uçar, eski zamanlarda suç işleyen bir kişinin dört duvar arasına kapatılıp işlediği suçun karşılığında hürriyetinden yoksun olarak süresi içinde içeride tutulup sonra bırakıldığını anlattı. Uçar, “Toplumun özellikle günümüzde korunması, cezanın infazından da öne geçmiş durumda. Bu sadece Türkiye’nin değil, dünyanın, Avrupa’nın sorunu. Özellikle uyuşturucu konusunda çocuklarımız, gençlerimiz çok büyük bir risk altında. Bu projede gördük ki AB ile yaptığımız bu projede içeride cezasını çekmekte olan mahkumların oraya ayrı bir suç sebebiyle geldiğini biliyoruz. Ama onu suça iten sebeplerinin neler olduğunu araştırdığınızda bir daha o suçun işlenmemesi açısından toplumun dışında kalanları korumak açısından, cezaevi dışında kalanları korumak, içeridekilerin de bir daha bu suçu işlememesi açısından da psikososyal tedbirler başta olmak üzere birçok alanda çalışma yapılması gerekiyor. İşte biz bu projede bunu görüyoruz. Bütün dünyada örnek olabilecek bir proje başarıyla tamamlanmış durumda” ifadelerini kullandı.“Cezaevindeki insanın da bir onuru var, haysiyeti var, şerefi var işlediği suç ne olursa olsun” diyen Uçar, “Ona uygun ceza infaz sisteminde tedbirleri, çözümleri ortaya koyabilmek için de yüreğimizi ortaya koyarak çalışmamız gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.“Ne cezaevlerimizde ne karakollarımızda işkencenin ‘i’si bile kalmamıştır”Bakan Yardımcısı Uçar, konuşmasını şöyle sürdürdü:“Şunu çok rahatlıkla söyleyebiliyoruz insan hak ve ihlalleri konusunda Türkiye bugün Avrupa ülkelerinden hiç de geri değil. İleri olduğumuz yönler bile var. Tek sıkıntımız kalabalıklar konusunda var. Şunu da unutmayacağız. Türkiye 40 yıldan beri şiddetle terörle mücadele eden bir ülke. Terör bütün dünyanın sorunu. Avrupa da son zamanlarda yüzleşmeye başladı. Türkiye’nin 40 yıldır yaşadığı terör probleminin onda birini yaşadığında nasıl bir panikle ayağa kalktığını görüyoruz. Biz şunu da biliyoruz, bu terörün kaynağı içeriden değil, dışarıdan. Kimlerin destek verdiğini de biliyoruz. Birçok müttefikimiz bu terör örgütlerine destek veriyor. Hem barınma anlamında hem koruma anlamında destek veriyor. Bunu da görüyoruz. Ama bunun topluma ağır faturaları var. PKK ile yıllardan beri mücadele ediyoruz. Geçmişte insan hak ve özgürlüklerinin ihlalleri olmuş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bir takım konular gitmiş ama bugün çok şükür alnımızın akıyla sürece giriyoruz. Ne cezaevlerimizde ne karakollarımızda işkencenin ‘i’si bile kalmamıştır, kötü muamele yoktur. Cezaevlerimizin kalabalık olması orada o mahkumların en temel haklarından sağlık, hijyen anlamında mahrum edildiği anlamına gelmez. Bunun da sürekli tedbirlerini alıyoruz. Yeni cezaevlerimiz yapılıyor ve mümkün olduğu kadar açık cezaevine sevk ediliyor, denetim serbestliği süresi arttırıldı. Orada insanları istif edilmiş halde yaşatmıyoruz. 15 Temmuz darbe girişimini hep beraber yaşadık ve gördük. Böyle bir örgüt 40 yıldan beri devletin içinde bir virüs gibi yerleşmiş, gerçek yüzünü son anda ortaya koymuş ve hakikaten kafasını, beynini, her şeyini şuurunu kaybetmiş bir kitle var karşımızda. Bunlar da bizim insanımız. Bunları kazanmak zorundayız. Ama bugün bu terör örgütünün üyesi veya bilfiil darbeye katılanlar bu şekilde cezaevlerinde tutuluyor, mahkemelere çıkıyor, mahkemeler zaman zaman tahliyeleri yapıyor. Hızlı bir süreç yürüyor. Burada umuyorum ki kısa bir süre içerisinde yeni yapılan cezaevlerimizin de devreye girmesiyle bu kalabalık sorununu da aşacağız. Ama oradaki cezaevlerindeki kalabalık bu terör ve darbe girişiminin neticesidir. Buna rağmen biz buna sığınarak oradaki tutukluların hiçbir haktan mahrum edilmesini mazur görmüyoruz.”“Proje çıktılarıyla kurumlarımızda bulunan hükümlülerin ilk defa suç profilleri oluşturulmuştur”Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım ise 2 yıl önce açılışı yapılan DEPAR Projesi’nin sonuna gelindiğini kaydederek, yürütülen tüm projelerin bir yapbozun parçaları gibi bütünlük içerisinde, birbirini tamamlayacak şekilde infaz sisteminin gelişimine katkı sağladığını ifade etti. Yıldırım, “DEPAR Projesi ile zincirin eksik halkası olan kişinin suç işleme motivasyonu yeniden suç işleme riskinin tespiti ve buna yönelik müdahaleler konusunda araçlar ve müdahale programları geliştirilmiştir. Proje çıktılarıyla kurumlarımızda bulunan hükümlülerin ilk defa suç profilleri oluşturulmuştur. Bu şekilde hükümlülerin geçirdiği infaz sürecinden ne derece etkilenecekleri ve yeniden suç işleme riskinin ne olacağına dair bir öngörü geliştirmek mümkün olacaktır. Geliştirilen değerlendirme araçlarının sağlayacağı veriler ışığında kişinin suç profili belirlenecek buna uygun müdahale programları uygulanacak ve sonuç olarak ceza infaz sistemimizin temel hedeflerinden birisi olan suç tekrarının engellenmesine de katkı sağlanmış olacaktır” açıklamasında bulundu.“20 bin kişiden oluşan bir grup seçilerek kapsamlı bir araştırma gerçekleştirilmiştir”Projenin tamamlanmasının ardından elde edilen temel çıktılardan bahseden Yıldırım, şunları kaydetti:“Suç motivasyonu ve suç profillerini belirlemek amacıyla ülke genelinde hükümlüleri kapsayacak şekilde toplam 20 bin kişiden oluşan bir grup seçilerek kapsamlı bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen hızlı değerlendirme ve profil değerlendirme araçları hükümlülere uygulanmak üzere UYAP sistemine entegre edilmiştir. Bu araçlar hükümlülerin risklerini tespit etmenin yanı sıra ceza infaz sisteminin gelecek yıllar için projeksiyon sağlayacak etkin bir veri kaynağı da olacaktır. Ceza infaz kurumlarında uygulanmak üzere suç profillerine yönelik toplam 15 müdahale programı geliştirilmiştir. Bugüne kadar ceza infaz sisteminde uygulanan müdahale programlarının toplamı 34 olduğunu ifade edecek olursak bu proje kapsamında gerçekleştirilen 15 müdahale programının çok anlamlı olduğunu görmüş oluruz. Ceza infaz kurumlarında görev yapan tüm psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarına eğitim verilmiştir. Projeyle sağlanan tüm sonuçlar bireyin suç işlemesine neden olan motivasyonlara müdahale edilerek topluma salıverilmesini sağlama ve yeniden suç işlemesini önleme yolunda atılmış önemli adımlardır. Projemiz kişiye özel müdahale sağlaması açısından da örnek ve ilkleri başarmış bir projedir.”

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: