Pankreas kanseri büyük bir çoğunlukla 60 yaş ve üzerinde ortaya çıkar. Öte yandan aile geçmişinde pankreas kanseri öyküsü bulunan kişiler risk grubundadır, bu kişilerin düzenli aralıklarla tarama testi yaptırmaları gerekir. Kilo kaybı, sarılık, diyabet ve üst karın ağrısı pankreas kanserine ilişkin başlıca belirtilerdir. Kanserin erken evrede teşhis edilmesi halinde cerrahi müdahale ile kanserli dokunun alınması şeklinde gerçekleştirilen tedavi, daha ileri evrelerde kemoterapi ve radyasyon terapisi gibi yöntemleri de içerir.
Pankreas, karın boşluğunda yatay bir şekilde bulunan, 15 cm uzunluğunda çift işlevli bir salgı bezidir. Etrafı mide, dalak, ince bağırsak ve karaciğer ile çevrilidir. Endokrin fonksiyonu ile glikojen ve insülin hormonlarını salgılayıp kandaki glikozun belirli bir düzeyde tutulmasını sağlayan pankreas, ekzokrin fonksiyonu ile ise sindirime yardımcı mide özsuyunun salgılanıp ince bağırsağa iletilmesini sağlar.
Pankreas kanseri, pankreastaki hücrelerin mutasyon sebebiyle kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucunda ortaya çıkar. Pankreas hücrelerinin DNA'sında yaşanan mutasyona bağlı olarak normal hücreler öldükten sonra da pankreastaki varlığını sürdürür. Bu şekilde hücrelerin çoğalıp birikmesiyle tümörler meydana gelir. Pankreas kanseri büyük çoğunlukla pankreas kanallarını saran ekzokrin hücrelerinin bulunduğu kısımda başlar ve adenokarsinom olarak da adlandırılan ekzokrin tümörlerine bağlı olarak oluşur. Nadiren rastlanan endokrin tümörü ise pankreastaki adacık hücrelerinde meydana gelir.
Tedavi edilmeyen veya geç teşhis edilen pankreas kanseri, çevre organlara ve dokulara hızlıca yayılır. Sebebi ise; pankreasın hormon ve enzim salgılama görevine bağlı olarak kan dolaşımını doğrudan ilgilendiren bir organ olmasıdır. Pankreastaki kanserli hücrelerin hızlı yayılımı, pankreas kanserinin en ölümcül kanser türlerinden biri olmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla pankreas kanseri ölümcül mü sorusu bu şekilde evet olarak yanıt bulurken pankreas kanseri teşhisi konulan hastalar arasından 5 yıldan uzun bir süre hayatta kalabilen kişilerin oranının yalnızca %5 seviyesinde olması da bu bilgiyi doğrular niteliktedir.
Pankreas kanseri her yaştan insanda ortaya çıkabilir ancak çoğunlukla 60-80 yaş aralığında görülür. Düzenli olarak alkol tüketen, diyabet hastası, sigara bağımlısı, aşırı kilolu, kırmızı et tüketimine dayalı bir beslenme düzenine sahip olan kişiler özellikle risk grubundadır.
Ekzokrin pankreas kanseri: Yaygın olarak görülen pankreas türüdür. Pankreas kanallarındaki hücrelerde başlar. Söz konusu kanallar pankreatit özsuyunu pankreastaki ana kanala taşıyan tüplerden oluşur.
Endokrin pankreas kanseri: Ekzokrin pankreas kanserine kıyasla daha seyrek görülür. Nöroendokrin tümörleri dolayısıyla ortaya çıkar.
Ana tümörden kopan kanserli hücreler, kan damaları veya lenf kanalları aracılığıyla vücudun diğer doku ve organlara ulaşarak daha başka tümörlerin oluşmasına yol açabilir. Bu duruma metastaz adı verilir. Kanserin metastaz durumuna göre hangi evrede olduğu ile alakalı bir söylemde bulunulabilir.
Pankreas kanseri evreleri şu şekilde sıralanabilir:
1. Evre
Birinci evre, belirtilerin henüz ortaya çıkmadığı ve hastalığın sessizce ilerlediği bir süreyi kapsar. Bu sebeple kanserin bu evrede teşhis edilmesi oldukça güçtür. Tümörlü kitle pankreasla sınırlıdır, dolayısıyla henüz yayılım göstermemiş kanserli hücrelerin tedavi şansı oldukça yüksektir. Bu evrede tümör, 2 cm'nin altındaysa pankreas kanseri tip 1, 2 cm'nin üstündeyse tip 2 olarak sınıflandırılır. Pankreas kanserinin ilk evresinde henüz metastaz görülmez.
2. Evre:
Kanser, pankreasın yakınındaki doku ve organlara yayılmıştır, lenf bezlerinin yakınındadır. Kansere dair belirtilerin görülmeye başlandığı evredir. Karın ağrısı ve yanma, hazımsızlık, ciltte sarılık, idrarın koyu renkli olması gibi belirtiler görülür. Bu evrede kanseri ortadan kaldırmak üzere cerrahi operasyon gerçekleştirilebilir. Kanserli hücreler lenf nodlarına sıçrama yapmadıysa tip olarak sınıflandırılan kanser, tümörün lenf nodlarını sarıp henüz yayılım göstermediği hallerde ise tip 2 olarak sınıflandırılır.
3. Evre:
Kanserin daha geniş yayılım gösterdiği ve ilerlediği evredir. Tümör, pankreasın etrafında bulunan ana damarlara, sinirlere yayılmıştır. Ayrıca lenf düğümlerine de yayılmış olabilir. Bu aşamada ameliyatın mümkün olup olmadığına kanserin yayılma derecesine göre karar verilir. 3. evrede hastada iştahsızlık, bulantı, kilo kaybı, sarılık, karın ağrısı ve yanma, uyku bozukluğu ve çabuk yorulma görülebilir. Bu evrede kanserin tedavisi için ameliyat, kemoterapi ve radyoterapiye başvurulabilir.
4. Evre:
Pankreas kanseri son evresi, kanserin karaciğer, akciğer ve karındaki organlara sıçradığı ve geniş çaplı bir yayılımın görüldüğü evredir. Metastaz sebebiyle kanser, oldukça riskli bir hastalık haline gelmiştir. Pankreasın içindeki tümörlerin temizlenmesi için yapılan cerrahi işlemler yayılmış olan kanserli hücrelerin yoğunluğu yüzünden sonuç vermez. Bu sebeple son evrede cerrahi müdahale yetersizdir.
Pankreas kanseri son evre yaşam süresi, hastanın genel durumu, tedaviye yanıt verip vermediğine göre değişiklik gösterir. Kansere ilişkin tüm belirtilerin ortaya çıktığı bu evrede metastaza bağlı olarak diğer organlarda çeşitli sorunlar söz konusu olur. Pankreas kanserinin karaciğere sıçraması, sindirim sisteminden aktarılan kanın karaciğerden geçmesi sebebiyle oldukça sık karşılaşılan bir metastaz şeklidir. Pankreas kanseri karaciğere sıçrarsa, karnın sağ tarafında şişlik, ağrı oluşur. Hastada kilo kaybı, bulantı ve sarılık belirtileri de görülür. Bu durumda cerrahi müdahaleyle birlikte kemoterapi ve radyoterapi uygulanabilir. Pankreas kanseri 4. evre yaşam süresi ile alakalı, oldukça düşük oranda hastanın bu evrenin ardından kanseri atlattığı söylenebilir.
1. GENETİK FAKTÖRLER
Pankreas kanseri, hücrelerin DNA yapısındaki mutasyon sonucunda oluşur. Bu durum genetiğe bağlı olarak gelişebilir. Söz konusu kalıtsal yatkınlık çevresel faktörler, yaşam tarzı ve yaşlanmaya bağlı olarak tetiklenebilir.
2. RİSK FAKTÖRLERİ
Sigara: Sigara bağımlılarının pankreas kanserine yakalanma riski, sigara kullanmayan kişilere göre 2-3 kat daha fazladır. Bununla birlikte pasif içiciler de pankreas kanserine yakalanmaya adaydır.
Yaşlılık: Yaş arttıkça pankreas kanserine yakalanma riski de artar. Pankreas kanserine yakalanan kişilerin büyük bir çoğunluğu 60-80 yaş aralığındadır.
Dengesiz beslenme: Fazla miktarda doymuş yağ içeren kırmızı et ağırlık beslenmek, sebze ve meyve tüketmemek; pankreas kanserine yakalanma riskini artıran bir unsurdur. Ayrıca yüksek kolesterollü gıdalar, tuzlu ve tütsülenmiş etler, kızartmalar ve mangalda pişirilen etlerin tüketimi de pankreas kanserine yakalanma riskini artıran sebepler arasındadır.
