İdris TİFTİKÇİ/İSTANBUL, fersah gerisinde kaldı mı? Kaldı. Yaşadığımız ekonomik krizler yüzündün sık sık fakirleştik mi? Yüksek enflasyon, yüksek faiz sarmalı yüzünden milletimize harcanması gereken kaynaklar, başkalarının cebine akıtıldı mı? Bir gecede yüzde 7
bin 500 faiz bu ülkede uygulandı mı? Kimler vardı iktidarda? Batan bankaların, zarar eden KİT'lerin, kötü yönetilen devletin tüm yükü milletimizin sırtına bindi mi? Demek ki ülkemizin mevcut yönetim sistemi, milletimizin ekonomik sıkıntılarına da engel olamıyor. Öyleyse Beylikdüzü, daha güçlü demokrasi için 'evet' diyor mu? Daha güçlü ekonomi için 'evet' diyor mu?" dedi.
"TÜRKİYE CUMHURBAŞKANLARIYLA BAŞBAKANLARIN KAVGASINDAN ÇOK ÇEKTİ"
Türkiye'nin cumhurbaşkanlarıyla başbakanların kavgasından çok çektiğini dile geitren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Madem sistem böyle kötüydü, Türkiye bugünlere nasıl geldi?" diye sorulabileceğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Zaman zaman, tıpkı 1950-1960 arasında, tıpkı 1965-1970 arasında, tıpkı 1983-91 arasında, tıpkı 2002'den bugüne kadar olduğu gibi tek parti hükümetleri çıkmış ve ülkemizi geliştirmiş, kalkındırmıştır. Bu hükümetler de demokratik ve ekonomik reformlarında sürekli engellemelerle, sürekli tacizlerle karşılaşmışlardır. Biz 16 Nisan'da milletimizin takdirine sunduğumuz anayasa değişikliğiyle işte bu istikrarlı dönemleri istisnai olmaktan çıkarıp, kalıcı hale getirmek istiyoruz. 1990'larda cumhurbaşkanlarıyla başbakanlar arasındaki sorunlar öylesine ayyuka çıkmıştır ki karşılıklı hakaretler, tehditler hafızalarımızdadır. Merhum Özal, biliyorsunuz merhum Demirel ile çok atışmışlardır. Bakın aynı ekolden geldiği halde Sezer, merhum Ecevit'e Anayasa kitapçığını fırlattı mı? Niye fırlattı? Bak aynı partidendiler, niye fırlattı? Şimdi ana muhalefetin başındaki konuşuyor, sen önce bunun cevabını ver. Ertesi gün Türkiye'nin ekonomisi allak bullak oldu. Bakın, bu krizi atlatabilmek için IMF'den aldıkları borçları, batan bankaların Hazine'ye bindirdiği ağır yükleri, milletçe hep beraber ödedik mi? Öyleyse Beylikdüzü, ülkemiz bir daha istikrarsızlık dönemlerin bedelini ödemesin diye 'evet' diyor mu? Ülkemiz bir daha bir gecede fakirleşmesin diye 'evet' diyor mu? Ülkemiz bir daha o kabus günleri yaşasın diye 'evet' diyor mu? Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar. Hasrettin Hoca'nın biliyorsunuz böyle güzel bir sözü var. Damdan düştü Nasrettin Hoca. Koştular doktor aramaya. Ne dedi Nasrettin Hoca, 'Bana doktor değil, damdan düşen getirin.' Niye? 'Benim derdimden o anlar.' şeklinde konuştu.
"MUHALEFETİN MESELEYİ BAŞKA TARAFLARA ÇEKMEK İÇİN UYDURDUĞU YALANLARI BİR KENARA BIRAKIN"
Geçmişte ülke yönetiminde sorumluluk almış, milletin geleceği için endişe duymuş ne kadar siyasetçi varsa, hepsinin dönüp dolaşıp başkanlık sisteminde karar kıldığını söyleyen Erdoğan, "Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu'nun da başkanlık sistemi dediğini, çünkü hepsinin bu yolun oradan geçtiğini bildiğini ifade eden Erdoğan, "Biraz önce anlattığım sıkıntıları, bu ülkede iliklerine kadar yaşayanlar bunu biliyordu. Muhalefetin meseleyi başka taraflara çekmek için uydurduğu yalanları bir kenara bırakın." diye konuştu.
"BU ÜLKE O PAZARLIKLARIN DIŞINDA, FARKLI TRANSFERLER YAPMAK SURETİYLE HÜKÜMETLER KURDU"
Seçimlerin yapıldığını, milletin sandıkta gönlünden hangi parti geçerse ona oyunu verdiğini, demokrasinin gereğinin de bu olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Şayet sandıktan bir parti tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu çıkartırsa mesele yok. Demokrasi dışı güçlerin engelleme çabalarına rağmen yarım yamalak da olsa işler bir şekilde yürüyor. Ama sandıktan çıkan sonuç bir partinin iktidarına imkan sağlamıyorsa işte o zaman yandık. Hemen pazarlıklar başlıyor. '3
bakanlık eksik, 5 bakanlık fazla olacak.', 'Şu konuda benim dediğim, öteki konuda senin dediğin olacak.' Bu kavgalarla zar zor bir hükümet kuruluyor. Ah ah! Böyle bir ülkeden hayır olur mu? Olmaz. İşte bunlara yaradı. Hükümet çalışmalarında sürekli bir çalışma olmuyor ama sürekli çekişme oluyor, bir gerilim yaşanıyor. Meclis'te kurulan hükümet, kendi içinde zaten yeteri kadar sıkıntılıyken, dışarıdan da sürekli müdahaleler yapılıyor. Yeri geliyor cumhurbaşkanı, yeri geliyor yargıdan askere kadar farklı vesayet güçleri sürekli hükümete müdahil oluyor. Hatta bu ülke o pazarlıkların dışında, farklı
transferler yapmak suretiyle hükümetler kurdu. Toplam ömrü 24 gün, 38 gün, 2 ay olan hükümetlerle yönetildik mi?
Böyle bir ülkede istikrar olur mu? Bir dönem içinde 5 defa parti değiştiren milletvekillerine şahit olduk mu? Böyle bir sistemin elbette istikrar ve güven ortamına katkısı olmaz. Beylikdüzü, hükümetler otel lobilerinde değil, sandıkta
kurulsun diye 'evet' diyor mu? Sandıkta kurulan hükümetler, sadece sandıkta yıkılabilsin diye 'evet' diyor mu?"
"İSTİKRARI BİZ, BU ANA MUHALEFETE RAĞMEN KORUDUK"
Konuşması katılımcıların "idam isteriz" sloganlarıyla kesilen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ana muhalefetin başındaki zat, '14 yıldır ne güzel ülkeyi tek partiyle idare ediyorsunuz, sistem değişikliğine ne gerek var?' diyor. İyi de 14 yıldır ülkede istikrarı biz, bu ana muhalefete rağmen koruduk. Üstelik bu 14 yıl içinde neler çektiğimizi biz biliyoruz. Daha hükümeti ilk kurduğumuz günden itibaren ayağımıza hangi çelmelerin takıldığını, nerelerde hangi cunta
toplantılarının yapıldığını, hangi cinayetlerin bahane olarak kullanılmaya çalışıldığını biz unutmadık. Tehditleri unutmadık. 2007 yılında Cumhuriyet yürüyüşleriyle rektörleri yürüttüler. Bunları kim yürüttü? Bunların arkasında hangi zihniyet vardı? 29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarında alternatif kutlamaları kimler yaptı? Ana muhalefet partisi. Niye? Çünkü bunlar her yerde ikilikten, bölmekten yanaydı. 367 garabetiyle demokratik haklarımızın nasıl gasbedilmek istendiğini, partimizin kapatılması için nasıl hukuk dışı yolların devreye sokulduğu unutmadık. 2013 yılından itibaren ülkemizin yaşadıklarını biz nasıl görmezden gelebiliriz. Eğer milletimizin bize verdiği güçlü destek olmasaydı, sorunların çözümünde ne bu sistem bir işe yarardı ne de bugün munis kedi numarası yapan muhalefet bize hayat hakkı tanırdı."
"GİRDİKLERİ İNLERE KADAR BUNLARI KOVALIYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17-25 Aralık yargı-emniyet darbe girişiminin gerisinde tüm bu sürecin olduğunu ifade eden Erdoğan, "Hiç uzağa gitmeye gerek yok. 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından yaşananlar ortada. 56 Kürt kardeşimiz
Diyarbakır'da öldürüldü. Ölen Kürt, öldüren Kürt. Havaya girdi HDP, havaya girdi. Zannetti ki, 'Tamam artık biz işi bitirdik, öyleyse vuralım.' dediler. 56 Kürt kardeşimi maalesef öldürdüler. Şimdi ne oldu? Şimdi girdikleri inlere kadar bunları kovalıyoruz, kovalayacağız. Durmak yok, Tendürek Dağları'nda, Cudi'de, Gabar'da, Bestler'de peşlerinden gidiyoruz. Silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, korucularımız hep birlikte ele ele gidiyorlar." diye konuştu.
"15 TEMMUZ GECESİ EN CÜRETLİ SALDIRILARINI BAŞLATMALARINA SEBEP OLDU"
Milletin, Kasım seçimlerinde yeniden tek parti iktidarının yolunu açarak, terör örgütlerini destekleyenlerin önünü kapattığını belirten Erdoğan, şunları aktardı: "Belki de bu durum, 15 Temmuz gecesi en cüretli saldırılarını başlatmalarına sebep oldu. Eğer milletimizin o gece sergilediği kararlılık olmasaydı, Türkiye tarihinin en karanlık dönemine girecekti. Suriye'de, Irak'ta, Libya'da oynanan oyunun aynısını ülkemizde sahnelemeye çalışacaklardı. Bugün bu ülkede birlik, beraberlik, egemenlik, kağıt üzerinde kalmıştır. Hepsinin de farklı bölgelerinde, farklı güçlerin yönetimi söz konusudur. Türkiye, böyle bir uçurumun eşiğinden döndü. Beylikdüzü soruyorum; Türkiye güçlü yönetim sistemi sayesinde bir daha terör örgütlerinin kıskacına düşmesin diye 'evet' diyor mu? Türkiye'de bir daha kimse darbe teşebbüsüne cüret etmesin diye 'evet' diyor mu? Bu kadar hadiseyi yaşayıp da hiç bir önlem almadan, hiçbir tedbir geliştirmeden, hiçbir ders çıkarmadan devam edip gitmek mümkün müdür? Eskiye methiye düzenlerin tek derdi, kendi konumlarının, kendi çıkarlarının zarar görecek olmasıdır. Hiç birinin de ülkemizin ve milletimizin geleceğiyle ilgili endişesi, vizyonu,
projeksiyonu söz konusu değildir."
"BİZ GÖREVE GELDİĞİMİZDE 36 BAKANLIK VARDI. BİZ BUNU 25'E İNDİRDİK..."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye 1991 yılından beri kesintisiz istikrarla yönetilmiş olsaydı bugün bulunduğu yerin 2 kat ilerisinde olacağını belirterek, "Yani şu anda kişi başına düşen milli gelir nedir biliyor musunuz? 11 bin dolar. Ne olacaktı? 22 bin dolar. Fena mı? Böyle olsa daha iyi olmaz mıydı? 16 Nisan'dan sonrasıyla ilgili söylediğimiz de şudur; yeni yönetim sistemimizle 2023 hedeflerimize ulaşacağımızı ve işte bu eksiği fazlasıyla telafi edeceğimizi söylüyorum, ekonomi olarak. Şimdi bugün, ana muhalefetin başındaki zat, İnegöl'de konuşuyor. Başka yerlerde de konuşuyor. Fakat yalan makinesi. Diyor ki, 'Cumhurbaşkanı seçildiğinde bütün akrabasını, şusunu, busunu gelecek yardımcı olarak atar.' diyor. Biz göreve geldiğimizde 36 bakanlık vardı. Biz bunu 25'e indirdik ey Kılıçdaroğlu sen bunu biliyor musun? Biz, buralara durup dururken gelmedik. Sana bu ülkede Sosyal Sigortalar Kurumunun genel müdürlüğünü verdiler, biliyorsunuz değil mi anlatmama gerek var mı?, SSK hastanelerinin ne halde olduğunu biliyorsunuz değil mi? Bu adama 5 tane keçi verin kaybedip gelir. O
hastanelerimizin hali neydi? Sağlam gir hasta çıkarsın. Rezillik. İşte Lüleburgaz'dan bir yavrumuzun kolu ne hale geldi? Gördük değil mi? Kolunu kestiler... Ona da cevap veremiyor. Savaş Ay soruyor, 'Sen genel müdürsün beyefendi, sen sorumlusu değil misin?' diyor. 'Diyorsun ki 10 yıl önce daha iyiydi, şimdi daha kötü. Sensin buranın başında'. Böyle bir genel müdür, şimdi çıkmış 7 yıl oldu, işte bir kasetle geldi partisinin başına, şimdi oradan yalan makinesi çalışıyor. Söylediği yalanlara bak. Ben gelince, faraza veya şu halimle veya başkan olursam lokantaları kapatacakmışım. Dünyanın hangi başkanlık sisteminde böyle bir şey var? Muhtarlıklar kapatılacakmış. Muhtarlara da bu yalanı söylüyor. Muhtarlık bir defa seçimle geliyor. Bunların anayasal, yasal teminatı var. Bir defa kalkıp da cumhurbaşkanı yasalarla gelmiş olan herhangi bir kişiyi görevden alamaz. Böyle bir yetkisi yok. Ne diyor? 'Kendisine 50 tane, 100 tane, 500 tane yardımcı atayacak.' diyor. Eline, diline dursun. Bir başkanın kendisine 50 tane, 100 tane, 500 tane yardımcı ataması diye dünyanın neresinde böyle bir uygulama var? 16 Nisan'da buna haddini bildirmeye var mıyız? Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar." ifadelerini kullandı.
"DEVLETİN 249 ŞEHİDİMİZİN KATİLLERİNİ AFFETME YETKİSİ YOKTUR"
"Bu hayırcılar kim?" diye soran Erdoğan "Kardeşlerim, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü var ya 1. köprü, orası yapıldığı zaman ona ne dediler? Hayır. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yapıldı, ne dediler? Hayır. Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapıldı, ne dediler? Hayır. Osman Gazi Köprüsü yapıldı, ne dediler? Hayır. Marmaray, 3 yılda 200 milyon insan geçti. Ne dediler? Hayır. Avrasya Tüneli'ne ne dediler? Hayır. Bundan güzel hizmetler olur mu? Hayır, hayır hayır... Fakat biz ne yaptık? At denize balık bilmezse halik bilir dedik, hizmetlerimizi yaptık." dedi.
Kandil, İmralı, Pensilvanya'dan "hayır verin" talimatı çıktığını anlatırken kalabalıktan "idam" tezahüratları yükselmesi üzerine Erdoğan, "16 Nisan'ı halledelim, bu parlamentoya gelecek ve parlamentodan da geçtiği anda bana geldiğinde ben bunu onaylarım. Çünkü, devletin 249 şehidimizin katillerini affetme yetkisi yoktur. Dolayısıyla parlamentodan bu geçtiği anda onaylarım." şeklinde karşılık verdi.
"DAĞDAKİ TERÖRİSTLERİN VERDİĞİ TALİMATA UYANLARLA BERABER OLMAYALIM"
Göreve geldiklerinde bunları ödemeye başladıklarını, 2013'te IMF'ye borçları sıfırladıklarını ve şu anda IMF'nin Türkiye'ye borcunun kalmadığını anlatarak, "Ey Kılıçdaroğlu senin bundan haberin var mı? Bunlar öyle durup dururken olmadı. 27,5 milyar dolar Merkez Bankasının döviz rezervi vardı. Hamd olsun şu anda 115 milyar doların üzerinde rezervimiz var. Bak nereden nereye geldik. Biz üretiyoruz ya." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından kurdele keserek, eserlerin toplu açılışını gerçekleştirdi.
Bu sırada konuşan Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve 339 milletvekiline teşekkür ederek, "Zira onlar parlamentoda üzerilerine düşeni yaptılar. Şimdi millet olarak biz üzerimize düşeni yapacağız.
Fakat bence burada AK Parti'ye gönül vermiş kardeşlerim, MHP'ye gönül vermiş kardeşlerim, Büyük Birlik Partisi'ne gönül vermiş kardeşlerim, Saadet Partisi'ne gönül vermiş kardeşlerim, CHP'ye gönül vermiş vatandaşlarım, özellikle bir olalım
diyorum, beraber olalım diyorum ve dağdaki teröristlerin verdiği talimata uyanlarla beraber olmayalım diyorum. Dağdaki teröristlerin verdiği talimata uyanlarla beraber olmayalım diyorum. Tamam, bir olacağız, beraber olacağız, iyi
olacağız. 20 gün durmak yok. Hayırlı olsun." şeklinde konuştu.
Törene, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, bazı milletvekilleri de katıldı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz