Anksiyete, tehlikeli ya da stresli bir duruma verilen doğal bir tepki. Ancak elbette tam olarak kestirilemeyen ve beklenmedik bir anda karşımıza çıkınca problem olmaya başlıyor. Anksiyete, tam akışındayken inanılmaz derecede kötü hissettiriyor. O kadar kötü ki, anksiyeteye yakalanacağını fark etmek bile, o tanıdık hissin kötülüğünü hatırlatarak anksiyeteye yol açabiliyor.
**Artık biliyoruz ki anksiyetenin güçlülükle, cesaretle veya karakterle herhangi bir alakası yok. Anksiyete sadece bir anda, seçtiği bir hedefte ortaya çıkıyor. Hepsi bu.
* Ancak anksiyetenin hedefinde eğer bir çocuk varsa, neden olduğu şeyler daha geniş çaplı ve üzücü olabiliyor: Uykusuzluk, iştahsızık, belli başlı açıklanamayan hastalıklar nedeniyle okuldan uzaklaşma…*
Fakat çocuklarda anksiyetenin daha kolaylıkla kontrol altında tutulabildiğini de söyleyebiliriz. Eğer doğru yollardan ilerler ve çocuğunuzla gerçek anlamda ilgilenirseniz, anksiyetenin çocuğunuzun yakasından düşmesini sağlayabilirsiniz...
Sıklıkla çocuğunuza “endişelenme,” veya “geçecek” derseniz, sadece onun endişelenmesine neden olursunuz. Bir şeyin normal olduğunu ne kadar sık söylerseniz, o şey normal olmaktan o kadar uzaklaşır.
Anksiyeteyle mücadele ederken dikkate almanız gereken belki de en önemli adım bu. Bu şekilde karşınızdakini ikna edebilirseniz işler kolaylaşacaktır. Beynimizin bir bölgesinin ansızın tehlike altında olduğunu hissetmeye başladığını ve bu tehlikeyle mücadele etmek için kaçmak istemesini çocuğunuza uygun bir dille açıklayın.
Çocuğunuzla beyninin “kahraman” kısmının hissettirdiği bu duyguya isim bulmaya çalışın.
“Biraz önce isim verdiğimiz ve beynimizin ‘kahraman’ yanının bize hissettirdiği bu duygular, bizi korumak için. Peki, biz gerçekten tehlike altında mıyız, hayır. O zaman sakinleşmememiz için bir neden yok, öyle değil mi?” Son olarak en önemlisi: Nefes alış verişini düzenlemesine yardımcı olun
-----------------------------------------------------------------------