Üstelik bunlar ilgisiz, asosyal ve düşük potansiyelli olarak görülüyor. Peki üstün zekâlı çocukları topluma kazandırmak için yapılması gerekenler neler? Işte bu konuda ailelere ve öğretmenlere düşenler...
Dünyada ve ülkemizde 'üstün yetenekli' olarak tanımlanan kişilerin genel nüfus içindeki oranı yüzde 2 olarak tahmin ediliyor. 'Deha' düzeyine gelindiğindeyse bu oran yüzde 0.2'ye düşüyor. TÜZDER Genel Müdürü Tunahan Coşkun, "Bu şekilde bakıldığında 700 bin civarında üstün zekâlı öğrencimiz var ama bunların çoğunu fark edemiyoruz" diyor.
DİKKATLİ GÖZLENMELİLER
Üstün zekâ ve yeteneklilik, 3 temel özellikten oluşuyor. Bunlar yetenek, yaratıcılık ve motivasyon olarak sıralanıyor. Üstün yetenekli çocuklar; yetenek, yaratıcılık ve motivasyonun birleşimini geliştirme yeteneğine sahip olup kazanımlarını önemli alanlarda kullanabiliyorlar. Bu çocukların genelde normal gelişim gösteren akranlarıyla karma gruplarda, dâhi bireylerinse biraz daha ayrımlaştırılmış ortamlarda eğitim almaları öneriliyor.
Tunahan Coşkun, bazı çocuklar aile ve öğretmenleri tarafından doğru yönlendirilseler de her çocuğun doğru değerlendirilemediğini söylüyor. Bu noktada çocukların bebeklikten itibarenki gelişimlerinin doğru gözlemlenmesi çok önemli görülüyor. Coşkun, "Aileler çocuklarının ilgi, yetenek ve zekâ düzeyinde farklılıklar görürse bu konuda uzmanları bünyesinde barındıran kurum ve kuruluşlardan destek almalıdır" diye konuşuyor. Üstün zekâlı çocukların çoğu zaman ilgisiz, asosyal ve zekâ olarak düşük potansiyelli olarak tanımlanabildiğine dikkat çeken Coşkun, "Bugüne kadar bunun birçok örneğiyle karşılaştık" diyor.