Berlin'deki Friedrich Ebert Vakfında ''Türkiye ve Gerçekleri'' konulu bir konferans veren Kılıçdaroğlu, konuşmasında, Türkiye'de Adalet Bakanı istemeden savcılığa karşı soruşturma açılamadığını belirterek, hükümetin reform olarak tanıttığı çoğu şeyin reformla bir ilgisi olmadığını savundu.
AB'nin tüm ilerleme raporlarında Türkiye'deki yargının bağımsız olmadığı şeklinde ifadelerin yer aldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, bu konuda Türk hükümetine karşı suskun kaldığı gerekçesi ile AB ülkelerini de eleştirdi.
''Sivil-asker ilişkilerinin demokratik temele oturtulmasını istiyoruz. Eğer bir darbe olursa tankın karşısına ilk ben çıkacağım'' diyen Kılıçdaroğlu, baskıcı sivil bir hükümetin diktacı bir rejimden farkı olmadığını, kendilerinin demokrasi, saydamlık, kadın-erkek eşitliği, kültürel ve dini özgürlükler istediğini söyledi.
Türkiye'de bütçenin de saydam olmadığını, böylece insanların sorgulama haklarının elinden alındığını ifade eden Kılıçdaroğlu, gelir dağılımının dengeli olmadığı bir ülkenin uçuruma sürükleneceğini, bu nedenle bölgeler arasındaki farklılıkların da giderilmesini istediklerini kaydetti.
AB ile ilgilendiklerini, kendilerini Avrupa'nın bir parçası olarak gördüklerini belirten Kılıçdaroğlu, Avrupa'da olan hak ve özgürlüklerin Türkiye'de de olmasını istediklerini, bireysel toplumda yaşayan özgür bireyler yaratılması çabası içinde olduklarını ve hiç kimsenin Türkiye'yi Avrupa'dan dışlamaya hakkı olmadığına inandıklarını söyledi.
Türkiye'nin dinamik ve güçlü bir ülke olduğunu, büyüklüğü nedeni ile ''hazmedilmesi'' zor bile olsa AB'ye büyük katkılar sağlayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin yüzünü, kendi iradesi ile Batı'ya çevirdiğini, çifte standart uygulanmasını istemediğini ve ''imtiyazlı ortaklık'' önerisini hiç bir şekilde kabul etmediğini kaydetti.
''TÜRKİYE ORTADOĞU'DAKİ PEK ÇOK ÜLKEYE ÖRNEK TEŞKİL EDEBİLİR''
Konuşmasının ardından izleyicilerden gelen soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Brüksel'de büro açma nedenlerinin sorulması üzerine bunun amacının Avrupalılara ilk ağızdan CHP'nin Türkiye-AB ilişkileri konusundaki görüşlerini aktarmak olduğunu ve bugüne kadar hiç bir AB uyum yasasına karşı çıkmadıklarını söyledi.
AB'nin enerji kaynaklarına yakın olmayı istemesi durumunda Türkiye'yi dışlayamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'de her ne kadar ''aksayan bir demokrasi olsa da'' modern çehresi ile Türkiye'nin Ortadoğu'daki pek çok ülkeye örnek teşkil edebileceğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki referandumun da saydam yapılmadığını ve pek çok insanın bir telefon görüşmesi ile görevinden alınabildiğini, bu nedenle demokratik hak ve özgürlükleri geliştiren bir anayasa istediklerini kaydederek, hazırlayacakları anayasa taslağının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından da kabul edileceğini savundu.
İşsizliğin en büyük sorunlardan biri olduğunu ve bu sorunun ancak üreten bir ekonomi ile çözülebileceğini belirten Kılıçdaroğlu, üretenin el üstünde tutulduğu bir ekonomi planı hazırladıklarını ve bunu en geç Kasım ayında Türkiye'de anlatacaklarını söyledi.
Türkiye'deki siyasi partilerde parti içi demokrasi olmadığını ve bu anlayışı getireceklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, bunun için parti yasasının değiştirilmesi gerektiğini ancak hükümetin işine geldiği için bu yasanın değiştirilmediğini savundu.
İşlerinin zor olduğunu ancak zoru başarmanın önemli olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, zoru başarırken de hiç bir şeyi kırmayacaklarını ve her şeyi toplumsal uzlaşmayla yapacaklarını söyledi.
Bir izleyicinin eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Dersim olaylarıyla ilgili olarak yaptığı konuşmayı hatırlatarak bunu eleştirmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, tarihte yaşananların dramatik olaylar olduğunu, bu olayların tarihçilere bırakılması gerektiğini ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bunu kabul etmediğini savundu.
Yargı bağımsızlığının kendileri için çok önemli olduğunu, hükümetin ise referandumu ''yargıyı ele geçirmek''için düzenlediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını istediklerini, Kürt sorunuyla ilgili olarak da 1989'da hazırladıkları raporun arkasında olduklarını kaydetti.
Hanefi Avcı davası konusunda ne düşündüğünün sorulmasına karşılık da Kılıçdaroğlu, bu sürecin devam ettiğini ve sonucun beklenip görülmesi gerektiğini söylemekle yetindi.
Bir Alman izleyicinin Ilısu barajı projesi hakkındaki düşüncesini sormasına karşılık da Kılıçdaroğlu, çok sayıda sivil toplum kuruluşunun bölgedeki tarihi eserlerin korunması konusunda girişimlerde bulunduğunu ve fikirler ortaya attığını belirterek, hidro elektrik santrallerinin engellenmesinin de istenildiğini, doğal dengenin korunması için çabaların sürdürüldüğünü ifade etti.
Türkiye'nin İran ile yakınlaşmasından dolayı siyasi ekseninin kaydığı şeklinde Avrupa'da yapılan tartışmalar ile ilgili olarak da Kılıçdaroğlu, bu konunun Türkiye'de tartışılmadığını ancak hükümetin tutumunun bu konudaki görüşleri körüklediğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin bugüne kadar kendini Avrupa'da neden iyi bir şekilde tanıtamadığı sorusuna karşılık da geçmişi sorgulamanın fazla bir fayda sağlamayacağına inandığını ancak daha önce kendilerini iyi anlatamadıklarını ve bu nedenle ilişkilerin iyi olmadığını ancak şimdi sosyal demokrat partiler ile ilişkilerde yeni bir sayfa açtıklarını söyledi.
''TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ SORUNU DİNİN İSTİSMAR EDİLMESİ''
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin en önemli sorununun dinin istismar edilmesi olduğunu savunarak, iktidara geldikleri takdirde ilk yapacakları işin siyasi ahlak yasasını çıkartmak olacağını, halka yönelik baskıları ortadan kaldıracaklarını belirtti.
Bir Alman izleyicinin, Türkiye ile Avrupa'nın kültürlerinin farklı olduğunu söylemesi ve Avrupa'nın değerlerini Türkiye'de nasıl köklü hale getireceklerini sorması üzerine de Kılıçdaroğlu, her toplumun kendine ait kültürü olduğunu ancak evrensel değerlerin de ortak bir boyutu olduğunu, doğru kural ve tutumların herkes için geçerli olduğunu ifade etti.
Kılıçdaroğlu, bir Türk gencinin Türkiye'de neden sorgulama yapılamadığını sormasına karşılık da sorgulamanın insanın ruhunda olduğunu, ancak Türkiye'de insanların soru sormamaları ve susmaları yönünde eğitim aldığını savundu.
CHP'nin neden halka inemediğini soran bir izleyiciye Kılıçdaroğlu, CHP'nin bunu önceleri çok iyi başardığını ancak daha sonra rahatlayarak gevşediği yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, Türkiye'de din istismarının ve etnik köken anlayışının ortadan kaldırılması gerektiğini, bunun başarılması için de eğitimin şart olduğunu ifade etti.
Bu tabloyu 12 Eylül darbesinin yarattığını, Türkiye'de yoksulluğun ve inançların sömürüldüğünü, bunun Türk siyasetinin çıkmazı olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, Avrupa'nın etik değerlerini her zaman savunduklarını, bunları doğru kabul ettiklerini ve bunların Türkiye'de de uygulanabilmesi için Avrupa ülkelerinden destek beklediklerini sözlerine ekledi.
Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Berlin Eyalet Meclisi Üyesi Dilek Kolat'ın yönettiği toplantıyı, Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet ve Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat ile çok sayıda Türk ve Alman davetli izledi.