Darbe sonrasını anlatan Kar Korsanları 'bir hesaplaşma filmi'

Kar Korsanları filmi, 12 Eylül darbesinin ardından 1981 yılında yaşanan olayları 3 küçük çocuğun gözüyle anlatıyor. Hollanda'da gösterime giren filmin yönetmeni Hacıhafızoğlu, "Bu bir hesaplaşma filmidir" diyor. Yusuf Özkan'ın haberi.

Yusuf Özkan

Lahey, Hollanda

Hollanda'nın Eindhoven kentindeki Kastanjelaan'da bulunan NatLab adlı kültür merkezinin önündeyim.

Philps'in bilimsel çalışmalar için laboratuvar olarak kullandığı bina, 1923 yılında ünlü fizikçi Albert Einstein'ı da konuk etmiş. Prof. Einstein bir süre burada çalışmış.

Uzun yıllar bilimin hizmetinde olan bu görkemli yapı, daha sonra kültür sanat merkezine dönüştürülmüş.

Birazdan, dünya prömiyeri 65. Berlin Film Festivali'nde yapılan "Kar Korsanları" (Snow Pirates) filminin gösterimi var.

Reklam
Reklam

İran'daki 33. Fecr Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü alan Kar Korsanları (Snow Pirates), ikinci ödülünü Rotterdam'da kazandı.

Kırmızı Lale Türk Filmleri Festivali'nde Derviş Zaim başkanlığındaki jüri tarafından, en iyi film seçildi. Ödülün ardından Eindhoven'da ilk kez seyirci karşısına çıkıyor.

NatLab kültür merkezinde filmin yönetmeni Faruk Hacıhafızoğlu'yla buluşacağım.

Neredeyse 30 yıldır yakın arkadaşım. Ziraat mühendisliği eğitimi ardından gazetecilik ve fotoğrafçılık dönemi hep birlikteydik.

Daha sonra Faruk Londra'ya yerleşti. Bristol Üniversitesi'nde fotoğraf eğitimi aldı. Westminster Üniversitesi'nde de Çağdaş Medya Pratikleri bölümünden mezun oldu.

Türkiye'de bir tren yolculuğu sırasında telefonum çaldı. Arayan Faruk'tu. "Filme başlıyorum" dedi. Kar Korsanları'ndan böyle haberim oldu. Elektronik posta aracılığıyla filmin konusunu aktardı.

Kars'ta 12 Eylül askeri darbesinin hemen ardından 1981 yılında yaşanan olayları 3 küçük çocuğun gözüyle anlatıyor Kar Korsanları.

Tarihin en sert kışlarından birini yaşayan kentte kömür sıkıntısı yaşanmaktadır. Darbe yönetiminin, kenti soğukla cezalandırdığı inancı yaygındır.

Reklam
Reklam

Serhat, Gürbüz ve İbo adlı farklı etnik kökenlerden 3 Karslı çocuk, yarı yıl tatilinde oyun yerine kömür peşine düşerler. Resmi dairelerin kalorifer kazanlarından çıkan artık kömürleri toplamak için yıla çıkan çocuklar, dayanışmanın gücünü keşfeder.

Brüksel Film Festivali yolculuğu öncesinde yaptığımız söyleşiye, sinema tutkusunun nasıl ortaya çıktığını sorarak başlıyorum.

'Annem hatırlattı'**Faruk Hacıhafızoğlu**: Sinemayla ilişkim çocukluğumda artist fotoğrafları toplamayla başladı. Bütün artistleri tanırdım. O zamanlar sinemalar çoktu. Sinema çıkışı Yılmaz Güney gibi, Cüneyt Arkın gibi davranırdık. Bruce Lee gibi karate yapardık. Biliyorsun sonra fotoğrafa başladım. Esas olan bir öykü anlatma meselesi. Fotoğrafla anlatmaya çalışıyordum. Ama bu bu öykü fotoğraf mevhumuna uygun değildi. O yüzden sinema yapmaya karar verdim.

BBC Türkçe: Kar Korsanları nasıl doğdu peki?

Faruk Hacıhafızoğlu: Tesadüf üzeri doğdu aslında. Londra'ya ilişkin bir senaryo üzerinde çalışıyordum. Almanya'da bir aile buluşması sırasında kar yağarken Kars'ın soğunu hatırladık. Derken annemin aklına bu konu geldi. Kömür toplama hikayesi, benim de kendi hikayem. Çok sert bir kıştı. Kömür yoktu. Parayla ilgili bir durum da değildi. Bazı resmi daireler ve hatırlı kişiler dışında kimse kömür bulamıyordu.

Reklam
Reklam

BBC Türkçe: Filmde, bunun nedeni "Küçük Moskova" diye adlandırılan Kars'ın darbeciler tarafından kömür verilmeyerek cezalandırılması olarak anlatılıyor...

Faruk Hacıhafızoğlu: O bir tevatür de olabilir ama yaygın inanış o yöndeydi; askeri cunta 1980 öncesindeki davranışlar nedeniyle şehri cezalandırıyordu. Annemin bunları hatırlatmasıyla duygusal bir durum da ortaya çıktı. Benim için o dönem yaşadıklarım oyundu belik ama annem açısından çok duygulu bir süreç oldu.

BBC Türkçe: Annen Narin Hacıhafızoğlu filmi izledi mi peki?

Faruk Hacıhafızoğlu: İzledi. Berlin Film Festiavali'nde izledi hem de.

BBC Türkçe: Tepkisi nasıldı?

Faruk Hacıhafızoğlu: Çok güzeldi. Birlikte izledik. Çıktığımızda sordum, "Nasıl?" diye. "Çok güzel olmuş" dedi. "Ne anlatıyor?" dedim. "Benimle seni" dedi.

BBC Türkçe: Filmde, oğlunu Almanya'daki babaya mektup yazmakla tehdit eden anne oydu değil mi?

Faruk Hacıhafızoğlu: Evet. Önce babam Almanya'ya gitmişti. Ben üniversiteye başlayınca, okula teslim edip annem de gitti.

Reklam
Reklam

'Kısıtlı bütçeyle bu kadar'**BBC Türkçe**: Sinema pahalı bir uğraş. Filmi yaparken dışardan destek aldın mı?

Faruk Hacıhafızoğlu: Kültür Bakanlığı'ndan 200 bin lira destek aldım. Geri kalanını kendi imkanlarımla karşıladım. Kısıtlı bütçe nedeniyle filmin beşte ikisini çekemedik. Kafamdaki birçok sahneden vazgeçmek zorunda kaldım.

BBC Türkçe: Filmin tamamı amatör oyunculardan oluşuyor. Bunun özel bir nedeni var mı?

Faruk Hacıhafızoğlu: Çocukların o bölgeden olması zorunluydu. Türkiye'de profesyonel çocuk oyuncu bulmak büyük bir sorun. Bulunsa bile İstanbul'dan Ankara'dan götürmek hem külfetli hem de bölge dışındaki çocuklar kış koşullarına alışkın değiller. Kolay olmadı. 2 bin çocuk arasından seçtik. Önceki taramada İbo karakterini bulamadık. İstanbul'a döndüm. Kısa bir depresyon geçirdim. Sonra tekrar Kars'a gittim. Yeni bir araştırma sonunda İbo'yu da bulduk. Önce büyük oyuncuların profesyonel olmasına karar vermiştik. Ancak daha sonra bunun castı bozacağını düşündük. O nedenle hepsi amatör oyunculardan seçildi.

Reklam
Reklam

'Devletle başım belaya girer'**BBC Türkçe**: Peki zor olmadı mı amatör oyuncularla çalışmak?

Faruk Hacıhafızoğlu: Çocuklar açısından avantajlıydı. Eğer çocuk istekliyse çok iyi çalışıyor. Çocukta zaten doğal bir oyun duygusu var. Bunu bir oyun gibi görüyor ve zorlanmıyorsunuz. Ama asıl büyük amatörlerle çalışmak zor oldu. Büyükler, ayıplanma hali, rol yapmayı yalancılık olarak algılama, doğallıktan çok rol yapmaya şartlanma gibi nedenlerle çok yordu. Yapmak istediklerimin çoğunu büyüklerle gerçekleştiremedim.

Bir örnek vereyim. Filmde dede rolünü oynayan kişi, gerçek hayatta dayım. Emekli öğretmen. Serhat, bir sahnede, "Vedat abiler televizyon seyretmeye gidiyorum. Sarıkamış belgeseli var" diyor. Dedenin de, "Git oğlum git. Fakir fukaranın çocuğunu dondurdular orada" diye söylenmesi gerekiyor. Ama dayıma bu son cümleyi bir türlü söyletemedim. "Devletle başım belaya girer" diye tutturdu. Çaresiz o sözleri attım.

BBC Türkçe: Kar Korsanları bir kış filmi. Bir ayda çektiğini söyledin. Peki zor olmadı mı?

Reklam
Reklam

Faruk Hacıhafızoğlu: Olmaz mı? Koşullar bizi perişan etti. Eksi 35 derecede bile çektik. Ekibin yarısı hastanede yattı. Sesçinin kulağı patladı. Oyunculardan biri kalp spazmı geçirdi. Çekimden 2 gün önce görüntü yönetmenimizin kolu kırıldı. Buna rağmen filmi bırakmadı. Tek kolla çekti. Dolayısıyla kafamızdaki hareketli kamera kullanma öngörüsü olamdı. Sabit kamera kullanmak zorunda kaldık. Bu da filme başka bir hava kattı. Fakat kar, kış çok yorucu oluyor. Ekip bıkıyor. Kışın Güneş çok az, gün çok kısa olduğu için birçok plan yetişmiyor. Bu tür sorunlar çok yordu bizi. Bir de üstüne üstlük iklim değişikliği ile ilgili bir sorun çıktı. Sürekli kar beklerken güneş patladı. Karla birlikte güneş olunca teknik olarak çekim zor oluyor.

BBC Türkçe: İlk kez Berlin'de seyirci karşısına çıktı değil mi film? Türkiye'de ne zaman gösterilecek?

Faruk Hacıhafızoğlu: Evet. Berlin'de yarıştık. Çok olumlu tepkiler aldık. 4 bin 500 kişi izledi Berlin'de. Stockholm, Toronto ve Tahran'da gösterildi. İran Fecr Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü aldı. Bu hafta Brüksel Film Festivali'nde gösterilecek.

Reklam
Reklam

Türkiye'de İstanbul Film Festivali'nde yarışacaktı. Ancak sansür protestosu nedeniyle festival iptal edildi. Bağımsız filmlerin salon bulması büyük bir sorun Türkiye'de. Önümüzdeki günlerde Türkiye'deki sinema severlerle de buluşmayı umut ediyoruz.

BBC Türkçe: Peki biraz da filmin içeriğinden söz edelim mi? Anlatmak istediğin neydi Kar Korsanları filmiyle?

'12 Eylül travmasının yansıması'

Faruk Hacıhafızoğlu: Mahrumiyetten kaynaklanan mağduriyet ve bu mağduriyete karşı insanın, çocuğun yarattığı direnci anlatıyorum. Çocukların, kendi dünyalarında bir oyun olarak vukuu bulan ama o mahrumiyet ve mağdur bırakılmaya karşı bir isyanı anlatıyor.

Bir acınma duygusu yaratmadan kendi meşreplerince bir mücadele veriyor çocuklar.

BBC Türkçe: Askeri darbe dönemlerini sen doğuda ben batıda yaşadım. Sen eve kömür getirme uğraşındaydın. Ben, abimin evden giderken bana emanet ettiği kitaplarını saklama telaşında. Hepimizin ortak noktası, 12 Eylül'ün çocukları birden bire büyütüvermesiydi. Film, çocukluğumuzu yaşamamıza izin vermeyen 12 Eylül'le bir tür hesaplaşma gibi sanki...

Reklam
Reklam

Faruk Hacıhafızoğlu: Dediğin çok doğru. 12 Eylül bizi çok erken büyüttü. Şimdiki çocuklar bize göre daha çocuk. Asıl sorun şimdiki çocuklarda değil bizde. Biz erken büyüdüğümüz için vahşileşmişiz. 12 Eylül'le bir tür hesaplaşma tabii. Bizim erken büyümemize, şiddeti, devletin şiddetini çok erken yaşta görmemize neden oldu. Sadece tanığı olduk bu şiddetin; konuya komşuya, öğretemene, doktora veya mahallenin abilerine yapılanlara tanık olduk. Tabii darbe aldık bu tanıklık sayesinde. Bu tanıklık bende böyle çıkıyor. Başka insanlarda başka türlü çıkıyor. Dolayısıyla elbette bir hesaplaşma filmi.

BBC Türkçe: Sinema çevreleri ve basında filme yönelik tepkiler nasıldı?

Faruk Hacıhafızoğlu: Genelde çok olumlu tepkiler, eleştiriler aldık. Tahran'daki festivalin onur konuklarından ünlü Polonyalı yönetmen Krzystof Zanussi, Farsça altyazı ve Türkçe konuşulan filmi sonuna kadar izledi. Sonra kalkıp beni tebrik etti.

BBC Türkçe: Kars, çok sayıda etnik ve dinsel yapıyı barındıran bir kent. Bu çok kültürlü yapı nasıl etkiledi Kar Korsanları'nı?

Faruk Hacıhafızoğlu: Etkisi çok büyük. Çok kültürlülük, çok dinlilik Kars'ın insanlarını rahatlatan bir şey. Ötekileştiren değil, farklılığı kabul eden hatta onu bir espri haline getiren; bir arada yaşamayı becerebilmenin bir zengin malzemesi haline getiren bir durum. Bu dünyaya bakışında da bir olgunlık sağlıyor. Hem bana hem de filme ilişkin katkısı var. Fimlede aynı şekilde o zenginliği verebilmeyi öngördüm. Çocukları farklı etnik gruplardan seçtik. O zenginliği gösteriyor. Kürt, yerli Terekeme, Zaza, Azeri, Türkmen (Kars'ta Alevilere Türkmen denir).. Farklı aksanların olması filmi zenginleştiriyor. Bir de onların beraberlik duygusu... Farklı etnik kökenden olsalar bile aynı dert için mücadele etmeleri farklı bir duygu yaratıyor.

BBC Türkçe: Bu mücadele, cuntaya tepki amacıyla duvara "Kahrosun Conta" yazılması gibi komiklikler de barındırıyor...

Faruk Hacıhafızoğlu: Evet. Gürbüz karakteri biraz da dünyaya başka gözle bakan bir tip. Aşk peşinde, şiir yazamaya çalışan bir çocuk. Dolayısıyla oradaki cunta meselesi, bunların meseleleri yanlış anlamasından kaynaklanan bir durum. Aslında hem o andaki durumu biraz farklı algılama hem de gelenek olarak herşeyi farklı algılayarak büyümenin göstergesi.

'Yeni film Londra'yı anlatacak'**BBC Türkçe**: Çocuk oyuncular Berlin'e gitti. İlk kez mi yurt dışına çıktılar, tepkileri nasıldı?

Faruk Hacıhafızoğlu: Evet ilk kez yurtdışına çıktılar. Onlar için bambaşka bir şeydi. Festival onları çok onurlandırdı. Kırmızı halıda yürüyüp, Limuzin'e bindiler. Çok muhteşem bir şeydi. 4 bin 500 kiş filmi izledi. Söyleşi ve imzaya katıldılar. Bundan sonra sanırım gelecek planları daha farklı oluşmaya başladı.

BBC Türkçe: Peki Faruk Hacıhafızoğlu'nun gelecek planı nedir?

Faruk Hacıhafızoğlu: Devam... Film çekmeye devam. 20 yıldır Londra'da yaşıyorum. Londra'nın hayatımdaki önemi çok büyük. Bundan sonra sırada Londra'yı anlatan bir film olacak. Ama bu klasik bir göçmen hikayesi değil. Almanya'da bu yapıldı zaten. Benimki Londra'da yaşayan Türkiyelileri ya da genel anlamda göçmenleri ele alan bir kara mizah öyküsü olacak...