Daha büyüğü yok

Yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük etoburu

Yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük etoburu

Tarih 3 Mart 2013. Akşam saatleri. Genç paleontolog Nizar İbrahim, Fas'ın Erfud kasabasında yol üstündeki bir kahvede oturmuş günbatımını izlerken, umutlarının da batan güneşle birlikte yok olduğu hissine kapılıyor. Çocukluğundan bu yana kendisinde tutkuya dönüşen gizemi çözebilecek adamı bulmak üzere iki meslektaşıyla birlikte üç gün önce Erfud'a gelmiş. İbrahim'in aradığı adam bir fouilleur, yani elindeki buluntuları mağazalara ve aracılara satan yerel bir fosil avcısı. Erfud'daki en önemli buluntular arasında Kem Kem yataklarından çıkarılan dinozor kemikleri de var.

Reklam
Reklam

250 kilometre uzunluktaki bu sarp alan, 100–94 milyon yıl öncesinden, Orta Kretase devrinden kalıntılar barındırıyor. El Begaa köyü yakınlarındaki kazı alanlarında günlerce söz konusu adamı arayan üç bilim insanı, onunla karşılaşma umudu içinde son çare olarak kasabanın sokaklarını arşınlamaya başlamış. Yorgunluk ve umutsuzluk kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlayınca da nane çayı içmek ve dertleşmek için bu kahveye oturmuşlar. "Hayal ettiğim her şey parmaklarımın arasından kayıp gidiyordu,” diye anlatıyor o anı İbrahim.


İbrahim'in kayıp gittiği hissine kapıldığı hayalleri, aynı zamanda, yüz yıl önce çölü arşınlamış bir başka paleontoloğun da hayalleriydi. Bavyeralı aristokrat Ernst Freiherr Stromer von Reichenbach ve ekibi, 1910–1914 yılları arasında Mısır Sahra'sında, batı sınırını Kem Kem'in oluşturduğu eski bir akarsu sisteminin doğu ucunda birkaç uzun keşif gezisi yaptı. Stromer, hastalıklara, çölün zorlu koşullarına ve I. Dünya Savaşı öncesi artan kargaşaya rağmen, dinozor, timsah, kaplumbağa ve balıklara ait 45 farklı takson keşfetti. Buldukları arasında, yeni bir dinozora ait kısmi iki iskelet parçası da vardı. Birbirine kenetlenen konik dişlerle dolu bir metrelik çeneye sahip devasa bir yırtıcıydı bu. Ancak hayvanın en olağanüstü özelliği, sırtında bulunan ve diken gibi çıkıntılarla desteklenen 1,7 metrelik yelkenimsi yapıydı. Stromer, hayvana Spinosaurus aegyptiacus adını verdi.

Reklam
Reklam

Münih'te, Bavyera Eyalet Paleontoloji ve Jeoloji Koleksiyonu'nda görkemli bir şekilde sergilenen buluntular, Stromer'e ün kazandırdı. II. Dünya Savaşı sırasında, koleksiyonunun Münih'ten uzaklaştırılarak Müttefik bombalarının menzili dışına çıkarılması için umutsuzca çabaladı Stromer. Ancak ateşli bir Nazi olan ve Nazi yönetimini açıkça eleştirdiği için Stromer'i sevmeyen müze yöneticisi hiç oralı olmadı. Ve Nisan 1944'teki bir Müttefik hava saldırısında, müze ve Stromer'in fosillerinin hemen hepsi yok oldu. Spinosaurus'tan geriye sadece saha notları, çizimler ve sepya fotoğraflar kaldı, Stromer'in adı da yavaş yavaş akademik literatürden silinip gitti...


Berlin'de büyüyen İbrahim, Stromer'in tuhaf deviyle, küçük yaşlarında, dinozorlar hakkındaki bir çocuk kitabında karşılaşmış. O günden sonra da dinozorlar aklından çıkmamış. Çocukluk yıllarında plajda kuma üç parmaklı teropod ayak izleri çizen İbrahim'in en sevdiği kurabiyeler de Triceratops ve Tyrannosaurus rex şeklindeymiş. İlerleyen yıllarda ise, Almanya çapında paleontolojik koleksiyonları gezerek etkileyici bir model ve fosil kalıbı koleksiyonu oluşturmuş.

Reklam
Reklam

Bristol Üniversitesi'nde paleontoloji eğitimi aldığı sırada, Stromer'in çalışması yeniden karşısına çıkmış. "Araştırmasının boyutu ve derinliği öyle muhteşemdi ki, beni kendi araştırmamda daha da hırslı olmaya itti,” diyor. Çoğu doktora öğrencisi gibi konuları dar bir çerçevede incelemek yerine İbrahim, Dublin Üniversitesi'ndeki 836 sayfalık tezinde Kem Kem'in tüm fosil kayıtlarını ele almış.


Doktora tezi için yaptığı saha çalışması nedeniyle birkaç kez Erfud'a gelmiş İbrahim. 2008 yılındaki ziyareti sırasında bir Bedevi, o zaman 26 yaşında olan İbrahim'e, çökellerin, üzerinde sarı çizgiler oluşturduğu morumsu renkte dört adet ilginç taş parçası göstermiş. Taşta, dinozor eline aitmiş gibi duran bir kemik ve enine kesiti sıra dışı süt beyazı renginde olan yassı bir kemik varmış. Tüm fosiller gibi, içinde bulundukları jeolojik ortamdan koparılıp alındıkları için bu kemiklerin de bilimsel değeri kuşkuluymuş. Ama yine de, Kazablanka Üniversitesi'nin yeni kurulan paleontoloji koleksiyonuna yararlı olabileceklerini düşünen İbrahim onları satın almış.

Reklam
Reklam

Bu parçaların ne kadar önemli olabileceğini ise bir yıl sonra, Milano'daki Doğa Tarihi Müzesi ziyaretinde anlamış. İki araştırmacı, Cristiano Dal Sasso ve Simone Maganuco, kısa bir süre önce bir fosil aracısından aldıkları büyük bir dinozorun kısmi iskeletini göstermişler İbrahim'e. Örnek, bodrumdaki masaların üzerine serili halde duruyormuş: Bacak kemikleri, kaburgalar, çok sayıda omur ve sırtında birkaç karakteristik uzun omur çıkıntısı varmış. İbrahim hayran kalmış. Kesinlikle bir Spinosaurus'muş bu ve üstelik Ernst Stromer'in yok olan örneğinden daha bütünlüklü bir haldeymiş.


Dal Sasso ve Maganuco, aracının, bu parçaların El Begaa yakınlarından, Aferdou N'Chaft adlı bir yerden çıkarıldığını düşündüğünü söylemiş İbrahim'e. Kemiklerin üzerinde, bir zamanlar gömülü oldukları sarı çizgili morumsu kumtaşının parçaları hâlâ duruyormuş. Bir omur çıkıntısı parçasını eline alan İbrahim, o tanıdık beyaz kesiti görmüş.

(National Geographic Türkiye)