Memorial Antalya Hastanesi'nden ortopedi ve travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, ergenlik öncesi dönemde görülen kemik tümörlerinin yarattığı ağrının büyüme ağrılarıyla karıştırıldığına dikkati çekerek, "Çoğunlukla ergenlik öncesi çocuklarda diz ve omuz eklemi çevresinde geçmeyen, özellikle geceleri kişinin uyanmasına neden olan bir ağrı olursa ebeveynler bunu ihmal etmesinler. Büyüme ağrısı gibi düşünmesinler. Ağrının kaynağı tümör olabilir" dedi.
Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kötü huylu tümörlerin çoğunlukla çocukluk yaş döneminde görüldüğünü, en sık ise ergenlik çağı öncesinde rastlandığını kaydetti. Aydın, büyüme fonksiyonları ve organ gelişmelerinin en yoğun olduğu dönemin ergenlik dönemi olduğunu, iskelet sisteminin de bu dönemde hızlı şekilde büyüdüğünü anlattı. Bazı hücrelerin bu dönemde kanserleşebildiğine dikkati çeken Aydın, bu dönemdeki tümör türlerinin yarattığı ağrıların, çoğunlukla büyüme ağrılarıyla karıştırıldığına değindi.
Prof. Dr. Aydın, diz veya omuz eklemi çevresindeki ağrı veya ufak da olsa şişliklerin hafife alınmaması gerektiğini, ancak bazı ebeveynlerin bu ağrıların büyüme ağrısı olduğunu düşündüğü için, çoğunlukla teşhiste geç kalındığını vurguladı.
Ahmet Turan Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aileler, 'Çocuktur, düşmüştür, ağrıyordur' diye de düşünebiliyor. Ancak hastalık ancak röntgen veya klinik muayene ile anlaşılıyor. Tümör kemiğin içinden dışarıya taştığı zaman belirti vermiş oluyor, ama zaman da geçiyor. Tümör vücuda yayılmış oluyor. O nedenle çoğunlukla ergenlik öncesi çocuklarda diz ve omuz eklemi çevresinde geçmeyen, özellikle geceleri kişinin uyanmasına neden olan bir ağrı olursa ebeveynler bunu ihmal etmesinler. Büyüme ağrısı gibi düşünmesinler. Ağrının kaynağı tümör olabilir."
-Erken tanı ve bazı tümör türlerinde sağ kalım yüzde 60-80-
Kemik tümörlerinin büyük bölümünün hastalık vücuda yayıldıktan sonra tespit edilebildiğinin altını çizen Aydın, tedaviyi de tümörün cinsi ve bulunduğu konumun etkilediğini söyledi. Tümörün türüne göre önce kemoterapi uyguladıklarını anlatan Aydın, erken tanı konulabilirse bazı tümör türlerinde yüzde 60-80 arasında sağ kalım sağlayabildiklerine işaret etti.
Prof. Dr. Aydın, şöyle konuştu:
"1980'li yıllarda kemoterapi bizi çok heyecanlandırmıştı. 'Biz bu işi çözdük' diye düşünürken, 1980'den bu yana yapılan istatistiki çalışmalar, maalesef bir arpa boyu yol gitmediğimizi gösteriyor. Kemoterapiye rağmen sağ kalım süresinde çok büyük iyileşme sağlayabilmiş değiliz. Birçok risk faktörleri var. Burada kişinin genetik özellikleri de tabi ki çok önemli. Mesela osteosarkomlarda kızlar daha avantajlı, onlar daha uzun yaşıyorlar. Tümörün yerleşim yeri önemli. Ele, kola, ayağa yerleştiyse çabuk kontrol altına alabiliyorsunuz, vücuda hemen yayılmıyor. Ancak gövdeye yakın yerleştiyse erken yayılması daha çabuk olduğu için kontrol altına almak da zor oluyor."
Hastalığın tedavi süresinde ailelerin tepkilerinin önemli olduğunu belirten Aydın, ebeveynlerin kanserin yayıldığı uzuvları kesmeyi kabul etmediğini, bunun da çocuğun hayatına mal olduğunu vurguladı. Aydın, hastalığın nadir olarak görüldüğünü, yapılan istatistiklere göre milyon nüfusta 1 kişide rastlandığını anlattı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz