Darbe plan Türkiye'yi ayağa kaldırdı

AK Parti hükümetini bitirmek için 2003 yılında hazırlanan 'Balyoz Harekâtı' isimli darbe planı Türkiye'yi ayağa kaldırdı.

Toplumun farklı kesimlerinin ortak bir nefretle kınadığı plan, camilerin bombalanmasından savaş çıkarmaya kadar bir dizi karanlık eylemi içeriyor. Sivil toplum kuruluşları bu planı protesto etmek üzere sokağa çıkıyor. Sivil örgütler, Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu öncülüğünde Taksim'de toplanarak, cuntacılara karşı sesini yükseltecek. Sivil örgütler, cumartesi günü saat 15.00'te Beyoğlu Tünel'de buluşacak, oradan Galatasaray Meydanı'na yürüyecek.
Eylemin organizatörlerinden Şenol Karakaş, bugüne kadar yapılan tüm darbeler ve ortaya çıkan darbe planlarının sorumlularının yargılanmasını talep ettiklerini söyledi. Karakaş, "Balyoz planının ortaya çıkması ile birlikte bütün taleplerimizde daha ısrarlı olacağız. Bu plan tepkimizin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı." dedi. Sivil vesayet, sivil darbe ve sivil faşizm gibi kavramlar üzerinden hükümete yapılan saldırılara da dikkat çeken Karakaş, "Sivil vesayet, sivil darbe ve sivil faşizm gibi ahkâm kesenler aslında darbeye zemin hazırlayan Ergenekoncuların kuklasıdır. Eylemimizde bunları da dile getireceğiz." şeklinde konuştu.
**Derhal soruşturma başlatılmalı**
**Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel:** Bugün itibarıyla Taraf Gazetesi'nde yayınlanan bu haber suç ihbarıdır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bunu ihbar olarak kabul etmeli ve soruşturma işlemlerini başlatmalı. Yapılan soruşturma kapsamında eğer planların Ergenekon ile bağlantısı tespit edilirse dosya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmeli. Ya da başlı başına bir eylem planı olduğuna kanaat getirirse kendi soruşturma başlatmalı ve ivedilikle sonuçlandırmalıdır. Aksi takdirde bu tür iddialar diğerlerinde olduğu gibi havada kalır ve inandırıcılığını yitirir. Belgelerin içeriği Kafes ve AK Parti'yi bitirme eylem planlarında olduğu gibi çok vahimdir.
**Meclis iddiaları araştırılmalı**
**Avukat Emekli Hakim Albay Ümit Kardaş:** Savcıların derhal belgelerin orjinalini istemesi ve soruşturma başlatması gerekir. Bu tür iddialar sadece yargının altından kalkabileceği bir şey değil, Parlamento'nun da Meclis araştırma komisyonu kurarak, darbe girişimlerini soruşturması gerekiyor. Bu deliller doğruysa soruşturmanın kapsamı genişletilerek azmettiricilerine ulaşılmalı. Silahlı kuvvetlerin denetiminin parlamento üzerinden hükümet tarafından nasıl yapılması gerektiği konusunda artık düşünülme zamanıdır. Milli Savunma Bakanlığı'nın güçlendirilmesi, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması, kamuoyu tarafından denetlenmesi, şeffaf ve hesap verebilir hale getirilmesi gerekiyor.
**Milyonlarca insan sokağa çıkmalı**
**Genç Siviller sözcüsü Turgay Oğur:** Parlamento'nun oturup bu işe el koyması lazım. Bu belgeleri tek tek inceleyecek bir komisyon kurulmalı ve geçmişe dönük ne kadar kişi varsa hepsi yargılanmalı. Bunlar dedikodu, gazete yazısı, söylenti olmaktan çıkmalı. Türkiye'nin en önemli işi bu olmalı. Milyonlarca insan bunlara tepki koymazsa bu planlar daha çok yapılacak. Bunu başkalarına havale etmeyelim, bu bizim sorumluluğumuz aslında. Bu plan çok detaylı, çok ayrıntılı, çok gözü kara ve çok acımasız. Bunlar o kadar sıradanlaştı ki... Bu bir körlük yaratıyor, bundan kurtulmak lazım.
**Olumlu tarafı hayata geçmemesi**
**Vatan Gazetesi yazarı Ruşen Çakır:** Planlara baktığımız zaman Fatih Camii'nin bombalanması gibi çok önemli provokasyonlar olduğunu görüyoruz. Planlar yapıldığını, ancak hayata geçirilemediğini görüyoruz. Niye hayata geçirilemiyor? Burada bilgi yok. Ordu içinde darbe planları yapanların olduğu ancak üst kademelerin bunu engellediği ortaya çıkıyor. Bu da olayın olumlu tarafı.
