Cinsel istismara uğrayan kişilerin, utanç, korku ve suçluluk duygusu nedeniyle istismarı sakladığı ve istismara maruz kalmaya devam ettiğine dikkat çeken uzmanlar, özellikle ergenlik döneminde karşılaşılan cinsel zorbalık ve sanal zorbalık konusunda uyarılarda bulunuyor.
2009 yılından beri 4 Mart, Dünya Cinsel İstismar ile Mücadele Günü olarak anılıyor ve tüm dünyada cinsel istismarla mücadele konusunda farkındalık oluşturulması amaçlanıyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Esma Uygun, cinsel istismarın bireyin ruh sağlığında oluşturduğu tahribatın uzun süre devam eden etkilerine dikkat çekti.
Kişinin ruhsal kapasitesinin kaldıramayacağı yoğunlukta her türlü yaşantının kişi için travma anlamına geldiğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Esma Uygun, “Herhangi bir yaşantı birisi için travmatik etki yaparken diğeri için travmatik etki yapmayabilir. Bazı kişiler travmatik olarak yaşadığı olaylara karşı daha güçlü durabilir. Kişi maruz kaldığı durumla savaşacak kadar ve kendisini savunacak kadar güçlü değil ise ve kaçamıyorsa bu durum kişide travmatik etki yaratır. Kişi travmaya maruz kaldığında eğer kaçamazsa kendi bedeninden ve hafızasından kopuk hale gelir, bir nevi donup kalma halidir ve bu durum kişide ruhsal travma oluşturur. Bu nedenle ağır travmaları yaşayan kişiler, yaşadığı olayı başkası yaşamış ve hiç etkilenmemiş gibi anlatabilirler” dedi.
Uzman Klinik Psikolog Esma Uygun, “Duygusal olarak hassas ve kendisini savunamayan kişiler travmatik yaşantılara karşı ruhsal olarak daha derin ve kalıcı olarak etkilenmektedirler.Cinsel istismar ve cinsel zorbalık her yaş döneminde kişiyi önemli ölçüde ruhsal olarak zedeleyen bir travmatik yaşantıdır. Küçük çocuklar cinsellikle ilgili durumu anlamlandıramadıkları için, erken cinsel uyarılma küçük çocuklar için önemli bir gelişim sorunu oluşturmaktadır” uyarısında bulundu.
İstismara maruz kalmış çocuklar veya yetişkinlerin çoğunlukla yoğun suçluluk duygusu ve utanç yaşadıklarını kaydeden Esma Uygun, “Yaşadığı olayın kendi suçu olduğu ile ilgili düşünceler depresif olmasına neden olur. Güven duygusunun zedelenmesi nedeniyle insanlardan uzak, tedirgin ve öfkeli olabilirler. Kimseyle paylaşamadıklarında, yaşadığı durumu sağlıklı şekilde değerlendirememekte ve rahatlamak için alkol ve madde kullanımına sıklıkla yönelmektedirler. Kendi kendini tedavi olarak uyuşturucu ve alkol kullanımı, çevredeki tehlikelerin farkındalığını azaltmakta ve riskli davranışlara girmelerine neden olabilmektedir. Utanç ve çaresizlik ile ilgili düşünceleri yoğun olursa intihar girişiminde bulunabilirler” diye konuştu.
Cinsel istismara maruz kalan kişinin, utanç ve suçluluk nedeniyle yaşadıklarını saklama eğiliminde olduğunu kaydeden Esma Uygun, “Cinsel istismara maruz kaldığını anlatan bir kişi sakin bir şekilde dinlenmeli, yaşadıklarını anlatabilmesi için fırsat vermelidir.Cinsel istismar şüphesi veya cinsel istismar söz konusu ise emniyete başvurmaları ve gerekli değerlendirmelerin uzman eşliğinde yapılması sağlanmalıdır. Çocuk İzlem Merkezleri, alanında uzman kişiler aracılığıyla, süreci tamamen gizli tutarak istismar öyküsünü detaylıca değerlendirmekte ve gerekli hukuki işlemleri hızlıca yürütmektedir. Daha sonraki süreçte psikolog ve psikiyatrist eşliğinde bir süre takip edilmelidir” uyarısında bulundu.
