CHP'nin kaybettiğine yönelik yapılan yorumlara katılmadığını belirten Koç, 7 Haziran'da milletin verdiği mesajın alınmamaya davam edildiğini savunarak "Kaybeden CHP değil, halka verilen sözlere rağmen AKP'nin kazanması için teşne olanlardır. Olmaması gereken bir tabloydu; çünkü verilen sözler ortadaydı" dedi.
"TALİMATLA OLAĞANÜSTÜ TOPLANTILARIN ÇAĞRILDIĞINA TANIK OLDUK"
Seçim öncesi verilen sözlerin tutulmadığını ileri süren Koç, "Umutlu derken şu; bakın, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı. Meclis Başkanlığının birde Cumhurbaşkanlığına vekalet konumu var ve yıllardır vesayet altında sürdürülen bir Meclis Başkanlığı konumu var. Hiç darılmasın Sayın Çiçek, Sayın Arınç, Sayın Köksal Toptan, Sayın Şahin. Maalesef öyleydi. O dönemin Başbakanı ciddi bir vesayet oluşturmuştu. Yani meclisin iç denetim mekanizmasının engellendiğine tanık olduk. Biliyorsunuz talimatla olağanüstü toplantıların çağrıldığına tanık olduk. Bir sürü süreç yaşadık. Yani böyle bir olayı engellemek mümkündü. O da neydi? 7 Haziran'da milletin verdiği mesaj doğrultusunda yani AKP'nin tüm kurumlara sahip olmaması. Sahibi belki şu şekilde açmak lazım. Yani tüm noktalarda egemen olacak ve o egemenliğini de tek kişinin oluruna bağlayan bir mekanizma oluşmaması. Yani bu Meclis Başkanını değiştirmek için mümkündü. Bir takım bahaneler ileri sürüldü, gerekçeleri sürüldü. Hiç anlaşılması mümkün olmayan bir takım matematik formülleri ileri sürüldü. Daha önce de benzerleri yaşanmıştı. Böyle bir sonuca vardılar. Duruş açık, net ve dünden itibaren de zaten tekrar bu konunun üzerinde durmak istemiyorum. Dün seçim sonrasında" diye konuştu.
"CHP İLK GECEDEN HER ŞEYE KARŞIYIZ DİYE BİR TAVIR ORTAYA KOYMADI"
CHP'nin çözümsüz bir tutum içerisinde olmadığını vurgulayan Koç, "Yani çok enteresan çok da ilginç. Hakikaten ve önce biliyorsunuz bir takım formüllerle siyaseti hesap etmeye başladı bazıları. Matematik ilginç formüller eklediler. Şimdi de böyle bir takım varsayımlar üzerine siyaset kurgulama sanatı yeni gelişiyor. Hayret etmek mümkün. Cumhuriyet Halk Partisi o kadar net durdu ki çözümsüzlüğün adresi olmayacağız dedi. Yani ilk geceden her şeye karşıyız diye bir tavır ortaya koymadı. 7 Haziran mesajının iyi okunması gerektiğini söyledi. Tek adama dayalı ve onun oluşturduğu vesayet odakları şeklinde bir yönetim anlayışı istemiyor dedi millet ve biz üzerimize düşeni yapacağız dedi. Mantıklı olan formülü söyledik. İlk etapta bu olmaz dendi. Ben onu da istemem, içerden de olmam, dışarıdan da destek istemem. Bir takım tavırlar ortaya kondu ve ondan sonra Cumhuriyet Halk Partisi de eğer bir sorumluluk alınacak ise o sorumluluğun hangi çerçevede olacağını 14 ilke açıklayarak biliyorsunuz. Burada CHP'nin emeklilerden tutun asgari ücretliye kadar verdiği sosyal ekonomik vaatlerin hayata geçirilmesi. İki, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlerlik kazanacağı bir sürecin yaşanması. Yargı üzerindeki tahakkümün kalkması ve Türkiye'yi sıkıntıya sokabilecek siyaset etiği bakımından ciddi tartışmalara sebep olan yolsuzluk iddialarının soruşturulacağı bir mekanizmanın açık tutulması ve mevcut Cumhurbaşkanının da anayasadaki sınırları, yetkileri içerisine çekilmesi. Biz konumumuzu bu şekilde planladık. Şimdi burada ne var anlaşılmayan ben onu merak ediyorum veya Sayın Deniz Baykal'ın son turda AKP adayı karşısında desteklenmemesinin bunlarla ne bağlantısı var ben bunu anlamadım. Anlamakta mümkün değil. Mazeret üretmek kolay üretsinler. Bence kendilerine meydanlarda yolsuzluk diye bağırarak, tek adam yönetimi diye bağırarak, hırsızlık diye bağırarak, verin Bilal'i alın bilmem neyi diye konuşarak siyaset yapanlara oy verenlerin eee kardeşim bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Bize bunları söylediniz oy verdik. Geldiniz oraya tekrar gittiniz altın tepsi içerisinde meclis başkanlığını hediye ettiniz, sunuyorsunuz. Şimdi kamera kamera dolaşmaları arkadaşlarımızın tabi ki meramlarını anlatacaklar. Ama bu sıkıntıdan kaynaklanıyor. Bence bunu gerçekten AKP'nin Türkiye'yi bunalttığı tablodan çıkmak için kendini MHP'ye yakın görerek oy veren yurttaşlarımıza anlatsınlar. O onların sorunu" ifadelerini kullandı.
"BİRİSİ AYAR VERMEYE KALKIYOR TOPLUMA HER YÖNÜYLE"
Eski gelenekten gelenlerin 'Sağdan sola oy gitmez' sözlerini hatırlatılan Koç, NTV canlı yanınında bu görüşe katılmadığını açıklayarak "Katılmıyorum. Ben kendi daha önce milletvekili olduğum seçim bölgesinde de, Samsun'da da bunu yalanlayacak ya da bunu boşa çıkartacak bir sürü davranış gördüm. Değişik seçmen davranış kalıpları içerisinde artık bunlar aşılıyor. Yani bir defa seçmen öncelikle Türkiye'de kendi ekonomik durumunu düşünüyor öncelikli olarak. Ondan sonra da demokrasinin ulaştığı düzey ya da demokrasinin karşı karşıya kaldığı sıkıntıları aşmak için bir çare arıyor. Yani bunalmış bir toplum, birisi ayar vermeye kalkıyor topluma her yönüyle. Mahkemesine ayar vermeye kalkıyor, yaşam tarzına ayar vermeye kalkıyor. Bundan bunaldı toplum artık. Elleme beni diyor, bırak diyor. İnsan hakları temel özgürlükler olsun kardeşim isteyen istediği gibi yaşasın, isteyen istediği kadar doğursun. İstediği şekilde doğursun, istediğini yesin, istediğini içsin, istediğini giyinsin, istediği şekilde inancını yerine getirsin karışma, ayar verme diyor genel olarak baktığımız zaman. Şimdi burada ekonomik ve sosyal vaatler bakımından da insanların günlük sıkıntılarını aşan vaatleri siz toplumu getirdiğinizde ikisini birleştirdiğinizde çok daha farklı tercihler ortaya çıkabiliyor. Onun için o kalıplar yok. Sağdı soldu yani belli bir mercekten bakanlar olabilir ama toplumun genelini seçmen oranı olarak ortaya koyarsanız çok rahatlıkla dikkat ederseniz değişik tabanlar arasında geçirgenlikler oluyor" diye konuştu.
"BİZ TEŞNE DEĞİLİZ; İLKELERİMİZ VAR, AÇIK VE NET"
Meclis Başkanlığı seçiminin koalisyon görüşmelerini nasıl etkileyeceği ile MHP ve AK Parti arasında bir yakınlaşmanın söz konusu olup olmadığı sorusu için Koç, "Dün bir şey söylemiştim açıklamam sırasında. Kısa bir açıklamaydı ama hepsini özetliyordu. Bir televizyon reklamı vardı 'Aslında yok birbirimizden farkımız hepimiz aynı kapıya çıkarız'. Dün bu teyit edildi. Daha önce değişik siyasi olaylarda parlamento çatısı altında da biliyorsunuz AKP'nin sıkıştığı noktalarda belirli destek atmalarla AKP'yi rahatlatma seanslarını unutmadık. Bugün de zaten değişik basın organlarında onların kronolojik olarak tarihleri de çıkmış vaziyette. Onun için yakışıyorlar demiştim. Süreç o şekilde ilerleyecek. Ama işin bir prosedürü vardır. Herhalde Sayın Davutoğlu'na görev verilecek, ondan sonra CHP'den başlayarak görüşmelerini yapacak. Bizim tutumumuz açık ve net. Sayın Kılıçdaroğlu'nun seçimler sırasında da sürdürdüğü ve seçimden sonrada devam ettirdiği olumlu siyaset dilinin CHP koalisyona teşne canım hazır tarzında yorumlanmaya sebep olmaması gerekir. Bunu herkesin bilmesi gerekir. İlkelerimiz net ve açık. Bizim tutumumuzda net, çözümsüzlüğün adresi olmayız diyoruz. Ama dün son dakikada sergilenen siyasette mahirlik gerektirecek oyunları kurgulayanların koalisyona daha yakın oldukları gözüküyor. Yani çok daha yakınlar. Onu ifade etmeye çalışıyorum. Yani biz teşne değiliz ilkelerimiz var açık net. Baştan itibaren de ona karşıyız, buna karşıyız bilmem ne onu istemeyiz içerden, dışarıdan hiçbir şeye kapalıyız tarzında da bir tarzımız yok. Türkiye'nin gerçekleri var, siyaset cesur olmalı. Türkiye'nin eski çatışmalarından, kamplaşmalarından doğan birikimi bugüne getirerek geleceğe dönük siyaset kurgulamanın imkanı yok. Ben yine isim vermeden söyleyeyim dar ufuklu bir siyaset mantığı olarak tarif etmiştim dün. Aynı görüşteyim. Dilerim genişlerler, dilerim daha mantıklı, daha yapıcı olurlar. Ve toplumun bir kesimini yok saymazlar. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil" açıklamasında bulundu.
(DHA)