Evet, bu yaşın da ayrı bir bunalımı olsa ve sürekli "hayır" kelimesini duysanız da dört yaş çocuğunun annesi olmak, çok keyifli. Öncelikle birlikte çok güzel zamangeçiriliyor, artık büyüdüğünü bütün hareketlerinden anlıyorsunuz. Ancak o sorular yok mu ah o sorular...
Tohumla yumurta nasıl birleşti anne?
Bizim cimcime Irmak, çok erken başladı konuşmaya. 18 aylıkken neredeyse sohbet ediyorduk. Soruları da çok erken geldi. "Güneş neden batar, neden deniz mavi, biz neden buna domates diyoruz, büyüyünce de adım Irmak olacak mı" ile başladı, soruları geliştirerek devam etti. Ancak son dönemlerde cevap vermekte güçlük yaşıyoruz.
Hemşire, doktor ya da veteriner olmak istiyormuş, bu nedenle de vücudumuzla ilgili kitaplar alıyoruz. "Neden hapşırısız, neden gözlerimizi kırparız..." gibi sorular çok güzel bir dille anlatılıyor.
Aslında bu kitapların yaş grubu büyük ancak bazı kelimeleri, tanımları atlayarak gidiyoruz. Organları çok merak ediyor. "Karaciğerimiz olmazsa ne olur, böbrekler ne işe yarar. Yemek borusu değil de nefes borusundan geçse bir yemek ne olur? Televizyonda gördüğümüz insanların da kalbi var değil mi? Kalbimiz kan pompalamazsa damarlara kan gitmez, o zaman da bir yerimiz kesilirse kan akmaz değil mi?" Son soru, "ölürüz" demek istemediğim için aklımı başımdan alıyor.
İtiraf ediyorum, artık zorlanıyorum. Özellikle "ben nasıl oldum" sorusu neredeyse 6 aydır gündemde. Önce "Senin gibi kıvır kıvır saçlı bir kızım olmasını çok istedim, sen karnıma geldin" demiştim. Pek tatmin olmamıştı ancak kabullenmişti. Daha sonra baktım ki "babanın tohumları ile annenin spermleri birleşince annenin karnına çocuk geliyor" açıklaması yapılabilirmiş. Ama tabii yapmaz olaydım.
Tohumların şeklinden, anne yumurtasının kokup kokmadığına kadar türlü sorulara maruz kaldık karı koca. Şimdi ise tohumla yumurtanın nasıl birleştiğini merak ediyor. O tohum benim yumurtama nasıl geliyormuş.
Sanırım finale az kaldı. Fakat bu süreyi olabildiğinde uzun tutmak gerek. En sonunda öyle köleye sıkıştım ki "hatırlamıyorum canım" dedim. Yine sorarsa cevabım hazır, "öğretmenine sor" diyeceğim. Aklıma gerçekten başka bir şey gelmiyor. Çiçek döllenmesinden de aktarabilirim konuyu, ama kafası daha da karışır diye korkuyorum.
Biz böyle sorular yönelttiğimizde "daha küçüksün bunları öğrenmek için" derdi büyüklerimiz. Biz neden bu kadar açıklama yapıyoruz bilmiyorum. Zaten bir kez pedagogdan uyarı aldık. Güneşin neden battığını sorduğunda uzun uzun anlatıyorduk. Öğrendik ki tek söylememiz gereken "çünkü akşam oldu" imiş. Bu durumda bazen pedagoglara da bozuluyorum.
Kimi çocuk bu cevap karşısında "tamam" der, konuyu kapatır. Bizde konu aklına yatan bir açıklama yapılana kadar kapanmıyor. Çocuğa göre tavsiye verseler, genelleme yapmasalar olmaz mı? Örneğin doğum dışında ev gündeminde uzay da var bu aralar. "Neden uzayda yer çekimi yok? Eğer orada yerçekimi yoksa astronotlar ayda nasıl yürüyor? Astronotlar güneşten yanmıyor mu?" Açıyoruz youtube'u, uzayda yaşamı anlatan astronotların videolarını izliyoruz tercüme ederek. Saçlarını nasıl yıkadıklarını, çişlerini nasıl yaptıklarını, nasıl yemek yediklerini izlettiriyoruz. O zaman tatmin oluyor. "Tamam anladım" diyene kadar pes etmiyoruz.
Bilemiyorum, hata mı yapıyoruz acaba? Şimdiden bu kadar detay çok fazla farkındayım. Ama konuyu ben açmıyorum ki. "Gel kızım sana uzayı öğreteyim" demiyorum ki. O soruyor, ben de cevaplıyorum. Yukarıda da anlattığım gibi bazen kaçamak cevaplar veriyorum. Bu da benim hakkım olsa gerek...
Şebnem Seçkiner
seckinersebnem@gmail.com
www.manyakanne.com