ANKARA (ANKA) -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "12 Eylül halk oylaması öncesinde ittifak halinde bize muhalefet edenler, bize hakaret edenler, bizi yalan söylemekle itham edenler, bugün bütün söylediklerini yuttular ve şu anda mahcup bir eda ile mahkeme kapısında sıraya girdiler. Bunlar bugün sadece bize değil, millete karşı da, kendi tabanlarına karşı da mahçuplar" dedi.
Başbakan Erdoğan partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada muhalefete sert çıktı. Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kademeli eğitimle ilgili "eline tutuşturulan yalan yanlış bilgi notlarıyla" kamuoyuna yanıtlamaya çalıştığını öne sürerken, "Biz buna müsaade etmeyeceğiz, yalanlarla milletimizin kandırılmasına izin vermeyeceğiz" dedi. AKP teşkilatlarından, bulundukları il, ilçe, belde ve köylerde vatandaşlara bu konuyu anlatmalarını isteyen Erdoğan, "Aradan 62 yıl geçmesine rağmen bu millet merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının, ezanın Türkçe okunmasına son vermeleri asla unutmadı, unutmuyor. Ben inanıyorum ki bu millet, her şey unutulsa bile sırf ezana iade ettiği hürmetten dolayı Adnan Menderes'i ebediyen gönlünde ve hafızasında taşıyacaktır. Cuma günü TBMM'de tıpkı ezana hürmetin iadesi gibi Kuran-ı Kerim'in öğrenilmesine ve öğretilmesine de hürmet iade edilmiştir. Bu kadirşinas millet eminim ki bizim yaptığımız bu güzel düzenlemeyi de inşallah ebediyen hayırla yad edecektir.
Millete gideceğiz; hem onların hayır dualarını alacak, hem de eğer varsa zihinlerdeki soru işaretlerini ortadan kaldıracağız. Özellikle CHP seçmenine gideceğiz, özellikle MHP, BDP seçmenine gideceğiz ve gerçekleri onlara açık açık anlatacağız. Oy verdikleri, gönül verdikleri partilerin nasıl statükodan yana tavır aldığını, bizim ise nasıl bir kez daha milletten yana tavır koyduğumuzu onlara anlatacağız" diye konuştu.
**-KILIÇDAROĞLU VE BAHÇELİ'YE KENDİ AÇIKLAMALARI İLE YÜKLENDİ**
Erdoğan "bu statüko kardeşliğinin" 12 Eylül halk oylamasından önce de aynı şeklide sergilendiğini ifade ederek, "Tabanlarına, kendi kitlelerine tamamen zıt şeklide Anayasa değişikliğinin karşısında ittifak yaptılar. 12 Eylül'de sandıktan öyle bir sonuç çıktı ki, neye uğradıklarını şaşırdılar. Kendi kitlelerinin, tabanlarının dahi onlara inanamadıklarını 12 Eylül'de çok net olarak gördüler" dedi.
Başbakan Erdoğan, Anayasa referandumu sürecinde muhalefet partisi liderlerinin bazı açıklamalarını da salonda okurken, şunları kaydetti:
"Bunların ne dediklerini, ne söylediklerini hatırlamak istiyorum. O gün ne dediler, bugün ne diyorlar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aynen şu ifadeleri kullanıyor; "Geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla Kenan Evren ve arkadaşları yargılanamaz. Başbakan halka doğruları söylemiyor, kendi liderleri kendi tabanının kandırıyor. Hesap sorabilirler mi, "hayır'" diyor. Bir televizyon programında da bunları çok açık net söyledi. İşte 12 Eylül halk oylaması öncesi bunları söyleyen CHP Genel Başkanı şu anda ne yapıyor? 12 Eylül davasına müdahil olmak üzere sıraya girmiş durumda. Akşam farklı sabah farklı, bunlar. Peki Sayın Devlet Bahçeli ne söylüyor; "12 Eylül'ü yargılayamazlar, bu bir kandırmaca. Unutulmamalıdır ki 12 Eylül 1980'de hukukun boğazına yağlı urgan geçiren vicdansızlarla, 12 Eylül 2010 tarihinde adaletin terazisini kıran bozguncu zihniyetin aynı alanda kümelendiklerini ve benzer hedefler taşıdıklarını bir gün herkes görecek ve mutlaka idrak edecektir' diyor. Evet bunları söyleyen Sayın Bahçeli ve partisi MHP, şu an 12 Eylül davasına müdahil olmak için o da sırada. Başkalarına idrak çağrısı yapıyorlardı, belli ki kendileri idrak etmişler, günaydın. BDP boykot bildirilerinde aynen şu ifadeleri kullandı; "AK Parti'nin 12 Eylül'le hesaplaşacağız söylemi yalanların en büyüğüdür.' BDP bunu söylüyor, kimin yalan söylediğini de bugün artık milletimin ve BDP seçmeninin takdirlerine havale ediyorum. İşte gün bugündür. Biz ne söylediysek arkasında dururuz. Çünkü biz ne dedik yola çıkarken, "ne aldatan olacağız ne aldanan olacağız.' 12 Eylül halk oylaması öncesinde ittifak halinde bize muhalefet edenler, bize hakaret edenler, bizi yalan söylemekle itham edenler, bugün bütün söylediklerini yuttular ve şu anda mahcup olacaklarına inanamıyorum ama mahcup bir eda ile mahkeme kapısında sıraya girdiler. Şu anda salon dolu ve bine aşkın kişi de mahkemenin önünde bu süreci izliyorlar. Bunlar bugün sadece bize değil, millete karşı da, kendi tabanlarına karşı da mahçuplar. Bugün bir kez daha anlaşılmıştır ki AK Parti'nin yolu milletin yoludur. AKP millete rağmen değil, milletle birlikte, el ele, kol kola, omuz omuza yürüyen bir partidir."
**-"ALEVİLER BU OYUNA GELMESİN"**
AKP hükümetinin 75 milyonun hükümeti olduğunu, bu ülkenin fertleri arasında bir ayrıma asla müsaade etmeyeceklerini belirten Erdoğan, "Bu topraklar üzerinde yaşayan her etnik kökenden, her inançtan, her mezhepten insan bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır" dedi. CHP'nin kaybetmenin, hem de "sürekli kaybetmenin" verdiği hırçınlıkla aklıselimi öteleyerek, sağduyuyu saf dışı bırakarak son derece tehlikeli, son derece sorumsuz tavırlar içine girdiğini söyleyen Erdoğan, "Bunu en son milli eğitim ile ilgili yasa sürecinde yaşadık. Dikkat edin, sadece komisyonu, sadece genel kurulu terörize etmediler. Sokakta BDP ile nümayiş yaptılar. Sokak sokak direniş çağrısında bulundular. Genel kurula silahla girmekten bahsettiler. Bununla tehdit ettiler" dedi.
CHP'nin "bu hırçın, bu hazımsız" tavrına paralel olarak bazı şehirlerimizde de maalesef hiç arzu edilmeyen manzaralar ortaya çıktığını ifade eden Erdoğan, "Bakın Adıyaman'da bir ay önce 25 evin kapısına bazı işaretlerin konulduğu tespit edildi. Peki, CHP Tunceli Milletvekili ne yaptı? 200 eve işaret konulduğunu, Adıyaman'da Alevi vatandaşlarımıza ait evlerin işaretlendiğini söyledi. Oysa oyla bambaşka, sadece 25 eve işaret konuşmuş, bunların tamamı Alevi vatandaşlarımıza ait değil. Ben, o Tunceli Milletvekiline soruyorum, "sen bu her tarafı kıvırcıklı yalanı nasıl söyledin? Niye, ne adına, ne kazanacağını umdun da söyledin? Sen bu tahriki, bu provokasyonu niye yaptın?" diye konuştu. Hükümet olarak, oradaki Alevi vatandaşlarla birlikte olayın üzerine gidiliğini, ilgili kurumlar tarafında olayla ilgili incelemelerin hala devam ettiğini belirten Erdoğan, CHP'nin ise hala bu tür olayları bir kışkırtma aracı olarak kullanmaya devam ettiğini belirtti. Erdoğan, "Biz bu oyunu geçmişte Kahramanmaraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta gördük. Biz ajanların, provokatörlerin, kışkırtıcının, Kahramanmaraş'ı, Çorum'u, Sivas'ı, Gazi Mahallesini nasıl kan gölüne çevirmek istediklerine şahit olduk. Bugün alevi kardeşlerimiz üzerinden aynı oyun oynanmak isteniyor. Bugün aynı tahrik, aynı kışkırtma, aynı senaryo devreye sokulmak isteniyor. Şunu inanarak söylüyorum; geçmişte ne Kahramanmaraş'ta, ne Çorum'da, ne Sivas'ta benim Alevi vatandaşımla, suni vatandaşım arasında hiçbir mesele yoktur, olmadı. Ama bu tahrikçiler Sivas'ın dışından oraya gidenler. Kendi kısır siyasi hesapları uğruna, Alevi ve Sünni o gün de nifak sokmaya çalıştılar, bugün de aynısı deniyorlar. Biz buna geçit vermeyeceğiz, bir bu oyunu Allah'ın izniyle bozacağız. Bu ülkede kimliği ne olursa olsun, vatandaşımın kapısına işaret konuşmasına en başta biz karşı çıkacak, sorumluları da bulup adalete teslim edeceğiz. Alevi kardeşlerim oyuna gelmesin, bu tahriklere boyun eğmesin" dedi.
**-"CHP, SİVAS DOSYASI KAPANMIŞ GİBİ BİR HAVA YAYIYOR"**
Başbakan Erdoğan, Sivas katliamı davasıyla ilgili olarak da CHP'nin sanki Sivas dosyası kapanmış gibi bir hava yaydığını ifade ederek, 2 Temmuz 1993 yani yaklaşık 19 yıl önce meydana gelen Sivas olaylarıyla ilgili olarak 131 sanık hakkında kamu davası açıldığını, bunlardan 40 sanığın beraat ettiğini, 79 sanığın da ağırlaştırılmış müebbet hapis ve süreli hapis cezalarına çarptırıldığını kaydetti. Zaman aşımı nedeniyle ise birincil mahkemede sadece 131 sanıktan 7 sanık hakkındaki davanın düştüğünü belirten Erdoğan, "Şimdi CHP ne yapıyor, sanki Sivas dosyası kapanmış gibi, sanki bu olayın üzeri örtülmüş gibi bir hava yayıyor. Bakın şunu da göğsümü gere gere söylüyorum; benim Sivas'ta önümü kesen çok kız kardeşlerimiz oldu, yani ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olanların kızları oldu. Hüngür hüngür ağlıyorlar ve babalarının olayların içersinde olmadığını, sadece duyurularla bu işin içersine sokuşturulduğunu söyleyen ve bunun için de hüngür hüngür ağlayanlar oldu, peki bunları nereye koyacaksın? Sen CHP Başkanı olarak önüne tutuşturulmuş bir liste ile hemen kalkıp infazı yapıyorsun. Ölüyü yargılıyorlar, ölüyü. İkide bir, orada bütün o mücadelede "durun' diyen, engellemeye çalışan insanı sürekli olarak medya kurban seçti, medyanın kurban seçtiği o insan şu anda ölü ve hala yargılanmaya devam ediyorlar" dedi.
**-"SİZ SUÇUN DA ORTAĞISINIZ"**
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'na seslenen Erdoğan, "Sayın Kılıçdaroğlu, değerli CHP'li arkadaşlarım, Allah aşkına soruyorum Sivas hadisesi olduğunda iktidarda kim vardı? AK Parti mi vardı? DYP ve sizin geçmişiniz olan SHP koalisyon hükümeti vardı. Yani bugünün CHP'si, o olaylar yaşandığında SHP adı altında iktidarın ortağıydı. Siz aslında oradaki suçun da ortağısınız. Merhum İnönü, Sivas olayları olduğunda Başbakan Yardımcısıydı. Sivas olaylarından sonra da hükümet ortağı olarak yıllarca iktidar bulunmaya devam ettiniz. Sivas hadisesini çözmediler, çözemediler, Sivas olaylarının üzerine gitmediler, gidemediler. Şimdi çıkmış faturayı Ak Parti'ye kesmeye çalışıyorlar. O zaman AK Parti diye bir parti de yok. Sen bir yandan çetelere kol kanat gereceksin, bir yandan çetelere avukatlık yapacaksın, sonra da çıkıp Sivas olaylarından dolayı Ak Parti'yi suçlayacaksın. Bunların bu yaklaşımı yüzsüzlüktür. Sen Sivas'ta hadiselerin yaşandığı sırada, Cumhurbaşkanı olan, "halka polisi karşı karşıya getirmeyin' diyen zatla 12 Haziran seçimlerinde yol arkadaşlığı yapacaksın sonra da faturayı bize kesmeye çalışacaksın. Eğer Sivas'ı sorgulayacaksan sorgulamayı bizde değil, 12 Haziran'da yol arkadaşlığı yaptığın o zattan başla" diye konuştu.
**-"BU MU NEVRUZ KUTLAMASI?"**
Başbakan Erdoğan, bu yıl ki Nevruz kutlamalarına da değinirken, "Hükümet izin verseydi, polis izin verseydi bu olaylar çıkmazdı' diyenler oldu. Çok enteresan bir şekilde gerek terör örgütüne, gerek onun uzantılarına karşı engin bir hoşgörünün, engin bir iyimserliğin sergilendiğini gördüm. Türkiye'nin her günü 21 Mart mı Allah aşkına? Her gün Nevruz mu var? 21 Mart'ı bir haftaya genişletmiş olsak olay olmayacak mı? Peki bunun dışındaki günlerde, zamanlarda niçin değişik yerlerde, değişik sebeplerde eylemler yapılıyor. Bunlar bu işten nemalanıyor, bunu yapmak durumundalar, bunu yapmadıkları sürece eriyeceklerini biteceklerini görüyorlar. Onun içinde biz aldığımız istihbaratı iyi değerlendirmek durumundayız" dedi. BDP'nin eş başkanlarının "Eğer bu işi çözmek istiyorsanız, oturalım konuşalım' dediğini ifade eden Erdoğan, "Neyi konuşacağım sizinle? Sizin bir defa kendi iradeniz var mı" diye sordu. Erdoğan, Kandil'den 2012 Nevruzunu kan gölü haline getirmek için talimat geldiğini ifade ederken, "Bunlar elimizde belgeler var, istihbaratını almışız. Güvenlik güçlerimiz Kandil'de yazılan bu senaryonun istihbaratını edindikleri için önlemlerini alıyor ve Nevruzun amacından saptırılmasına yönelik tahrikleri önlemek için yoğun gayret gösteriyor. Gösterilen tüm hassasiyetle dikkate rağmen İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde cam çerçeve kırılıyor, esnaf taşlanıyor, dükkanlar yağmalanıyor, halk otobüsleri, belediye otobüsleri yakılıp yıkılıyor, polisler yaralanıyor. Hatta bir polisimiz de maalesef bu arada şehit oluyor. Bu mu Nevruz kutlaması? Nevruz bahar değil mi? Nevruz Özgürlüklere açılım değil mi? Ama bunların anlayışı bu, barış, özgürlüklere açılım anlayışı bu" dedi.
**-"BU TANIMIMI İYİ DİNLEYİN EŞ BAŞKANLAR"**
Başbakan Erdoğan, hükümetin terörle mücadelede sadece güvenlikçi yaklaşımı öne çıkaran bir uygulamayı asla izlemediğini ve izlemeyeceğini vurgularken, "Hükümet olarak bu konuda tavrımız gayet net, terörle mücadele edeceğiz ama eş zamanlı olarak milli birlik ve kardeşlik sürecine aynen devam ettireceğiz. Bundan bir milim dahi sapma yoktur" dedi.
Hükümet olarak terör örgütünü de asla muhatap almayacaklarının altını çizen Erdoğan, "Bir terör örgütüyle de asla masaya oturmayız, bunu herkes bilsin. Daha önce de konuştum; terör örgütüyle mücadele siyasi uzantısıyla da bu kafada değil, bu anlayışla değil, oturur müzakere ederiz. Ama iraden varsa. Ortaya karar koyabileceksen. Eğer koyamayacaksan, bizim artık kaybedecek vaktimiz yok. Biz her zaman söylüyoruz muhatabımız siyasetçilerdir. Bizim muhatabımız terörle arasına mesafe koymuş, terörün vesayetinden kurtulmuş, bu tanımımı iyi dinleyin eş başkanlar; terör örgütünden emir almayan, yani kendisine ait bir iradesi olan siyasetçilerdir. Biz bunu istiyoruz. Bizim muhatabımız, topluma nifak sokmaya çalışan, fitne sokmaya çalışan, toplumu kışkırtmaya, ayrıştırmaya çalışan değil, kendi ayakları üzerinde durabilen siyasetçilerdir" diye konuştu.