Ulusal istihbarat direktörü John Ratcliffe’in Wall Street Journal’da yayınlanan makalesinde Çin’in Amerika için en büyük tehdit olduğu iddiası yer alıyor.
Wall Street Journal’a yazan Ratcliffe “İstihbarat açık: Pekin ABD’ye ve dünyanın geri kalanına ekonomik, askeri ve teknolojik olarak hükmetme niyetinde. Çin’in başlıca kamu girişimlerinin ve önde gelen şirketlerinin çoğu, Çin Komünist Parti faaliyetlerine bir kamuflaj katmanı sağlıyor. ABD istihbaratı Çin’in biyolojik olarak geliştirilmiş yeteneklere sahip askerler yaratmak amacıyla Çin Halk Kurtuluş Ordusu üyeleri üzerinde insan testleri yaptığını gösteriyor. Önümüzde duran gerçeklere net gözlerle bakmalıyız. Bu da Çin’in ABD’nin birincil ulusal güvenlik odağı olması gerektiğini ortaya koyuyor” dedi.
İddiaya göre süper asker yaratmak için Çin, genomları düzenlemek için yeni, basit ve güçlü araç olan CRISPR’den yararlanıyor.
Siteye göre, CRISPR, genetik kusurları düzelten, hastalıkların yayılmasını önleyen birçok farklı uygulamayı içeriyor. Bu medikal aracın beraberinde etik sorunları da doğurduğunu söyleyen yazıda çoğu Batılı bilim insanları, performansı artırmak için genleri manipüle etmenin etik olmadığını düşündüğü belirtiliyor.
Bu teknoloji geçmişte embriyodaki DNA dizilim hatalarını veya hastalıkları saf dışı bırakmak için kullanıldı. Araştırmacılar ayrıca bu teknolojinin yetişkinlerde kullanılıp kullanılamayacağını araştırıyor.
Hafta başında ABD’de başkan seçilen Joe Biden, Çin ile bir ittifak kurarak ülkenin istismarcı politikalarını ele alan ticaret politikaları izlemeyi umduğu söylendi.
Biden, New York Times’a “Başkanlığımın başlangıç haftalarında, müttefiklerimizle aynı sayfaya geri dönmek benim için büyük bir öncelik olacak. En iyi Çin stratejisi, bence, müttefiklerimizin her biriyle, en azından eskiden müttefiklerimiz olan ülkelerle aynı sayfada buluşulan bir strateji olacak” dedi.