İSTANBUL (İHA) - 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ABD'nin dünyaya yılda 900 milyar dolarlık silah satarak ekonomisini ayakta tutmaya çalıştığını belirterek, "Eğer bu süper güç gelecekte bu imkanlarını dünya barışını bozacak tarzda kullanırsa, bunun bedelini de ödemek zorunda kalacaktır" dedi.
Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Deniz Ticaret Odası'nın Aylık Olağan Meclis Toplantısı'na katıldı. Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan toplantının açılışını yaparken, Demirel'in siyasi biyografisini rakamlarla anlattı. AK Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu ve eski bakanlardan İsmail Amasyalı'nın da dinleyici olarak hazır bulunduğu toplantıda konuşan Demirel, dünyanın artık bir bilgisayarın içine sığacak kadar küçüldüğünü belirterek, "Yakın zaman sonra baş döndürücü bir hızla değişen bilişim teknolojisine uyum sağlayan toplumlar ve devletler ayakta kalabilecek, bunu yakalamayanlar yok olup gideceklerdir" dedi.
Önümüzdeki 15-20 sene sonra ABD'nin süper güç olarak dünyaya daha fazla hakim olacağına işaret eden Demirel, "ABD dünyaya yılda 900 milyar dolarlık silah satarak ekonomisini ayakta tutmaktadır. Eğer bu süper güç gelecekte bu imkanlarını dünya barışını bozacak tarzda kullanırsa, olumsuz yönde kullanırsa bunun bedelini de ödemek zorunda kalacaktır. ABD'de halkın yüzde 3'ü tarımla uğraşıyor. Bu üretim bütün dünyanın gıda ihtiyacını karşılayacak miktardadır. Eğitim ve bilim alanında çalışanların oranı da yüzde 3'lerdedir. Üniversite mezunlarının oranı yüzde 80 civarındadır. Dünya işte böyle bir devle karşı karşıyadır" diye konuştu.
Üye sayısı 21 devlete ulaşan AB'nin dünyada ikinci süper güç olduğunu hatırlatan Demirel, "Ancak AB ekonomik açıdan güçlü olsa da dünya arenasında Amerika kadar aktif bir siyasi güce sahip olmadığını görüyoruz. ABD, AB, Japonya, Çin ve Hindistan önümüzdeki 25 sene içersinde dünyayı yönlendiren beş süper güçler olarak karşımıza çıkacaktır. Biz de Türkiye olarak planlarımızı buna göre yapmalıyız. Eğer Türkiye önümüzdeki 10 yıl içinde başarılı bir performans gösteremez ise büyük bir gerileme dönemine girecektir. Sanayi devrimini kaçıran Türkiye bilgi çağını kaçırmadığı takdirde daha ileri bir düzeye gelecektir" şeklinde konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Avrupa Projesi olduğunu ifade eden Demirel, "Türkiye'nin bütün kanunları Avrupa'dan alınmıştır. Türkiye eğer 3 Ekim'de AB masasına oturmuşsa bu bir iltimas değildir. Bu 40 sene peşinde koştuğumuz AB'nin bizi üyeliğe layık bir düzeye gelmemizden dolayı kabul etmeye karar vermiştir. Bundan 40 yıl önce her şeyi dışardan satın alan Türkiye bugün ihracatta dünya sıralamasında üstlere çıkmayı başarmıştır. Okuma yazma oranı yüzde 90'lara yaklaşmış, demokrasi ve insan haklarında dünyanın ileri medeniyetleri seviyesine ulaşmıştır.
Yani Türkiye AB'ne girmeyi bileğinin gücüyle hak etmiştir. AB'ye girebilmemiz için ne milli ne de dini değerlerimizden taviz vermemize gerek yok. Türkiye AB'ye giren 22. ülke olacaktır. Türkiye daha çok kalkınmak için devletçi zihniyetten tamamen kurtulmak zorundadır. Dünyada bugün serbest dolaşan 950 milyar dolarlık sermayenin 80 milyar doları Çin'e akmaktadır. İdeoloji bitmiş yerini serbest piyasa ekonomisi almıştır. Artık önemli olan fareyi tutan kediyi bulmaktır" açıklamasında bulundu.
Demirel sorular bölümünde ise geçmişe dönerek yapıp yapamadıklarının muhasebesine girdi. Demirel, "Türkiye'nin mutluğu iç barışa birlik ve beraberliğe bağlıdır. Bu ülkeyi ayakta tutan maya budur. Ben bunu başbakanlık yaptığım dönemlerde başardığıma inanıyorum. Kalkınma hamlesi ile milletin geleceğe yeniden umutla bakmasını sağladık. Ben bunların yanı sıra demokrasiye engel olanlarla kavgaya girebilirdim. Benim arkama düşenleri de bu yola çekebilirdim. Eğer kavga yolunu seçseydik memleket parçalanırdı. Kanı kanla yıkayamazdınız. Bu yüzden her zaman barış ve kardeşlikten yana olduk" şeklinde konuştu.
İçinde ukde olarak kalan konulara da değinen Demirel, "Ben isterdim ki Cumhurbaşkanını halk seçsin. Çünkü halktan kopuk bir devlet başkanı olamaz. Ben başkanlık sisteminin gelmesini çok istedim, bunun için çok çalıştım ama başaramadım. Ben bugün de aynı görüşlerimin arkasındayım. Seçilen adamlardan oluşan bir meclis yerine, Cumhurbaşkanını doğurdan halkın seçmesinden yanayım. Bunu Türkiye'nin artık başarması lazım. Bu benim içimde kalan en büyük ukdelerden biridir" dedi.
Seçimlerde barajın yüzde 10'nun altına inmesi gerektiğine işaret eden Demirel, "Bugün bütün siyasi parti liderlerinin bir araya gelerek, halkın menfaatlerini göz önünde tutan yeni bir siyasi partiler kanunu çıkarmaları şarttır. Milletvekili adayları mutlaka halkın yoklamasından, tercihlerinden sonra belirlenmelidir" ifadelerini kullandı.