Çeşitli araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre çocukluk döneminde yaşanan cinsel istismarın, beyin gelişimini olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken Esma Uygun, şunları söyledi:
“Çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı yaş dönemi bu durumun ileri yaşlarda etkileri değişiklik gösterebilmektedir. Cinsel eylem ile ilgili bilgi sahibi olmayan ve cinsel istismarı anlamlandıramayacak bir yaş döneminde olduğunda genellikle ileri yaşlarda, cinselliği öğrendiği dönemlerde yaşadıkları deneyimin istismar olduğunu fark edebilirler. Ayrıca ergenlik ve yetişkinlik döneminde çeşitli duygusal ve davranışsal sorunların olduğu gözlenmektedir. Çocukluk çağı travmaları yetişkinlik döneminde sağlıklı kişiler arası ilişkiler kuramaması ile sonuçlanır. Güvensizlik ve suistimal edilme ile ilgili düşünce içeriği kalıcı ve olumlu ilişkiler kurmalarına engel olur. İstismara maruz kalan kişilerin hayata verdiği anlam bozulmakta, yalnız olma hissi, ahlaki değerlerle bağın kopması, umut etme, kendini ve diğerlerini sevme kapasiteleri bozulmaktadır.”
Cinsel istismarın aynı zamanda ergenlerin akran gruplarında sıklıkla görüldüğüne dikkat çeken Esma Uygun, tavsiyelerini şöyle sıraladı:
“Kendi rızası olmadan cinsel eyleme ikna etmeye çalışma, zorlama, tekrar etmesi için fotoğraf veya video görüntüleriyle tehdit etme gibi cinsel zorbalığın ve tehdit aracı olarak sanal zorbalığın kullanımı son yıllarda oldukça yaygın şekilde karşımıza çıkmaktadır. Ailelerin, ergen çocukları ile cinsel ve sanal zorbalıkla ilgili olarak açık ve net şekilde konuşmaları gerekmektedir. Cinsel eylemlere ilişkin denemeler yaptıkları dönemde ergenlerin cinsel zorbalığa ve istismara açık olduklarını unutmamamız gerekmektedir. Ergenler, aileleri tarafından suçlu bulunacakları ve cezalandırılacakları düşüncesi ile cinsellikle ilgili yaptıkları denemeleri ve farkında olmadığı istismarı saklamaya çalışmakta ve cinsel zorbalık yapan kişinin tehditlerine boyun eğmek zorunda kalabilmektedirler.Cinsel istismara uğrayan kişilerin, utanç, korku ve suçluluk duygusu nedeniyleistismarı sakladığı ve istismara maruz kalmaya devam ettiği terapilerde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Ailelerin ve öğretmenlerin, cinsel zorbalık ve cinsel istismarın ne olduğunu yaş dönemine uygun olarak çocuk ve ergenlerin eğitim sürecine dahil edilerek anlatmaları gerekmektedir.”
Cinsel istismarla mücadelede çocukların bilgilendirilmesi konusunda ailelere önemli görevler düştüğünün altını çizen Esma Uygun, “Öncelikle ergenlik öncesi dönemde çocukları, özel bölgelere yönelik dokunuşlara hayır demek konusunda eğitmek önem kazanmaktadır. Bedeninin özel bölgelerini 2 yaşından itibaren anlatmak gerekir. Özel bölgelerin onun alanı olduğunu, gerekirse anne baba izin verirse sadece doktorun temas edebileceği öğretilmelidir. Çocuk hem kendisinin hem de başkalarının özel bölgesine dokunmamayı ve bakmamayı öğrenecektir. Başkasının dokunmasına ve bakmasına izin vermemesi gerektiğini açıkça anlatmak gerekmektedir. Eğer kendi izni olmadan birinin teması olursa bunu ebeveynine anlatması gerektiği basit ve sakin şekilde anlatılmalıdır.4-5 yaşlarında başkasının odasına girerken kapıyı çalmak, tuvalet ve duştayken, üzerini değiştirirken mahremiyeti öğrenmesi için rol model olunmalıdır” uyarısında bulundu.