CHP'li vekillerden tüyler ürperten iddialar

Taciz ve tecavüz olaylarının yaşandığı iddiaları üzerine Antalya L Tipi Cezaevi ziyaret eden CHP heyeti raporunu tamamladı.

Raporda, “Mağdurlar psikolojik tedavisi olan mahkumların ilaçlarını içmeyerek, biriktirdiklerini iddia etmekteler. Bu mahkumların, biriktirdikleri ilaçları daha sonra çocuklara verdiği ve böylelikle çocukları sersemleterek tecavüze yeltendikleri iddiası mevcut. Mağdurlar, tecavüze teşebbüs edenlerin, bu ilaçları kendilerinin karşı koymalarını engellemek için çay veya diğer içeceklerinin içine koyduklarını iddia etmekteler” denildi.
CHP Cezaevi İnceleme ve İzlem Komisyonu üyeleri, "taciz ve tecavüz olaylarının defalarca yaşandığı, cezaevi idaresinin olaylara yönelik ihmali ve mağdur çocuklara yönelik herhangi bir işlem yapılmadığı” iddialarını araştırmak üzere Antalya L Tipi Cezaevi'ne ziyaret etti. Ziyaret sonrası komisyon üyelerinin hazırladığı raporda, bu iddiaların gerçekliğine ilişkin bir kanaate ulaşıldığı tespiti yapıldı.
25 Mayıs 2013 tarihinde Antalya L Tipi Cezaevi’nde çocuklara yönelik taciz ve tecavüz iddialarının basın ve yayın organlarında yer almasının ardından CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme komisyonu üyeleri olarak iddiaları araştırdı.
Milletvekilleri, İnsan Hakları Derneği ve konuyla ilgili birçok avukat ile iletişime geçerken, iddiaları destekleyen ve cezaevinden tahliye olmuş eski mahkumlarla da görüştü. Araştırmanın ardından açıklanan “Antalya L Tipi Cezaevi Ziyaret Raporu”nda, “Tahliye olmuş bu mahkumlar, birçok çocuğun kaba dayak, şiddet, taciz ve tecavüze uğradığını söyleyerek taciz ve tecavüz iddialarını destekleyen açıklamalarda bulunmuşlardır” denildi.
**-“ORTAYA ATILAN İDDİALARI DESTEKLER NİTELİKTE BİLGİLERE ULAŞILMIŞTIR”-**
Raporun genel değerlendirme bölümünde, Antalya L Tipi Cezaevi’ne yapılan ziyarette, mağdur çocuklar dâhil olmak üzere 14 genç ile görüşüldüğü belirtilirken, ayrıca kadın koğuşunda bulunan kadın mahkumlar ile de görüşmeler gerçekleştirildiği anlatıldı.
Rapordan: “Antalya L Tipi Cezaevinin kapasitesi bin 670 ve bugün itibari ile 545 tutuklu, 787 hükümlü bulunmakta. Çocuk sayısı ise 41. Cezaevinde odalar yedişer kişilik olarak tasarlanmış ancak daha sonra ek ranzalarla kapasite 21 kişilik hale getirilmiş. Ancak mağdurların kaldığı koğuşta ise kapasitenin çok üstünde 28 kişi kaldığı iddia edilmektedir.
Bu cezaevinin içinde çocuk cezaevi, diğer suçluların kaldığı cezaevi ile bir arada. Cezaevi idaresinden alınan bilgiye göre ‘mevcut durumda; her tür terör örgütü üyesi, cinsel suç işleyenler, travestiler, ağır müebbetlikler, organize suç örgütü üyeleri, kadınlar ve çocuklar’ aynı cezaevinde kalıyorlar. Ve bu nedenle cezaevinde çok ciddi kapasite sorunu mevcut. Kapasite problemine ilişkin Bakanlık ile görüşüldüğü ancak herhangi bir gelişme olmadığı ifade edilmiştir.
Yapılan görüşme sonunda mağdur çocukların anlattıklarından hareketle basın ve yayın organlarında ortaya atılan iddiaları destekler nitelikte bilgilere ulaşılmıştır. Sonuç olarak, Komisyon üyelerinin, gerçekleştirilen ziyaret sonrasında elde edilen bilgilere dayanarak taciz ve tecavüz iddialarının gerçekliğine ilişkin bir kanaatleri oluşmuştur. Ayrıca bu konuda cezaevi idaresinin bilgisi olduğu, süreçten adli makamların da haberdar olduğu öğrenilmiştir.
Kadın koğuşunda yapılan görüşmeler de ise sağlık hizmetlerinin özellikle Aile Hekimliği sistemi başladıktan sonra çok sorunlu olduğu ve acil hizmetler konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığı bilgisine ulaşılmıştır. Diğer taraftan, görüşülen kadın mahkumlar, idareye başvurmalarına rağmen görüş listelerinin değiştirilmemesinin ve bu nedenle aile yakınları ile görüşememenin en büyük sorunları olduğunu dile getirmişlerdir.”
**-ÇOCUKLAR KORKUYOR: “BİZE BİR ŞEY OLUR MU?”-**
Mağdur çocuklar ve kadın koğuşunda bulunan mahkumlar ile yapılan görüşmelerden elde edilen bilgiler raporda şöyle yer aldı:
“Olayları ailesinin duymasından endişe eden mağdur çocuklar ‘Bize bir şey olur mu diye’ sorduktan sonra aşırı bir tedirginlik ve korku içinde cezaevinde yaşadıklarına ilişkin şu yorumunu yapmışlardır; ‘Biz ailelerimizin buradaki olayları duymasını istemiyoruz, dayak yesek de baskı olsa da aramızda kapatıyoruz. Onlara söylemiyoruz, üzülmesinler diye’. Bu çocukların psikolojilerinin bozulduğu açıkça görülmüştür. Mağdur çocuklardan biri, başka bir arkadaşının yaşamış olduklarına ilişkin başvuruda bulunduklarını, cezaevi idaresine konunun bildirildiğini ve bu konuda savcıya ifade verdiklerini söylemiştir. Buna rağmen, tecavüz ettiği ileri sürülen şahsın cezaevi idaresince hiçbir işlem yapılmadan Eskişehir’e sevk edildiği iddia edilmektedir.
Revire çıkmakta zorlandıklarını belirten mağdur çocuklar ‘idareden çok şikayetçiyiz, herkes şikayetçi’ diyerek cezaevi yönetimine yönelik sıkıntıları anlatmıştır. Doktora gitmekte zorlanan mahkumların, psikolojik sorunları olduğunda veya disiplin cezası aldıklarında ise revire kapatıldığını söylemektedir. Revirde mahkumlara uygulanan muamelenin adeta bir tür işkence olduğunu beyan eden mağdurlar, revirde kaldıkları süre boyunca hem fiziki hem de manevi şiddete uğradıklarını söylemişlerdir. Mağdurlardan biri, bu süreç içinde intihar etmeyi bile düşündüğünü ifade etmiştir.
Psikolojisi bozulduğu için revire kapatıldığını söyleyen mağdur; 3 ay kaldığı revirde güneşi görmeden, kimseyle konuşmadan yaşadığını ifade etmiştir. Revire sevk edilmenin, tecavüz vakalarının ortaya çıkmasını engellemek için, üzerini kapatmak için kullanıldığını söyleyen mağdur, doktor raporlarının bile gerçeği yansıtmadığını ifade etmiştir. Çünkü çıkan raporların hepsinin ‘temiz’ olduğunu iddia etmektedir.
Şikayetçi olduktan sonra revire yatırılan mağdur, ‘Beni revire aldılar, sigara için yalvarttılar, kendi paramla bile kantinden aldırmadılar,’ dedikten sonra ‘Olaylar olduktan sonra dövmediler, ama manevi işkence yaptılar sigara gibi şeylerle’ diyerek yaşadığı süreci anlatmıştır.”
**-“İLAÇLARI ÇOCUKLARA VERİYORLAR”-**
Raporda, mağdurların psikolojik tedavisi olan mahkumların ilaçlarını içmeyerek, biriktirdiklerini iddia ettikleri belirtilirken, “Bu mahkumların, biriktirdikleri ilaçları daha sonra çocuklara verdiği ve böylelikle çocukları sersemleterek tecavüze yeltendikleri iddiası mevcut. Mağdurlar, tecavüze teşebbüs edenlerin, bu ilaçları kendilerinin karşı koymalarını engellemek için çay veya diğer içeceklerinin içine koyduklarını iddia etmekteler. Mağdurların beyanına göre yetişkin mahkûmlar, çocuklara kendilerine masaj yapmasını söylüyor ve masaj yaptırırken tecavüze teşebbüs ediyorlar. Pozantı cezaevinde yaşananlardan çok daha korkunç olayların olduğunu söyleyen mağdur daha önce de çocuk koğuşunda 13 çocuğa tecavüz ettiğini kendisine anlatan birisinin olduğunu söylemiş ve ‘tecavüz’ vakalarının ‘lavabo’ olarak bilinen yerlerde olduğunu aktarmıştır” ifadelerine yer verildi.
**-“BİRÇOK KADININ KOCASI YOK VEYA İŞSİZ”-**
Kadın mahkûmlar ile kendileriyle yapılan görüşmelerde ceza ile infaz arasında adaletli bir ilişki olmadığını ifade ettiği dile getirilen raporda, şunlar kaydedildi:
“Birçok kadının kocası yok veya işsiz. Bu nedenle, dışarıda kalan çocuklarından endişe ediyorlar. Çocuklarının sokakta yaşadıklarını ve uyuşturucu başta olmak üzere her türlü tehlike ile karşı karşı olduklarını söyleyen kadın mahpuslar, en azından küçük çocuklarına bakabilmek için cezalarının ertelenmesini talep etmekteler. Diğer türlü çocuklarının her geçen daha çok “suça” yaklaştığını ifade eden kadın mahpuslar, çocukları ile ilgilenemedikleri gibi onlara cezaevinde oldukları için bakamadıklarını da söylüyorlar. Bu durumun çözümü içinse cezaevinde iş imkânlarının yaratılmasını talep ediyorlar. Böylelikle, çocuklarını suçtan uzak tutmak için bir şansları olacağını düşünmekteler. Diğer bir çözüm olarak ise “denetimli serbestlikten” faydalanmak ve çocuklarının geleceğinden endişe ettikleri için onlarla ile bir arada olmak istiyorlar.”
**-ÖNERİLER-**
Raporda “Mağdur çocuklar, derhal başka bir cezaevine sevk edilmelidir” denilirken, ayrıca şu önerilerde bulunuldu:
“-Adalet Bakanlığı acilen bir açıklama yapmalı ve konuyu yakından takip etmelidir.
-Bağımsız bir heyet acilen konuyu etraflıca araştırılmalıdır.
-İddia edildiği gibi idarenin bir ihmali olduğu konusunda soruşturma başlatılmalıdır.
-Tecavüz iddiasının faili olan ve sevk edildiği iddia edilen şahsın, derhal ifadesi alınmalıdır. İddiaların çok ağır olması sebebiyle mutlaka adli soruşturma başlatılmalıdır.
-Mağdur çocuklar ve tüm diğer genç mahkumlar derhal ciddi bir rehabilitasyon programına alınmalıdır.
-Genç mahkûmlar ağırlıklı olarak ‘cinsel suç, uyuşturucu ve gasp’ suçlarından dolayı cezaevinde bulunmaktadır. Cezaevi ortamının bu çocuklar için rehabilite edici imkânlar sunması gerekmektedir. Kurs, eğitim, farklı sosyalleşme imkânları tanınmayan ve dahası taciz ve tecavüz iddialarının olduğu bir cezaevi ortamında kalmaları bu çocukların durumunu daha da vahim hale getirmektedir. Bu nedenle, özellikle bu tip genç mahkûmlara yönelik çeşitli topluma kazandırma projelerinin biran önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
-Cezaevlerinde yoksul çocuk ve kadınlara yönelik ekonomik yardımlar sağlanmalıdır.
-Anne ile çocuğun bir arada olamaması sebebiyle aile bütünlüğünün bozulmasından kaynaklı sorunlara ilişkin ciddi bir önlem alınması gerekmektedir. Özellikle çocuk sahibi kadın mahkûmlar için “denetimli serbestlik” uygulamasında esneklik yaratılmalıdır. Acil olarak ise çocuk sahibi kadın mahpusların, çocuklarının olduğu ilde cezalarının infazının gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.” (DHA)
[güncel haberler](https://www.mynet.com/guncel-haberler)
Anahtar Kelimeler: