Davutoğlu: Eğer birinci parti olamazsak bırakırım

Başbakan Ahmet Davutoğlu canlı yayında gündeme ilişkin soruları cevapladı.

İşte Davutoğlu'nun NTV'deki açıklamalarından satırbaşları:

Aday listesi nasıl hazırlandı? Cumhurbaşkanı'nın bir dahli oldu mu?

Sanki yıllardır ayrı ekiplerde çalışıyorduk da, ayrı ekipler yarıştı, kime yakın olduğu konusunda ağırlık hesabı yapıldı. Bu çok yanlış bir algı. Benim ekibim onun ekibi, onun ekibi benim ekibimdi. "Cumhurbaşkanlığında kiminle çalışmak istersiniz?" diye sorduk, başbakanlıkta bazı arkadaşlar kaldı, bazı arkadşalar cumhurbaşkanlığına gitti. Davutoğlu’nun ekibi ya da Cumhurbaşkanı'nın ekibi ayrımı yapmak sunidir. İnsanların yüreklerindeki sevgiyi nasıl parçalayabilirsiniz? Hatta MYK’da da arkadaşlara dışarıya farklı görüntü vermek isteyenlere işareten söyledim, ‘Cumhurbaşkanımızın yanında olmayan benim de yanımda olmasın’ dedim.

Reklam
Reklam

"LİSTELERE MÜDAHİL OLMA SÖZ KONUSU DEĞİL"

Bu şu demek değil, ekip olarak, arkadaşlık olarak Cumhurbaşkanı'nın ekibi Başbaka'nın ekibi gibi bir ayrım olmaz. Ama devletin kurumsal işleyişi konusunda Cumhurbaşkanı'nın da Başbakan'ın da yeri de bellidir. Cumhurbaşkanı siyaset üstü tarafsız bir konumdadır. Listelere müdahil olma gibi bir durum söz konusu değil. Cumhurbaşkanı'na yakın denilen isimlerin çoğu benim yıllarca beraber olduğum arkadaşlar.

"SAATLERCE GÖRÜŞMEYE GEREK YOK"

Ben herhalde cumhurbaşkanımızla 12 yıl birlikte çalışmış biri olarak, bunun için cumhurbaşkanımızla saatlerce görüşmeye gerek yok. Bazen konuşmadan da anlaşılan sadece bakışlarla da meselelerin çözülebileceği bir şeyden bahsediyoruz. Böyle bir kategorizasyon söz konusu değil. Aday belirleme sürecinde belli kriterler oldu. Projelere aidiyet, Ak Parti’nin vizyonunu benimseme, nerede nasıl katkı yapabileceği… Bana kimler yakın diye bir kriter söz konusu olmadı.

"FUTBOL MAÇINA ÇIKMIYORUZ"

Geçmiş döneme oranla yıldız isimlerin olmadığı göze çarpıyor. Bunun nedeni olumsuz etkisinden mi kaynaklanıyor yoksa partililik ve güvenilirlik kıstasları yüzünden mi böyle?

Reklam
Reklam

Biz bir konsere çıkmıyoruz, futbol maçına çıkmıyoruz. Ama bu adaylar içinde sanatkarlar da var, yazarlar, entelektüeller de var. Burada nihayet bir yıldız ekip gibi bir görüntü ortaya koymaktansa, eflatunun çok sevdiğim prensibi vardır “Adalet her şeyin hakkını vermek ve olması gerken yere koymaktır. Sadece popülerlik üzerinden adaylığa başladığınızda, onları popülerlikle kaybedebilirsiniz. Flaş isimler, yıldız isimlerin ötesinde, bir AK Parti’nin omurgası var, iki bu geleneği yenileyecek entelektüel sosyal birikime sahip unsurlar, bunların bir kısmı şimdi bilinmiyor. Şu anda sıradan gibi görünen belki de iki yıl sonra isimler en popüler siyasetçi haline dönüşecek.

Ben başdanışmanlık görevini yaparken, genel yayın yönetmenleri toplantısında, başbakanımız Abdullah Gül’dü, o toplantıda olanların çok azı beni tanıyordu, bir kısmı da beni gazeteciler arasında zannetti. Ki akademik dünyada herkes beni bilirdi. Ama bazı kesimlerde bilinmeyebilir. Şöhret siyasette en büyük afet. Ben şuna baktım, bu geleneğin sürekliliğini kimlerle devam ettirebilirim, yenileyebilirim. Üçüncü bir unsur da bu geleneği kimlerle çeşitlendirebileceğim.

Reklam
Reklam

"BAŞARISIZ OLURSAM EMANETİ DEVREDERİM"

Seçim tahmini yapmayacağını söyleyen Başbakan, "Hiçbir zaman doğrudan bir seçim tahmini yapmadım. Kılıçdaroğlu'nun yüzde 35 hedefi en büyük zaaftır. Ben hiçbir vatandaşımızın kalbine giremeyeceğimizi düşünmüyorum. Benim üst limitim yok. Oy vermeyenler için de Başbakan olarak teşekkür ederim" diye konuştu.

Hedeflerinin iktidar olmak olduğunu söyleyen Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Hedefimiz iktidar olmaktır. Birinci parti olmazsak yerimi başka bir arkadaşımıza tevdi ederim. Ben makamın peşinden koşmadım, makam neredeyse beni kovaladı. Başarısız olursam başarılı olduğunu düşündüğüm bir arkadaşımıza bu emaneti devrederim."

"EĞER HAKAN ŞÜKÜR GİBİ İSİMLERLE KAST EDİLEN"

2007-2011’de kimleri kast ediyorsunuz? Eğer Hakan Şükür gibi bir isim bunlar ise kast edilen, Hakan’ı zikretmen bizden ayrılmış dolayısıyla değil popülarite için söylüyorum. Şu anda listeye baktığınız zaman Orhan Miroğlu’ndan Markar Esayan’a… Bunlar bilinir, şöhret oldukları için değil.

Genel başkan olduğunuz kurumsallaşma demiştiniz. Seçtiğiniz listeyle önümüzdeki dört yılda seçimsiz bir dönem var. Bunu taşıyabilecek bir mimari gözettiniz mi? İstediğiniz gibi bir liste oluşturabildiniz mi? Keşke şunlar da olsaydı diyebileceğiniz isimler var mı?

Reklam
Reklam

Diğer partilere göre AK Parti çok ciddi bir aday zenginliğiyle bu sürece girdi. 6 bin 230 aday. Bu havuzun içinde de çok nitelikli, bir çok alanda ciddi şekilde zorlandık. 116 saat çalıştık. Bir keresinde 19 saat aralıksız toplandık. Mimari oluşturmak şurada başlar, önce gözlem. Genel başkanlık görevini aldıktan sonra kongreleri başlattık. Sebeplerinden birisi, yurtdışında olmak teşkilat tabanıyla ilişkimizin kısıtlı olduğu dönem vardı. Ben yeni bir işe başlarken de yeni öğrenme heyecanı, dün dedim ‘oldum diyen öldüm demiştir’ Her şey yeni bir süreç. Kongreler de bir kere 50’yi aşkın ile gittim, tek tek resmini çektim. Bu bir birikim oluşturdu.

"TEK TEK DİNLEDİM"

Sonra yerelin ve vilayetin resmini çekme imkanı buldum. Hemen arkasından temayül yoklaması yaptık. Geniş katılımlı, her ilde. O yoklamalar özel bilgi olarak önüme geldi. Gözlemle onları yanyana koydum. Arkasından grup başkan vekillerimizden rapor istedim, meclis performansı, katılım vesaire. İlk defa bu sene, iki yeni uygulama başlattık. Birisi genel başkan olarak il başkanlarının tümünü, tek tek dinledim. Resmimin belli şeyleri puzzle olarak zihnimde yerleşmeye başladı.

Reklam
Reklam

"6230 KİŞİYLE MÜLAKAT YAPTILAR"

İkinci bir uygulama yaptık, STK’lar. Bize oy versin vermesin, yakın olsun olmasın. Bütün STK’lara temayül yaptık. Kimi görmek istiyorsunuz? Hiç listede olmayan bir ismi gündeme getirebilirdi. Üst kurula oturduğumuzda tek tek, 6230 kişiyle mülakat yaptılar. Ara komitenin değerlendirmesi geldi. Mimari önce zihinde canlanır. Bu kanaat dışında X ilini açtığımızda diyelim, belli isimler üzerinde yoğunlaşıyorsunuz. Eğer aynı kalitede üç isim varsa, hemen alanda kamuoyu anketi yaptırdık. Biz yapmadık, kamuoyu şirketi gitti, kim en fazla bilinir, istenir, sevilir. Hemen o gün.

"GOOGLE'A GİRİN" DEDİM

Çarpıcı bir şey söyleyeyim. Bir an geldi, kaliteli iki aday. Özellikle az bilinen isimlerde. Ama resim bir yaşayan bir şey olmadığı için, "Google’a girin son konuşmasını çıkartın" dedim. Birkaç ilde konuşmalarını dinledik adayların. Üslubu, edebi, hitabeti, bedensel dili nasıl. Birkaç ilde böyle karar verdik. Doğal haliyle onları izledik, onun için saatlerce sürdü. Bazı illerimizde aday bakımından, "hem yerel hem ulusal ölçekte" dedik ki daha iyisini arayalım. Hadi dedim zihninizden isimler çıkarın. Herkes yeni isimler ortaya çıkardı. Listede olmadığı halde aday yaptığımız isimler var.

Reklam
Reklam

"BU BİR SATRANÇ"

Ha mükemmel mi? En iyiye ulaşmaya çalışıyoruz. Bir de sizin listede görmek istediğiniz isimler var. Diyelim, Mehmet Şimşek, 2007’de bir çok kişi tanımıyordu. Ama şimdi Mehmet Şimşek adı hangi ile koysanız temayülde… Dolayısıyla zihninizdeki insan dokusuyla, toplumdaki talep arasında bir optimizasyon yapıyorsunuz. Tabi açık söyleyeyim, bu bir satranç rakiplerinize bakıyorsunuz. Ön seçim yapıldı CHP’de, nerede kimin olabileceğini biliyorsunuz. Son gün dahi, şu hamleye karşı şunu yapsak daha doğru olur diye, iller arasında kaydırmalar yaptık.

"TÜM KABİLİYETİMİ BURAYA DÖKTÜM"

Eve gittiğimde şunu söyledim, ben elimdeki tüm verilerimi, kabiliyetimi buraya döktüm. Bundan sonrası artık yola çıkılır ve devam edilir. Mutlaka üzülen olmuştur. Onlar da bizim dava arkadaşlarımızdır, onlarla yollarımız bir çok yerde kesişecek.

7 Haziran tahmininiz nedir?

Ben hiçbir zaman doğrudan bir seçim takvimi yapmadım. Kılıçdaroğlu’nun yüzde 35 gibi… Benim üst limitim yok, milletten ne kadar alabilirsem o kadar. Bana düşman, eleştiri dili kullananlar dahil bütün vatandaşlarımızın kalbine girebileceğimizi zannediyorum. Oy verirse genel başkan olarak, oy vermezse işte o zaman bir dahaki sefer oy ver diye çağrıda bulunuyorum. Alt limit diye bir şey, alt limit gibi bir şey koymaz kendine.

Reklam
Reklam

Selefiniz oran vermezdi. Bir başka meydan okuma tarzı vardı. Siz bir şey diyecek misiniz?

İktidar olmazsak, birinci parti olmazsak, bana verilen emanetin hakkını veremediğimi düşünürüm. Biz bu koltuklara ne büyük heveslerle geldik, ne de kendimizi mıhlamış durumdayım. Ben makamın peşinde koşmadım, makam neredeyse beni kovaladı. Başarılı olabileceğini düşündüğüm bir arkadaşa emaneti devretmek, benim için büyük bir görev olur.

Bakalım benim bu kullandığım rahatlıkla, Kılıçdaroğlu, Demirtaş, Bahçeli bunu kullanabilecekler mi?

HDP’nin bazı anketlerde barajı geçtiği söyleniyor. Size gelen araştırmalar var mı, HDP’nin oy oranına ilişkin?

Bir kere bu demokratik bir yarış. Geçerlerse tebrik ederiz, hep beraber çalışırız. Ama şimdiden HDP’ye söyleyecek bir çift sözüm var. Geçmezlerse bunu bir meşruiyet haline dönüştürmemeleri lazım. Tutup da yarışa gireceksiniz, kuralları belli bir yarış. Bu yarışın sonuçları gayri meşru olarak nitelendirmesinler. Şimdi HDP meydanlarda ben memnuniyet duyuyorum. Rengarenkte… Bukalemun tabirini kullanayım. Bazı yerlerde sol marjinal ateist gruplar, bazı yerlerde muhafazakar adaylar. Bazı yerde eski ulusalcılar… Bence HDP herhalde bir proje olarak Syriza şeyinden hareket ederek, kendini başka alana taşımak istiyor. Protest bir parti olmaya yöneliyor. Ama protest hareketler, başta cazibe oluşturur, sonra merkez kaç güçleriyle uğraşmakta zorlanırsınız. Bende ilgiyle izliyorum. Ama bir proje olmasınlar, ona dikkat etsinler.

Reklam
Reklam

Ben dediğim gibi takip ediyorum. Ama kimse kendi yokluğuyla milleti tehdit etmesin. Bizim hedefimiz başkasının başarısızlığı üzerine siyaset yürütmüyor. Şu şu şu başarısız olsun biz aradan çıkalım..

"BALAYI HAVASINDALAR"

Biz özneyiz, onlar nesne. Biz ne olduğumuzu ortaya koyuyoruz. Onlar bazen anti AK Parti bazen anti Erdoğan… Ne olmadığı yönünden siyaset yürütüyorlar. HDP, balayı havasındalar ekip olarak. O balayı nikahtan sonra değişirse, nikahı bozmaya kalkmasınlar. Eğer kazanırlarsa, girerlerse, başımızın üzerinde yerleri vardır.

Doğal vaatleriniz var, tamamlanmayı bekleyen sözleriniz var. Çözüm süreci HDP bağlamında önemli. Aktör olarak HDP’nin bulunduğu süreçti bu. Son zamanlarda bu güvenlik-özgürlük dengesinde ibrenin güvenlikten yana kaydığı, Güneydoğu’da da HDP’nin avantajı olacağı analiz var. Güneydoğu illerinde bir risk bekliyor musunuz?

"ÖZELEŞTİRİYE ZORLAYACAĞIZ"

Özgürlük güvenlik dengesinde bir sapma kayma olmadı. Ama ne oldu? Burada HDP’yi, kendisini bir özeleştiriye zorlayacağız. Burada bir anda barış güvercinleri gibi kendilerini takdim edenler, aynı kadro 6-7 ekimde hayatı zehir ettiler. Şimdi biz güvenlikle ilgili bir tedbir almak zorunda kaldıysak, bunun müsebbibi tweetleri atan Demirtaş’tır. O olmamış olsaydı, benim başbakan olarak 1 eylülde okuduğum hükümet reformunda güvenlik reformu gördünüz mü hayır.

Türkiye’nin özgürlükleri muhkem kılabilmesi için, güvenlik-kamu düzeni. Kamu düzeni dedim, devlet otoritesi sözü çıkmadı ağzımdan. Kamu HDP’dir, kamu AK Parti’dir, kamu CHP’dir, kamu alevidir, kamu sünnidir, kamu Müslümandır, hristiyandır, ateisttir.

"KAZANAMAZSAM KİTAPLARIMI YAZACAĞIM"

Eğer AK Parti’nin bir tanımı yapılacak olsa özgürlükçü niteliğidir. Türkiye’de kimse 8 Haziran günü istenilmeyen bir sonuç doğarsa, asker müdahale eder diye bir şey taşıyor mu? 1996’da taşıyordu. 4 Kasımda ne olacak diye insanlar kaygı duyuyordu. Sayın Demirel'in, "Başbakanlık koridorlarında Menderes’in ruhu dolaşıyordu" diye ifade ettiği söylenir. Kazanırsam görevime devam edeceğim, kazanmazsam ki düşük ihtimal, kim kazanmışsa ona devredeceğim. Kitaplarımı yazacağım, sonra belki yine yarışırız.

Bugün HDP doğuda Güneydoğu’da Kürtçe propaganda yapabiliyorsa bunu AK Parti sağladı. AK Parti’nin özgürlükçü siyaseti olmasaydı bir kısmı dağdaydı, bir kısmı hapisteydi. Belediyelerde bizim de eleştirdiğimiz bazı uygulamalar dahil, özgürlük ortamında bu değişimler yaşanacak.

Ama aynı HDP ve arkasındaki örgütsel yapı, köy köy insanları tehdit ederlerse, bana çıkmazsa size gösteririz diye savunurlarsa, özgürlük şarkıları okuyamazlar. Gidip orada bir takım önemli şahsiyetlere ki elimizde veriler var, sizin aşiretten şu yönde bir oy çıkmazsa sonra hesaplaşırız gibi bir şey söyledikten sonra izmir’e gelip barış türküleri okuyamazlar. Bu anlamda özgürlükçü bir ortamda seçime gidiyorsak AK Parti’nin yoğurduğu maya var.

Seçim beyannamesinde başkanlık sistemini bir kez anlattınız. Nihai halini de yazdınız öyle mi?

Hükümet işi devam ediyor. Evvelsi gece vekil adaylarının listeleri tamamlandığında, daha erken saatte eve geldik. Ama ertesi sabah 7 saatlik ticaret ve sanayi şurasını yaptık. Akşam 7’de de bakanlar kurulunu topladım, bittiğinde gece 2’ydi. Önümüzdeki birkaç gün, hafta sonu da tamamiyle seçim beyannamesini, taslağını kaleme almıştım, ona bir ince işçilik yapacağım. Başkanlık sistemi de dahil yeni anayasayla ilgili şeyleri ele alacağız. Yarın öğleden sonra seçim strateji komisyonunu toplayacağız. Önümüzdeki hafta tamamlayıp, büyük aday tanıtımıyla birlikte kamuoyuyla paylaşacağız.

Yapacağımız şey, esas itibariyle anayasanın özgürlükçü karakteri ve insan haklarına dayalı temelidir. Form nihayet şekillendirilebilir, ama özde bir sakatlık varsa form yürümüyor. Parlamenter sistem, 27 Mayıs’tan itibaren yok Türkiye’de. Olsaydı parlamenter sistem bu kadar darbe olmazdı. Cumhurbaşkanlığı makamı güçle mücehhez kılınmazdı, sembolik olurdu.

Sayın cumhurbaşkanıyla görüştünüz. Sizin bizzat kaleme aldığınız bu bölüme rötuşları var mı?

Hayır, bunda bir anormallik görmekte, muhalefet cumhurbaşkanı müdahalesi gibi algılaması doğru değil. Biz herşeyi istişare ederiz. Her şeyin bir zamanı vardır, cumhurbaşkanımız kendi takdir ettiği zaman gündeme getirebilir, bende seçim beyannamesi yaklaşıkta netleştirdim. Birkaç arkadaşı değişik modellerle ilgili çalıştırdık. Cumhurbaşkanımızın bir müdahalesi olmadı, ifade etmek isterim. İçselleştirmediğim hiçbir fikri savunmadım. İçselleştirdiğim bir fikri savunmada tedbir etmedim. bir fikre çağıracaksam, önce o fikrin çatısını çerçevesini zihnimde dokurum, çıktığım zaman da inanmış olarak çıkarım.

Türkiye’de gerçek bir parlamenter sistem işleseydi, parlamenter sistemi savunsalardı, cumhurbaşkanlığı seçiminde, e muhtırada, yani 12 eylül’ün sabahı savunsalardı parlamenter sistem işlerdi. Kimse başkanlık sistemi demezdi. Şimdi cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmişse, doğru olan bu sistemin başkanlık sistemi üzerinde evrilmesi.

Bugün başbakan olarak, başbakanın olmadığı bir sistemden bahsediyorsunuz. Değişik geliyor kulağa?

Niye üç ay önce konuşmadığımın sebebi de bu. Ben başbakanlık görevini yaparken hakkıyla yaparım. Üstlendiğim sorumluluğu tartışma konusu yapmam. Ama seçime gidiyorsam da doğru olan neyse onu söylerim. Yani Türkiye’nin bu sistemi yenileme ihtiyacı var. başbakanım diye bu ihtiyacı gözardı etmem. Ama başbakanlık görevini yaparken de bu görevi zayıflatacak hiçbir açıklamaya müsamaha göstermem.

"HAKKINI VERİRİM"

Ben başbakanlık koltuğuna oturdum diye o koltuğa saplanıp kalmam. Şu veya bu fikrimi saklamam gizlemem. Ama bu koltuğun hakkını da tartışma konusu yapmam. Ben başbakanlık görevini yürütürken demiş olurdum ki bu koltuk artık olmayacak. Ama seçime giderken, en doğru zamanlamayla söylemek lazım. Anayasa değişikliğine ulaşacak tablo olursa, muhalefetle de konuşarak, anayasa çok taraflı bir sözleşmedir. Onun için seçim beyannamesine 2023 sözleşmesini de koymayı düşünüyorum. O sözleşme gereği oturur meclis’e giren herkesle mutabakat için yeni bir anayasa, konuşmaya da hazırız. Ama şunu da söylemesinler Türkiye’de mükemmel işleyen parlamenter sistem var demesinler. Tekliflerini getirsinler. Başkanlık sistemine geçene kadar başbakanlığın hakkını veririm.

Sizin başkanlık konusundaki yaklaşımından sonra, sayın Erdoğan ve siz açık tavır koymuş durumundasınız. 7 Haziran diğer oylama karakterinin yanında bir başkanlık referandumu anlamı taşır mı sizin için?

Yeni Türkiye ifadesini kullanırken sistemin, siyasal sistemin, yargının, yürütmenin bütünüyle bu işleyişin yenilenmesi teziyle ortaya çıktık. Meydana çıkarken verdiğimiz sözlerden biri de yeni anayasa. 2007’den sonra anayasa komisyonu kuruldu, ne oldu dağlıca baskını oldu. terör konuşulur hale geldi.

"ETEĞİNİZDE NE VARSA KOYUN"

Muhalefet partilerini diyaloğa davet ederim. Anayasa bir sözleşmedir. Herkesi davet ederim ve derim ki ‘bakın arkadaşlar, ey siyasi partiler, ey entelektüeller beraber yeni bir Türkiye inşa etmemiz lazım. Hepiniz 12 eylül’ü, daha genç olanlar 28 şubatı yaşadı. Bir daha bunu yaşamamak için, zihninizde eteğinizde ne varsa koyun. Bizim eteğimizdeki şudur’ bu sözleşme içinde elimizden geleni yaparız.

Eğer bu güce ulaşamazsak, o zaman da yine gelin, buradaki hassas olan hususları toplayalım diye çağrıda bulunurum. Ama ne benim ne de cumhurbaşkanımızın, devlet ahlakı şu sistem içinde.

Anahtar Kelimeler: