Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, "Amerikan yönetiminin 'DEAŞ'la mücadele' adı altında PYD ve YPG'ye verdiği her destek PKK'ya nefes aldırıyor. Üç ülkede sıkışmış bir PKK, Suriye'de nefes alabiliyorsa bunun iyi bir analizinin yapılması lazım." dedi.
TRT Haber kanalının canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan ve soruları yanıtlayan Kalın, ABD'nin FETÖ ile ilgili somutlar adımlar atması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin meşru taleplerini dile getirmeyi sürdürdüğünü belirten Kalın, "Artık, 'sunduğunuz deliller, dosyalar yeterli değil' argümanı hakikaten ikna edici değil. Ortada gerçekler var, bunların işleme konması gerekiyor. FETÖ konusunda biz ABD ve başka dünya ülkelerinden, hukukun dışında hiçbir şey talep etmedik." diye konuştu.
Kalın, Irak'ın kuzeyindeki terör yuvalarına geniş kapsamlı bir operasyona yönelik soruyu yanıtlarken, burada zaten ihtiyaç olması durumunda zaman zaman operasyonların yapıldığını söyledi.
PKK'nın Türkiye içinde yürütülen başarılı operasyonlar neticesinde çok sıkıştığına dikkati çeken Kalın, şöyle konuştu:
"Aynı şekilde Irak'ta da Kandil'de sıkışmış durumdalar. Erbil, Süleymaniye civarında zaman zaman hareketlilikleri oluyor, biz derhal müdahale ediyoruz, orada da çok rahat değiller. İran zaten PJAK'ın çok fazla nefes almasına izin vermiyor. Onlarda orada sindirilmiş durumdalar. Şu anda PKK'nın bölgede nefes alabildiği tek yer Suriye. Amerikan yönetiminin 'DEAŞ'la mücadele' adı altında PYD ve YPG'ye verdiği her destek PKK'ya nefes aldırıyor. Üç ülkede sıkışmış bir PKK, Suriye'de nefes alabiliyorsa bunun iyi bir analizinin yapılması lazım. PYD ve YPG'ye verilen her destek, her silah, her mermi PKK'nın başka alanlarda güçlendirilmesi demektir."
Kalın, aynı durumun Avrupa için de geçerli olduğunu, Avrupa ülkelerinin PKK'ya karşı etkili bir mücadele vermemesinin, sadece ikili ilişkilere zarar vermediğini, aynı zamanda bir terör örgütünü Avrupa'nın göbeğinde başat bir aktör haline getirdiğini bildirdi.
İbrahim Kalın, "Biz tersini yapsak, Türkiye'de Neonazileri bu şekilde beslesek, 'Gelin istediğiniz şekilde örgütlenin, şuraya saldırın...' deseydik Avrupalıların tepkisi ne olurdu bize? Aynı şekilde, IRA'nın, ETA'nın bu şekilde Türkiye'de konuşlanmasına destek verseydik ne olurdu?" diye sordu.
"Ortadoğu'nun geleceğini terör örgütleri mi, vekalet savaşları mı, milis güçler mi belirleyecek, yoksa meşru devletler mi belirleyecek?" sorusunun aslında temel soru olduğuna dikkati çeken Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Eğer terör örgütleri, milis güçler, vekalet savaşları, devlet dışı aktörler üzerinden bir Ortadoğu dizayn edilmeye çalışılırsa bu uzun vadede bu bölge için felaket olur. Bu sadece, Suriyeli için, Iraklı, Lübnanlı için olmaz. Bu soruna paydaş olan herkes için felaket olur. Bu aktörlerle mi Ortadoğu'nun geleceği inşa edilecek, yoksa meşru devlet yapılarıyla mı inşa edilecek? Temel soru bu. Bizim müttefiklerimizden beklentimiz, Avrupalı dostlarımızdan, ABD'den beklentimiz de bu terör örgütleriyle, milis güçlerle, devlet dışı aktörlerle, vekalet güçleriyle iş tutmayı bıraksınlar, bu bölgedeki meşru devletlerle ve meşru taleplerle ortaya çıkan halklarla hareket etsinler. Orta ve uzun vadede bölgenin istikrarını sağlayacak şey de budur."
- Doğu Guta konusu
Sözcü Kalın, Doğu Guta konusunda bir soruyu karşılık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda çok yoğun diplomasi trafiği yürüttüğünü hatırlattı.
Astana'da yarın Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanlarının katılımıyla bir toplantı yapılacağını belirten Kalın, Doğu Guta konusunun da burada görüşüleceğini bildirdi.
Kalın, orada Rusya destekli rejim güçlerinin operasyonlarının, "Doğu Guta'da hala Nusra var, sayısı 300 ile bin arasında değişiyor." gerekçesine dayandığını aktararak, şöyle devam etti:
"Bunlar 'Oradaki rejim hedeflerine, Rus hedeflerine saldırılı düzenliyor, biz de onlara karşı operasyon yapıyoruz.' diyorlar. Biz de onlara diyoruz ki 'Öyle bile olsa sizin gece gündüz bombardıman etmenizi ve sivilleri öldürmenizi asla meşrulaştırmaz.' Şimdi orada Nusra ve diğer unsurların Doğu Guta'dan çıkartılması için MİT'in yürüttüğü bir çalışma var şu anda. Onun netice alması için arkadaşlarımız uğraşıyor ama çok kolay bir şey değil. 300-400 bin insanın yaşadığı bir bölgeden siz 300-500 ya da bin kişilik bir grubu çıkartacaksınız, ayıklayacaksınız. Biz de orada tabii herhangi bir terör örgütünün bulunmasını istemiyoruz. Ama bunu gerekçe göstererek sivillerin öldürülmesi de asla kabul edilemez. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde de en büyük çaba sarf edeceğimiz konulardan biri Doğu Guta olacak. Siviller peyderpey çıkartılıyor, tedavi amaçlı. Ama bu bombardımandan önceydi. Şu anda önceliğimiz hava saldırılarının durması. Orada 300-500 terörist bahane gösterilerek, binlerce insanın kolektif bir şekilde cezalandırılması kabul edilemez."
Türkiye'nin Doğu Guta konusundaki diploması trafiğinin devam edeceğini belirten İbrahim Kalın, ancak bunu sadece Türkiye'nin tek başına yapamayacağını, dünya kamuoyunun da devreye girmesi gerektiğini vurguladı.
Kalın, Ortadoğu'da bundan sonraki gelişmelerin nasıl olacağına yönelik bir soruya da "Suriye savaşını bu noktaya getiren dinamikler, bu savaşın ve başka çatışmaların devam etmesini de sağlayabilir. Bunu bir tespit olarak koyalım ortaya. Özellikle ABD'nin İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile oluşturduğu İran karşıtı hat bu gerilimleri biraz daha tetikleyebilir." karşılığını verdi. Kalın, bu durumun ise bölgedeki devletlerin daha da zayıflamasına hatta bazılarının iflas etmesine neden olabileceği uyarısında bulundu.
Irak, Suriye, Lübnan, Yemen örneklerini veren Kalın, şunları kaydetti:
"Baktığınız zaman bölgeye ortada bir yönetilememezlik sorunu var aslında. Güçlü devletlerin olmadığı, devlet dışı aktörlerin, milis güçlerin... Baktığınız zaman bunların şekillendirdiği bir coğrafya var, Afrika'nın birçok bölgesinde bunlar var. Farklı yerlerde benzer felaket tecrübeleri yaşandı, bunlardan ders çıkarılması lazım. Bizim ısrarla söylediğimiz, bu çatışma ortamı kısa vadede size bir takım faydalar getirebilir ama orta uzun vadede bu herkesi güvensiz kılan, herkesin enerjisini tüketen bir süreçtir. Suriye'nin yerle bir edilmesi, Irak'ın sürekli güvenlik tehditleri yaşaması, Libya'nın ikiye, üçe bölünmesi, Mısır'ın durumu ortada, buradan birtakım silah şirketleri, lobiler karlı çıkabilir. Ama uzun vadede bu hiç kimsenin faydasına değildir. Oyunu farklı bir şekilde kurmak lazım. Burada asıl önemlisi, 'Biz ne yapıyoruz?' bu soruyu sormamız lazım. Bence, Ortadoğu'nun, İslam dünyasının 100 yıldır sormadığı soru bu? 'Onların bir oyun planı varsa, bizim de bir oyun planımız var diyebilmemiz.' lazım. Hem akla hem de özgüvene dayalı bir yaklaşım içinde olmamız lazım. 10 yıl sonra , 20 yıl, 30 yıl sonra nerede olacağımıza dair öngörümüz olacaksa, bunun için daha geniş bir tarih perspektifinden hadiselere bakabilmemiz lazım. O yüzden de bizim kendi bölgesel ittifaklarımızı güçlendirmemiz lazım. Bütün mahsurlara rağmen, bizim oturup öncelikle bölgesel ilişkileri, ittifakları güçlendirici hamleler yapmamız lazım. Bunun için biz elimizden geleni yapıyoruz."
- "Milli servetlerimiz savaşlara, silahlara vesairelere harcanıyor"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, dünyadaki en büyük 810 savaş ve çatışmanın çoğunun İslam ülkelerinde yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çekerek, "Kaynaklarımız, milli servetlerimiz savaşlara, silahlara vesairelere harcanıyor, heba ediliyor. Bu hafta başında dünya silah ticaretinin üçte birinde fazlası Ortadoğu bölgesine yapılıyor. Bu satılan silahın yarıdan fazlasını da Amerika satıyor. Şimdi yüz milyarlarca dolardan bahsediyoruz. Biz bunları eğitime, bilime, düşünceye, sanata, kültüre yatırsak, kendi insanımızın hayat seviyesini yükseltmek için bu yatırımları yapsak 10 yıl sonra, 20 yıl sonra bambaşka bir dünya ortaya çıkar." değerlendirmesinde bulundu.
ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararıyla ilgili bir soru üzerine Kalın, şunları söyledi:
"Bu karar, hayra da vesile oldu. Zira uzun süredir unutulmuş, ikinci plana itilmiş Filistin meselesi, Kudüs meselesi üzerinden küresel siyasetin ve tekrar kamuoyunun gündemine, hatta merkezine gelmiş oldu. Sadece İslam ülkelerini birleştirmedi, yakınlaştırmadı, Vatikan'ından Latin Amerikası'na, Afrikası'ndan Çin'e kadar küresel bir ittifak oluşturdu. Bunu tabii ki pozitif adımlarla desteklemeye devam etmemiz gerekiyor. Bizim çabamızda o. Cumhurbaşkanımız özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı sıfatıyla bu konuyu yakından takip ediyor. Yaptığı görüşmelerde ve ziyaretlerde de bu konuyu gündeme getirmeye devam ediyor."
İbrahim Kalın, ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararının yok hükmünde olduğunu tekrarlayarak, "Bu ne Kudüs'ün tarihi statüsünü değiştirir ne Kudüs'ün işgal altında olduğu gerçeğini değiştirir ne İsrail'in işgalci bir güç olduğu gerçeğini değiştirir. Bunların hiçbirisi de Filistin barış sürecine, Ortadoğu barış sürecine hiçbir katkı sağlamaz. Yani Filistin halkının hassasiyetlerini, İslam dünyasının hassasiyetlerini dikkate almayan hiçbir çözüm, model Filistin'de, Ortadoğu'da başarılı olmayacaktır. Bunu Tel Aviv'de, Washington'un da artık anlaması gerekiyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, sanatçılardan Zeytin Dalı Harekatı'yla ilgili eser üretmeleri çağrısında bulunduğunu anımsatan Kalın, "Bir grup sanatçımız çok güzel bir çalışma yaptılar. İçerisinde Yavuz Bingöl'ün, İsmail Altunsaray'ın, Ümit Yılmaz'ın, Fettah Can'ın, Sibel Can'ın, Orhan Gencebay'ın olduğu çok güzel bir Afrin türküsü hazırlanıyor. Bugünlerde okumalarını yapacaklar... İnşallah çıktığında da izleyicilerle, kamuoyumuzla paylaşma imkanı olur. Çünkü askerimiz bunu ve daha fazlasını hak ediyor." bilgisini verdi.
(Sürecek)