Çin'in Kuzey Kore üzerindeki baskı gücü ne kadar?

ABD, Kuzey Kore'nin nükleer bir güce dönüşmesinin önüne geçilmesi yolunda Çin'e büyük görev düştüğünü söylüyor. Peki dünyanın en büyük ekonomisi olan Çin'in, küçük komşusu Kuzey Kore üzerinde kurabileceği baskı ne derece etkili olabilir?

Prof Kerry Brown

King's College London

Bağlayıcı, antlaşmaya dayalı sözler vermekten kaçınan Çin Halk Cumhuriyeti, kuzeydoğudaki küçük komşusuyla hep özel bir ilişki yürüttü.

Kuzey Kore, Çin'in yasal olarak bağlayıcı, karşılıklı yardım ve işbirliği anlaşması imzaladığı tek ülke. Anlaşma 1961'in Temmuz ayından bu yana yürürlükte. Belgede sadece yedi madde var.

İkinci madde en önemlisi:

"Sözleşme yapan taraflar, taraflardan birine başka bir ülkeden gelecek saldırıyı önlemek için bütün önlemleri almakla yükümlüdür.Taraflardan birinin başka bir ülke ya da başka ülkeler tarafından silahlı saldırıya uğraması ve savaş konumuna geçmesi durumunda, diğer taraf mümkün olan bütün askeri ve diğer konulardaki yardımı sağlamalı."

Reklam
Reklam

Kuzey Kore'ye başka bir güç, örneğin ABD ya da Güney Kore, saldırırsa Çin'in ne yapması gerektiği sorusunun basit bir yanıtı varsa, bu cümle yanıtı veriyor.

Bu anlaşmaya göre, Çin çıkacak olası bir savaşa Kuzey Kore'nin yanında dahil olmak zorunda.

Bu anlaşma her şeyden önce, tarihin iki ülke arasındaki ilişkilerin çerçevesini hâlâ nasıl çizdiğini gösteriyor.

Burada çok güçlü bir örnek söz konusu. Daha anlaşma imzalanmadan önce 1950'de, Birleşmiş Milletler sürece dahil olduğunda Çin, Kore Savaşı'na bir milyon asker gönderdi. Pekin'in amacı, Kuzey Kore'yi bir kukla devlet ve tampon bölge olarak korumakken, bu küçük ülkeyi desteklemek için askeri gücüne başvurması da olası.

Anlaşmanın imzalandığı dönemden beri Çin büyük bir değişim geçirdi. Ancak, bu anlaşma hâlâ yürürlükte.

29 Mart 1958: Kuzey Koreli genç kızlar, kendi saflarında savaşan Çinli bir askere çiçek veriyorlar

Mao'nun 1976'da ölümünden sonra, ülke sosyalizmin ütopik bir versiyonuna olan bağlılığından uzaklaştı ve geniş çaplı reformlara girişti.

Reklam
Reklam

Bunun neticesinde ülkede bugünkü karmaşık sistem ortaya çıktı. Ekonomik ve jeopolitik önemi artmaya başladı.

Kuzey Kore için işler farklı yönde ilerledi. Son otuz yıldaki isteksizce yapılan kontrollü reform çabaları pek bir başarıya ulaşmadı.

2000'lerin başında, Çinliler bir önceki lider olan Kim Jong-il'i ağırladı ve Batı'ya hizmet eden ancak Maksist-Leninist sistemi koruyan, Şanghay'daki özel ekonomik bölgeleri ve üretim ile ihracat odaklı ekonominin örneklerini gösterdi.

İkna çabaları işe yaramadı. Kuzey Kore'nin kendine özgü Juche ideolojisi, milliyetçiliğin saf bir yorumu, başka bir yerden alınan modellerin kopyalanmasına karşı çıkılmasını öngörüyor.

Bugün piyasa ekonomisi Kuzey Kore'de bir şekilde var olabiliyorsa, bunun nedeni ülkenin askeri hedeflerini ve rejimin ayakta kalmasını desteklemekle sınırlandırılmış durumda.

Çin'in bugünlerdeki baskı noktaları ticaret, yardım ve enerji. Sovyetler Birliği 1991'de çöktükten sonra, Kuzey Kore'nin en önemli hamisi neredeyse bir gecede yok oldu.

Reklam
Reklam

O noktadan sonra Çin'e bel bağlama o kadar arttı ki şu an neredeyse bu konuda bir tekel haline geldi.

Ülkenin petrolünün neredeyse yüzde 80'i komşusundan geliyor. Çin'e kömür ihracatı, provokatif adımların sonucunda gelen yaptırımlarla geçen yıl Temmuz ayında yasaklanana kadar, son derece önemliydi. Takip eden bir yıl içerisinde Kuzey Kore ekonomisi hızlı bir çöküşe girse de, Çin bu yaptırımlara bağlı kalmaya devam etti.

Fotoğrafta Kuzey Kore'nin eski lideri Kim Jong-Il ve eski Çin Devlet Başkanı Hu Jintao (sağda) 2006 yılında Pekin'de görülüyor.

Kuzey Kore'nin neredeyse tüm ihracatı ya Çin'e ya da Çin üzerinden başka ülkelere. Yardımların yüzde 90'ı da Çin'den geliyor. Çin hava ve demir yolu bağlantısının olduğu tek ülke.

2000'lerin ortasına kadar da, bankaları Kuzey Kore ile ilişkili olan tek ülkeydi. Özellikle Çin'in Macau bölgesinde hesapları vardı. Ancak buradaki varlıklar daha önceki bir yaptırım dalgası sırasında donduruldu.

BM destekli önlemlerin yeni hedeflerinden biri, genellikle dolaylı yoldan ambargolu Kuzey Kore şirketleri ve aracılarıyla iş yapmaya devam eden Çin bankaları.

Reklam
Reklam

Çin'in Kuzey Kore'ye baskı gücünün ana noktasını petrolün oluşturduğuna inanılıyor. Bunu durdurmanın ani ve büyük bir ekonomik etkisi olacaktır.

Birkaç yıl önce yine bir nükleer deneme sırasında, birkaç gün için Kuzey Kore'ye giden petrol boruları kapatılmıştı. Çin gücünü göstermeye istekliydi.

Kuzey Kore ordusu, ülke milli gelirinin yüzde 25'ini tüketiyor.

Ancak geçici kesintiler yerine arzı tamamen durdurmak başka bir konu. Pek çok kişi bunun rejim krizini tetikleyeceğine, hatta rejimi çökerteceğine inanıyor.

Neticede Kuzey Koreliler halihazırda asgari düzeydeki bir ekonomide yaşıyorlar. Bu son yaşam hattını ortadan kaldırmak ölümcül olabilir.

Ancak buna karşı güçlü argümanlar da var. İşlerin bu kadar kolay olmayacağını söylüyorlar. Kuzey Kore, gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 25'ini askeri harcamalara adıyor.

Petrol stokları birkaç ay yetecektir. Bu da herkesin korktuğu, yoğun nüfuslu Güney Kore'ye doğru yıkıcı saldırısını gerçekleştirmesi için zaman tanıyacaktır.

Bu intihar anlamına gelir, ancak dünyanın da pek çok başka örnekten bildiği gibi, akıllarında intihar fikri olanlarla uğraşmak en zorudur.

Reklam
Reklam

Kuzey Kore çökerken başka alanlarda da itaatkar olmayacaktır. Mülteciler sınırın ötesindeki Çin'e akın edeceklerdir. Bir boşluk oluşacak. Çin, en kötü kabusuyla karşılaşacak - ABD ve müttefiklerinin işgal etmeye çalışabilecekleri bir alan.

Dünyanın geri kalanı yeniden yükselişe geçen, kendine güvenli ve güçlü görünen bir Çinle nasıl baş edeceğini enine boyuna düşünürken, ufak ve yoksul komşusunun neredeyse her gün güçsüzlüğünü ortaya koyması belki de Çin ve Kuzey Kore'nin ilerlediği yoldaki en kaydadeğer şey.

* Kerry Brown, Çin çalışmaları profesörü ve Londra'daki King's College Üniversitesi'ndeki Lau China Enstitüsü'nün müdürü.

Kuzey Kore krizi: 7 olası senaryoKuzey Kore nükleer silah bile kullanmadan nasıl bir yıkıma yol açabilir?Trump, Kuzey Kore'nin ticaret ortaklarıyla ekonomik ilişkileri kesebilir mi?