Türkiye'nin gündemi kara ölümlerle kaplı. En zoru ölüm gerçeğini çocuklara açıklamak. Biz de Mynet Kadın olarak, "Çocuklara ölümü anlatırken nasıl davranmalı?" sorusuna yanıt olarak uzman görüşlerini hatırlamak ve hatırlatmak istedik.
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Bağdat Caddesi Polikliniği Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu, ölüm olgusunu çocuklara anlatırken yalana başvurulmaması gerektiğini vurgulayarak, "Ölen kişinin geri gelmeyeceği gerçeğinin çocuğa, yaşı ne olursa olsun, hissettirilmesi gerekir. Yurt dışına gitti, uzun bir tatilde, gökyüzünden bizi seyrediyor gibi hikâyeler çocuğun kafasını karıştıracağı için kesinlikle önerilmez" diyor.
Yetişkinler için ölümü çocuğa anlatmak çoğu zaman çok zordur. O nedenle genellikle çocuğa gerçek olmayan hikâyeler anlatılır. Oysa bu şekilde davranmanın çocuk için yararlı olmayacağı belirtiliyor.
Çocuklar yaşlarına göre ölümü nasıl algılar?
Dr. Zahmacıoğlu, çocuğa ölümü anlatma yönteminde çocuğun yaşı ve ruhsal gelişim seviyesinin rehberlik etmesi gerektiğini belirtiyor:
"Ölüm gibi yetişkin zihinsel yapıda bile çözümlemesi oldukça zor ve karışık bir olguyu çocuklara aktarmak zorlu fakat üstesinden gelinebilir bir süreçtir. Beş yaşından küçük çocukların soyut ile somut ayrımını yapamadıklarını, sık sık hayaller ve gerçekleri karıştırdıklarını, mecazdan anlamadıklarını biliyoruz. Beş yaş sadece başlama noktasıdır. Soyutlama yeteneği buluğ çağına kadar artacaktır. Çocuk etrafındaki yetişkinler daha henüz ona bir şey açıklamadan, onların beden dillerinden, mimiklerinden, gözyaşlarından, konuşma tonlarından, ortamdan hoşa gitmeyen bir olayla karşı karşıya kalındığı hissini alacaktır. Bu bir buçuk, iki yaşındaki çok küçük çocukların bile başarabileceği bir şeydir. Dolayısıyla ölüm konusunda çocuğa bilgi vermesi gereken yetişkinin çocuğun zaten kötü bir habere hazırlıklı olduğunu bilmesi işini kolaylaştırabilir. Yani çocuğun ruhsal yapısı kötü haberi almak için, tamamen kendiliğinden, sanki bir hazırlık yapmıştır.
Çocuğa ölüm haberini kim açıklamalı?
Çocuğa bilgi veren kişi, mümkünse birinci dereceden, ona en yakın yetişkin olmalıdır. Seçilen mekân ferah, aydınlık ve sessiz bir ortam olmalıdır. Anlatma esnasında yetişkin soğukkanlı olmaya özen göstermeli fakat duygularını bastırmak için aşırı bir çabaya da girmemelidir. Böyle hassas bir konu aktarılırken insanların sesi titreyebilir, gözlerinden yaşlar süzülebilir. Bunlar doğal, insani ve çocuğun da görmesinde sakınca olmayan duygu dışavurumlarıdır. Beş yaşından küçüklere ölümü ve sebep olan süreci tüm açıklığıyla anlatmaya yeltenseniz de, kendi hikâyesini yazacak, kurgu-hayal dünyasında bir yere oturtacak, sizin söylemlerinizle çok ilgilenmiyor görünebilecektir. Bu durumda ısrarcı olmak, onun kendine yarattığı hikâyeyi alaşağı etmenin hiçbir faydası yoktur. Tek önemli nokta, ölen kişinin geri gelmeyeceği gerçeğinin çocuğa, yaşı ne olursa olsun, hissettirilmesidir. Yurt dışına gitti, uzun bir tatilde, gökyüzünden bizi seyrediyor gibi hikâyeler çocuğun kafasını karıştıracağı için kesinlikle önerilmez. Beş yaş ve üstü çocuklar mezarlık ziyaretinin anlamını, önemini hissedebilirler ve arzu ederlerse yetişkin refakatinde törenlere katılabilirler."
Çocuk da yas yutar
Dr. Zahmacıoğlu, ölen kişinin ardından yetişkinlerin tutacağı ve tutmasının sağlıklı olduğu yas döneminin önemli bir basamak olduğunun altını çizerek "Abartılı ve çocuğu ürkütebilecek yas ritüelleri dışında çocuğun da yas ortamında bulunması sağlıklıdır" diyerek çocukların ortamın farkında olduğunu vurguluyor:
"Yetişkinler gibi çocukların da sevdiklerinin arkasından bu sağlıklı duyguyu yaşamaları gerekir. Her çocuk için farklı olmak kaydıyla, altı ay kadar sürebilecek bu süreçte uyku, iştah bozuklukları, hırçınlık, öfke patlamaları, inatçılık, okul çocuklarında ise okul fobisi, dikkat dağınıklığı, ayrılma kaygısı gibi sorunlar sıklıkla gözlenir. Aileler bu hassas geçiş döneminde zorlanma yaşayabilirler. Bu durumlarda çocuk psikiyatrisi hekiminden yardım almaları önerilir."