Çocuklarada beslenme bozukluğu

Çocuklarda beslenme bozukluğunun günümüzde ciddi boyutlara ulaşması, ülkemizde beslenme ile ilgili önemli sorunların olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOPÜ) Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Işıl Özer, ülkemizde çocukların yüzde 8.3'ü yaşına göre düşük tartılı, yüzde 1,9'u boyuna göre düşük tartılı, yüzde 16'sı yaşına göre kısa boylu olup, her beş çocuktan birinde raşitizm, her iki çocuktan birinde anemi, her on çocuğun sekizinde demir eksikliği ve yine aynı oranda diş çürüğü tespit edildiğini belirtti.

Yrd. Doç. Dr. Işıl Özer, bu rakamların çocuk beslenmesi ile ilgili önemli sorunlarımızın olduğunun açık göstergesi olduğunu ifade ederek, "Ülkemizde tek başına 6 ay anne sütü verme oranı sadece yüzde 9'dur. Ek besinlere erken ve yanlış başlangıçlar yapılmaktadır. En önemli demir kaynağı olan etle beslenmeye 6. ayda başlanması gerekirken 12. aydan sonra başlanarak çok geç kalınmaktadır. Geleneksel beslenme tarzında 7. ayın sonunda ek besinlerden sağlanan demir 2,9 mg/gün, 8. ayda kahvaltının eklenmesi 5,5 mg/gün, bir yaşında kahvaltının zenginleştirilmesi ile 6 mg/gün kadardır. Ancak alınması önerilen günlük demir miktarı günde 10 mg'dır. Aradaki fark ülkemizde görülen demir eksikliği sıklığının sebebidir. Bu açık 6. aydan sonra ağızdan demir ilaçları verilerek düzeltilebilir, ancak ilacın kullanımı aksayabilir ve sorunlara yol açabilir" dedi.

Reklam
Reklam

"YILDA 6 MİLYON ÇOCUĞUN ÖLÜMÜNE NEDEN OLUR"

Dünya Sağlık Örgütünün 2000 yılı verilerine göre dünya genelinde 150 milyon düşük kilolu, 182 milyon kısa boylu çocuk mevcut olduğunu hatırlatan Yrd. Doç Dr. Işıl Özer, makro (protein ve kalori) eksikliğinin özellikle çocuklarda önemli olduğunu söyledi. Yrd. Doç Dr. Işıl Özer, "Çünkü en çok çocuklarda görülür. Yılda yaklaşık 6 milyon çocuğun ölümüne neden olur. Kötü beslenen çocuk, her yılın en az yarısını hasta geçirir ve mevcut hastalığı da ağırlaşır. İlk iki yaşta beslenme bozukluğu etkili olursa öğrenme kabiliyeti ve okul başarısında da olumsuz etkilenmeye neden olur. Beyin dokusunda sinir hücreleri arası bağlantıların kurulduğu bu dönemde etkili olan yetersiz beslenme sonradan düzeltilse bile oluşan hastalıklar kalıcı olabilir" diye konuştu.

Ek besinlere geçişin en erken dördüncü ayda başlanması gerektiğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Özer, sindirim sistemi gelişiminin belli fonksiyonel aşamalardan geçerek erişkin düzeyine çıktığını ifade ederek, "Ek besinlere başlanabilmesi için çocuğun başını dik tutabilmesi, oturması, sindirim enzimlerinin yeterince gelişmiş olması gerekir. Bu özellikler en erken 4. ayda kazanılır. Bu yüzden en erken 4. ayda ek besinlere başlanabilir. İlk 6 ayda anne sütü sağlıklı bir büyüme ve gelişme için D vitamini dışında yeterlidir. Bu nedenle ek besinlere geçiş için 4-6. Aylara arası bir zaman önerilir" dedi.

Reklam
Reklam

PORSİYON MİKTARI KONUSUNDA ANNELER DİKKAT!

Özer, besin gruplarını tahıllar, sebzeler, meyveler, süt, et, yağ şeker grubu olarak sınıflandırarak, porsiyon miktarları konusunda anneleri uyardı. Porsiyonun bir kerede tüketilebilecek besin birim miktarı olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Özer, şöyle konuştu:

"Çocuklarda porsiyon miktarı giderek artırılarak erişkin için önerilen porsiyon miktarına çıkarılır. Ekmek, pilav, makarna gibi unlu besinler için dörtte bir ince dilim, dörtte bir komposto kasesi ile başlanıp yaşında ekmek yarım ince dilim, pilav ve makarna üçte bir kase kadar verilebilir. Meyve ve sebzeler pişmiş, taze doğranmış veya suyu şeklinde 1/3 kase kadar verilebilir. Süt için 1-3 yaş arası 1 su bardağı, peynir için 15 gram (bir kibrit kutusu kadar) bir porsiyon kabul edilir. Bir yumurta büyüklüğünde (15 gram) et, balık, tavuk, 1 tam yumurta, 3 yumurta beyazı, yarım komposto kasesi kuru baklagil, dörtte bir komposto kasesi fındık - fıstık 1 porsiyon kabul edilir. Besin reddinin en sık sebebi annenin, bebeği yaşına göre tüketebileceğinden fazla porsiyon ile beslenmeye zorlanmasıdır."

Reklam
Reklam

Sindirim sistemi gelişmeden (4 aydan önce) erken beslenmeye başlanırsa besin alerjisi, insüline bağımlı şeker hastalığı, kronik barsak hastalıkları, gelişme geriliği, kilo alamama, şişmanlık, erken kalp, damar hastalıkları, hipertansiyon ve benzeri bir çok hastalık oluşabileceğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Işıl Özer, Zamanında ancak yanlış hazırlanmış besinlerin de başlangıçta da bir çok sağlık sorununa sebep olduğunu belirterek, "Bunların arasında ishal, kabızlık, demir eksikliği, ve buna bağlı anemi, böbrek yükünün artması, kalp yükünün artması, besin alerjisi, inatçı kusma kilo alamama, hışıltılı solunum, kanlı dışkılama, karın ağrısı, sık solunum yolu hastalığı geçirme sayılabilir. Sorunu çözmüş ülkeler, beslenme tarzının değiştirilmesi için her kaynağı kullanarak yaygın eğitim uygulamak ve demirden zenginleştirilmiş besinlerin halkın kullanımına sunulması yolu ile başarıya ulaşmıştır. Bu başarıya ulaşmış yaklaşım tarzı bizim için de sağlıklı bir nesil kazanmak için yol gösterici olabilir" dedi.

Reklam
Reklam

Kaynak: İHA

Anahtar Kelimeler: