Osman İkiz
Stockholm
2011'i rehin alan mali kriz yüzünden yılın ikinci yarısında AB dönem başkanlığını yürüten Polonya başkan olarak varlığını hissettirecek hiçbir etkinlikte bulunamadı.
AB ile ilgili haberlerle özel olarak ilgilenenler dışında Polonya'nın dönem başkanı olduğunu çoğu kimse farketmedi bile.
Buna karşılık Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Almanya Başbakanı Angela Merkel açıklamalarıyla, geleceğe yönelik politikaların belirlendiği toplantıları yönlendirmeleriyle AB'nin gerçek patronu oldukları imajını güçlendirdiler.
Danimarka dönem başkanlığını böyle bir politik atmosferde devraldı.
Yedinci kez dönem başkanı olan Danimarka'nın AB politikalarında Polonya'dan daha etkin olabileceğini ileri sürmek biraz fazla iyimser bir yorum olur.
Ne var ki varlığını hissettirme konusunda daha deneyimli olan Danimarkalı politikacıların göstermelik de olsa çıkışlar yapabilecekleri tahmin edilebilir.
Danimarka Başbakanı Helle Thorning-Schmidt'in ilk kayda değer açıklaması da Türkiye'ye ilişkin oldu.
Avrupalı belediye başkanlarının bile Türkiye'yi Kopenhag kriterlerine uyma konusunda uyarıcı açıklamalarda bulundukları dönem geride kaldı ama Danimarka'nın çiçeği burnunda sosyal demokrat başbakanı Helle Thorning-Schmidt, AB'nin patronluk koltuğuna oturmadan Türkiye'ye uyardı.
Geçen hafta Berlingske Tiden gazetesine konuşan Danimarka Başbakanı Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerini canlandıracaklarını söyledi.
Zirve toplantılarını yönetme yetkisi AB başkanlığına devredildiği için böyle bir zeminde kendini gösterme şansı da bulunmayan Danimarka Başbakanı, müzakere sürecinin canlandırılacağı mesajının yanısıra uyarıda bulunmayı da ihmal etmedi.
''Türkler, Kıbrıs'ın AB dönem başkanlığını devralması durumunda Rumlarla AB üyeliğini müzakere etmeyeceklerini açıkladılar. Bu kabul edilemez. Dönem başkanı hangi ülke olursa olsun Türkler kabul etmek zorunda" diyen Helle Thorning-Schmidt, altı aylık dönem başkanlığı boyunca hangi konuya vurgu yapacağını da duyurmuş oldu.
AB zirvelerine Almanya ve Fransa damgasını vuruyor.
AB'nin aralık ayındaki zirvesinde Nicolas Sarkozy ile Danimarka Başbakanı arasında tanık olunan söz düellosu da güçler dengesini gözler önüne serdi.
Nicolas Sarkozy'nin Danimarka Başbakanı'nı küçümseyen sözlerini Financial Times gazetesinden okuduk: ''Siz dışarda kalmış küçük bir ülkesiniz. Sen de zaten yenisin. Senden bir şey duymak istemiyoruz.''
Nicolas Sarkozy'nin Danimarka'yı da, başbakanını da küçümseyen bir sözleri karşısında Helle Thorning-Schmidt sadece '' Bu kadar sinirlenmene gerek yok'' diyebilmişti.
Danimarka AB'de yeni yapılanmanın gündemde olduğu bir dönemde dönem başkanı olarak fazla söz sahibi olmadığının bilincinde. Euro bölgesi dışında kalmayı tercih etmesi de Danimarka'nın elini zayıflatıyor.
Kamuoyu yoklamalarında halkın yüzde 81'nin Euro'ya karşı olduğunu bildirmesi durumun değişmeyeceğini gösteriyor.
Bu durumda Danimarka'nın özellikle Fransa'nın estireceği rüzgarların etkisinde bir dönem başkanlığı yürütmesi kaçınılmaz olacak.
Çünkü bakanların zirvelerinde de Fransa'nın baskıcı olacağı tahmin ediliyor.
Özellikle tarım yardımları ve ortak mülteci politikası konusundaki tasarıların ateşli tartışmalara yol açması bekleniyor.
Cumhurbaşkanlı koltuğu sallanan Sarkozy'nin Fransa'nın çıkarına olmayacak tasarıların yasa haline gelmemesi için bakanlar düzeyindeki zirveleri etkilemeye çabalayacağpı tahmin ediliyor.
Zaten Danimarka'nın Avrupa Bakanı Nicolai Wamnen'in '' Euro bölgesindeki ülkelerle dışında kalanlar arasında birleştirici bir rol oynamaya çalışacağız'' ifadesi de dönem başkanlığı rolünün silikleştiğinin işareti sayılabilir.