Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İmralı görüşmelerini değerlendirerek, “Siz bir şiddet karşısında sıkışırsınız ve ondan sonra pazarlığa oturursunuz. Türkiye bugün öyle bir noktada değil” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Taha Akyol'un sunduğu Eğrisi Doğrusu Özel programına konuk oldu. Cumhurbaşkanı Gül, Akyol’un “Kandil’e operasyonlar yapıldı, Türkiye’de tutuklamalar oldu. Terör konusunda bir veya iki yıl içerisinde daha kararlı bir mücadele verildi. Ne oldu da hem şimdi dilimiz ve üslubumuz yumuşadı hem de çözüm süreci diye başladık. Bu sert mücadelenin bir sonucumu” diye sorması üzerine, “Ben iyi şeyler olacak diye geçen sene söylemedim. Daha ileriki zamanlarda da ben bunu söyledim. Hükümet ile de aynı anlayış içerisinde olduk. Ama bizim bu anlayışımıza karşı silahla çıkıldığında daha güçlü bir silahla cevap vermek durumundaydık. Ama bu karşı bir anlayış söz konusu olursa silahla şiddetle bir yere varmanın faydası yok. Yapılması gerekenleri yapmaktan kaçınmamak gerekir” dedi.
“ETNİK MESELELERLE ÇOK OYNAMAMAK VE KURCALAMAMAK GEREKTİĞİ KANAATİNDEYİM”
‘Milliyetçilik’ tartışmalarına ilişkin soru üzerine ise Gül, şunları kaydetti:
“Bu konulara dar bir açıdan da bakabilirsiniz, geniş bir açıdan da bakabilirsiniz. Buna çok örnekler verebiliriz. Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklu İmparatorları insanlık tarihine Türk imparatorlukları olarak geçmemişmidir. Benim forsumdaki 16 devlet nasıl devletlerdi. Dar anlamda davranmış olsalardı o zaman bunla insanlık tarihinde Türklerin bu şekilde şanını ünleye bilirler miydi? Olmazdı. Şimdi onların özgüvenine baktığımızda herkesin faklılığına saygı gösterme anlayışı var. Farklılıkları biz eğer saygıyla karşılar, farklılıkları biz zenginlik olarak görür ve saygı gösterirsek farklılıklar bir zenginlik oluşturur. Farklılıkları biz tehdit görmeye başladığımız andan itibaren farklılıklar gerçekten tehdit olur. Şimdi imparatorlukları imparatorluk yapan budur zaten. Farklılıkları onları kucaklamışlardır, gönüllü olarak o farklılıklar erimiştir bir noktada ve bir milleti hep beraber meydana getirmişlerdir. Ama siz onu eğer ayrıştırmaya, tanımamaya, insanların soyunu, babasının, dedesinin geldiği yerleri bunları yok farz etmeye başladığınız andan itibaren o zaman etnik bilinci hareket geçirmiş oluruz. Bu yanlış birşeydir. Bu etnik meselelerle çok oynamamak ve kurcalamamak gerektiğini kanaatindeyim. Onları hep zenginlik olarak görmek gerekir ve insan fıtratındadır herkes geldiği yerleri çocuklarına öğretmek ister. Bunları normal görmemiz gerekir. Türkiye gibi Osmanlı bakiyesi bir toplumda çok büyük göçleri almış bir toplumda aynı zamanda Orta Doğu ülkesi olan bir ülkede eğer bu tip farklılıkları saygıyla karşılarsak problem olmaz.”
Milliyetçilik kavramına çok geniş alamın da bakılması gerektiğini kanaatinde olduğunu vurgulayan Gül, etnik ve ırkçılık yoluyla gidenlerin daima kendi ırkını küçüldüğünü söyledi.
“BU ÜLKEDE HEPİMİZ BİR MİLLETİZ, BU MİLLETİN BİRLİĞİ VE BÜTÜNLÜĞÜ ESASTIR”
Anayasa’da ‘Türk Milleti’ teriminin kullanılmaması yada kullanılması tartışmaların hatırlatılması üzerine ise Gül, “Bu tartışmalar var. Türkiye’nin temel unsurunu tartışacak halimiz yoktur. Bu forstaki her yıldız bir Türk devletini ifade etmektedir. Bugün modern kalkınmış devletlere baktığımız da bunların Anayasalarını bu konularda örnek alınması gerektiğini kanaatindeyim. Bütün Anayasaları incelemek gerekir ve çok eminin ki inceleyenler de çoktur. Bütün gelişmiş ve demokratik kalkınmış ülkelerin Anayasalarını aldığımız da onlar bu işi nasıl çözmüşler, bizde öyle çözmemiz gerekir. Eşit vatandaşlık bu işi rahatlatacağı kanaatindeyim. Bu ülkede hepimiz bir milletiz, bu milletin birliği ve bütünlüğü esastır. Ne kadar burada çok kucaklayıcı olursak o kadar çok bu ülkeye hizmetimiz olur. 1924 Anayasası’nda yazılan tarif aslında iyi bir tarif. Çünkü o tarifi baktığınız da ruhunda Türkiye’de farklı olanları tanıyor. Yani onları reddeden ve inkar eden bir anlayış yok orada. Ama maalesef uygulamalarımız onun lafzına ve ruhuna ters olmuş. Bugün zaten onun problemlerini yaşıyoruz” diye konuştu.
''TÜRKİYE'NİN DEMOKRATİK STANDARTLARINI YÜKSELTME ARZUMUZDAN DOLAYI''
Akyol’un “Müzakere süreci devam ediyor. Bu devlet, hükümet, destekleyen partiler tarafından silah bırakma süreci olarak tanımlanıyor. Neyin karşılığında silah bırakılıyor” sorusu üzerine ise Gül, şunları söyledi:
“Herhangi bir pazarlık, böyle bunu görmemek gerekir. Siz bir şiddet karşısında sıkışırsınız ve ondan sonra pazarlığa oturursunuz. Türkiye bugün böyle bir noktada değil. Bugün güvenlik güçlerimiz, başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere gayet profesyonelce, bütün diğer güvenlik güçlerimiz büyük bir koordinasyon ve işbirliğiyle görevlerini belki bütün dönemlerden çok daha iyi şekilde yapmaktadırlar. Ama biz hem vicdanımıza hem de Türkiye'nin demokratik standartlarını yükseltme arzumuzdan dolayı, böyle bir anlayışı da görünce o zaman bu ortam ortaya çıkmaktadır.”
Gül, “Böyle bir anlayış İmralı'da neden ortaya çıktı” sorusunu ise “Bizim şimdi bu konudaki demokratik standartlarımızı yükseltme dediğimde, bunlar Anayasa çerçevesi içerisinde olabilir, kanunlarla olabilir, bunlar yerel yönetimler çerçevesinde olabilir, bunlar kültürel bazda olabilir. Ama bütün bunlar Türkiye'nin milli birliğini ve bütünlüğünü hiçbir şekilde zaafa uğratmayacak çerçeve içerisinde olabilir. Bunun altını özellikle altını çizmek isterim” dedi.
“KİM KARŞIMIZA SİLAHLA ÇIKARSA DAHA GÜÇLÜ SİLAHLA CEVAP VERİRİZ”
“Karşı taraf neden terörü tırmandırmışken neden bir ay içerisinde birden bire Türkiye’nin dışına çıksınlar, Ağustos ayında silah bıraksınlar söylemine yöneldi. Bunun görüşmelerin bir arkası mı var, bunu terörle yapılan keskin mücadele sonunda böyle ihtiyaca mı yöneldiler. Neden böyle bir mesaj geldi” sorusuna ise Gül, “Türkiye’nin ve bizim kararlığımız ortada. Yani birisi silahla karşımıza çıkarsa daha güçlü silahla mukavele verme ve sonuna kadar mücadele etme kararlılığımız ortada. Tabi ki herkes insan ve herkes değerlendirme yapma durumunda. Bunun faydası olmadığını görmeleri de gerekir. Eminim ki çeşitli ülkelerden de onlara telkinler oluyordur. Bunun nasıl bir acılar yarattığı da ortaya çıkmaktadır. Böyle bir beklendi tabanda ve halkta da vardır. Dolayısıyla bunlara da tabi ki kulak verilmiş olabilir. Herkes girdiği yolda sonuna kadar devam edecek diye bir şey yok. Dünyanın başka ülkelerine de baktığımız da bu tip hareketler belli noktalarda, belli kararları alabilmişlerdir” diye yanıt verdi.
“GÜL’DEN ÜSLUP TAVSİYESİ”
Gül, “Süreç devam ederken hem politikacılara, hem entellektüllere Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak nasıl bir üslup tavsiye edersiniz, hangi üsluptan sakınmalıyız” sorusu üzerine, “Bu Türk siyasetinin en negatif yanıdır. Maalesef bir gelenektir. Bizim acı bir geleneğimizdir. Bundan dolayı Türkiye’nin başına neler geldiğini de hepimiz biliriz. Türkiye’nin bu kadar gelişmişliği, Türkiye’nin bugünkü kültür seviyesi, Türkiye’nin bugünkü eğitim seviyesiyle doğrusu çok bağdaşmamaktadır. Şimdi bu kadar büyük sorunlarla uğraşırken, bu kadar büyük sorunları çözme teşebbüsleri varken muhakkak ki onun iklimini de oluşturmak gerekir. İklim tabi ki dille oluşur. Dilin gücü malumdur, dilin gücü üzerine batılı filozofların da bir çok sözü vardır. Bizim şairlerimizin ve düşünürlerimizin çok büyük sözleri vardır. O iklimi oluşturacak dile geçmemiş gerekir artık. Söylediklerimiz ve düşündüklerimiz karşı taraf tarafından daha iyi algına bilsin. Kesin dil söylediğinizi karşı tarafa ulaşmasını önlüyor. Buna ihtiyaç var” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz