Depremin yaraları 3 yılda sarılamadı

17 Ağustos 1999 gecesi, Marmara Bölgesi'nde 16 bin 899 kişinin ölümüne, 23 bin 781 kişinin yaralanmasına ve 505 kişinin sakat kalmasına yol açan 7.4 büyüklüğündeki depremin olumsuz izleri, aradan 3 yıl geçmesine rağmen silinemedi.

Barınma ve altyapı sorununun çözümü için önemli çalışmalar yapılmasına karşılık, onarılamayan orta hasarlı binalar, çukurlarla dolu yollar ve prefabrik yaşama alanlarıyla depremin izlerini hala taşıyan illerde en önemli sorun olarak, konut açığı ön plana çıkıyor. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından sürdürülen çalışmalarda, 30 bine yakın kalıcı konut yapımı değişik bölgelerde sürüyor. Bölgeye 60 bin kalıcı konut yapılacak. Bu kalıcı konutların önemli bölümünün bu yıl içinde tamamlanması planlanıyor. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, şu ana kadar bölgeye 200 trilyon lira harcadı.

Reklam
Reklam

İHA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Adapazarı'nda depremde yıkılan 24 bin 622 konuta karşılık 6 bin 300, 35 bin konutun yıkıldığı Kocaeli'nde de 15 bin 834 konut tamamlanarak hak sahiplerine teslim edildi. 2 bin 584 kişinin hayatını kaybettiği, 4 bin 505 kişinin de yaralandığı kentte, ağır hasar gören veya yıkılan bina sayısı 15 bin 535 olurken, orta ve az hasarlılarla birlikte bu sayı 46 bin 486'ya ulaştı. Depremden etkilenen binaların 42 bin 699'unu konutlar oluştururken, 3 bin 787 işyeri de depremin yol açtığı hasardan kurtulamadı.

Yalova'da, barınma yardımı almak için 15 bin 562 kişi başvuruda bulunurken, bunlardan 12 bin 804'ünün başvurusu olumlu sonuçlandı. Kentte, 10 bin 192 kişi onarım, bin 417 kişi işyeri, bin 528 kişi ölüm, 28 kişi de sakatlık yardımı aldı. Yardımların miktarı ise yaklaşık 32 trilyon lirayı buldu.
Bolu ve Düzce'de 17 Ağustos depreminde 269 kişi öldü, bin 164 kişi yaralandı, Bin 993 bina tamamen yıkılırken, 15 bin 837 bina da az ve orta hasar gördü. Depremzedelerin hayatlarını 2 yıl sürdürdükleri çadırkentler, 2001 yılında tamamen kaldırıldı. Bolu'da 3 bin 500 prefabrik alanda 10 bin 700, Düzce'de 5 bin 350 prefabrik alanda ise 7 bin 800 kişi hayat mücadelesi veriyor.

Reklam
Reklam

Bu arada, orta hasarlı binaların onarımı için verilen süre, yıl sonunda bitiyor. 1 Ocak 2003'ten itibaren belediyelerin yapacağı denetimlerde onarımı tamamlamadığı belirlenen binalar, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na bildirilecek. Bakanlık tarafından bu binaların yıkımına gidilirken, yıkım ücretleri de bina sahiplerinden tahsil edilecek.

17 AĞUSTOS SONRASI...

Büyük felaketten sonraki günlerde yaşananlar hatırlanacak olursa, en büyük eleştiriyi Kızılay'ın aldığı görülüyor. Kızılay'ın deprem bölgesine gönderdiği yardım malzemeleri yetersiz kalırken, özellikle çadırların kullanıma elverişsiz oluşu tepkileri büyüttü. Bu da Kızılay'da yolsuzluk, usulsüzlük, görevi ihmal ve kötüye kullanma iddialarının ortaya atılmasına sebep oldu. Olayların büyümesi üzerine, Kızılay'ın yıllardır başkanlığını yapan Kemal Demir istifa etti. Demir'in istifasının ardından Kızılay'da yeniden yapılanma gerçekleştirildi.

Marmara depreminin ilk günlerinde haberleşmenin kesilmesi sebebiyle, olayın gerçek boyutu geç anlaşılabildi. Bunun yanı sıra, yolların kapanması ve köprülerin yıkılması, bölgeye yardım ulaşmasını ve haber alınmasını engelleyen en büyük unsur olarak yetkililerin karşısına çıktı.

Reklam
Reklam

İlk hafta deprem bölgesinde vatandaşlar kendi imkanlarıyla kurtarma çalışmalarında bulunurken, Nasuh Mahruki liderliğindeki AKUT (Arama ve Kurtarma Derneği), performansıyla, kamuoyundan olumlu tepkiler aldı. Kurtarma ve ilk yardım ekiplerinin faaliyetlerinde hissedilir artış olurken, ilk üç günden sonra bölgeye adeta yağmaya başlayan yardımlar, oluşturulan Afet Bölge Koordinatör Valiliği tarafından dağıtıldı.

Kriz masaları, deprem şokunu yaşadığı için ilk günlerdeki çalışmalarda başarılı olamadı. Ancak 15-20 gün sonra yardım ve kurtarma çalışmalarında kısmen koordinasyon sağlanabildi. Yardımlar düzene sokulmaya çalışılırken, enkaz kaldırma ve can kurtarma çabaları olumlu sonuca ulaşabildi.

TÜPRAŞ'TA 3 GÜN YANGIN

Kocaeli'nde bulunan ve dünya çapında bir tesis olan TÜPRAŞ'ta, 115 metre uzunluğundaki bir bacanın depremde devrilmesi sonucu çıkan yangın, etraftaki tanklara da sıçradı. Yaklaşık 3 gün süren yangın sırasında bölge, muhtemel bir patlamaya karşı tamamen boşaltıldı. Üçüncü günün sonunda kontrol altına alınan yangın, yurtdışından da gelen ekiplerin yardımlarıyla söndürülebildi.

Reklam
Reklam

TBMM'DE İKİ AYRI KOMİSYON
TBMM, 17 Ağustos depremiyle ilgili olarak genel bir görüşme yapıldı.

Yalova'da, barını.
Yalova'da, barını ve Deprem Araştırma Komisyonu kurdu. Komisyon Başkanlığı'na, DSP İzmir Milletvekili Atilla Mutman seçildi. Komisyonun 3 aylık çalışması sonrasında hazırlanan raporda, 'Gerekli hazırlık ve organizasyon eksikliği nedeniyle hizmet karmaşasına düşüldüğü, halkın hayatını etkileyecek afet durumlarında yetkililerin mülki amirler tarafından kullanılması gerekirken, dirayet gösteremedikleri' öne sürüldü.
TBMM Deprem Araştırma Komisyonu raporunda, Devlet Planlama Teşkilatı'yla ilgili olarak da şu eleştiriler yer aldı: "1960'lı yıllarda kurmuş olduğumuz DPT (Devlet Planlama Teşkilatı), geleceğimizi rastgelelikten, keyfilikten kurtarıp yaşama ve kalkınma gereğini bilimsel yöntemlerle ve planlı bir şekilde yönlendirmekle görevlendirilmiştir. Ama ne hikmetse, DPT'nin kuruluşundan günümüze, aradan geçen onca zamana rağmen yurdumuzun ve yurttaşlarımızın geleceğini gereğince planlayamadığımızı, yaşadığımız acı gerçeklerle görmekteyiz".
Komisyon raporunda, 1894 tarihinden 12 Kasım 1999 yılına kadar meydana gelen depremlerin kaç şiddetinde olduğu ve kaç kişinin öldüğüne yer verilirken, 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde kaç kişinin öldüğü, kaç tane binanın yıkıldığı ise yer almadı.
Raporda ayrıca, dünyada her yıl çeşitli büyüklükte 12 milyon deprem oluştuğu, bunların bir bölümünün, insanların hissetmediği küçük sarsıntılar olduğu kaydedildi. Depremlerin oluşumuna doğal olayların yanı sıra insanların da katkı yaptığı vurgulanan raporda, bunların başında bomba patlatma denemeleri ve endüstriyel gürültünün geldiği, ayrıca, barajlar, madenler ve yeraltına sıvı yüklemelerin de depreme sebep olabildiği bildirildi.

Reklam
Reklam

KIZILAY ARAŞTIRMA KOMİSYONU
TBMM'de kurulan ikinci komisyon ise, eleştirilerin odak noktasındaki Kızılay'ı mercek altına aldı. Bu komisyon raporunu hazırlarken, Kızılay'ın eski Başkanı Kemal Demir de dahil, Ankara merkez olmak üzere Kızılay'ın diğer bütün illerdeki bürolarında inceleme yaparak yetkililerle görüştü. MHP İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş'un başkanlığını yaptığı komisyon, 3 ay süren çalışmasının ardından 400 sayfalık rapor hazırladı. Raporda, Kızılay'ın ihale ve benzeri faaliyetlerindeki yolsuzluk, usulsüzlük ve adam kayırma iddiaları belgeleriyle ortaya konuldu. Komisyon Başkanı Okumuş, yaptığı açıklamada, Kızılay'ın, 'Bir partinin önemli bir yan kolu' olarak görev yaptığının ortaya çıktığını da söyledi, ancak bu partinin ismini vermedi.

TBMM'DEN DEPREM YASALARI
TBMM, deprem felaketinde yaraların sarılması amacıyla, hükümete, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren bir yasayı kabul etti. Ayrıca, yeni bir ek vergi yasası çıkartılırken, çiftçilerin banka borçlarının ertelenmesi, faiz alınmaması ve yeni kredi sağlanması gibi imkanlar da getirildi.
Hükümet, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi aldıktan sonra, bölgede yoğun bir enkaz kaldırma, yardımları organize etme ve yeniden onarım faaliyetine girişti. Enkaz kaldırma çalışmalarının tamamlanmasından sonra geçici konut inşaatlarına başlandı. Kasım sonunda geçici prefabrik konutların önemli bölümü tamamlanarak sahiplerine verildi. Çadır kentler, kışfdı.
Yalova'da, barını geçirebilecek hale getirildi.

Reklam
Reklam

DEPREM HEP GÜNDEMDE
17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri, bir yıl boyunca Türkiye'nin en önemli gündem maddesi oldu. Depremler sonrasında da, 'Özellikle İstanbul'da büyük deprem olacağı' yönündeki iddialar bilim adamlarını da birbirine düşürdü. TV ekranlarına ve gazete sayfalarına yansıyan tartışmalar kamuoyundaki tedirginliği artırırken, vatandaşlar, artçı sarsıntılar üzerine zaman zaman sokaklarda ve parklarda yatmak zorunda kaldı.

17 Ağustos depreminin en popüler ismi ise şüphesiz Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara oldu. Boğaziçi Üniversitesi'ne bağlı Kandilli Rasathanesi'nin Müdürü Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, yaptığı açıklamalarla kamuoyunu bilgilendirirken, en çok üzerinde durduğu konu ise, Türkiye'nin önemli bir bölümünün deprem kuşağında olduğu ve depreme her an hazırlıkla olunması gerektiğiydi. Prof. Işıkara, "Deprem öldürmez, hazırlıklı olmamak öldürür" sloganını kamuoyunun zihnine iyice yerleştirdi.

Anahtar Kelimeler: