Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER), depremden korunmak için binalara su yalıtımı yaptırmanın önemine işaret etti. Dernek, yalıtımın yapıların depreme dayanıklılığını artırmada en büyük adım olduğunu vurguladı.
İZODER, 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara depreminin 13. senesinde önemli bir etkinliğe imza attı. Derneğin kampanya yüzü Kadir Çöpdemir, İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen’e sorular yönelterek su yalıtımsız binaların afetlere karşı korunaklı olmadığını ortaya koydu. Toplantıda ilk Ümraniye’de su yalıtımı yapılmamış bir binanın nasıl neme maruz kaldığı ve korozyona uğradığı gösterildi. Daha sonra İçerenköy’de inşaat aşamasında olan bir binanın maruz kalacağı tehlikeler ve bunları önlemede su yalıtımının ne kadar önemli olduğu anlatıldı. Yüzölçümünün yüzde 92’sinin ve nüfus yoğunluğunun yüzde 95'inin deprem kuşağında olan bir ülke olarak, binaların bakımına ve yenilenmesine yeterince önem verilmediği belirtildi.
Su yalıtımı ile depremin vereceği hasarın yüzde 64 oranında önlenebileceğini dile getiren Ertuğrul Şen, şunları ifade etti:
“Depremde pek çok yapının yıkılmasının nedenlerine bakıldığında yüzde 64 ile korozyon yani paslanma en başta geliyor. Korozyonun sebebi ise su yalıtımının yeterince yapılmamış olmasıdır. Su yalıtımı, esasında yapının ömrünü uzatmaya ve deprem karşısında dayanıklılığını artırmaya yönelik atılan en büyük adım. Suyun yapılara verdiği zararı belki görsel olarak pek tahmin edemeyiz. Bunun sonuçlarının neler olabileceğini vukubulmuş depremlerde görme imkanımız oldu. Ciddi anlamda korozyona uğramış olan bir yapının şiddetli bir depremde ayakta kalabilmesine imkan yoktur. Bu nedenle su yalıtımı çok önemlidir. Yalıtım olmaması ya da eksik yalıtım, yapının servis ömrünü azaltmakla kalmaz, çevresi ve yaşayan kullanıcıları için de can ve mal güvenliği tehdidi oluşturur.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından kontrol edilen 55 bin 651 yapıdan yüzde 79'u hasarlı bulundu. Şen’e göre büyük bir depremde korozyona uğramış ve taşıma kapasitesi gerilerde yapıların ayakta kalması hemen hemen mümkün değil.
Betonarme bir yapının kullanım ömrü yaklaşık olarak 80-100 sene. Ancak, çevresel etkenler yapının kullanım ömrünü menfi etkiliyor. Bu etkenlerden birinin de su olduğu savunuluyor. Şen, burada su yalıtımı ile ilgili standartlarda eksiklikler bulunduğunu aktardı. Bir an evvel su yalıtımı ile ilgili mevzuatların tamamlanması ve yürürlüğe girmesi gerektiğini kaydetti. İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen, korozyon tehlikesi ile ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu:
“Burada büyük bir fırsat var. 31 Mayıs 2012 tarihli 28309 sayılı Resmi gazetede yayınlanan 6306 Sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen ‘Afet Riski Altında Olan Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’ yürürlüğe girdi. Bu kanunun amacı: depreme karşı güvenli yapılar oluşturmaktır. Ülkemizin yapı tekniği ağırlıklı beton ve demirden oluşan ‘betonarme’ yapı sistemidir. Bu sistemin suya karşı uzun süre korumasız kalması korozyon tehlikesinin ortaya çıkmasına yol açacak, herhangi bir şiddetli depremde 80-100 sene olarak tasarlanan binalarımız daha 8-10 sene sonrasında zaafiyet göstererek çok daha kolay zarar görecektir.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz