Çocuk edebiyatını ciddiye almanın zamanı geldi de geçiyor bile

Türkiye'de çocuk edebiyatı denince Kemalettin Tuğcu, Ziya Gökalp veya Ömer Seyfettin gibi kesinlikle çocuklara okutulmaması gereken hikayeler yazan isimler de sayılıyor.

Ali Halit Diker / Mynet Haber

Çocuk edebiyatının ciddiye alınmaması sadece Türkiye'ye özgü bir sorun değil. Cardiff Üniversitesi araştırma görevlisi Catherine Butler, varlığını tüm dünyada çocuk edebiyatının ciddiye alınması için çalışmaya adadığını belirtiyor. Üstelik yakın tarihte kendini bu davaya adamış tek insan da değil.

1968'de Baykuş Servisi kitabının yazarı Alan Garner “eğer bir sonraki kitabım yeterince iyi olursa, çocuk kitabı olacak” demişti. Garner'e göre çocuklar bir yandan beklentisi en yüksek okuyucu grubuyken bir yandan da en ödüllendirici ve sadık okuyucu grubu.

Reklam
Reklam

Benzer bir şekilde, Philip Pullman (Daniel Craig ve Nicole Kidman'ın da rol aldığı aynı isimle sinemaya uyarlanan Altın Pusula kitabının yazarı) yılın en iyi çocuk kitaplarına verilen Carnegie Medal ödül kabul konuşmasına “bazı temalar, konular yetişkinlerin okuyabilmesi için fazla zorlayıcıdır; sadece çocuklar tarafından anlaşılabilir” sözleriyle başlamıştı. İkisi de Oxford mezunu bu adamlar çoğunluğu kadınlardan oluşan bir topluluğun parçası ve çocuklar için yazdıkları kitaplarda hiçbir zaman edebi referanslardan çekinmeyen anlatım tarzları var.

Pullman ve J.K. Rowling (Harry Potter'ın yazarı) gibi yazarların romanları uzun süre raflardaki yerini korudu. Aslında korumaya da devam ediyor. Bazı edebiyat eleştirmenleri çocuk edebiyatı ile yetişkin edebiyatı arasındaki sınırın fazla bulandığını bile söylediler. Bir ara Harry Potter kitapları, sadece kapak tasarımları değiştirilerek, daha yüksek bir fiyatla yetişkinlere bile satıldı. Fakat Rowling ve Pullman kadar popüler olamayan yazarlar üzerinde pek fazla durulmadı.

Reklam
Reklam


'Yetişkinler' için yeniden tasarlanan Harry Potter kapakları

Tarz ayrımcılığı
Çocuk edebiyatının yetişkinlerden farklı olması gerektiği bir gerçek. Bununla birlikte kaliteli çocuk romanları, yani iyi edebiyat her yaştan okuyucuyu tatmin edecek potansiyele sahiptir. Çocuk edebiyatına tepeden bakılması, küçümsenmesi çocuk edebiyatı adına yapılacak en büyük hatalardan biri.

Örneğin ülkemizde Ömer Seyfettin'in Kaşağı dahil birçok öyküsünün uzun süre ilkokul müfredatında bulunmasının nedeni az paragrafla yazması, yalın bir dil kullanması ve çocuk yaşta iki kardeşin hikayenin baş kahramanları olması. Selahattin Dilidüzgün, Eğitsel Bir Bakış Açısıyla Öner Seyfettin ve Kaşağı başlıklı makalesinde bu öykünün çocuklara yalan ve iftiranın eleştirisi bağlamında okutulduğundan bahsediyor. Dilidüzgün, hikayenin modern edebiyat biliminin verileri ışığında yorumlanması sonucu hikayede suçlunun yalan söyelyen ve iftira atan çocuk değil, çocuğa yanlış yaklaşan ebeveynin (babanın) suçlu olduğunu ifade ediyor. Makaleye göre “annenin yokluğu, otoriter baba, çocuğa duyulan güvensizlik ve özendirip yasaklama eylemleri çocuk üzerinde duygusal kırıklık yaratmaktadır; duygusal kırıklık ise çocukta öfkeye dönüşmekte; ardından da korku ve endişe nedeniyle yalan ve iftira gelmektedir; bu durumda asıl suçlu çocuk değil, çocuğu doğru anlamayan, onunla doğru iletişim kuramayan anne babalardır.”

Reklam
Reklam

Bir hikayenin yalın bir dille ve kısa paragraflarla yazılması onu çocuk hikayesi yapmadığı gibi edebi referanslarla zenginleştirilmiş, uzun paragraflarla yazılan her eser de yetişkinler için değildir.

Catherine Butler bu konuya parmak basmak için şu örnekleri veriyor:

- 1977'de yetişkinler için ilk eserini yayınlayan Penelope Lively'nin kitabı The Road to Lichfield yazarın 'ilk romanı' olarak incelendi.

- İngiltere'nin en prestijli edebiyat eleştirmenlerinden Anthony Holden 2000'de İngiltere'nin prestijli edebiyat ödüllerinden biri Whitbread Prize'nin J.K. Rowling'e verilmesini “böyle bir şey olursa büyümeyi reddeden bir toplum olduğumuz anlamına gelir” demişti. Sonuçta ödül ejderhalar, canavarlar ve gömülü hazinelerin cirit attığı Seamus Heaney'in Beowulf'una gitti.

Reklam
Reklam

- Amazon'da birçok kullanıcı bazı çocuk romanlarını “çocuklar için fazla iyi” diye övdüklerini sanıyorlar.

Bu tarz yaklaşımlar çocuk edebiyatı için olduğu gibi diğer edebi türleri tüketen insanlara karşı önyargılarla, hatta bazen züppece yaklaşımlara sebep olabiliyor. Örneğin polisiye roman okuyan bir erkek fazla sorgulanmazken genç kız edebiyatı (mesela Twilight/Alacakaranlık serisi) okuması erkekliğinin sorgulanmasına(!) neden olabilir. Oysa kaliteli, iyi yazılmış genç kız edebiyatı eserleri de, kaliteli çocuk romanları gibi daha geniş kitlelere hitap edebilir ve iyi edebiyat sayılabilir.

Bir edebi eserin, Ömer Seyfettin örneğinde olduğu gibi sadece biçimini, ya da Pullman ve Rowling örneklerinde olduğu gibi sadece içeriğini değerlendirerek homojen bir kitleye hitap edecek şekilde sınıflandırılmasının yeterliliği tartışılır.

Reklam
Reklam

Çocukluk idealleri
Butler, yetişkinlerin çocuk edebiyatına bakışının bu sınıf altında sayılan eserlerin kalitesiyle pek ilgisi olmadığını, genel olarak çocuklara ve çocukluğa karşı hissettikleriyle ilgili olduğunu söylüyor ve iki genel yaklaşımdan bahsediyor. Bunlardan ilkini anlatmak için hıristiyan mitolojisindeki Aziz Paul'ün “çocukken, çocuk gibi konuşur, çocuk gibi anlar, çocuk gibi düşünürdüm; yetişkin bir adam olunca çocukça davranışları bıraktım (I. Korintler 13:11)” sözleriyle açıklıyor.

Genellikle yetişkin algısı gerçek, çocuk algısı ise tahmini (ya da gerçeğe yaklaşık, gerçek gibi) olarak tanımlanır. Butler bu yaklaşımın çocuk edebiyatına uygulanmasının, çocuk edebiyatının destek tekerlekli bir bisiklete benzetilmesi ve yetişkin eserlerine benzeyen eserlerin daha değerli algılanmasına neden olduğunu düşünüyor.

Bu düşüncenin tam tersinin de geniş bir çevrede kabul gördüğünü söyleyen Butler yine hıristiyan mitolojisine başvuruyor ve Nasıralı İsa'nın “Bırakın, çocuklar bana gelsin; onlara engel olmayın; çünkü Tanrı'nın egemenliği böylelerinindir (Markos 10:14)” sözlerini örnek veriyor.

Reklam
Reklam

Çocukluğun idealize edilişi 20. yüzyılda doruk noktasına ulaştı. Fakat bu görüş o kadar kemikleşti ki – yetişkinler çocukları yetişkinlikle ilgili şeylerden uzak tutmaya başladı. Bu özellikle biçimsel olarak karşımıza çıkıyor. Ömer Seyfettin'in yalın dili ya da Rowling'in kitap kapakları veya büyüyle, canavarlarla dolu fantastik dünyaları gibi...

Bu iki yaklaşım da birlikte var olmaya devam ediyor. Çocuklar, ve çocuklukla bağdaştırılan yetişkinler bu iki anlayış arasında gidip gelmeye devam ediyor. Bazen yazarlar kitleye hitap etmeyen çocuk eserleri yazdıklarında olgun olmamakla suçlanabiliyor. Bunun tam tersi anlayışla bir eser ortaya koyduklarında masum ve korunması gereken çocukların zihinlerini kirletmekle suçlanıyor.

Butler, çocuk edebiyatının bu iki uç anlayış arasında gidip gelmesi yüzünden ciddiye alınmama sorunun hiçbir zaman çözğülmeyeceğini iddia ediyor. Gerekçesi ise yeterince sayıda yetişkinin bunun için mücadele vermemesi. Çocuk edebiyatının ciddiye alınması için önce çocukların ciddiye alınması gerekiyor. Çocukların küçümsenmesi devam ettikçe çocuk edebiyatının da küçümsenmesi sorunu devam edecek.

Reklam
Reklam

Kaynak: Why it’s time to take children’s books seriously

Anahtar Kelimeler: