10 Eylül 2015'te İçişleri Bakanı İsmail Altınok ve birkaç saat sonra Başbakan Davutoğlu'nun yaptığı birbiriyle çelişkili açıklamaları Cizre'de gerçekten yaşananlar konusunda hükümetin şeffaflığına gölge düşürdü. Altınok sadece bir sivilin hayatını kaybettiğini söylerken, Davutoğlu ise hiç sivil kaybı yok dedi.
Aynı gün içinde Havuz Meydası olarak tanımlanan bir TV kanalında röportaj yapılan Davutoğlu sunucunun Cizre'deki sivillere nasıl yardım edildiği konusunda gelen soruyu cevaplarken bir hayli zorlandığı gözlendi.
Sosyal medyada Cizre'yi en yakından takip edebileceğiniz Facebook hesaplarından biri İMC TV muhabiri Bekir Güneş'in kişisel sayfası. Güneş neredeyse yaşandığı anın hemen ardından Cizre'deki gelişmeleri takipçileriyle paylaşıyor. İMC TV muhabirinin bildirdiğine göre Cizre'deki sivil kayıp sayısı 30'a yakın.
Cizre'den olduğu iddia edilen ve 10 Eylül 2015'te internete yüklenen aşağıdaki videoda ise hiç hoş olmayan bir polis anonsu duyuluyor.
“İçecek ve su yok. Olan az miktardaki su da bebeklere içiriliyor. İnsanlar susuzluktan kırılmak üzere. Evler arasında dayanışma da sağlanamıyor. Çünkü kimse kimsenin yanına gidip gelemiyor”
"Bir çatışma değil, toplar atılıyor, hiçbir şey televizyonlarda anlatıldığı gibi değil, sesimizi duyurun"
“Ben Cizre’de 90’ları yaşadım. Böyle bir eziyet görmedim. Böyle devam ederse onarılamaz şeyler olacak”
Cizre'yle ilgili en çok merak edilen konulardan biri ise sağlık ekiplerinin çalışma koşulları. Farklı kaynaklar teröristlerin de, askerlerin de ambulansların çalışmasını engellediği yönünde haberler paylaşıyor. 11 Eylül sabahı Cizre'de çekildiği iddia edilen, ve Polis'in bir ambulans şoförünü tehdit ettiği bu video Facebook'ta paylaşıldı.
10 Eylül 2015 tarihinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Davutoğlu'na aşağıdaki 10 soruyu yöneltti:
1) İçinde iki Bakan ve milletvekillerinin de bulunduğu heyetin Cizre’ye ilerleyişine engel olunmasının gerekçesi nedir?
2) Heyete ait araçların Mardin’in Midyat ilçesinde alıkonulmasının hukuki gerekçesi nedir?
3) Demokratik siyasal sistemlerde meclisin ve siyasi partilerin temel görevlerinden birinin idarenin işlemlerini ve insan hakkı ihlallerini denetlemek olduğu düşünüldüğünde, Bakanlar ve milletvekillerinden oluşan heyetin Cizre’ye sokulmaması nasıl açıklanabilir?
4) Cizre’deki sokağa çıkma yasağının Aralıksız 6 gün sürdürülmesinin gerekçesi nedir? Yurttaşların temel ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun kalmasına neden olan bu yasağı ne zaman kaldıracaksınız?
5) Bir kentte 6 gün boyunca aralıksız sokağa çıkma yasağı uygulanması açık bir insan hakkı değil midir?
6) Uygulanan sokağa çıkma yasağı süresince yurttaşlarımızın temel ihtiyaçlarını karşılaması için herhangi bir önlem alınmış mıdır? Alınmadıysa kentte yaşayan yurttaşların oluşan büyük mağduriyetinin sorumlusu kimdir?
7) Cizre’de evlere şu an elektrik ve su verilmekte midir?
8) Cizre’de yaşayan yurttaşlarımızın yiyecek ve su gibi temel ihtiyaç maddelerine ulaşım olanağı var mıdır?
9) Cizre’de yaşayan yurttaşlarımıza acil durumlarda sağlık hizmeti verebilecek personel bulunmakta mıdır?
10) Kentte şu ana dek süren çatışmalarda yaşamını yitiren sivil yurttaş var mıdır? Varsa sayısı kaçtır?"
HDP'nin resmi facebook sayfasından yayınlanan son video ise partinin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve seçim hükümetinde de bulunan HDP'li vekillerin güvenlik güçleri tarafından engellendiğini gösteriyor. Demirtaş, HDP'li vekiller, bakanlar ve halkla 9 Eylül'de Diyarbakır'dan Cizre'ye 90 kilometrelik bir yürüyüşe başladı fakat iki kez ilçeye yaklaştıklarında engellenerek İdil'e dönmek zorunda kaldılar. Yürüyüşün amacı ilçede olup bitenlerle ilgili yerinden haber almak ve kamuoyunu bilgilendirmekti.
Hem muhalefet partileri hem de halk bir an önce Cizre'deki sokağa çıkma yasağının bitmesini ve eğer hukuksuz bir durum varsa sorumluluların cezalandırılmasını talep ediyor.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, sokağa çıkma yasağı uygulanan Cizre’ye bağımsız gözlemcilerin girişine derhal izin verilmesini istedi.
Bianet'te gönüllü muhabir İsa Uğur Erdoğan'ın haberine göre Cizreli bir öğretmen "Yasakta Bir Öğretmen" rumuzuyla bir mektup yazdı.
“Yasağın Yedinci Gününde Cizre' de
“Cizre' de altı yıldır görev yapan bir öğretmen olarak, insanlığımdan utanıyorum. 4 Eylül saat 20:00'dan itibaren yürürlüğe konan ve güya benim can güvenliğim için sokağa çıkma yasağı yedinci gününde. İnsanlığımdan utanıyorum 21. yüzyılda devlet halkın yaşadığı yerlere toplarla saldırıyor.
“İnsanlığımdan utanıyorum. Dünya 4.5G'yi kullanıyorken burada telefonlar kesik.
“İnsanlığımdan utanıyorum. Yaralılar hastaneye götürülemiyor.
“İnsanlığımdan utanıyorum. Cenazeler buzdolaplarında bekletiliyor.
“İnsanlığımdan utanıyorum. Tüm Türkiye buna sağır, kör, dilsiz ve daha utanmam gereken onlarca sebep varken büyük bir patlama sonra, elektrikler kesiliyor. Acaba hangi öğrencim ya da ailesi öldü veya yaralandı.
“Sokakta öğrencilerim soruyor; ' Öğretmenim şu öldü ya da şunların evine bomba düştü biliyor musunuz, diye. Ağlıyorum gözyaşlarımı içime akıtarak. Soruyorlar bizim suçumuz ne, biz ne yaptık ki' diye.
“Devlet yarın bana, bize diğer öğretmenlere diyecek ki; ' Çocuklara vatan, millet, bayrak, polis sevgisi kazandırın'. Arkadaşı, akrabası, abisi, kardeşi öldürülen birine öldürdüğünü düşündüğü birini sevdirebilir miyim? Sevdirebilir misiniz?
“Yazacak daha çok acı var. Karanlıktayım, karanlıktayız. Kimse var mı diye seslenmeyin. 140 bin insan var, insanlık adına yardım edin...”
Öğretmenle telefonda görüştüğünü belirten Erdoğan'ın haberine göre öğretmen *"*Cizre’nin 140 bin nüfusu var. Buradan 400 vekil çıkmaz, öyle bir irade yok. Burada barikat kuranlar doksanlı yıllarda doğan gençler, kendilerini korumaya çalışıyorlar. Tamamen düşman bir nesil yetişiyor" dedi.