CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin cumhurbaşkanı adayı, Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin uzun yıllar öğretmenlik yaptığını vurgulayarak "Buradan vatandaşlara, öğretmenlere, velilere sesleniyorum. Sizin hâlinizden en iyi o anlar. İnce'ye sahip çıkmak zorundasınız" dedi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın manifestosunda yer alan "yolsuzlukla mücadele" vaadini de eleştiren Kılıçdaroğlu, "Ya sen yolsuzlukla nasıl mücadele edeceksin. Devleti soydun" tepkisini gösterdi.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkan satır başları;
Avrupa'da spor dallarında başarı elde eden takımları ve sporcuları tebrik eden Kılıçdaroğlu, " Ankaragücü ve Rizespor Süper Lig'e geldi, tebrik ve teşekkür ediyoruz. Camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girmesin dediğimiz gibi, spora da siyaset girmesin." dedi.
DENİZ, YUSUF VE HÜSEYİN'İ UNUTMAYACAĞIZ
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan! 6 Mayıs 1972'de nbu üç güzel fidanımızı darağacağında kaybettik. Onların yeri kalbimiz. Siyasal idamların toplumların belleklerinde derin yer ettiğini kabul etmeliyiz. Buugün siyasal idamların olamaması derin yarılmaların önlenmesi açısından oldukça önemlidir. Bu konuda sayın Bülent Ecevit'in çabalarını unutmamak gerekir. Deniz, Yusuf ve Hüseyin bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele etti. Onları unutmayacağız.
Cumhuriyet Gazetesi, 97'nci yılını kutladı, ismini Mustafa Kemal Atatürk koymuştur. Her dönem darbelere, zulme direnmiştir. Bugün de Cumhuriyet Gazetesi basın özgürlüğünü savunmaya devam etmektedir.
FRANSA'YA SERT TEPKİ: ÇAĞ DIŞI KALANLAR SİZLERSİNİZ
Siyaset ve din,n ayrılması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Kişilerin inancına saygı duymak hepimizin görevidir. Fransa'da aralarında geçmişte devlet yöneticisi olanlarda dahil bir grup Kuran-ı Kerim'den bazı ayetlerin çağ dışı kaldığı için değiştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Onlara açıkça söylüyorum asıl çağ dışı kalan sizssiniz. Bu düşüncelerinizle IŞİD'e El-Kaide'ye destek vermiş oluyorsunuz. İslamiyetin barış dini olduğunu bütün dünya kabul ediyor. Siz İslamiyeti nasıl böyle karalarsınız. Onlara bir tavsiyem var lütfen veda hutbesini okuyunuz.
'EZBERLERİ YİNE BOZDUM'
Geçtiğimiz cuma ezberleri yine bozdum. Adayımızı Muharrem İnce'yi açıkladım. Beklemiyorlardı. Çünkü kendileri gibi sanıyorlar CHP'yi de. Niye birbirimizi mahvedeleim, aynı yolda yürüyoruz aynı kavgayı veriyoruz. Kaldı ki Sayın İnce hem sorunları çok iyi bilen hem de sorunların kaynağını bilen kişidir. Bizim adayımız demokrasiye bağlı bir kişidir. Nitekim kürsüde CHP rozetini çıkardı, Türkiye rozetini taktı. Muharrem İnce herkesi kucaklıyor. İnce kavga istemiyor, memlektinde huzur istiyor. Televizyonda tartışalım istiyor. Randevu aldı diğer adayları ziyaret ediyor. Bu cumhurun işaretidir. 80 milyonu kucaklamanın işaretidir.
'İNCE'Yİ CUMHURBAŞKANLIĞI KOLTUĞUNA OTURTMAK ZORUNDASINIZ'
Ne istiyor Muharrem İnce? Adalet istiyor. Ama onlar rahatsızlık duyuyor. 'Vay efendim nasıl cumhurbaşkanı adayı göstrirsiniz?' Muharrem İnce bir öğretmen. Bu ülkenin binlerce öğrencisine ders verdi, hayatı öğretti demokrasiyi öğretti. Öğretmenliğin ve öğretmenin ne olduğunu bilen en iyi kişidir. Öğretmenin anne ve babanın çektiği çileyi bilen kişidir. Bütün öğretmenler ile anne babalara sesleniyorum. Muharrem İnce'ye sahip çıkmak zorundasınız onu cumhubaşkanlığı koluğuna oturtmak zorundasınız. Öğretmeneleri baş tacı yapmayan toplumun geleeği karanlıktır. Arkadaşlığımız siyaset öncesine dayanan bir arkadaşlıktır. Milletvekili oldu ne köyünden ne köylüsünden vazgeçti. O aristokrat bir aileden gelen kişi değildir. İnce bir halk adamıdır.
'OLUR EFENDİM BAL GİBİ OLUR SENDEN ÇOK DAHA İYİ OLUR'
Kendi halkından korkan cumhurbaşkanı olur mu? Kendisinden vekillerinde korkuyor. Bugün Meclis'e gelirken baktım helikopterler havada her yerde polisler kanıyor. Dediler cumhurbaşkanı geliyor. Pes ya kendi milletinden kendi meclisinden korkan cumhurbaşkanı mı olur! İnce tek adamlığa oynamıyor. Geleceğim tek adam olacağım demiyor. O bir öğretmen, o bir baba bunları kabul etmez. O halkına milletine inanıyor. Muharrem İnce'yi aday seçtik beyefendi 'nasıl olurmuş' dedi. Olur efendim bal gibi olur senden çok çok çok daha iyi olur.
'HEMEN KEMAL KARDEŞİNE HABER VER'
Bunlar ne kadar başarısız millet görüyor artık. Eskiden 'CHP yüzünden' diyorlardı ama artık millet inanmıyor, e bunların da bir bahane bulması lazımdı. Plağı değiştirdiler artık 'efendim dış güçler var onlar yüzünden oluyo' diyorlar. E sen dış güçlerin oyuncağı mısın, dik duramıyor musun? Hangi dış güçler gelip naptı çık bir anlat biz de öğrenelim. Eğer dış güçler bir oyun onuyorsa hemen Kemal kardeşine haber ver. Hemen yanında olacağım.
8 MADDDEDE BEKA SORUNU
15 yıl önce kimse beka sorunu var demezdi. Türkiye'nin ilişkileri iyiydi. Gayet güzel geçiniyorduk. Bir derdimiz mi vardı? Hayır bir derdimiz yoktu. Terör bitmişti. Terör örgütü liderini getirip hapse atmışlardı. 15 yılın sonunda ne oldu da beka sorunundan bahsetmeye başladılar? 8 maddede beka sorununun nedenini sayacağım. Tüm belediye başkanları, il, ilçe başkanları bunları herkese anlatacaksınız.
Bir, devlette liyakat sistemi yok edildi. Dış güçler mi yok et dedi? Devlete en düşük sınıf şefliktir. Üniversiteyi bitirmek, sınava girmek lazım. Ama başbakan olmak için ilkokul diploması yeter. Liyakat budur. Müsteşar olmak için bunlar da yetmiyor, devlette en az 12 yıl çalışmak giriyor. Bunlar ne yaptı, liyakatı bitirdiler, sadakat dediler. Devlet temellerinden sarsıntı geçirdi.
İkinci neden, liyakatı yok edince devlet yönetimi keyfileşti ve kişiselleştirildi. Millet saraya bakıyor, ne yapacağım diye. Sarayın telkiniyle oraya gelmiş. Dolayısıyla tek belirleyici odak saray. Ne Merkez Bankası, ne DDK.
Üçüncü neden, sarayın tek belirleyici olması bürokrasinin çalışma düzenini yok etti. Eskiden kurallar dahilinde yürürdü. Almanya'da 4 ay 5 ay hükümet kurulmadı ama bürokrasi tıkır tıkır çalıştı. Kimse Almanya'nın beka sorunu var demedi. TEOG kalkacak, Milli Eğitim Bakanı mı söyledi. Hayır, saraydaki zat dedi. Eğitimci misin, yok. Bir sabah kalktı TEOG'u kaldırıyorum dedi.
Dört, sarayın aşırı yetkilendirilmesi sorunu çözmüyor arkadaşlar. Sorunlara kaynaklık yapıyor. Güçler ayrılığı tümüyle yıkıldı. Bütün yetkileri bana verin, ben meseleleri çözerim. Türkiye bugün bu örneği yaşıyor. Devletin temelleri derinden sarsılıyor. Bugün beka sorunu varsa, bir kişiye verilen yetki fazlalığından.
Beşinci neden. Dış politikada "Yurtta sulh, cihanda sulh" kuralımız vardı. Irak'la da, Suriye'yle de, AB'yle de hiçbir derdimiz yoktu. Türkiye saygın ve örnek bir ülkeydi. Orta Doğu'da bir sorun olduğu zaman kapımızı çalarlardı. Bugün kabile reisleri bile kafa tutuyor Türkiye'ye. 30 milyar dolar Suriyelilere harcadı. Ne oldu, itibar sahibi mi olduk? Saygın bir ülke mi olduk? Para yok diye ağlıyorlar, senin yüzünden geldi Suriyeliler. Yarın öbür gün bunlar yeraltına kayacaklar. Geçinmeye çalışıyor bunlar. Bizim vatandaşımız vergi verir, o dükkan açar vergi ödemez. Yanına doktorunu al, ben gerçekleri söyleyeceğim.
Altıncı neden. Vatandaşla devlet arasında güven olursa o ülkede huzur olur. Eğer ihbar mekanizması izlenecek politikalarda belirleyici unsur olarak öne çıkmışsa vay o devletin ve o milletin haline. Kimin kimi ihbar ettiği belli değil. Ne diyordu, Ağustos 2016'da. "Bildiklerinizi ihbar edin, gereğini yapalım." İhbarla devlet yönetilir mi? Herkes birbirinden korkuyor. Ya bana FETÖ'cü derse, ya bana IŞİD'li derse. Devletin saygınlığı vardır, gider bakar devlet. Hukukun üstünlüğü çerçevesinde. Devletin en tepesindeki kişi "İhbarla yöneteceğiz" derse orada beka sorunu çıkar.
Yedinci unsur. Devleti ağır ağır çürüten yolsuzluklar. Yolsuzluklar AKP yöneticileriyle en ağır şekilde gündeme geldi. AK Parti'ye oy veren vatandaşlara saygım var, kesinlikle yolsuzlukla suçlamıyorum. Yolsuzluğu yapanlar bunlar. Yolsuzluk kurumsal kimliğe kavuşmuşsa devlet derin yara alır. O kadar ileri gittiler ki, yolsuzluklardan devleti yönetenin de payı vardır dediler. Şu yüzsüzlüğe bakın.
Ve sekizinci unsur, medyanın kontrol altına alınması. Medyanın görevi gücü eleştirmek. Medya bu görevi yapmazsa vay halimize. Medyanın yüzde 90'ını iktidar kontrol ediyorum. Bir merkezden deniyor ki "Şu başlıkları atacaksınız." Satılık kalemler ve satılık patronlar var. Satılık patronların tamamı devlet ihaleleriyle besleniyor. Şimdi açık ve net söylüyorum. Allah aşkına bunlardan hangisini dış güçler yaptı. Dış güçler mi medyanın tamamını kontrol edin dedi? Siyasi parti lideri hâkim tayin etsin mi dedi dış güçler. Kendi kabahatlerini örtmek için dış güçler diyorlar. Biz Kuvay-i Milliyeciyiz. Dış güçlere pabuç bırakacak halimiz mi var?
Kimse duymasın, bir şey söyleyeyim. Erdoğan beni dinliyor. Ona yalan söylemeyen tek kişi benim. O nedenle ahtim olsun diye başlayan bir konuşma yaptı. Anladım ki bu beni dinliyor. Kendisine güvenmiyorum. "Ahtim olsun yeni dönemde enerjide dışa bağımlılığı kaldıracağım" diyor. Yanına doktorunu değil, danışmanını al. Enerjide dışa bağımlılık artacak, doğalgazı kimeden alıyoruz Rusya'dan. Bağlı mısın, bağlısın. Nükleer santrali kime yaptırıyorsun, yine Ruslara. Sen doğruları söylemiyorsun millete. Türkiye dışında bir devlete bu kadar bağlı olan bir devlet var mı? Yok.
İki diyor ki, bölge ve sektör bazlı teşviklerle istihdam sağlanacak. Ben diyordum fabrikalar, sen diyordun binalar. Şeker fabrikalarını sanki ben sattım. Bitlis'in sigara fabrikasını niye sattın? Bütün fabrikaları sattılar, yabancılara peşkeş çektiler.