Yılmaz, Alevi vatandaşlara ilişkin son 20 yolda çalışmalar yürütüldüğünü belirterek, “Tarihte ilk defa kanunlarımıza cemevi kelimesi geçti. Bize devlet olarak düşen vatandaşlarımızın sorunlarını somut olarak görüp, nasıl cevap vereceğimizi ortaya koymaktır. Alevi Bektaşi Başkanlığı cemevlerini dolaşarak, Alevi vatandaşlarımızla buluşarak onların taleplerini alarak ihtiyaçlarını tespit eden bir yapıdır. Sadece cemevlerinin lojistik ihtiyaçları için değil, ilmi çalışmalar, eserler için de önemli gayretler ortaya koyuyorlar” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, seçim sisteminin önemine değinerek, “Seçim sistemini reforme edebilirsek, temsilde adaleti gözden kaçırmadan, yeni seçim sistemi ile mecliste çok daha istikrarlı yapı oluşabileceğini, siyasi partiler kanunu ile çok daha demokratik ortamın oluşabileceğini ifade etmek isterim. Yeni Anayasa ve iç tüzük tartışmaları ilke birlikte siyasi partiler kanunu, seçim kanununun tartışılmasının çok faydalı olacağını ifade etmek isterim” şeklinde konuştu.
Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı bütçesine değinerek, “Geçmişte, biliyorsunuz, bir Başbakanlık vardı, bir de Cumhurbaşkanlığı vardı. Şimdi, 2018'den bir örnek vereyim size: 2018 yılında Cumhurbaşkanlığının bütçe içindeki payı yüzde 0,11; Başbakanlığın payı yüzde 0,21; ikisinin toplam payı 0,32 yani binde 3 diyelim, yüzde 0,32. Bugün, Başbakanlık ile Cumhurbaşkanlığının birleştiği bir durumdayız ve bugün Cumhurbaşkanlığının bütçedeki payı sadece 0,11 yani geçmiştekinin üçte 1'i nispetinde bir oran. Dolayısıyla çok detaya girmek istemiyorum "Cumhurbaşkanlığının aşırı büyük bir bütçesi var." söylemleriniz bu rakamlar tarafından teyit edilmiyor”
Altay tankına ilişkin Yılmaz şunları kaydetti:
“Altay tankıyla ilgili, 2015 yılında normalde envantere girmesi bekleniyordu. Almanya tarafından konfigürasyonda bulunan alt sistemler için özellikle motor ve transmisyon ihracat lisansı verilmemesi nedeniyle bu gecikme yaşanmıştır. Bu savunma sanayisinin ne kadar zor bir alan olduğunu da gösteren güzel bir örnektir. Açık ve kapalı yaptırımlarla, ambargolarla karşı karşıya olduğumuz halde savunma sanayisinde biz bunları başardık. Ama bunu da aşıyoruz, 2025 yılı Ağustos ayında Altay tanklarının seri üretime başlaması ve envantere girmesi planlanmaktadır.”
Savunma Sanayi Başkanı’nın Genel Kurul’da olmamasına ilişkin soruyu da yanıtlayan Yılmaz, “Ona ben izin verdim. Beni aradı, Portekiz'de ülkemizin çok önemli bir anlaşma yapması söz konusuydu, ben de kurumu temsilen Başkan Yardımcımız olsun -zaten kurum bürokratlarının konuşma hakkı da yok burada ayrıca- kurumsal bir bilgi ihtiyacı olduğunda ben arkadaşlarımızdan alırım, sen git, bu anlaşmayı yap dedim. Yaptığı anlaşma da nedir? Bugün Sayın Haluk Görgün Portekiz'de Portekiz donanması için 2 adet denizde ikmal ve lojistik destek gemisi imza törenine katıldı ve bu imzalar atıldı. Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeye askeri gemi ihracat sözleşmesi yapıldı; hayırlı uğurlu olsun. Başta Savunma Sanayiimiz olmak üzere, emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Geçen sene 5,5 milyar dolardı ihracatımız, bu sene inşallah 7 milyar dolara yakın bir ihracatı gerçekleştireceğiz; bunu hedefliyoruz” dedi.
Asgari ücretle çalışanların, SSK’lı çalışanların yüzde 42’si olduğunu ortaya koyan Yılmaz, “Bu da 6,9 milyon çalışana denk geliyor. Toplam çalışan sayımız üzerinden değil bu rakam, SSK'lı çalışanlar üzerinden. Kayıtlı, SSK'lı toplam 32-33 milyon çalışanı var Türkiye'nin, mevsimsel etkilerle düzeltmezseniz 33 milyonun üstünde, mevsimsel etkileri düşerseniz 32 milyonun üzerinde, 33 milyona yakın bir çalışanımız var, onun için de bu rakam söz konusu. Burada geçen söylemiştim, yine altını çizmek isterim, "eksik kayıtlılık" dediğimiz bir kavram da var yani bir tam kayıt dışılık var, bunu da aşağıya çektik epeyce, 2002 yılında yüzde 50'nin üzerindeydi kayıt dışılık, bugün işte yüzde 25'ler civarına inmiş durumda, daha da aşağıya çekme gayreti içindeyiz” ifadelerini kullandı.
Asgari ücrete 2022 yılında yüzde 94,6 artış yaptıklarını ve 2023 yılında yüzde 107,3 artış yaptıklarını kaydeden Yılmaz, “Asgari ücretle ilgili müzakereler devam ediyor. İşçi, işveren ve kamu olarak çalışmalar devam ediyor. Bu müzakerelerin sonucunu hep birlikte göreceğiz ama esas itibarıyla bu konu kamuyu doğrudan etkilemiyor, ücret düzeni bakımından söylüyorum. Kamuda zaten asgari ücret alan yok, kamu işçileri, memurları, biliyorsunuz belli bir seviyeye gelmiş durumda. Aksine, asgari ücret arttıkça kamunun primleri artıyor, bu da işveren üzerinde prim yükü oluşturuyor kamuya gelir oluştursa da. Özellikle küçük işletmelerin, emek yoğun işletmeleri, belli yörelerin üretim gücünü koruma bakımından asgari ücretin dengeli bir yapıda gelişmesi önemli. İşletmeler sürdürülebilir olmazsa, verimlilik olmazsa sağlıklı bir şekilde istihdam oluşumu ve ücret oluşumu gelişmez. Dolayısıyla, verimliliği artırarak, rekabet gücümüzü yükselterek, reel zeminde kalıcı bir şekilde çalışanlarımızın refahını artırmaya devam edeceğiz” dedi.
(İHA)