Chp Sözcüsü Koç: “oslo’da Tilki Postuna Bürüneceksin, Türkiye’de Konjonktürel Milliyetçilik Yapacaksın, Olmaz Bu”

CHP Sözcüsü ve Genel Başkan yardımcısı Haluk Koç, “ Oslo’da tilki postuna bürüneceksin, Türkiye’de konjonktürel...

CHP Sözcüsü ve Genel Başkan yardımcısı Haluk Koç, “ Oslo’da tilki postuna bürüneceksin, Türkiye’de konjonktürel milliyetçilik yapacaksın, olmaz bu” dedi.

CHP Sözcüsü ve Genel Başkan yardımcısı Koç CHP MYK Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başkanlığı’nda çalışmalarını sürdürürken basın toplantısı yaptı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile haftasonu Gaziantep, Kilis ve Hatay’da incelemelerde bulunduklarını belirterek “ Bende birlikteydim. Sivil toplum kuruluşlarıyla, sanayi odası temsilcileriyle, sanayicilerle, esnaf odalarıyla, diğer sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve Cumhuriyet Halk Partisi örgütleriyle oldukça ayrıntılı toplantılar yaptık.

Reklam
Reklam

Gördüğümüz tablo şu bölgede. Suriye’yle ilgili olaylar çerçevesinde Gaziantep, Kilis, Hatay, Osmaniye ve Adana süreçten doğrudan etkilenen illerimiz arasında” dedi.

İki ciddi sorun karşılarına çıktığına dikkat çeken Koç, şöyle devam etti:

“ Bir; bu gelişmelerden etkilenen ekonomik tablo. İkincisi ise; bölgede yaşanan ciddi bir güvenlik zaafı duygusu. Baktığınız zaman büyük sanayiciler çok fazla etkilenmemiş gözükse de hizmet sektöründe çalışan esnafın tümü son bir yıl içerisinde gittikçe artan oranlarda, derinleşen oranlarda maalesef Suriye’deki olaylardan olumsuz derecede etkilenmiş gözüküyorlar.

Şimdi baktığınız zaman Suriye’yle Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2 milyar dolara yaklaşmış idi 2010 yılında. 2011’de bu 1,6 milyar dolara düşmüş. 2012’nin ilk 8 ayında ise 260 milyon dolara gerilemiş durumda. Bu ticaret dengesinde daha çok Suriye’nin bize ihracatı var. Bizim Suriye’ye ihracatımız daha düşük oranda. Ama konu bu değil. 10 - 12 milyar dolarlık Suriye üzerinden Ortadoğu pazarına geniş bir çemberde yaptığımız ihracatın olumsuz etkilenmesi. Bu yaş sebze ihracatından tutun nakliye sektörüne kadar bölgede bu konuyla ilgili tüm kademeleri maalesef artık dayanılmaz bir noktaya getirmiş durumda.

Reklam
Reklam

Yine izlenen politikanın Rusya ve İran ekseninde olumsuzluğu, yaş sebze ihracatının bu politikanın etsinde bu bölgeler nezdinde de olumsuz etkilenmesi.

Sonuç olarak baktığınız zaman tarımın ve esnafın bu süreçte çok zarar gördüğü açık.”

Koç, ikinci temel konu güvenlik konusu olduğunu ifade ederek ,” Kilis’te sokaktaki 5 - 6 insandan bir tanesi el sıkıyorsunuz, Türkçe bilmiyor, biz Arapça bilmiyoruz. Suriyeli. Şehir içinde dolaşan. Hatay’a gelince, her ne kadar mülki idare amirleri Suriye uyruklu olmayan kimse tespit edemedik resmi açıklamalarına rağmen şehir içerisinde birçok Suriye uyruklu olmayan yabancının cirit attığı noktasında. Hepimiz biliyoruz bir huzur kenti, bir hoşgörü kenti. Birçok inancın, birçok kökenin barış içerisinde, huzur içerisinde yüzyıllardır yaşadığı Antakya bölgemiz geniş bir güvensizlik, tedirginlik içinde.

