Desam Başkanı Gürkan Avcı:

Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (DESAM) Başkanı Gürkan Avcı, “Geçmişini objektif bir şekilde anlayan...

Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (DESAM) Başkanı Gürkan Avcı, “Geçmişini objektif bir şekilde anlayan bir Türkiye sadece kendisiyle değil dünya ile ilişkisini de güçlendirecektir” dedi.Türkiye gündeminin tartışma konusu haline getirilemeyen sorunlarından biri haline gelen ‘AK Parti iktidarı dönemindeki eğitim, kültür ve sanat politikaları’ üzerine değerlendirmelerde bulunan Avcı, “Bilimsel bir eğitim, çağdaş bir kültür ve sanat politikası olmadan Türkiye’yi aydınlık yarınlara ulaştırmak olanaksızdır. 2023 ve 2071 gibi hedeflerin sözünü eden Türkiye’de bugün bunlar yok. Popülizme boğulmuş bir demokrasi söylemi, hamasete boyanmış din ve milliyetçilik nutukları içinde cahil bırakılmış bir toplumun bitkisel yaşamı var. Bunun ayrımına bile varamamış siyasetçilerin parlak kapitalist ve demokratik bir gelecek vaat eden beyanatları fakir bırakılmış bir toplumu ayağa kaldırmak için ancak işe yarıyor. İslam dünyasındaki tek ve örnek demokratik örgütlenmeyi gerçekleştiren Türkiye cehaletten beslenen kimi önyargıların çağdaş mekanizmasını kemirmesine daha fazla müsaade etmemelidir. Temsil ettiği kadim medeniyetinden beslenerek özgün kazanımlarını geliştirmeye çalışmalıdır. Geçmişini objektif bir şekilde anlayan bir Türkiye sadece kendisiyle değil dünya ile ilişkisini de güçlendirecektir” dedi.Türkiye ile birlikte İslam ülkelerinin sorunun ortak olduğunu belirten Avcı, “Bilgi ve teknoloji düzeyini yükseltmek. Özgür, eşitlikçi ve adaletçi bir kurumlaşmayı sağlamak. Demokrasinin öğelerini çağdaş bir toplumsal düzen içerisinde temellendirmek. En pahalı ithal arabalara binip, büyük gökdelenler ve marmaraylar inşa edince uygar olunmuyor. Bunu anlamamız şart. Türkiye, özgün çağdaş yaşamının temelindeki kadim uygarlıkların birbiriyle iç içe geçmiş bir kültür kurgusunun oluşturduğu bütünlüğü ortaya çıkarmadan 2071’i ancak rüyasında görür. Türkiye’nin bilimle ilişkisi halen kopya, tercüme ve teknoloji transferinden öteye geçememiştir. İslam alemini hem makus talihlerinden hem de emperyalist sömürülerden kurtarmak için Türkiye’nin öncülüğünde büyük bir eğitim cihadı başlatılması gerekir. Mehter izleyerek, ney üfleyerek, ebru yaparak bilim, kültür ve sanatımızı geliştiremeyiz. Kebap, lahmacun, tezhip ve kemençe bir kültür ifadesidir, uygarlık tezahürü değil. Evrensel kültür ortamının parçası olmadan bunlar pek işe yaramıyor. Toplumda müşterisi olmadan yaratıcı bilim, kültür ve sanat insanlarımızın olması da para etmiyor. Bizde en son teknoloji ürünü araba ve cep telefonlarını kullananların bilimsel makalelerle yahut çağdaş kültürle ilgileri pek yok. Yani çağdaş kültürün ve bilimin maddi araçları ile felsefi ve ilmi temeli arasındaki bütünlük Türk toplumunun anladığı bir şey değil. Elbetteki bizim de musikimiz, edebiyatımız var fakat özgün yaşam felsefemiz, bilimsel - kültürel birikimimiz ve bunların tüm hayatı yönlendiren davranışlara dönüşmesi eksik. Bilime saflık ve özerklik rolü biçerek, toplumun üstünde, ekonomik ve sosyal sömürü politikalarından bağımsız bir etkinlik olarak bakmalıyız. Böylece tüm insanlık bize, hiçbir çıkar gözetmeksizin gerçeği aramaya ve insanlığa hizmete kodlanmış kahramanlar gözüyle bakacaktır” dedi.Avcı, Türk toplumunun inisiyatifinin arkasına insan aklının, yaratıcılığının, doğanın ve yaşamın genelleşmiş ilkelerini koymak gerektiğini ifade ederek, “Bunlar Türk toplumunun eğitilmiş ortak belleğine genel yargılar olarak yerleşmelidir. Çağdaş yaşam ideallerine, insana ve doğaya saygı yoksunu olmaktan müşteki olduğumuz gayri insanı ve gayri hümanist tutumların kökeninde bu vardır. Bu kafayla 21. Yüzyıla ortak olamayız. Dünyanın en gelişmiş uçaklarıyla donatılmış Türk Hava Yolları’yla övünmek 21. Yüzyıla ortak olmak demek değildir. 21. Yüzyıla ortak olmak demek bilimde, sanayide, eğitim, kültür ve sanatta Batıyla aynı düzeye ulaşmak hatta Batının ulaştığı standartları geçmek demektir. Ak Partiye ve bundan sonraki hükümetlere düşende Türk toplumunu araç, örgütlenme ve davranış olarak bunu başarabilecek potansiyele sahip olduğu algısını kendinde niteliksel olarak hissetmesini ve bunu dünyaya kanıtlamasını sağlayacak politikalar geliştirmek olmalıdır. Her şeyiyle yerli üretimle yapılmış, son teknoloji ürünü bir Nokia cep telefonu gibi. Biz bunu yapacak bir milletiz. Geçmişte defalarca yaptık. Türkiye sanat ve kültür ile bilim arasındaki ilişkinin yakınlığını dahası sanat ve kültürün sağladığı bilimsel açılımın ve bütünlüğün olanaklarını eğitim sistemi içerisinde gerçekleştirmek zorundadır. Cumhuriyetle birlikte bunun alt yapısı kurulmuştur. Fakat günümüz iktidarları bunu dünya görüşü haline getirmelidir. Bugünü öğretmek Türk eğitim sisteminin ilk görevidir. Geleceğin hazırlanması Türk eğitim sisteminin ikinci görevidir. Bu politik bir görev değil, bilimsel bir sorundur. Bunun cevabı, eğer varsalar bilim adamlarında ve gerçek siyasetçilerdedir. Eğitim sistemimiz, Batının taşeronu ve fason imalat yeri değildir ve olmamalıdır. Hiçbir bağımsız, onurlu ve özgür ülke, gençlerini bir başka ülkede iş bulması için, Avrupa’ya, Amerika’ya, Kanada’ya kapağı atsın diye eğitmez. Bilimin ihtiyacı olan özgürlük İslam’da fazlasıyla vardır fakat İslam ülkelerinde çok az var. AK Parti'nin özgürlük hareketlerinin yalnızca demokrasiyi değil, bilimsel özgürlüğü de kapsaması gerekiyor. Bilim Türk toplumunda, toplumu ilgilendirmeyen salt bilim adamlarının ve batının işi olarak kabul ediliyor. Halk, yalnız bilimin ürünü olan teknoloji ve yenilikler ile ilgileniyor” dedi.Avcı, şunları söyledi:“Bizim eğitim sistemimizin sorunu, bilim ve teknolojiyi üzerine kuracak bir düşünsel temel yokluğundan kaynaklanıyor. Felsefeyi redden, dahası felsefesi olmayan bir eğitim sisteminin sorunudur bu. Çünkü çağdaş ve demokratik bir eğitim sistemi satın alınacak bir proje yahut ithal bir sistem değildir. Bir araç ya da bilgi yahut politik ideoloji de değildir bir davranış ve anlayış düzeyini tanımlar. Arkasında insanı yücelten, insanı dünya içinde daha yüce bir konuma taşıyan evrensel bir anlayış ve algıdır. Batı demokratik ve bilimsel eğitim sistemi denen bir kavrama ulaşmış ve insicamını yakalamıştır. Bizde de düşünce özgürlüğü, bilimsel ve niletilki eğitim sistemi her şeyin temeli olmalıdır. 2023’ün, 2071’in eğer gerçekten istiyorsak garantisi sadece budur. Hamasetçi siyasetçilere de hatırlatmak isterim ki tarih geriye doğru yazılmıyor!Bugün eğitim sistemimiz ezberci ve sınavcıdır. Dahası destekleyici eğitim kurumu olan dershaneler okulların önüne geçmiş, dershaneye gitmeden sınavı kazanmak adeta imkânsız hale gelmiştir. Eğitim sistemimiz iktidarlara ve bakanlara göre sık sık değişmiş, her gelen kişi milyonlarca öğrencinin hayatını hiçe sayarak ben yaptım oldu politikaları gütmüştür. Eğitimde fırsat ve nitelik eşitsizliği tavan yapmaya devam etmiş, özellikle kaliteli eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarılmış ve seçkinlerin, zenginlerin satın aldığı bir meta haline getirilmiştir. Tercüme odalarında hazırlanan baştan savma eğitim reformları Milli eğitimi yazboz tahtasına çevirmiştir. Mevcut iktidar partisi eğitim alanında adeta sınıfta kalmıştır. Eğitim sistemindeki bu başarısızlık devam ederse Türkiye, tarihi liginden düşüşün eşiğindedir. Türkiye’nin elinde eğitim adına hem çok büyük fırsatlar, hem de çok büyük tehlikeler bulunduğunu özellikle belirtmek istiyorum.12’ inci yılına giren AK Parti iktidarı Türkiye’yi büyüttü ama geliştiremedi. Özellikle eğitim, bilim, kültür ve sanat alanında ürettiği pek bir şey yok. Osmanlının, Selçuklunun dahası İslam medeniyetinin varisi olmakla övünen AK Parti iktidarı bunları çağdaşlıkla yad edecek edebi, kültürel, mimari, düşünsel ve sanatsal eserler üretemedi. Mimariden mutfağa kadar, roman, şiir ve besteden resim ve hüsnü hat’a kadar ele avuca gelir bir şey ortaya çıkaramadı, çıkaracak bir ortam yaratamadı. Fikir ve düşünsel hayatı geliştiremedi. Uluslararası arenada tanınmış, saygın bir romancı, bilim adamı, ressam hatta gazeteci bir çıkaramadı. Türkiye’nin demokratikleşmesine ve büyümesine başarılı bir şekilde odaklanmayı başaran Ak Parti iktidarının bu yapıcı eleştirilerimizi dikkate almasını ve dahası Türk eğitim sisteminin projeksiyonlarını öteden beri dillendirdiğimiz telkin ve tavsiyeler, projeksiyonlara göre yapılandırmasını beklerim.Geçelim İslam dünyasına. İslam dünyası kan gölü. İslam dininin müslümanların can çekişme nedeni olarak görenlerin sayısı Dünyada artıyor. 57 İslam ülkesi var fakat ortak payda, dayanışma ve birliktelik yok. Dünya nüfusunun yüzde 23’ ünü oluşturan Müslümanlar bilimde, sanatta, kültürde, teknolojide, özgürlükte, kadın haklarında çok geride. İslami referansla işbaşına gelen hükümetlerde başarılı olamadılar, çare üretemediler, fark yaratamadılar. Bugün İslam dünyasında nefret, kin, baskı, haram ve kan oluk oluk akıyor. Bu nasıl genetiği değiştirilmiş İslami anlayış ve öğreti ise müslüman halklara değil kapitalist emperyalistlerin çıkarlarına hizmet ediyor. Karanlık yüzlü, yüzleri maskeli kişiler İslam adına temiz yüzlü mağdur ve mazlum müslümanları aldatmaya devam ediyor.Bu itibarla İslam ülkelerine rol model olmak gibi bir mahkûmiyeti olan Türkiye’nin can alıcı sorunu, meselesi eğitimdir. Yapacağımız ilk iş çocuk ve gençlerimize hayatı zindan eden mevcut yoz eğitim sistemini sağaltım etmektir. Türkiye’nin eğitim sistemindeki 4+4+4 gibi konularla didişmek yerine daha ciddi sorunlarını çözmesi gerekir.”

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: