DEM Parti yöneticileri, karar duruşması öncesinde siyasette normalleşmenin “Normalleşelim ama Kürtler hariç” yaklaşımı ile olamayacağını seslendiriyorlardı. DEM Partililer duruşma sonunda çıkan ağır cezaların bu endişeleri haklı çıkardığını söylüyor.
Kürtlerin dışlandığı bir siyasi normalleşme sürecinin “Türkiye’ye tuzak” olduğunu savunan DEM Parti’de “Böyle bir normalizasyonu ana muhalefet partisi kabul ederse bizim için asıl tehlike o zaman başlayacak” değerlendirmesi yapılıyor.
Kamuoyunda "Kobani" veya "6-8 Ekim olayları" olarak bilinen, 2014 yılında yaşanan protesto ve şiddet olaylarıyla ilgili 18'i tutuklu olmak üzere toplam 108 kişinin yargılandığı davada Perşembe günü aralarında HDP’nin eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu isimlere ağır cezalar verildi.
Kobani davasını “yeni bir mücadele kavşağı” olarak nitelendiren DEM Parti yönetimi, bugünden başlayarak, çeşitli kentlerde “halk buluşmaları” ile protesto kararı aldı.
Büyük mitingler yerine devamlılığı olan halk buluşmaları aşamalı olarak gerçekleştirmeyi planlıyor.
‘DAVA ÇÖKTÜ, KARAR ŞAŞIRTMADI’
Parti yönetimince yapılan ilk değerlendirmelerde, karar şaşırtıcı bulunmadı.
Kobani davası iddianamesinin temelini 6-8 Ekim olayları olarak bilinen protesto eylemleri oluşturuluyor ve özellikle iktidar tarafından olaylarda Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP’li siyasetçiler sorumlu tutuluyordu
DEM Parti yöneticileri, yargılanan 108 sanıktan hiçbirinin bu suçlama nedeniyle ceza almadığına işaret ederek, Kobani davasının “esastan çöktüğünü”, Demirtaş ve Yüksekdağ’ın yaptıkları siyasi konuşmalar nedeniyle ceza aldığını ifade ediyor.
Mahkemenin HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) tarafından atılan bir tweet nedeniyle “öldürme” suçundan ceza veremeyeceğine işaret eden DEM Parti’nin hukukçu kurmayları, bu nedenle “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçuna yardım” suçundan yüksek cezalar verildiği görüşünde.
BBC Türkçe’ye konuşan bir DEM Partili yetkili şunları söylüyor:
“Mahkeme diyor ki, ‘Sen öldürme fiiline katılmamışsın, ama öldürme fiiline katılanlara yardım etmişsin.’ Ama bu bir tweet'le mümkün değil. Hukukta yeri olmayan bir karar verildi, aslında bir suç icat edildi. Yanına da propaganda, tahrik, 2911’e muhalefet gibi suçlamalar eklenerek ceza artırıldı.”
‘CEZALAR İNCE AYARLI, SİYASİ PAZARLIKLARIN ARACI OLABİLİR’
Cezaların “ince ayarla” verildiğini savunan DEM Parti, bu durumun istinaf ve Yargıtay’da cezaların onaylanmasını kolaylaştırma olasılığını yüksek görüyor.
Böylesine kapsamlı bir dosya temyiz sürecinin normalde yıllar alabileceği, ancak iktidarın kendi siyasi hesaplarına göre karar sürecinin şekillenebileceği ifade ediliyor.
Temyiz sürecinin bu anlamda araçsallaştırılmasının mümkün olduğunu belirten DEM Parti yöneticileri, “Bu dava, anayasa görüşmelerinde veya seçimler öncesinde, ittifak denklemlerinin şekillenmesinde pazarlık unsuru olarak kullanılabilir” yorumu yapıyorlar.
‘ASIL TEHLİKE ANA MUHALEFETİN BÖYLE BİR NORMALİZASYONU KABUL ETMESİ’
Yapılan değerlendirmelerde, “Kürtlerin dışlandığı bir normalleşme” Türkiye’ye tuzak olarak görülüyor.
Özgür Özel’in CHP Genel Başkanlığı’na seçilmesi ile hem partileri ile ilişkiler, Kobani Davası’nın karar duruşmasına heyet gönderilmesi, iktidar ve muhalefetle diyalog kurma çabaları ve kararlılığı olumlu karşılanıyor.
Ancak “milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması gibi geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler” nedeniyle bu kararlı duruşun devamlılığının önem kazandığına işaret ediliyor.
Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek veren tutumunu, Kürt siyasi hareketini “nefes alamaz hale getiren sürecin başlangıcı” olarak nitelendiren parti yöneticileri, yeni CHP yönetiminin bu konuda çok dikkatli olması gerektiğini dile getiriliyor.
Kobani davasından çıkan kararın, “siyasette normalleşme” adımlarının nereye evrileceği konusunda ipuçları da verdiğine işaret edilerek, “Eğer bu normalleşme süreci, Kürt hareketini tasfiye ederek sağlanmaya çalışılırsa, Türkiye için büyük tuzak kurulmuş olur” yorumu yapılıyor.
Bir parti yöneticisi CHP’nin bu süreçteki rolüne dikkat çekerek, “Asıl tehlike, Kürtlerin dışlandığı bir normalizasyon süreci ana muhalefet partisi tarafından kabul edilirse, bizim için asıl tehlike orada başlayacak” yorumunu yapıyor.
‘NORMALLEŞME, İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELERE DÖNÜŞEBİLİR’
Normalleşme sürecinin yerel seçimlerden yenilgiyle çıkan iktidarın yeniden “güç tahkimine” dönüştürme endişesini dile getiren bazı parti yöneticileri, AKP’nin ilk kez Meclis’te çoğunluğunu kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası süreci anımsatılıyor.
“İktidarın, 31 Mart seçimlerinde oy kaybettiği kesimleri, bizler üzerinden konsolide etmek istemediği veya CHP’ye giden oyları geri alma hesabı yapmadığı ne malum” diyen parti kaynakları, “Eğer bu süreç iktidarın yeniden gücünü tahkim etmek için zaman kazanma taktiği olursa, normalleşme istikşafi görüşmelere dönüşür” yorumunu yapıyorlar.
‘ASKER TAHLİYELERİ TESADÜF DEĞİL’
DEM Parti’de Kobani davasında kararların açıklandığı günün akşamı, 28 Şubat davasından yargılanan askerlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın af yetkisini kullanarak tahliye edilmesinin “tesadüf” olarak görülmüyor.
Normalleşme adımlarından birinin “hasta tutuklular” konusunda atılacak adımlar olduğu, ancak tahliye edilen hasta tutukluların hiçbirinin Kürt siyasetinden isimler olmadığına vurgu yapılarak, Özel’in bu konuda kararlı olmasının önemine vurgu yapılıyor.
Özel’in şimdiye kadar izlediği tutumun olumlu bulunurken, “Ama bunun sürdürülebilirliği önemli” yorumu yapılıyor.