İstanbul’dan Hatay’a üç sefer Anadolujet uçuyor veya Türk hava yolları. Ve ne idüğü belirsiz bir takım insanlar Hatay’a giriyor, çıkıyor. Bir takım evler kiralanıyor. Bu evlerde 15 - 20 kişi kalıyor ve buranın sakinleri sürekli değişiyor. Resmi açıklamalarda Suriye uyruklu dışında kimse yok denmesine rağmen şehir içerisinde birçok uyruktan insanın cirit attığı bir Hatay fotoğrafı çıkıyor karşımıza. Ciddi bir güvenlik sorunu.

Reklam
Reklam

Hatay hoşgörüsünü koruyor. Kendi içerisindeki dayanışmasını koruyor. Her türlü provokasyona Hatay halkı her inançtan, her kökenden Hatay’ın geleneğini göreneğini yaşatan Hataylılar şimdilik direniyorlar. Umarım önümüzdeki süreçte olaylar başka bir boyuta geçmez. Ben tüm Hataylılara bu hoşgörüleri için Cumhuriyet Halk Partisi adına teşekkür ediyorum. Dikkatli olmalarını da diliyorum. Ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak da buradaki sürecin sürekli takipçisi olacağımızı bir kere daha ifade ediyorum” şeklinde konuştu.

Koç şunları söyledi:

“ikinci konumuz; Sayın Başbakan biliyorsunuz ‘ Numan Kurtuldu’ toplantısında yaptığı konuşmalar var. Sonuçta Numan’da ‘kurtulmuş’ oluyor biliyorsunuz. Ve bu toplantılarda yine diline Sosyalist enternasyonali dolamış. Hani Oslo’yu unutacağız ya, Oslo’nun üstünü örteceğiz ya. Sosyalist enternasyonalde siz ne yaptınız, görüştünüz bunları bir anlatın. Neyin altına imza attınız.

Üç ayrı bildirge var. İsteyene takdim edebilirim. İngilizcesi yanımda. Bu üç ayrı bölümde Sayın Başbakanın kafasını taktığı, herhalde kendisine tercüme edilerek verilen bilgiler çerçevesinde güya Cumhuriyet Halk Partisini köşeye sıkıştıracağı noktalar konusunda açık, net, şeffaf, somut kamuoyu önünde bilgilendirme yapıyorum.

Reklam
Reklam

Buradaki söylediğimiz noktalardan bir tanesi şu; bu toplantıya 107 ülkeden 120’ye yakın Sosyal Demokrat ve Sosyalist Parti temsilcisi katılıyor. 30’a yakında gözlemci ülke var. Burada Başbakanın merak ettiği paragrafları söylüyorum. Türkiye’deki halen tutuklu olan seçilmiş milletvekillerinin mahkeme kararlarıyla görevlerini yapmalarının engellendiğini ve bunun kınandığı paragrafı var. Bu durumun; Birleşmiş Milletlerin uluslararası sivil ve politik haklar sözleşmesine, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine aykırı olduğu, yargı bağımsızlığının demokrasi için temel koşul olmasına rağmen Türkiye’de yaşananların, uzun tutukluluk sürelerinin, milletvekilleri yanında, çok sayıda gazeteci, öğrenci ve kamu görevlisini kapsadığını, bunun kabul edilemez olduğu büyük bir paragrafta yer almış durumda. Başbakanı birde biz bilgilendirelim.”

Suriye’yle ilişkili paragrafta; dış silahlı müdahalenin kabul edilemeyeceği ve ön koşul olmaksızın tarafların uluslararası toplumun çağrısı ile demokratik süreçleri oluşturabilecek bir süreci olgunlaştırmaları çağrısı olduğunu vurgulayan Koç,

Reklam
Reklam

“Hem Esad rejiminin demokrasiye dönüşmesi, hem de sürece uluslararası silahlı bir müdahalenin yersizliği konusunda açık bir paragraf” dedi.

“Üçüncü paragraf; herhalde Başbakanı en çok ilgilendiren. Oslo’da altına girdiği sorumluluğu bir miktar Cumhuriyet Halk Partisine Sosyalist Enternasyonalin şimdi söyleyeceğim paragrafıyla sorumluluk atarak hafifletmeye çalıştığını zannettiği bölüm” diyen Koç, şunları söyledi:

“Kürt sorunu ile ilgili bölümde; yaşananları bir kere daha söylüyorum. Herkes anlayabilecek, Başbakanda anlayabilecek, ona göre de ayarlayarak söylüyorum Türkçemi.

