Merkez üssü Kahramanmaraş olan biri 7.7, diğeri 7.6 büyüklüğündeki deprem 10 ilde büyük yıkımlara ve can kayıplarına yol açtı. Türkiye'yi yasa boğan depremlerden en çok etkilenen bölgelerden bir tanesi de Hatay'ın Antakya ilçesi oldu. Şimdi ise Antakya'daki yıkımda 'alüvyon' etkisi konuşuluyor. İşte uzmanların değerlendirmeleri...
Haber Global'in haberine göre, Hatay'ın kent merkezi olan Antakya, depremden etkilenen illerin başında geliyor. Antakya, alüvyon zeminiyle de dikkat çekiyor. Alüvyon zemin, akarsular tarafından taşınan kil, kum, çakıl taşı gibi kütle parçalarının suyun akış hızının azalması sonucu elverişli yerlere birikmesiyle meydana geliyor. Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu tarafından 2020 yılındaki Elazığ Sivrice depreminden sonra hazırlanan “Fay Üzerinde Yaşayan Kentlerimiz” başlıklı raporda, bu zeminler için şu ifadelere yer veriliyor:
“Deprem dalgaları bu tür zeminler tarafından büyütülerek binalara iletilir. Zemin büyütmesi olarak tanımlanan bu durum, bir deprem olduğu takdirde Antakya’nın kaya üzerinde yer alan illerden daha şiddetli olarak sarsılacağı, bunun sonucunda da hasar oranının fazla olacağı anlamına gelmektedir.”
Peki, ne tür önlemler alınabilirdi ve bu bölgeler için bundan sonra neler yapılabilir? Alüvyon zeminin yarattığı deprem büyütmesi olayı nedir, detayları yer bilimciler anlattı.
İTÜ Jeoloji Mühendisliği bölümünden Prof. Dr. Cenk Yaltırak, alüvyon zeminin yumuşak olduğunu ve sağlam olmadığını söylüyor. Bu zemine inşa edilen yapılar, deprem esnasında yüzey dalgaları ile hareketleniyor ve en yüksek ivmeler de burada yaşanıyor. Yaltırak, deprem süresi arttıkça sert kaya olan zeminlerin dahi etkileneceğine dikkat çekiyor.
Yaltırak, alüvyon zemini şu örnekle açıklıyor:
“Bir masanın üstüne jöle ve kitap koyun. Masaya vurduğunuzda jöle hareketlenecek ancak kitap hareket etmeyecektir. Kitabı sert kaya, jöleyi de alüvyon zemine benzetebiliriz.”
Yaltırak, depremin normal şartlarda oluşturduğu ivmeyi alüvyon zeminin daha da yükselttiğini, yüzey dalgasının daha yüksek olduğunu ve bunun da yıkıcı etkiyi arttırdığını söylüyor. Alüvyon zeminler olan ovalara, tarımsal ve sulak alanlara ise asla yapılaşma izni verilmemesi gerekiyor. Yaltırak, “İlla verilecekse de tek katlı yapılaşma olmalı” ifadelerini kullanıyor.
İTÜ İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Beyza Taşkın, alüvyon zeminin dere, deniz kenarı, delta ve ovalarda, tarıma elverişli zeminlerde olduğunu söylüyor. Alüvyonun muhteviyatında su olduğunu vurgulayan Taşkın, “Deprem esnasındaki titreşimlerle alüvyon zemin sıvılaşarak su gibi davranır” diyerek, yaşananları da adeta özetliyor.
Alüvyon zemin, yapı yönetmeliğinde ZF kodu ile gösteriliyor ve mutlaka özel tasarım ile üzerine yapı inşa edilmesi gerekiyor.
Alınabilecek önlemlerden bahseden Taşkın, maliyetten kaçma uyarısı da yaparak, şunları söylüyor:
“Zemin alüvyon ise, kazıklar ile sağlam zemine ulaşılması maliyetli olduğu için tercih edilmiyor. Böyle bir yapının inşaatı için maliyetin yüzde 30-40'ını altyapıya vermek gerekiyor. Direkt inşa edildiğinde ise, altyapı maliyetleri toplam maliyetin yüzde 10-15'ine tekabül ediyor.”
Yumuşak zeminlerin deprem dalgalarını da yükselttiğini söyleyen Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Erçin Kasapoğlu, “Yumuşak zeminler deprem dalgasının etkisini büyütür, zemin büyütmesi yaşatır. Bu da depremin yıkıcı etkisini arttırır” diye konuşuyor.
Alüvyon zemine yapılaşma yapılmak istendiğinde alınacak önlemler sorulduğunda Kasapoğlu, öncelikle jeofizik yöntemlerle zeminin alüvyon kalınlığının ölçülmesi gerektiğini kaydediyor ve yöntemi şu sözlerle açıklıyor:
“Beton kazıklar ile alüvyon zemin geçilerek topraktaki sağlam nokta tespit edilir. İnşaat sağlam zemine oturtularak çalışmalara başlanabilir.”
İTÜ Jeoloji Mühendisliği’nden Prof. Dr. Serdar Akyüz, alüvyon zeminde deprem büyütmesi olayının yaşandığını ifade ediyor. Akyüz, fay hattından uzak olunsa bile yapının etkileneceğini üzülerek söylüyor.
Fotoğraf: AA