Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin adından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kamudan ihraç edilenlerlerin hak ihlallerinin tespiti için çalışma başlattı.
Çalışma kapsamında 35 ilde KHK ile ihraç edenlerin sorunlarını dinleme kararı alan parti yöneticileri, yaklaşık 2 aylık çalışmanın sonucunda tespitlerini raporlaştıracak.
CHP'nin İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, hakkında soruşturma olmayan veya neden soruşturma açıldığını bilmeyen çok sayıda mağdur olduğunu ve bunların tapuya gittiğinde şahitliklerinin bile kabul edilmediğini belirterek, "Savunma hakkı bile tanımıyorlar, sivil ölüme terk edilmiş birçok insan var" dedi.
CHP, KHK'lar sonucu yaşanan hak ihlallerinin tespiti ve ihlallerin önlenmesi için yerinde ziyaret çalışmasına İzmir'den başladı.
CHP'nin Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Taşkın ve Gülizar Biçer Karaca'nın yürüttüğü çalışma sonucunda 35 ilde, KHK'lıların sorunları dinlenecek ve daha sonra da rapor haline getirilerek kamuoyuyla paylaşılacak.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer, KHK'lilerle ilgili yapacakları çalışmanın ayrıntıları ve hedeflerini BBC Türkçe'ye anlattı.
KHK ile kamudan ihraç edilenlerin oluşturduğu platformun temsilcilerinin kendileriyle görüşme talep ettiğini ve videokonferans yöntemiyle de görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirten Karaca, bu çerçevede ilk toplantıyı İzmir'den başlattıkları ve bunu diğerlerinin izleyeceğini belirtti:
"Amacımız, KHK ile ihraç edilenlerin yaşadıkları çoklu hak ihlallerinin incelenmesi bu konuda bir farkındalık yaratılması ve tarihe not düşmek adına raporlandırılması. Toplantının ilkini İzmir'de gerçekleştirdik. Ardından 14 Haziran'da Adana, 23 Haziran'da İstanbul ile devam edeceğiz ve il il dolaşarak sosyoloji uzmanı arkadaşları dinleyeceğiz."
Son 4,5 yılda KHK ile ihraç edilenlerin sayısının 2 milyona yakın olduğunu ifade eden Karaca, birçok kişi hakkında beraat veya takipsizlik kararı verilmesine karşın, görevlerine iade edilmediğini vurguladı.
İnsanların "lekelenmeme ve adil yargılanma hakkı" olduğuna işaret eden Karaca, Anayasa Mahkemesi'nin "barış akademisyenleri" ile ilgili yayınladıkları bildirinin "ifade özgürlüğü" kapsamında olduğu için yargılanmalarını hak ihlali gördüğünü anımsattı. Karaca şu görüşleri dile getirdi:
"OHAL Komisyonu ilk kurulduğunda, haftada 700 dosyayı karara bağladı. 2020'ye gelindiğinde bu sayı 700'e düştü. 2021 rakamlarına baktığımızda da ayda 500'lere gerilemiş durumda. En az iki yıl daha komisyonun kararını bekleyen ve komisyon karar vermediği için yargı yoluna gidemeyecek başvurucular var. Çünkü OHAL Komisyonu'ndan red ya da iade kararı çıkıyor. Eğer ret kararı çıkmışsa, yargıya ondan sonra gidiyorsunuz.
"Mesela bize gelen bir vatandaş bir işlem için tapuya gidildiğini, şahit olarak imza atmak istediğinde, kimlik numarası girildiğinde, kendisinin şahitliğinin kabul edilmediğini, 'riskli kişi' ibaresinin yer aldığını ifade etti. Bir insan hakkında dava yoksa, 'İhraç edildi bitti' diyerek, insanların savunma hakkı elinden alınamaz. Savunma hakkı bile tanımıyorlar. Bu şekilde sivil ölüme terk edilmiş birçok insan var."