Jane'e, 42 yaşında, 1987'de, meme kanseri tanısı konuldu.
Doktorlar ilk önce ona bunun hayatını sonlandırabileceğini söylediler. Ancak onun yine de umudu vardı. Vazgeçmemeye karar verdi ve kanseri yenmeye çalıştı. Kanser onu 4 kez ziyaret etmişti.
Jane ilk olarak yaşam biçimini daha sağlıklı hale getirerek, özel bir diyetle tedavisine başlangıç yaptı. Bütün bu değişikliklerle birlikte, birçok meme kanseri kadının farkındalığını arttırdı.
Jane'e kanser tanısı konduğunda, kocası Çin'de çalışan ünlü bir bilim adamıydı. Kendisi Çin'deki meme kanseri oranlarının neden bu kadar düşük olduğunu araştırmaya karar vermişti. Meslektaşlarıyla kanseri durduran ve eşini de kurtaran bir çözüme ulaştı. Bu riskli bir fikir olsa da onlara başarıyı getirdi.
"Kocam bana Çinli meslektaşlarından birçok not ve mektup gönderdi. Metinler arasında çok sayıda bitki vardı. Bunun iyi bir fikir olmadığını düşündük ve güldük çünkü meme kanseri bundan çok daha ciddi birşeydi. Ancak sonradan anladık ki Çinli kadınlar mucizelerle sağlığı ayakta tutabiliyorlardı.
Çin'deki kadınların göğüs kanseri olma riskinin ne denli düşük olduğunu düşünmeye başladım! Her gün daha fazla keşfetmeye karar verdim.
İkimiz de bu tedavi için bazı rasyonel ve mantıksal açıklamalara ihtiyaç duyduk. Diyetteki yağ yüzdesiyle ilgili bazı veri ve uzmanlık görüşlerini analiz ettik. 80'li yıllarda uzmanlar, Avrupa diyetindeki yağ oranı %36'yken Çin diyetinde sadece % 14 olduğunu keşfettiler. Ancak ben de bir bilim adamıydım ve yağın göğüs kanseri ile hiçbir alakası olmadığını biliyordum.
Bir gün ekipteki bir bilim adamı Çin halkının süt ve süt ürünü tüketmediğini söyledi! Bu hem büyük bir şok hem de harika bir haberdi! Herşey daha net olmaya başladı ve ben son kararımı vermeye yakınlaşmıştım.
Bu olaydan sonra neden Çinli meslektaşlarımızın peynir tabağı, süt gibi şeyleri tüketmeyi tercih etmediklerini gözlemledim. Hiçbir Çinli çocuğunu süt ve süt ürünü ile beslemiyordu!
Bu önemli bilgiyi biz henüz bilmiyorduk ancak dünya nüfusun % 70'inin laktoz intoleransı vardı ve biz kısacası insanlar olarak sütü sindiremiyorduk! Ayrıca, birçok alerji süt yüzünden meydana geliyordu.
Kanserden önce dolabımda bir sürü süt ürünüm vardı. Yoğurt, yağsız süt, az yağlı peynir gibi... Ayrıca ucuz kıymalarımı hep süt ineklerinden tercih ederiyordum. Bunun haricinde düz bir karın ve "sağlıklı" bir sindirim sistemi için iyi bakteriler bulunan yoğurtlardan yerdim. Ancak bu sırada kemoterapide kanserin 5. evresindeydim.
Kemoterapimin 5. evre kansere hiç iyi gelmediğini ve yumrunun aynı büyüklükte kaldığını anladığım anda sütü bırakmam gerektiğine karar verdim.
1989'da rahim kanseri olduğum söylendiğinde, bu hastalık yoğurt yememe bağlandı. Bunun üzerine yüzlerce kadın Harvard Üniversitesi'nden Dr. Daniel Cramer tarafından kontrol edildi. Bu kadınların diyetleri izlendi ve süt, tereyağı, yoğurt vb. gibi süt ürünlerinin çıkarılmasını önerildi.
15 gün boyunca hiçbir süt ve süt ürününü tüketmedim ve yumru aniden küçültmeye başladı! Hatta çok daha yumuşak bir hal almıştı...
Bu yumrunun küçülmesi, tümörün azalması anlamına geliyordu! İyileşiyordum!
6 hafta sütsüz bir diyet ve 1 saat meditasyondan sonra artık bu yumruyu hissetmiyorum. Kocam bile göremiyordu! Daha sonra Londra'daki Charing Cross Hastanesine gidip uzmanımla görüştük. Boynumu gördü ve yumrunun tamamen yok olduğunu gördü. Şok oldu! Ona süt ve süt ürünsüz diyetimden bahsettiğimde şüphelendi ancak yine de birçok hastaya süt ürünlerini azaltmalarını tavsiye etti.
Bense halen süt ve göğüs kanserini, akciğer kanseri ve sigara gibi birbirine bağlarım.
Kısacası diyetlerimden dolayı hayatımı kurtardım! Hormonlarımı dengede, göğüslerim sağlıklı tuttum! Birçoğunuz bunun saçmalık olduğunu düşünebilirsiniz, ancak bazı süt ürünleri bu tür sorunlara neden olabilir. Ben bunun yaşayan bir kanıtıyım, bana inanın!"
Kaynaklar: justamazingrecipes