26 Temmuz 2016’da Resmi Gazete’de yayınlanan “
Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik” cinsel saldırı suçlarına ilaçla tedaviyi mevzuatımıza sokmuş oldu. Yönetmeliğin yayınlanmasıyla beraber cinsel suçlara karşı ilaçla tedavinin, bir başka deyişle kimyasal hadımın bir cezalandırma yöntemi olarak evrensel normlarla uygunluğu ve suçu önlemedeki etkisi üzerine kamuoyunda bir tartışma başladı.
Kimyasal Kısırlaştırma Nedir?
Kimyasal kısırlaştırma,
bireylerin cinsellik arzularını güdüleyen hormonların doğal seviyelerinin ilaç yoluyla azaltılması anlamına gelir. Kimyasal kısırlaştırmaya maruz kalan erkek hala cinsel ilişkide bulunabilir ama düşük hormon seviyeleri yüzünden bunu çoğunlukla tercih etmez. Kimyasal kısırlaştırma testosteron hormonunda azalmayı da içerdiğinden saldırganlık eğiliminde de azalma gerçekleşir. Kimyasal kısırlaştırmayı savunan gruplar kimyasal kısırlaştırma uygulanmış cinsel saldırı suçlularının düşük hormon seviyeleri nedeniyle daha uysal hale geldiğinden, rehabilitasyon sürecinin daha sağlıklı şekilde işleyeceğini iddia ediyorlar.
Cezalandırma Yöntemi Olarak Etik mi?
Öncelikle kimyasal kısırlaştırmanın hukuksal niteliği tartışmalıdır. Eğer bir ceza ise suçlunun rızasına gerek duyulmaz fakat bir tedavi yöntemi olarak uygulanacaksa suçlu artık bir hastadır ve aydınlatılmış olması gerekir. Suçlunun onayı olmaksızın yapılan kimyasal kısırlaştırma beden bütünlüğünü ihlal eder ve
birçok hukukçuya göre insan onuruna aykırı bir cezalandırma yoludur. Bir tedavi yolu olarak kimyasal kısırlaştırılma suçlunun da onayı alınarak yapılacaksa “pedofili” tanısı koyularak ve tıbbi yarar gözetilerek bu işlem yapılmalıdır. Bunun dışında, işlenen cinsel suçların temel kaynağının sadece cinsel güdüyü harekete geçiren hormonlar olduğunu düşünmek oldukça yanıltıcıdır. Cinsel saldırı suçlularının ifadeleri fiziksel üstünlükten kaynaklı psikolojik bir zevkin saldırganlığı doğurduğunu göstermiştir. Ayrıca birçok çalışma kimyasal kısırlaştırma yönteminin yan etkileri olduğunu da belirtmektedir.
Hangi Ülkelerde Uygulanıyor?
ABD’de ilk olarak 1996’da California eyaleti belirli cinsel saldırı suçlularına kimyasal veya fiziksel kısırlaştırmayı yasallaştırdı. California’yı benzer yasaları geçiren sekiz eyalet daha izledi.
Dokuz eyaletin geçirdiği yasalar çeşitli açılardan birbirinden farklılıklar gösteriyor. Bazı eyaletlerde sadece belli cinsel saldırı suçlarını işlemiş suçlulara kısırlaştırma cezası uygulanabilirken, bazı eyaletler belli bir yaş sınırının altında olan suçlular için kısırlaştırmaya izin veriyor. Diğer bir farklılık, suçlunun kısırlaştırma için rızasının alınmasıyla ilgili. Louisiana ve Oregon eyaletleri ilk kez cinsel saldırı suçu işleyen suçlular için kimyasal kısırlaştırmayı zorunlu tutarken, Teksas hariç diğer eyaletler suçu tekrar işleme durumunda kısırlaştırmayı zorunlu tutuyor ya da bu kararı mahkemeye bırakıyor.
Teksas eyaletinde ise fiziksel kısırlaştırma suçlunun rızası alınarak gerçekleşebiliyor.
ABD dışında Avrupa’da da bazı ülkelerde kimyasal kısırlaştırma farklı şekillerde bulunuyor. İsveç ve Almanya’da çeşitli prosedürlerle rıza alınarak, cinsel saldırı suçlularına kimyasal kısırlaştırma rehabilitasyon süreçlerinin bir parçası olarak uygulanabiliyor. 2009’da Polonya çocuk tacizi suçlularına kimyasal kısırlaştırmanın zorunlu tutulmasının önünü açan bir yasayı onayladı. Estonya, Makedonya ve Moldova da 2012’de benzer yasaları geçirdiler. Arjantin, Avustralya, Hindistan, Güney Kore, Endonezya, İsrail ve Rusya’da da kimyasal kısırlaştırma ülke yasalarında bulunuyor.
Caydırıcı mı?
Kimyasal kısırlaştırma yöntemi hiçbir zaman
suçu tekrar işleme eğilimini %0’a indirmez çünkü cinsel saldırı suçlusunun hormon seviyesi önemli ölçüde azalsa bile hiçbir zaman tükenmez. Kaldı ki bazı çalışmalar hormon seviyesi ile cinsel saldırıya eğilim bağlantısı ile ilgili de soru işaretleri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Caydırıcılığı ile ilgili olarak farklı çalışmalar farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Bazı örneklemlerde suçun tekrar işlenme eğilimini %75’ten %2’ye indirdiği ortaya konsa da bazı çalışmalar ciddi bir etkinin olmadığını göstermektedir. Bilimsel çalışmaların kesin bir sonuca varamamasının nedeni de sağlıklı karşılaştırma grubunun bulunmasının zorluğudur. Uygulamada olduğu ülkelerde de cinsel suçlarda ciddi azalmaları beraberinde getirdiğini söylemek güçtür.
Özetle, kimyasal kısırlaştırma uygulamasının hem etik, hem yasal hem de bilimsel açıdan oldukça soru işareti barından bir politika tercihi olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Kaynaklar
‘Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik’
Wong, J. & Gravel, J. Do Sex Offenders Have Higher Levels of Testosterone? Results From a Meta-Analysis. Sexual Abuse: A Journal of Research and Treatment, 1-22, 2016.
Yücel, Ö. Toplumsal Cinsiyete Dayalı Etik Bağlamında Cinsel Suçlular İçin Kimyasal Kısırlaştırma Sorunu. Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (2) 1, 2014.
HealthResearchFunding.org. 16 Compelling Chemical Castration Statistics. (21 Kasım 2014)
_Scott, C. & Holmberg, T. Castration of Sex Offenders: Prisoners’ Rights Versus Public Safety. The Journal of American Academy of Psychiatry and the Law, 31:502-9, 2003.