Şimdi toplantıda İran, Kürt Demokrat Partisi’nin verdiği bir önerge var. Self-Determination’la ilgili. Buna heyette bulunan Cumhuriyet Halk Partisi temsilcilerinden Sayın Faruk Loğoğlu ve Sayın Osman Korutürk, ikisi de deneyimli diplomatlarımız. Sözlü olarak itiraz ediyorlar ve yaşanan tartışmalardan sonra o bölüm çıkartılıyor. Daha sonra heyet Türkiye’ye dönerken bu tip toplantılarda bu metin daha sonra yayınlanır ve ilgili paragrafta sanki Kürt sorununun uluslararasılaştırılmış gibi yoruma açık bir bölüm var. Bu paragraf Cumhuriyet Halk Partisinin onayı olmadan orada sonradan yer alıyor ve şimdi isteyene yine verebilirim. Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet şerhi ve imzası Sayın Genel Başkanın Sosyal Enternasyonal Başkanına ifade etmiş durumda.

Reklam
Reklam

Bu paragraf Cumhuriyet Halk Partisinin görüşleri ve anlayışlarıyla bağdaşmamaktadır. Muhalefet şerhi var. Biz bu kadar açığız, bu kadar netiz, bu kadar belgeliyiz, bu kadar milletin önünde şeffaf davranıyoruz, anlaşılabilir davranıyoruz.

Şimdi gelelim Sayın Başbakana.

Çağrım çok açık yine. Rahatsız ediyorum biliyorum. Huzursuz ediyorum biliyorum. Başbakanın tekerine çomak sokuyorum biliyorum. Ama bir kere daha soruyorum. Bizim Sosyalist Enternasyonal toplantısında yaşananları bu kadar açık, net, somut, belgeli, bu toplumun ve medyanın önüne getirdiğimiz halde sende Oslo tezgahının bizim gibi milletin önünde şeffaf, açık, somut, belgeli konuşabilecek yürek, cesaret var mı, yok mu sen bunu açıkla bize. Aradaki fark.

Şimdi tabi açıklayamaz Başbakan. Açıklayamaz. Çünkü onun tüm derdi 12 Haziran 2011 seçimlerine kadar şehit gelmesin, şehit haberi olmasın ve ondan sonrası tufan. Bu mantağa dayalı bir süreç işletildi orada. Şimdi açıkça niyette ortada, itirafta ortada. Yani hani rahmetli hocanın bir deyimi vardı, zaman zaman kullanırdı kendi şivesiyle. Seni gidi seni…, Seni gidi seni… Şimdi onu söylemek bize düşüyor. Başbakana göre herkes ahmak, kendisi çok akıllı. Hem açıkladığımız mutabakat metnini ve içindeki gizli niyetleri inkar edeceksin. Bu metin kamuoyunun tartışması boyutunda tekrar belgelenince önce inkar edeceksin, yalan diyeceksin, tezgah diyeceksin, ondan sonra nereden aldınız bunu diye hafiyelik yapmaya kalkacaksın. Önce yok sayacaksın, doğru değil diyeceksin, tekrar kafana vurulunca bu metin nereden buldunuz bunu, kim aldı? Kafana göre senaryolar çizeceksin. Yok Brüksel, yok Paris.

Reklam
Reklam

Şimdi bu metinde PKK tarafı, Türk tarafı diye kaleme alınan paragraflar var biliyorsunuz. Muhataplar tarif ediliyor. Ve sonucu da hakem devlet olan İngiltere’ye müzakereye katılan taraflar adına imzalatacak ve o ülkenin arşivine kaldırtacaksın. Daha nasıl Türkçe konuşuyum. Daha nasıl anlatayım. Görmeyen vicdanlara sormak lazım.

Bütün bunları yapacaksın, en son inkar bitti, yalan bitti, nereden buldun soruları, hafiyelik, o dönemde bitti. Var ama imzam yok altında. Açık söylüyorum hakem devlet taraflar adına, kim bu taraflar? PKK tarafı, Türk tarafı. Garabete bakar mısınız? Onlar adına taraf devlet imzalıyor ve arşivine alıyor.

Özeti şu; Oslo’da tilki postuna bürüneceksin, Türkiye’de konjonktürel milliyetçilik yapmaya devam edeceksin. Özeti bu. Oslo’da tilki postu, Türkiye’de konjonktürel milliyetçilik.

Bunu kimse yutmaz değerli arkadaşlarım. Bunu artık millete de yutturamazlar. Yandaş kalemlerin bütün feryadına, figanına rağmen takke düştü Tayyip bey için kel göründü artık.

Bu süreçle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinde çelişki var. Cumhuriyet Halk Partisinde sözcü ayrı, Sayın Genel Başkan ayrı konuşuyor diyenlere, böyle senaryo yazanlara bir kere daha açık, seçik, net söylüyorum. Terör örgütüyle görüşebilirsin. Tek koşulla; silah bıraktırtma gündemiyle. Onun dışında örgütü siyasi muhatap olarak karşına alıp Türkiye’nin anayasasından kamu düzenine kadar her boyutta bir siyasi muhataplık verirsen bunu herkesin vicdanına bırakıyorum. Neresinde bunun çatlak? Manşet çıkartanlar, senaryo anlatanlar, çizenler, yazanlar, kafalarına göre Cumhuriyet Halk Partisi görmeye kendisini programlayanlar. Sözcüde aynı konuşuyor, Sayın Genel Başkanda aynı konuşuyor.”

Reklam
Reklam

Balyoz davasında alınan karlarla ilgili de düşüncelerini açıklayan Koç, darbeye de, darbe girişimine de, demokrasinin hangi açıdan olursa olsun vesayet altına alınma girişimlerine karşıda Cumhuriyet Halk Partisi’nin açıkça karşı olduğu vurgulayarak karşı durmaya da devam edeceğini kaydetti.

Koç, şöyle devam etti:

Postallı darbeye de karşıyız, cüppeli darbeye de karşıyız. Biz demokrasiden yanayız, hukuk devletinden yanayız. Darbeyle hesaplaşma adı altında, hukuk darbesi yapılmasına da karşıyız.

Hukuk devletinde yargılama süreçleri eksiksiz işletilir. Mahkemeler sopayı elinde tutanın yanında değil, adaletin yanında olurlar.

Değerli arkadaşlarım, herkes söylüyor bir kere daha ifade edelim. Bu davada adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. Sanıklar suç işlediyse tabi ki ceza alacaklardır. Ama bu mahkeme adaleti bir kenara koyarak böyle bir ceza veremez. Harfi harfine adalete uymak zorundadır. Bu davada mahkeme adaletin gereklerini yerine getirmemiştir. Bu mahkemede Mahkeme Başkanı vardır, Savcı vardır, Sanık vardır, avukatta yoktur, adalette yoktur. Davanın konusu çok geniş bir hukuk deyimidir onu söyleyeceğim. Davanın konusu ne olursa olsun, davanın süreci adil olmadığı sürece kararda hiçbir zaman adil olmaz.

Peki adil yargılama hakkının olmadığı bir demokrasi olabilir mi? Bu da sözkonusu değil. Adil yargılanma hakkı yoksa, demokrasinin nefes borusu tıkanmış demektir. Hepimizin adil yargılanma ve hukuk devleti ilkelerine namusumuz gibi sahip çıkmamız gerekir.

Bu mahkeme siyasi bir karar vermiştir. Tarihte bu mahkemenin verdiği karar Amerika’da McCarthy Komisyonunun, Yassıada yargılamalarının, Zincirbozan yargılamalarının, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yargılamalarının Siyasi Mahkeme örnekleriyle birlikte anılacaktır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.

12 Eylül Mahkemeleri işkence altında alınan ifadelere dayanarak hüküm kuruyordu. Silivri mahkemeleri başlı başına yargılama sürecini bir işkence sürecine dönüşmüştür.

Yargı siyasetin emri altında iş görmeye başladığında, savunmada gücünü hukuktan değil siyasetten almak zorunda kalır. Bu yüzden bir kere daha herkesi hukuk içinde kalmaya davet ediyoruz.

Demokrasinin ne şekilde olursa olsun, vesayet altına alınmasına karşı olduğumuzu söylemiştim. Yaşadıklarımız bizi yeni bir vesayet dönemine girdiğimiz konusunda doğruluyor. Nedir o yeni vesayet dönemi biraz tarif edeyim isterseniz.

Şuanda içinde yaşadığımız gerçek yeni bir vesayet dönemine geçtiğimizdir. Bu yeni vesayet dönemini anlatmak için hükümlülerden sökülecek Apoletlerin Başbakana törenle takılması gerekir. Çalışma masasına da bir dönem hayranı olduğunu ifade ettiği Kenan Evren’in bir fotoğrafını koyarsa bu yeni vesayet dönemi tamamlanmış olur arkadaşlar. Bu yerleştirirse fotoğraf tamamlanmış olur. Başbakana da yakışır. Laf aramızda Başbakana da çok güzel gider bu fotoğraf.

Tutturdu Başbakan ustayım, ustalık dönemi. Bu minvalden gidiyor. Aslında usta olduğu alanlar var. Mesela; gerçekdışı konuşma dalında Başbakan gerçekten usta. Teslim etmek gerekir. Bu kanıtlandı, onaylandı, tescil edildi.

Bir diğer sözde ustalık alanı da zamlar. Yanlış bütçe yönetiminin faturasını halka ödeten bir politika. Akaryakıt ’tan vergilere, harçlardan sigaraya, Zam zam zam…

Dolayısıyla halkın yaşamına bu sözde ustalık döneminin zamları bir karabulut gibi çöküyor. Millet feryat ediyor, deminde söyledim Başbakan Pazar günü Numan’ı kurtarma peşinde.

Artık ekonomideki yanlış yönetim bugün kimse kusura bakmasın yandaş medyanın ekonomi sayfalarında dahi eleştiri yazılarına konu oluyor.”

Yine bir KPSS fiyaskosu yaşandığını iddia eden Haluk Koç, bu sınavın daha önce yapılanlarını düşünüldüğünde bir dizi fiyaskoyla karşılaşıldığını ifade ederek “ Sonuncusu da tuz biber ekti. Neler yaşadık? Ya sorular önceden yandaşlara veriliyor, ya sınav yapılırken aynı zamanda eş zamanlı internete sızıyor. Boş metruk inşaatlarda sınava gireceksiniz diye adaylara adres çıkartılıyor. Tıpta uzmanlık sınavı TUS dediğimiz sınav aynı. Hakim ve Savcı sınavları aynı. ÖSS aynı. Suiistimaller, fiyaskolar, rezalet. ÖSYM Başkanı hala görevde ne hikmetse.

İsterseniz gelin bu KPSS sınavının adını değiştirelim. Bu sınavın adı artık AKPSS sınavıdır. AKP’nin Seçme ve Yerleştirme Sınavı olmuştur” ifadesini kullandı.

Koç şöyle devam etti:

“Bir başka acı konu; Başbakan Ovacık’ta şehit edilen Savcımız için çiçek çocuklarından bahsediyor. Demagoji yapacak ya.

Sayın Başbakan, bu zulmün, cinayetin unutma sorumlusu sensin. Sen devletin savcısını görev yaptığı şehrin içinde dahi koruyamayan bir hükümetin Başbakanısın.

Savcı dağda kaçırılıp öldürülmüyor değerli arkadaşlarım. Savcımız Allah rahmet eylesin Murat Uzun benimde hemşehrim. Şehit Savcımız şehrin içinde, evinin girişinde öldürülüyor. Nerede güvenlik? Bir devlet, bir hükümet Savcısını koruyamaz mı? Güvenlik önlemi alamaz mı değerli arkadaşlarım? Ne yüzle sen kalkıp da şu bu bahsediyorsun şuanda.

Bavullarla Libya’ya milyon dolarlar göndereceksin, Suriye’deki iç çatışmayı körükleyen kaynakları bulacaksın, zor bir bölgede devletin görevini yerine getiren Cumhuriyet Savcını koruyamayacaksın. Nerede kaldı vicdan? Ve onun üzerine de alaylı alaylı konuşmaya gayret edeceksin. Bunu eleştiren medyamız vardı biliyorsunuz, sorgulayan medyamız vardı. Zaten baskı altına aldın medyayı, nefes alamıyor adamlar. O medyaya da ne yapacaktım yani okşayacak mıydım diye attığın fırçalara haklılık çıkartmaya çalışacaksın.

