Kahramanımızın adı Ash. Zorbalığa maruz kalmış ve çocukluğu harap olmuş. Ekonominin tamamen tahrip ettiği Denska’nın eski hayat dolu günlerini özleyen Ash, fiziksel ve ruhsal olarak çözüntüdedir. Zorbalar onu bulduğunda saldırılarını daha ileriye taşıyarak, onun defterindeki sayfaları sökerler. Tahmin ettiğiniz gibi rüzgar da bu sayfaları sürükler. Bu zorbalar bir de üzerine Ash’i deniz fenerine sokarak onu ürkütücü karanlıkla yanlış kalmasına neden olurlar. Görünen o ki bu deniz feneri gerçekten lanetli çıkar ve Ash, burada Luna adını verip çizdiği yaratık dostuyla gerçek anlamda tanışır.
Oyunda ilk birkaç saatinizi Ash’in eskiz defteri sayfalarını toplayarak ve Denska’nın duvarları arasındaki canlı görüntüleri boyayarak, sanatını negatifliğinden ortaya çıkan karanlığı yok etmeye uğraşacaksınız. Bu sırada Ash olarak sizi kum torbası niyetine kullanmak isteyen zorbalardan da kaçınmanız gerekecek. Ancak merak etmeyin, oyunda gizlenme konusu çok da üzerinde durulan bir olay değil. Zorbalık yapmaya elverişli arkadaşların direkt üzerine yürümediğiniz sürece sıkıntı çıkartmıyorlar.
Boyama kısmında DualShock 4’ün analog tuşlarını kullanıyorsunuz ve başlarda bu kısım zahmetli gelebilir. Ancak kullanım çok kolay ve hızlıca adapte oluyorsunuz. Daha standart kontrolleri tercih etmek istiyorsanız, imleci hareket ettirmek için kontrol çubuklarını kullanabilirsiniz, ancak o yöne gitmeyi tercih ederseniz oyun akışkanlığının bir kısmını kaybedeceğinizi bilin.
Ash, Cin adı verilen yaratıkları yaratma yeteneği kazandığında aksiyon başlıyor. Ancak bu yarattığımız dostlar, duvarda kalıyorlar. Boyadığınız her şey güzel canlı hareketlerle şekillenir. Cinler ayrıca iki boyutlu yüzeylerine yaratıcı şekilde yapışarak sizi takip ederler. Hatta yanlarına boyadığınız ilginç nesnelerle oynayıp, size eğlenceli dakikalar sunarlar. Onlarla olan bağınızın güçlendiğine anbean şahit olursunuz. Boyama veya çizme derken gözünüz biraz korkmuş olabilir. Oyun, bu noktada size rehberlik yapmaktan geri kalmıyor. Hangi duvara çizmek istediğinizi seçin, ancak öncesinde eskiz defteri sayfasını topladığınızdan emin olun, sonrasında boyamaya devam edin. Boyama sırasında spesifik hareketleri yaparken her şey hızla yerine oturacaktır. Bir bakmışsınız gökyüzünü yıldızlarla doldurmuşsunuz, belki şurada mutlu ağaçlar vardır derken sanat eseriniz sizin çocuğunuz haline gelir.
Concrete Genie, altında çok fazla seçeneği, rengi, kıvrımı bir araya getiren anlamsız tatlı bir oyun. Bulunduğunuz kasabadaki hemen hemen her duvarı boyayabiliyorsunuz. Çok çeşitli seçeneklerle çizimlerinizi boyutlandırabiliyorsunuz ve kendi hayal gücünüze göre özelleştirebiliyorsunuz. Kendinizi tutamadığınızda ve oyunda ilerledikçe doğal olarak bir noktada her yer sevimli Cinlerinizle doluyor ve bu da onları daha az önemli hale getiriyor. Bu kısma odaklanmak yerine, hareket eden canlı renklerin kendi hayatlarını düşünün. Kasabanın her yerinde size yardım etmeyi bekleyen yığınla Cin mevcut. En azından siz onları çizdikle sayıları artacak. Yardım çağrısında bulunduğunuzda, hepsi yanınızda olmak isteyecek. Cin sayısı arttıkça, onlarla etkileşime girmek de zorlaşacak. Şöyle ki 1 tanesinin yardımına ihtiyacınız var ama bir anda 5 tanesi yanınızda belirebiliyor. Hani sırf renkli olsun diye o ağaca çizdiğiniz elmalar var ya, onların sürekli orada kalacağını düşünmeyin. Bu Cinler bayağı açlar.
Concrete Genie sanat tarzı gerçekten hayranlık uyandırıcı. Oyun, duvarların sizin renklerinizle hayata geçtiğini görmekten tutun, yarattığınız Cinlerin size çeşitli mimiklerle tepki vermesi gibi çok tatlı detaylarla dolu. Coraline, ParaNorman ve Kubo and the Two Strings yapımlarını izlediyseniz, muhtemelen bu oyuna hayran kalacaksınız. Bu üç animasyon filmin nasıl yaratıldığını ve sahnelerdeki geçişleri az çok hatırlarsınız. Onların olayı sadece görsel tarz değil. Concrete Genie’nin teması, öyküsü ve genel anlamda ilerleme kısmı tıpkı bu üç animasyon filmi gibi kaliteli çalışma ile aynı çizgide ilerliyor. Hatta biraz zorlasalar belki Concrete Genie de kendi animasyon filmine sahip olabilir.
Laika Studios animasyonları gibi Concrete Genie de kendi katmanlarına sahip. Her ne kadar kendi başına yeterince eğlenceli bir hikaye sunsa bile aslında altında çok derin bir zorbalık senaryosu yatıyor. Karanlıkta boğulmuş bile olsa tek bir kişinin pozitif ışığıyla yaratabileceği etkinin temel alındığı oyunda, empati gibi sosyal etkiler hakkında derin mesajlar veriliyor. Yüzünüze yerleşen tebessümü gözyaşlarınızla süslenirse şaşırmayın. Çünkü Ash’in hikayesi etkileyici ve herkese güzel bir mesaj veriyor.
Oyunla ilgili muhtemelen tek kötü kısım çok kısa sürmesi. Yaklaşık 5-6 saatte tamamlanan hikaye, oynadığınızda yeterli gibi geliyor, ancak bir noktada daha fazlasını görmek istiyorsunuz. Tabii vermek istediği mesajı beş saatte oyuncuya iletmeyi başarıyor. Oyun, aynı zamanda fotoğraf moduna da sahip. Tabii God of War kadar detaylı değil ancak yarattığınız çizimlerin renklerini bir kere gördüğünüzde, onları arşivlememek için kendinizi zor tutacaksınız.
Kısa ve etkili bile olsa oyunun bonusu mevcut: VR mod. VR modunda Ash’in kendisi olup, onun gözünden fırçayı kullandığınızda oynanış kısmı bayağı değişiyor. Tabii işin içerisinde VR olunca, tüm deneyim farklılaşabiliyor. Oyunun VR modunda hikayeyi tamamladıktan sonra boş bir şekilde takılıp, kasaba duvarlarını boyayabiliyorsunuz.
Kafalardaki asıl soru olan fiyat konusu ise bazı oyuncuların cebini yakabilir. Sonuç olarak ise türünün en sağlam isimlerinden biri. Oyunculara kontrolü bırakan ve onları muazzam bir dünyaya davet eden Concrete Genie, verdiği sosyal mesajlar, pırıl pırıl anlatı şekli, ezici olumsuzluk karşısında güçlü kalan karakter teması, Denska kasabasının tasarımı derken şans verilmeyi hak eden oyunlardan.