**Gayrimeşru projelerle çalışıyorlar**
**Eski Demokrat Parti Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan:** Gayrimeşru projelerle Türkiye'yi bir kaos ortamına sürükleyerek hükümeti görevden uzaklaştırmak için çalıştıkları görülüyor. Daha sonra cumhurbaşkanını seçtirmemek için bu hareketler hız kazandı. Maalesef geldiğimiz noktada o dönemde TSK'da görevde olanların, kanuni olmayan faaliyetler içinde bulunduğu ortaya çıktı.
**Yüzkarası, kanım dondu**
**Emekli Yarbay Tevfik Diker:** Darbelere ve cuntalara karşıyım. Bu planları yapanları şiddetle ve nefretle kınıyorum. 72 milyonun el ele olması lazım. Türkiye'nin yüz karasıdır. Yargı derhal hesap sormalıdır. Darbecilerinde cuntacıların TSK'da hâlâ uzantıları varsa Genelkurmay Başkanı gereğini yapmalıdır. Cami yakılması, uçak düşürülmesi gibi planları okudukça kanım donuyor. Hükümet, iktidar, sivil toplum, halk yargıya destek olmalıdır. Destek ortamı uzun ve kalıcı olmalı. Yargının arkasında psikolojik destek olması çok önemli. Bu çağda bu tür haberlerle karşılaşmak tüylerimi ürpertiyor.
**Bu ihanet cezasız kalmamalı**
**Hukukçular Birliği Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Kılıçkaya:** Söz konusu planı hazırlayan TSK mensupları açıkça Türkiye'ye ihaneti planlamışlar. Bu plan, bir vatana, millete ihanet planıdır. Darbe planını yapan generaller ve subayların çağın çok gerisinde kaldıkları, cumhuriyeti, demokrasiyi, hukuk devletinin ne olduğunu hiç anlamadıkları görülüyor. Üzülerek belirtmek gerekir ki bu generaller ve subayların bir kısmı emekli olmakla birlikte bir kısmı halen TSK yöneticileri. Bunlar çekinmeden kendi halkının kanını dökmeyi planlıyor.
**Darbelerin konuşulması hoş değil**
**AK Parti Denizli Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Mithat Ekici:** Türkiye'de artık darbelerin konuşulması hoş değil. Darbe özlemi çekenler olabilir. Buna milletimizin sağduyusu, demokrasi ve insan haklarındaki gelişmeler engel olacaktır. Türkiye artık dünya lideri olma yolundadır. Darbeye çanak tutan kesimler var. Bunlar basında, siyasiler ve entelektüeller arasında da bulunuyor. Bazı kişilerin elinden, bazı yetkiler gidiyor. Ayaklarının altındaki halı kayıyor. Kimse iyi pozisyonunun bozulmasını istemiyor.
**12 Eylül'de kan gölü vardı**
**Emekli Deniz Hakim Albay Ahmet Cengiz Tangören:** Bu raporda bilhassa psikolojik harekât olarak önceden kamuoyunun darbeye hazırlanması söz konusu. 12 Eylül öncesi her gün kan gölüne dönen bir Türkiye vardı. 12 Eylül'den önce işyerleri kurşunlanıyordu, herkes öldürülüyordu. Nasıl ki 12 Eylül oldu bıçak keser gibi olaylar bitti. Vatandaş, "Sıkıyönetim geldi, hayat bulduk" diyordu. Halkın psikolojik olarak hazırlanmasına yönelik birtakım tavırlar oluyordu. Balyoz'u da bu şekilde değerlendiriyorum.
**Sivil irade olaya el koymalı**
**Adaleti Savunanlar Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan:** Hukukta 'makul şüphe' kavramı vardır. Akla uygun şüphe varsa hukukçuların olaya müdahale etme imkanı vardır. Türkiye'de 4 başarılı darbe, 3 başarısız muhtıra var. TSK'nın böyle bir özgeçmişinin olması makul şüpheyi haklı gösterir. Bu nedenle burada ciddi bir hukuki operasyon yapılması gerekiyor. Böyle durumlarda yapılması gereken bunun MGK'ya getirilmesi ve bu konuyla ilgili ciddi bir şekilde sivil iradenin olayı ele alması lazım.
**CHP, savcıları göreve çağırdı**
CHP, Balyoz Planı'yla ilgili yargının harekete geçmesini istedi. Parti sözcüsü Mustafa Özyürek, iddiaların vahim olduğunu dile getirdi. Ancak darbe yapmak için cami bombalamaya ve insanları öldürmeye ihtiyaç duyulacağını düşünmediğini söyledi. Özyürek, savcıların haberi ihbar kabul ederek, gerekli incelemeleri başlatmaları gerektiğini vurguladı. Özyürek, yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: "Ülke gündeminin sürekli darbe iddiaları ile meşgul edilmesi doğru değil. CHP, her zaman darbe karşıtıdır. Böyle bir girişim varsa buna kalkışanların cezalandırılmasından yanayız. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin neticelenmeyen iddialarla yıpratılması da yanlıştır." Özyürek, bu tür belgelerin savcılardan önce basına verilmesini de eleştirdi.
**Paşa, tevil yoluyla ikrar etti**
**Haber Analiz - Ali Akkuş**
Taraf Gazetesi'nin haberini, sözün bittiği yer olarak değerlendirmek mümkün. Gazete, haberin arkasında o kadar sağlam duruyor ki, inanmamak mümkün değil. Ortada beş bin sayfayı aşan belge var. Fatih Camii'nin bombalanması ile ilgili planın 'çok gizli' ibareli krokisi yer alıyor. Islak imzalı yazışmalar, power point sunumlar, orijinal antetli CD'ler, bazı subayların özel notları, darbe planlarının konuşulduğu ses kayıtları, fişleme tutanakları... Planın içeriği de çok yabancı olmadığımız gerçeklerle dolu. Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzasını, Koç Müzesi'ndeki denizaltında yüzlerce çocuğun öldürülmesi planını duymayan kaldı mı? Yani bu kez cümleye 'eğer doğruysa' diye başlamanın anlamı yok.
Planın sahibi olarak görülen Çetin Doğan dün akşam saatlerine kadar susmayı tercih etti. Geç saatlerde t24 isimli internet sitesine yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada planı, 'doğal bir uygulama' olarak değerlendirdi. Hatta yapılan uygulamanın 'rutin' olduğuna dikkat çekip, planı hazırlarken yalnız olmadığının mesajını şu cümlelerle verdi: "Harp oyunu ve seminerde işlenecek konular ve senaryoların daha önceden üst komutanlara bildirilmesi esastır." Taraf'ın yayınladığı kanlı planda dayanak noktası olarak İç Hizmet Kanunu'na atıf yapılıyor. İlginçtir, paşa internet sitesine gönderdiği yazıda da kendisini aynı kanunla şöyle savunuyor: "TSK'nın, nitelikleri Anayasa'da yazılı Türkiye Cumhuriyeti'ni her türlü dış ve iç tehditlere karşı koruma ve kollama görevi bulunmaktadır. İç tehdide karşı koruma görevi kapsamında TSK'nın her kademesinde elbette planları vardır... İç tehdit sadece bölücü tehdidi değil, irticai tehdidi de kapsar. Bu kapsamda EMASYA (Emniyet ve Asayiş) planları seminerlerde elbette ele alınmıştır." Haber yalan olsaydı bu cümleleri kurmaya gerek duyar mıydı paşa?
Fakat birkaç saat içinde ne olduysa oldu, Doğan Paşa, Star Televizyonu'nda Uğur Dündar'ın karşısına çıktı ve kendisini Türkiye'nin en demokrat kişisi olarak ilan etti. Darbelere karşı olduğunu söyledi. Konuşmasının başında hazırlanan planı 'oyun' olarak değerlendirdi. Yazılı açıklamasında "İç tehdit sadece bölücü tehdidi değil, irticai tehdidi de kapsar." demekle yetinirken televizyonda caminin bombalanmasını kabul etmedi. Taraf'ın delil olarak gösterdiği CD'leri ve ıslak imzasını yalanlayamadı. Doğan Paşa'nın önce kabul edip sonra yalanlamaya çalıştığı bu durum, Bülent Arınç'ın suikast iddiasıyla başlayan süreçte söylediği cümleleri hatırlatıyor: "Ceza hukukçuları bunun ne anlama geldiğini bilir. Bu, ceza hukukunda tevil yoluyla ikrardır." Açıklamada fayda var, tevil yoluyla ikrar, değiştirerek (açıklama getirerek) kabul etmek anlamına geliyor.
Paşanın ne kadar demokrat olduğuna mahkeme karar verecek. Ama Ergenekon iddianamesinin eklerinde ve ortaya çıkan günlüklere bakacak olursak işi bir hayli zor. Çünkü birçok belgede darbeyle anılanların başında geliyor kendileri.
ZAMAN