Nasıl okşayacaksın ki, senin iki elin dolu zaten. Senin iki elin dolu. Yani iki elinle Oslo’dan başlayarak bugüne gelen süreçte PKK’yı okşamaktan ellerin hiç boş kalmıyor ki Sayın Başbakan. Nasıl okşayacaksın?

Bunu Sayın Başbakanın millete açıklaması çok zor. Tek ses, tek nefes. Konuşma yaptığında 32 kısım tekmili birden, 27 - 30 kanal canlı yayında. Muhalefete gelince hiçbir şey yok. Yine size söylüyorum, sizler sorumlu değilsiniz. Başbakandan korkan, onun hiddetinden korkan, onun karşı ticari ya da başka yaptırımlara başvurmasından korkan sizin medya yayın mutfaklarınıza sesleniyorum. Sizde biraz onurunuzu koruyun. Okşanacak olan sizsiniz, okşanan sizsiniz.

Böyle bir süreçten geçiyoruz. Kör, topal bir vesayet demokrasisine girmiş durumda Türkiye. Onun için diyoruz ki, bu ülkenin yurtsever aydınlık insanları, hiçbir yönetim ebedi değildir. Bu karanlık dönemi de aşacağız. Susmayın, sinmeyin, korkmayın, hakkınızı arayın, sorgulayın. İlerde tarih bu dönemleri medya boyutuyla da, kamu boyutuyla da, siyaset boyutuyla da, sorumluluk boyutuyla da çok iyi değerlendirecektir.”

Toplantının sonunda basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Koç, bir gazetecinin “Efendim bugün medyada da yer aldı bu gazetenin manşeti. Terörle mücadelede yeni bir strateji benimseneceğine dair iddialar var. Buna Cumhuriyet Halk Partisi nasıl bakar?” şeklindeki sorusuna, “Güvenlik boyutuyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi terörle mücadeleyle Kürt sorununu ayıran bir parti. Terörle mücadelede bir hukuk devleti çerçevesinde ulusal ve uluslararası hukuktan doğan tüm yetkilerini kullanarak mücadele edilmesi gereğinin altı çizilen bir görüşümüz var. Bu ayrı. Onun yolu, yöntemi şuanda iktidarda olanlara ve onların talimat verdiği güvenlik güçlerine bağlı. Bizim çizgimiz açık ve net. Kürt sorunu ayrı. Her seferinde bunu kalın duvarlarla söylüyorum. Oslo’yu eleştirirken de onu söyledik. Silah bıraktıracaksan evet. Ama onun dışındaki siyasi muhataplık? Hayır. Siyasi konular nerede görüşülmesi lazım? Meşru zeminde TBMM’de. Kimlerle? Meşru siyasi kurumlarla görüşülmesi lazım. Milletin önünde, şeffaf. Bütün açıkladığımız bu. Ve buradan senaryo yazıp çıkartma yapanlara, çatlak üretenlere, fay hattı kuranlara, yani siyasi jeologluğa soyunanlara ne diyelim artık. Açık, net. Kendi kafasına göre takılıyor herkes.

Çok açık ve net oldu herhalde soru yok. Veya sizin yerinize ben sordum, ben cevapladım” şeklinde karşıık verdi.

“Efendim 28 Şubat süreciyle ilgili olarak medya patronlarının o dönemdeki medya patronlarının TBMM’de dinleneceğine ilişkin biraz önce bir bilgi geldi. CHP olarak sizin tavrınız ne olur?” şeklindeki bir başka soruya ise Koç, “Bakın, normal, sağlıklı, bağımsız bir yargı sürecini her zaman ifade ediyoruz. Ve hiçbir vesayet kokan, vesayet fotoğrafına girecek hiçbir rejimi kabul etmediğimizi ifade ettim. Bu süreçte eğer hukuk Silivri’de çalışacağı gibi çalışacaksa kamu vicdanı bunu kabul etmiyor. Bunu açıklıyorum. AKP’nin gölgesinde hukuk sistemi zedeleniyor. Yoksa söylediğiniz bütün detayları bu genel çerçeve içerisinde almakta fayda var” diye cevap verdi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: