Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "36. Geleneksel Birlik Vakfı İftarı"nda yaptığı konuşmada, 6.günü geride bırakılan, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan Ramazan-ı Şerif'in Türkiye, Türk milleti, İslam alemi, mağdur ve mazlumlar için hayırlara vesile olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gönül zenginliğinin ne kadar önemli olduğunun son 6 yıldır Suriye ve Irak'taki çatışmalardan kaçan mülteciler konusunda sergilenen tavırla bir kez daha görülüp yaşandığını belirterek, "'Bize bir yerlerden yardımlar gelecek de ondan sonra yapacağız' diye düşünmedik tam aksine 'bizde ne var biz verelim' dedik. Biz devletin bütçesinden 10 milyar doları aşkın verdik ama sağ olsun sivil toplum örgütlerimiz, belediyelerimiz de en az bir o kadar da onlar verdiler. Niye? Çünkü bu milletin mayasında İslam var. Çünkü bizim inancımızda 'veren el, alan elden hayırlıdır' anlayışı, inancı var. Tüm dünyanın sırtını çevirdiği, görmezden geldiği bir meselede 7'den 70'e tüm Türkiye seferber oldu. Kapımıza gelen herkese, kökenine, meşrebine bakmadan sahip çıktık, soframıza bir kaşık da onlar için koyduk. Çünkü biz biliyorduk ki muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhammed'siz muhabbetten ne hasıl. Bu anlayışla yolumuzda yürüdük." diye konuştu.
Erdoğan, bütün bunların yanında, milli geliri Türkiye'den katbekat fazla olan ülkelerin güvenlik tedbirlerini artırarak, kapılarını kapatarak bu insanların acılarına duyarsız kaldığını dile getirdi.
Hatta mültecilerin yanlarında getirebildikleri ziynet eşyalarına, paralarına dahi göz dikildiğini, el konulduğu utanç verici durumlara bu dünyada şahit olunduğunu aktaran Erdoğan, "Bugüne kadar hiçbir Avrupa ülkesi bizim 10 farklı ilimizde kurduğumuz 26 barınma merkezinin bir benzerini tesis etmedi, edemedi. Peki burada sorun maddi imkan eksikliği miydi? Para, kaynak bulunamadığı için mi bütün bunlar yapılmadı? Tabii ki hayır. Buradaki sıkıntı vicdan terazisinin bozulmasıydı, merhamet eksikliği, şefkat eksikliğiydi. Çünkü bizler bir merhamet medeniyetinin bir şefkat medeniyetinin mensuplarıyız, farkımız buydu." ifadesini kullandı.
"Terör örgütü bu topraklara ait değildir"
Birlik Vakfı'ndan hem ecdadına sahip çıkacak nesli yetiştirmesini hem de bu neslin övüneceği eserlerin üretileceği kültürel atmosferi oluşturmasını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Terör şu mübarek ramazan günlerinde dahi kan dökmekten, can almaktan, yeni acılara yol açmaktan geri durmuyor. Her zaman dediğimiz bir şey var. Terörün dini, milliyeti, ırkı, ülkesi, bölgesi olmaz. Terör, tüm insanlığın ortak düşmanıdır. Ramazanda oruçlu insanları bombayla katledecek kadar gözü dönmüş bir terör örgütünün herhangi bir kutsalı, davası olamaz. Daha da öteye giderek, bu terör örgütüne karşı açık ve net şekilde tavır koymayanları da ben aynı kategoride değerlendiriyorum. Bizim inancımızdan zulme rıza zulümdür. İster kabul etsinler, ister etmesinler. Tarih bunları aynen bu şekilde yargılayacak. Eylem yaptıkları mahallelerde vatandaşlarımızın ev ve iş yerleriyle birlikte camileri, kiliseleri, ibadethaneleri, Kur’an-ı Kerim'leri hedef alan terör örgütü bu topraklara ait değildir. Tıpkı Suriye ve Irak’ta İslam’ın bin 400 yıllık kültürle mirasını yerle bir eden DAEŞ denilen terör örgütün İslam’la bir ilgisinin olmadığı gibi. PKK, PYD, YPG gibi coğrafyamızda olanlarla da bir irtibatı yoktur."
"Teröre karşı mücadelede yılmak yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan yılmayacaklarının altını çizerek, şunları aktardı:
"Suriye’de birbirleriyle çatışıyormuş gibi gözüküp, aslında aynı amaca hizmet eden bu örgütler, bölge halkına zulmetme, bölgenin İslami kimliğini tahrip etme konusunda adeta birbiriyle yarışıyorlar. Bakın bize verilen cevaplar var. 'PYD, YPG, bunlar DAEŞ'e karşı savaştıkları için biz onlara destek veriyoruz' diyor bazı dost ülkeler. Bunu söylüyorsunuz. El Nusra’yı terör örgütü olarak kabul ediyorsun. El Nusra’da DAEŞ’e karşı savaşıyor. Onu niye dost olarak kabul etmiyorsun? Bize göre iyi terörist, kötü terörist olmaz. Teröristlerin hepsi kötüdür. Biz olaya böyle baktık. Milletimizin ve bölge halkının artık gerçekleri görmeye başladığına ben inanıyorum."