Siz her ne kadar bunun daha çok erken olduğunu düşünseniz de, çocuklar kelimelerin ne kadar güçlü olabileceğini er geç öğrenirler. 3-4 yaşlarındaki çocuklar bir yandan konuşma yeteneğini hızlı bir şekilde geliştirirken, diğer yandan bazı kelimelerin, diğerlerinin tepki vermesine neden olduğundan da haberdar olmaya başlar. Çocukların "aptal, salak" gibi kelimeleri kullanmasının nedeni de budur. Bu yaşlardaki çocuklar özellikle sosyal grupları ayırmak için alay edici kelimeler kullanabilirler. Çoğu çocuk alay etmenin her iki tarafını da yaşar; bazen alay eden, bazen alay edilen taraf olur. Okul öncesi eğitim Uzmanı Güvem Türe, her iki durumda da yapmanız gerekenleri anlattı.
Okul öncesi yaşlardaki çocuklar neden alay ederler? Tabii ki, tıpkı diğer davranışları gibi alay etmeyi de biz büyüklerden öğrendikleri için. Konuşmayı öğrendikçe kelimelerin gücünü öğrenirler. Çocuklarımızın kelime dağarcıkları bizim umduğumuzdan daha hızlı gelişir. 3-4 yaşında ise duydukları her kelimeyi daha sonra kullanmak üzere kaydederler. Öyleyse dikkat!
Önce büyükler...
Peki biz koca adamlar neden alay ederiz acaba? Gözlük takan birine neden hiç düşünmeden "dört göz" deriz. Topallayan birini görünce neden hep "topal karga"dır onun adı. Kulakları kocaman olan arkadaşlar "kepçe kulak"tır. Boyu uzunlar "deve", boyu kısalar ise "yer cücesi"dir. Daha çok örnek verilebilir. Hiç düşünmeden taktığımız bu isimler, önyargılarımızın ve insanları kategorize etme merakımızın sonucudur. Bizden duyan ve bizden öğrenen de farklı davranmayacaktır doğal olarak. Hiç hesapta yokken ve hiç aklına bile gelmezken önyargılarla donatırız çocuklarımızın akıllı kafalarını. Sonra da kendileri aynı şekilde bir olumsuzlukla karşılaştıkları zaman kızar ve şaşarız. Bunu yapanı cezalandırmayı düşünürüz. "Kimmiş o benim canımı üzen" nidaları ile kılıçlarımızı kuşanarak, bir de alay edilince kavga edilmesi gerektiği örneğini de veririz. Çok lazımmış gibi yaparız bunu. Yanlış olduğunu bilmediğimiz için yaparız. Sonuçlarını bilemediğimiz için yaparız.
Bir eksiklik olarak gördüğümüz her şeyin üzerine gideriz. "İyi ki ben böyle değilim" hesabıdır bu. Kendimizle olan hesaplaşmalarımızı bir kenara bırakır, başkaları ile hesaplaşırız. Başkaları ile hesaplaşmak, başkalarının canını yakmak daha kolaydır. İyi de, yanlız değiliz ve sorumluluğumuz var. Bizi hep gözleyen ve yaptıklarımızı örnek alan minik biri var ortalıkda dolaşan. Her sözü anlıyor; anlamanın ötesinde, sözlerin can yaktığını, acıttığını da biliyor. Çocuklar çabuk öğreniyor. Öyleyse dikkat!
Sadece aile içinde değil, sosyal çevrede de alay etmenin, aşağılamanın, saygısızlığın normal ve kabul edilebilir ortamlarında olan çocuklarımız, ne yazık ki ortamın bu olumsuz davranışlarını da taklit ederler.
Kelimelerin gücü
Kelimelerin gücünü öğrenen çocuklarımız onları silah gibi kullanmaktan hiç mi hiç çekinmezler. Kullandıkları kelimelerin karşı tarafa acı verdiğini sizlerden daha çabuk fark ederler. Bazen de hiç mi hiç farkında değillerdir kullandıkları kelimelerin. Ama kullandıkları zaman eğer sert bir tavırla karşılaşmışlarsa ilk fırsatta yeniden denemeleri kaçınılmazdır. Yoksa nasıl öğrenecekler?
3-4 yaşında olan çocuklarımız, dikkat çekmek için, kelimelerin gücünü ölçmek için, kızdıkları için, başkasını üzmek için, incitmek için alay ederler. Bunu nasıl mı bilirler? Çok kolay, aynı şekilde canları yanmıştır. Çok sık yaşanan bir örnekle açıklayalım bunu. Karanlıktan korkarlar. Onlarla karanlık üzerine konuşmak, elele tutuşarak ışık açmaya gitmek ve korkunun doğal olduğunu zira küçükken sizin de karanlıktan korktuğunuzu söylemek yerine; "ödlek, karanlıktan korkulmaz, şapşal" derseniz, karanlıktan korkanlara o da aynı şekilde yaklaşacaktır. Kendi korkularından kurtulmayacak ama korkularını "alayın" altına gömecektir. Bir örnek daha vereyim isterseniz: Arkadaşları ile oyun oynamakta. Oyunlarına sürekli olarak karışıp, arkadaşlarının yanında çocuğunuz için "o zaten saklanamaz ki, poposu kocaman" veya "koşamaz, şimdi şişer" gibi önermelerde bulunursanız, onu utandırmış olursunuz. Çocuğunuz hem utanır, hem de canı yanar, üzülür. Bunun sonucunda da canını yakmak ve üzmek istediği bir başkası için o da aynı davranışda bulunmakta sakınca görmez.
Çocuğumuz başkalarıyla alay ettiğinde
Kendimizi alay ettiğimiz kişilerin yerine koyarsak, çocuğumuz da bunu öğrenir. Ancak iyi örnek olduğumuzu ama buna rağmen çocuğumuzun başkaları ile sürekli alay ettiğini fark ettiğimiz zaman yapmamız gereken tek şey kızmamaktır. Aşırı tepki ve sertlik, aynı hareketi veya sözü bizi üzmek veya dikkat çekmek isteyeceği her aşamada kullanmasını sağlar. Hiç duymamış gibi davranarak daha sonra kelimelerinin nasıl kırıcı olduğunu hatırlatmak ve kendisini alay edilen kişinin yerine koyarak duygularını adlandırmasını istemek daha doğru bir hareket olur. Duyguların adlandırılması önemlidir, kendini ve karşı tarafı fark etmesini sağlar. Örneğin o biriyle "şişko" diye alay ediyorsa, siz de ona kendisiyle "bücür" diye alay edilse neler hissedeceğini sorun.
Aslında insanların birbirinden farklı olduğunu ve hayatı bu farklılıkların zenginleştirdiğini bilirsek, öğretmemiz de kolay olur. İnsanların sosyal konumlarının ve dış görünüşlerinin değer olmadığını ve değerlerin ne olduğunu küçüğümüzle tartışmalıyız. "Büyüyünce öğrenir, daha küçük" demeyin; büyüdü bile. Artık 4 yaşında istekleri olan, kendini bilen bir birey o. İnsanlarla itişerek değil, onları anlamaya çalışarak daha kolay iletişim kurulabileceğini kendi örneklerimizle göstermeliyiz. Öğüt vermeyelim, yapalım.
Arkadaşları çocuğumuzla alay ettiğinde
Ya başkaları sürekli bizim çocuğumuzla alay ediyor ve o da hep eve ağlayarak geliyorsa? Yapmamamız gereken tek şey savaş ilanıdır. Tepemizden dumanlar çıkarak ve öfkeden kıpkırmızı kesilmiş bir halde "sen de ona şunu-şunu söyleseydin" diyerek çocuğumuza yardımcı olamayız. Ancak bu olumsuz davranışla nasıl başa çıkabileceğinin ipuçlarını verebilir ve çocuğumuza bununla başa çıkmayı öğretebiliriz. Bunun için de serinkanlı olmamız gerek. Onu anlamaya çalışmalı, etkin dinleme ile duygularını öğrenmeli ve onun da duygularını adlandırmasına yardımcı olmalıyız. "Sana bebek denmesine üzüldün değil mi?", "Dört göz diye arkandan bağırmaları seni utandırdı değil mi?" gibi.
Ona arkadaşı ile bu konuda konuşmasını ve duygularını arkadaşına da anlatmasını öğütleyebiliriz. Hayatta hiçbir zaman başkalarının davranışlarını ve sözlerini kontrol edemeyiz ama bu davranış ve sözlere nasıl tepki vereceğimizi öğrenebiliriz. İşte 3-4 yaşındaki çocuğunuz da bu yaşta tam da bunu öğreniyor sizden. Olumsuz bir davranışla karşılaşıldığı zaman mekanı değiştirmek ve sanki hiç muhatap değilmiş gibi davranmak yöntemlerden sadece iki tanesidir. Hepimizin başına gelmiştir patavatsız birinin hışmına uğramak veya densizce alay edilmek. Bu tür davranışlarla başa çıkmak olgunluk gerektirir. Olgunluk, kendini bilmektir. Çocuğunuza kendisini bilmesi için yol gösterin.
Alaycılığın kökünde rekabet vardır. Rekabeti olumlu olarak kullanmanın mekanizmaları hakkında da bilgilendirmeliyiz çocuklarımızı. Rekabet, acımasız olmak, başkalarını arkadan vurmak ve ne pahasına olursa olsun başarı elde etmek değil; bilgi ve akılla donanarak bir yerlere gelebilmek için yarışmaktır.
Çocuğumuzdaki mizah duygusunu, aklı, zekayı öne çıkarırsak sorunları çözeriz. Sadece alay sorununu değil, karşılaşılacak olan tüm sorunları çözeriz. "Akıl vermek kolay, ne yapacağız?" dediğinizi duydum. Çok basit; gülün, kikirdeyin, birlikte kikirdeyin. Dudağınızdaki tebessüm eksik olmasın. Gözlerinizin içi gülsün ki yansıyabilesiniz. Komik şeyler anlatın ve yaşamı gırgıra alın. Ne var bu kadar ciddi olacak? Onlara nasıl doğduklarını, hatta sizin nasıl doğduğunuzu komik bir şekilde anlatın. Küçükken nasıl düştüğünüzü ve herkesin nasıl güldüğünü komik bir şekilde anlatın. İlk gözlük taktığınız günü komik bir şekilde anlatın. Onlara gerçekten komik şeyler anlatın.
ÇOCUĞUNUZ ALAY EDİLEN TARAF OLDUĞUNDA
• Etkin dinleme ile duygularını öğrenmeye çalışın.
• Kendisiyle alay eden arkadaşına ne kadar kırıldığını anlatmasını önerin.
• Alaya maruz kaldığında dikkate almamasını, kesinlikle karşılık vermemesini ve gerekliyse mekan değiştirmesini öğütleyin
• Daha iyi anlaştığı arkadaşlarıyla oynaması için cesaretlendirin.
• Eğer belli çocuklar onunla sürekli alay ediyorsa ve çocuğunuz da bu duruma çok üzülüyorsa, bu durum hakkında beraberce öğretmeniyle konuşun.
• Ona verdiğiniz öğütlerin tersini yapmayın. Siz farkında olmasanız da çocuğunuzu en çok üzen alaylar arkadaşlarından değil, sizden gelebilir.
• Şakalaşmalar mizah duygusunu geliştirmek için mükemmel bir yoldur, ama bu konuda çocuğunuzun sizi yönlendirmesini sağlayın. Yaptığınız şakalara verdiği tepkiye dikkat edin.
• Onunla toplum içerisinde dalga geçmeyin.
O BAŞKALARIYLA ALAY ETTİĞİNDE
• Tepki vermeyin çünkü onun tek merak ettiği nasıl bir tepki vereceğinizi görmek. Ancak ona sakin bir şekilde yanıt verip, söylediği kırıcı kelimelerin insanları inciteceğini anlatın.
• Kendisini alay ettiği kişilerin yerine koymasını ve böyle bir durumda kendi duygularının ne olacağını adlandırmasını sağlayın.
• İnsanların sosyal konumlarının ve dış görünüşlerinin bir değer olmadığını ona öğretin.
• Bütün bunları ona anlatırken, kendiniz onun yanında, diğer insanların görünüşleri hakkında olumsuz eleştirilerde bulunmayın.