SAMSUN (İHA) - Sosyal Hizmet Uzmanı Hicran Kınık, anne-babaların en önemli kaygılarından birinin çocuklarıyla yeterli zaman geçirememeleri ve bunun çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi olduğunu söyledi. Kınık, ebeveynlerin bu kaygılarından kurtulması için zamanın kaliteli bir şekilde kullanılması gerektiğine işaret etti.
Özellikle yoğun iş temposunda çalışan ve dolayısıyla çocuklarıyla baş başa geçirilecek zamanları yetersiz olan anne-babaların çocuklarıyla birlikte geçirecekleri zaman kaygısının daha yoğun yaşandığını belirten Hicran Kınık, bu noktada çocuklarla geçirilen zamanın miktarının değil kalitesinin önemine dikkat çekti. Kınık, bir çok anne-babanın bu "kaliteli zaman" denen şeyin ne olduğu hakkında net bir bilgiye sahip olmadığına dikkat çekti.
Tüm insan ilişkilerinde olduğu gibi çocuk ile anne-baba ilişkisinde de zamanın paylaşım, etkileşim, karşılıklı duygu alışverişi şeklinde geçirilebilmesinin önemli olduğunu kaydeden Kınık, fiziksel olarak bir arada bulunmanın, çocuklar için zamanın birlikte geçirilmesi anlamına gelmediğini, çocukların anne-babalarının kendi dünyalarına aktif bir şekilde katılımına ihtiyaç duyduğunu hatırlattı. Kınık, ebeveynlerin, çocuklarıyla birlikte geçirdikleri zamanlarda mümkün olduğunca çocuğu dinlemeye, anlamaya, ihtiyaçlarını, sevinçlerini, mutluluklarını, kızgınlıklarını, üzüntülerini, kaygılarını anlamaya yönelik olarak geçirilmesinin esas olduğuna işaret etti.
"ZAMAN KALİTELİ KULLANILMALI" Çocukların kendi dünyalarındaki heyecanlarını anne-babalarıyla paylaşmaya ihtiyaç duyduğunu, kendileri için önemli olan her şeye anne-babanın da aynı ilgi ile katılımını beklediklerini dile getiren Hicran Kınık, "İşte çocukla geçirilen zamanın böyle bir paylaşım içinde geçirilmesi durumunda zamanın kaliteli olmasından söz edilmektedir. Zaman sorunu olan çalışan anne-babalar hiç değilse ele geçirdikleri zamanlarda çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmeli, onları anlamaya çalışmalıdır" dedi.
Kınık, anne-baba olmanın birçok beceriyi ve hassasiyeti gerektirdiğini, çocuğun doğumundan itibaren onu izlemek, tanımak, ihtiyaçlarını, özelliklerini, farklılıklarını, duygularını ifade ediş biçimini kavramak gerektiğini vurguladı. Kınık, çocuğun söylediklerinin, davranış ve tutumlarının altındaki mesajları kavrayabilmenin ve söylediği ile söylemek istediği arasındaki farkı gözlemleyebilmenin öneminin altını çizen Kınık, "Bütün bunlar dikkat gerektirir. Bazen çocuklar bazı ihtiyaçlarını talep etmezler. Burada bizim onun ihtiyacını fark etmemiz önemlidir. Her çocuğun kendini ifade ediş biçiminin farklı olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle öncelikle çocukların bebekliklerinden itibaren çok dikkatlice gözlenmeleri önemlidir. Çocukla geçirilecek zamanın içeriğinde hem bir takım becerilerin geliştirilmesine olanak verilmesi hem de oyuna yer verilmesi gerekmektedir. Bu içeriğin belirlenmesi için de çocuğun ve çocuğun içinde bulunduğu gelişim döneminin çok iyi tanınması gerekmektedir" diye konuştu.
"ÇOCUĞUN PSİKOLOJİSİ BİLİNMELİ"
Çocuğun bireysel özelliklerinin tanınmasının yanı sıra belirli yaşlara ait gelişimsel ve psikolojik özelliklerin de bilinmesinin önem taşıdığına değinen Kınık, "Örneğin; bir çocuğun yaşadığı korkuların o yaşa ait doğal bir korku mu yoksa fobi mi olduğunu ayırt edebilmek ve ilişkide kullanılacak dili belirlemek önemlidir. Bir önemli konu da çocuğun yaşına uygun olarak yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının ayırt edilmesidir. Bazen anne-babalar çocukların bazı becerilerinin gelişmesi için fırsat oluşturmadıkları ve bu nedenle çocukların yaşlarına ait becerileri geliştiremedikleri bilinmektedir. Örneğin; eline hiç kalem verilmeyen çocuk çizgi çizme becerisini geliştiremeyecektir. Birlikte geçirilecek zamanın içeriğinde çocuğun yaşına ait becerileri sergileyebilmesine ve geliştirmesine fırsat vermek de önemlidir. Bazen de tam tersi olarak aileler çocukların gelişim düzeylerinin çok üzerinde bazı becerileri sergilemeleri konusunda çocukları zorlayabilmektedirler. Böyle bir tutum da çocuğun yoğun performans kaygısı ve yetersizlik duygusu yaşamasına neden olabilmektedir. Yine bazı çocuklar yaşadıkları değişik duygusal ve algısal sorunlar nedeniyle bazı becerileri yaşıtlarına göre daha geç geliştirebilmektedirler. Böyle bir durumda da çocuğun yapabileceğinden daha fazlasını beklemek aynı tür kaygılara ve yetersizlik duygularına neden olabilmekte, bunun sonucunda da çocuğun daha da başarısız olmasına neden olabilmektedir" şeklinde konuştu.
"ANNE-BABA OYUNA KATILMALI" Çocuk denince akla gelen ilk şeyin oyun olduğunu, çocukların dünyayı oyun aracılığıyla tanıdığını, bazen oyun için bazı malzemeler kullandıklarını anlatan Kınık, oyuncaklar, çevredeki objeler, kişiler, olaylar, doğa, yapılar, araçlar, hayvanlar ve yolların çocuk için oyun, öğrenme ve eğlence malzemesi olabileceğine işaret etti. Kınık, "Bu nedenle de anne-babanın oyun oynaması, oyunun bir parçası olması veya oyuna aracılık edebilmesi çok önemlidir. Oyun hem çocuğun ihtiyacını karşılayan, hem de anne-babanın çocuğu yakından tanımasını ve takip etmesini sağlayan bir aktivitedir. Oyun oynarken çocuğun özgür olması, kendini rahat ifade edebilmesi ve yargılanmaması önemlidir. Bize daha çocuksu veya bebeksi görünen bir oyun ve oyuncak çocuğumuzun önemli bir ihtiyacını karşılıyor olabilir. Oyun oynayabilmek anne-baba için her zaman kolay olmamaktadır. Bazı kişilerin böyle bir yatkınlığı olmayabilir. Böyle bir durumda da oynayabileceğimiz, keyif aldığımız oyunlarla keyif almadıklarımızı birbirinden ayırmak önemlidir. Belki de anne ve babanın oyun paylaşımı yapmaları gerekmektedir. Örneğin anne evcilik oyununu daha keyifli oynayabilirken baba da top ve bahçe oyunlarında çocuğa eşlik edebilir. Çünkü sıkılarak, keyif almadan oynanan oyunlar çocukların da sıkılmasına ve oyundan tatmin olamamalarına neden olmaktadır. Tabi tüm oyunlar sizi sıkıyorsa bu durumda çocuğunuzda oyun paylaşabilme olasılığınız olmayacaktır. Bu nedenle her anne-babanın oyun öğrenmek, oynamak ve yatkınlık kazanmak konusunda çaba sarf etmesi gerekmektedir" uyarısında bulundu.
Oyunda çocuğu gözlemek ve duygularını ifade etmesi için ortam oluşturmak gerektiğini, özellikle okul öncesi yaşlarda evcilik, kukla gibi dramatizasyon oyunlarının çocukların iç dünyalarını yansıtmaları için çok önemli olduğunu söyleyen Kınık, şu bilgileri verdi:
"ZORLAYICI OLUNMAMALI" "Bu tip oyunlar için gerekli malzemelerin bulundurulması da bu açıdan önem taşır. Ayrıca resim de çok önemli bir oyun ve ifade aracıdır. Çocuklar dış dünyayı, kendi duygularını ve yaşadıklarını resim ve boyalar aracılığıyla genellikle çok açık bir şekilde ifade ederler. Bu nedenle bol bol resim malzemesi almak ve bu konuda onu desteklemek önemlidir. Tüm diğer oyun ve aktivitelerde olduğu gibi resim sırasında da çocuğa öğretici olmak yerine serbest bırakmak önemlidir. Örneğin çocuğun kırmızıya boyadığı bir bulutun ısrarla maviye boyanmasını istemek yerine boyadığı kırmızı bulutun onun için ne ifade ettiğini konuşmak birlikte geçirilen zamanın daha kaliteli geçirilmesi anlamına gelecektir. Elbette ki çocuklara bilgiyi öğretmek de önemlidir. Ancak özellikle oyun sırasında bu zamanın bir paylaşım ve rahatlama zamanı olduğu unutulmamalı, çocukta performans kaygısı yaratacak şekilde öğretici ve zorlayıcı olmamaya özen gösterilmelidir"
Hicran Kınık, kaliteli zamanın içeriğinde en önemli hususlardan birinin de çocukların duygularının anlaşılması olduğunu vurguladı. Anne-babaların empatik olmasını isteyen Kınık, empatinin çocuğun duruşundan, bakışından, söylediklerinden, bazen söylemediklerinden ne hissettiğini anlamaya çalışmak ve bunu çocuğa geri bildirmek anlamına geldiğini hatırlattı.
"ANLAYABİLDİĞİMİZİ GÖSTERMELİYİZ"
Çocukların da tıpkı yetişkinler gibi daha kolay ifade ettikleri duyguları bulunduğunu, örneğin çocukların öfkeyi daha kolay ve çabuk ifade ettiklerini ama genellikle öfkenin altında daha farklı, bazen yumuşak, üzücü, sıkıntı veren başka bir duygu olabileceğini dile getiren Kınık, şöyle devam etti: ,
"Bizim bu altta yatan duyguyu anlayabilmemiz ve bunu çocuğa fark ettirmemiz önemlidir. Çünkü ifade edilen duygular, kabul göreceğinden kuşku duyulmayan duygulardır. Eğer biz çocuğumuzun her türlü duygusunu kabul edeceğimizi ona fark ettirirsek onun da bu duyguları ifade edebilmesi kolaylaşacaktfadır. Empati bir çok kişide doğuştan var olabilen ama aynı zamanda öğrenilebilen bir beceridir. Ancak üzerinde düşünmeyi ve çalışmayı gerektirir. Söylenen sözlerden direkt anlamlar çıkarmaya alışık olmamız durumunda söylenenin altında yatan gerçek duyguyu anlama fırsatını da kaçırabiliriz. Bu nedenle her anne-babanın öğrenmesi gereken bir başka beceri de empatidir. Çocuğumuzla geçirdiğimiz kısa zamanda onunla açık, yakın, anlayan, dinleyen bir rolde ilişki kurabilirsek, çocuğumuzun da böyle bir zamandan tatmin olma olasılığı artacaktır. Böylece birlikte olunan zamanlara problem taşınmayacaktır. Çocuklar birlikte olunan zamanlar gergin olduğunda anne-babadan ilgi alma yolu olarak kızgınlığı, agresyonu, problem durumlar yaratmayı kullanmaktadırlar. Oysa birlikte kaliteli zaman geçirmek çocuğu tatmin edeceği için anne-baba ile ilişki için başka bir yol denemesine gerek kalmayacaktır"