Aşırı kilo: Boy ve kilo arasındaki dengeyi ifade eden vücut kitle indeksinin 25'in üzerinde olması aşırı kilo olarak ifade edilir. Aşırı kilo, pankreas kanserine yol açan ciddi bir etmendir.
Çevresel faktörler: Kimya üretimi, metal endüstrisinde çalışan kişiler pestisitlere ve petrol ürünlerine sıklıkla maruz kaldığından, pankreas kanserine yakalanma riski altındadırlar.
3. TIBBİ FAKTÖRLER
Kronik pankreatit: Kronikleşen pankreas iltihabı anlamına gelir. Bu hastalığa sahip olan kişilerde pankreas kanserinin görülme riski oldukça yüksektir. Alkol bağımlılığı kronik pankreatite yol açan en önemli sebeptir.
Diyabet: Yetişkin şeker hastalığı olarak da bilinen Tip 2 diyabetin en belirgin özelliği yüksek kan şekeri, insülin direncinin oluşmasıyla birlikte insülin salgılanmasının bozulmasıdır. İnsülin hormonu pankreas tarafından salgılanır. Bu hormon sayesinde kandaki şeker dokulara aktarılır. Diyabete bağlı olarak sindirim sisteminden kana fazla miktarda glukoz geçtiği için pankreas da insülin salgısını artırarak metabolizmanın dengelenmesini sağlamaya çalışır. Bu sürecin sonunda insülin fazlalığına karşı dokularda direnç oluşur ve kan şekeri yükselerek diyabetin ortaya çıkmasına neden olur. Bu durumda diyabet ile pankreasın doğrudan ilişkili olduğu söylenebilir. Diyabete yakalanan kişilerde pankreasta bir hastalık meydana gelme riski çok daha yüksektir. Bazı hallerde diyabet, pankreas kanserine ait ilk belirtiler arasında da yer alır. Bu bağlamda; diyabetin pankreas kanserini tetiklediği kadar pankreas kanserinin de beraberinde diyabeti getirdiği, yapılan araştırmalar ile görülmüştür.
Geçmişteki cerrahi işlemler: Mide ülserinin tedavisi amacıyla uygulanan gastrektomi ile safra kesesinin alındığı kolesistektomi gibi uygulamaların pankreas kanserine yol açma olasılığı yüksektir. Bu ameliyatlar nedeniyle nitrozamin olarak adlandırılan kanserojen kimyasalları üreten bazı bakteriler vücutta çoğalır ve pankreas kanserine yol açar.
1. SARILIK
Pankreas kanserine yakalanan hastaların büyük bir çoğunluğunun cilt renginde ve göz akında sararma görülür. Sebebi; karaciğerde bilirubin birikmesidir. Kanserin ilk evrelerinde bile sarılık görülebilir. Bilirubin fazlalığı aynı zamanda vücutta kaşıntı problemine de yol açar.
2. KOYU RENKLİ İDRAR
Bu belirtinin de ana sebebi kandaki bilirubin seviyesinin fazla olmasıdır. Bilirubin seviyesinin artış göstermesine bağlı olarak koyu renkte idrarla karşılaşılabilir.
3. AÇIK RENKLİ VEYA YAĞLI DIŞKI
Safra kanalının tıkanmasına bağlı olarak dışkının rengi soluk veya gri olabilir. Sindirime yardımcı olan enzimler, vücuda alınan yağları düzgün bir şekilde parçalayamaz ise dışkı yağlı olabilir.
4. SIRT AĞRISI
Pankreas kanserine yol açan tümörler büyüdükçe diğer organlara baskı uygulamaya başlar. Bu nedenle de karın ağrısı oluşur. Kanserin pankreas çevresindeki sinirlere yayılmasıyla da sırt ağrısı söz konusu olur.
5. KİLO KAYBI
Kanser sebebiyle meydana gelen iştahsızlık dolayısıyla hasta, hızlı bir şekilde kilo kaybeder.
6. MİDE BULANTISI VE KUSMA
Tümörlerin mideye baskı yapmasıyla birlikte mide kısmen tıkanabilir, buna bağlı olarak da besinlerin mideden geçişi zorlaşır. Yemekten sonra mide bulantısı, kusma ve mide ağrısı gibi şikayetlerle karşı karşıya kalınabilir.
7. SAFRA KESESİ VE KARACİĞER BÜYÜMESİ
Pankreas kanseri, safra kanalını tıkadığında safra kesesi büyümeye başlar. Aynı şekilde kanserli hücreler karaciğere yayıldığında da karaciğer büyümesi oluşur.
8. KAN PIHTISI
Bazı durumlarda bu kansere ilişkin ilk belirti olarak bacaktaki büyük bir damarda kan pıhtısı oluşur. Buna bağlı olarak bacakta ağrı, şişlik, kızarıklık görülür. Kan pıhtısının bacak değil akciğeri etkilediği durumda ise nefes darlığı ve göğüs ağrısı oluşur.
Bazı durumlarda bacaktaki damarlardan birinde kan pıhtısı oluşabilir. Buna bağlı olarak bacakta ağrı, şişlik ve kızarıklık görülür. Pıhtı bacak yerine akciğerde söz konusu olursa nefes darlığı ve göğüs ağrısı meydana gelir.
9. YAĞ DOKUSUNDA BÜYÜME
Kanser sebebiyle yağları sindiren pakreatit enzimler az sagılandığı için cilt altında düzensiz yağ dokusu büyümesi yaşanabilir.
10. DİYABET
Bazı durumlarda, pankreas kanseri insülin üreten hücrelere zarar verir ve diyabet gelişir. Sıkça susamak ve idrara çıkmak diyabetin belirtilerindendir.
Pankreas kanseri, teşhis edilmesi zor bir hastalıktır. Sebebi; hastalığın başlangıç aşamasında belirgin bulguların ortaya çıkmamasıdır. Pankreas kanserine ait belirtiler sarılık, safra kesesi ve karaciğerle ilgili olan pek çok hastalıkla benzerlik gösterir. Ayrıca pankreasın konumu itibarıyla mide, karaciğer ve ince bağırsak gibi organlara yakın olması da erken teşhis konulmasını zorlaştıran unsurlardan biridir. Pankreas kanserinin teşhis edilmesi ve hangi evrede olduğunun belirlenebilmesi için birtakım testler uygulanır. Erken teşhis, kanserin tedavi edilmesinde oldukça kritik bir öneme sahiptir. Pankreas kanserinin teşhisi için uygulanan testler şu şekildedir:
1. HASTANIN SAĞLIK GEÇMİŞİ VE FİZİKSEL MUAYENESİ
Öncelikle doktor tarafından hastanın genel fiziki muayenesi yapılır, hastanın geçirmiş olduğu hastalıklar hakkında bilgi alınır. Hastada pankreas kanseri risk faktörü arasında yer alan diyabet ve pankreatit gibi rahatsızlıkların olup olmadığı kontrol edilir.
2. KAN TESTİ
Kan testi yapılarak kandaki bilirubin seviyesi ölçülür. Normalden yüksek veya düşük oranda kanda bulunduğu tespit edilen maddeler, salgılandıkları ilgili organ ve dokulardaki rahatsızlığın belirtisi olarak değerlendirilir.
3. TÜMÖR BELİRTEÇLERİ
Doku, kan, idrar örneği alınarak kan ve dokulardaki kanserin varlığı araştırılır. Bu araştırmalar sırasında rastlanan CA 19-9 ve CEA ismindeki iki tümör pankreas kanserinin varlığı hakkında bilgi verir. Söz konusu testler teşhisten ziyade pankreas kanseri hastasının takibi amacıyla uygulanır. Sağlıklı kişilere bu tür testler uygulanmaz.
4. MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME (MRI)
MRI, pankreas kanseri dahil olmak üzere diğer tüm kanser türlerinde uygulanan bir görüntüleme yöntemidir. Özellikle pankreasın çevresindeki doku ve organların görüntülenmesinde tercih edilir.
5. BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ (BT)
Kanser teşhisinde en yol gösterici görüntüleme yöntemidir. Bilgisayarlı tomografide alınacak görüntülerin daha net olması için hastaya damar veya ağızdan kontrast madde verilebilir.
6. POZİTRON EMİSYON TOMOGRAFİSİ (PET TARAMASI):
PET taraması, daha çok kütü huylu kanserlerin tespitinde kullanılır. Hastaya az miktarda radyonüklid madde ile glikoz enjekte edilerek glikozun vücudun hangi kısımlarında biriktiği tespit edilir. Kanserli hücreler, sağlıklı hücrelere kıyasla daha fazla glikoz toplar ve görüntüleme esnasında daha koyu renkte olurlar.
7. KARIN ULTRASONU
Karın içine yüksek enerjili ses dalgaları gönderilir. Dokulara çarpan ses dalgaları yankı yapar. Bu sayede karnın içi ve organların görüntüleri elde edilir.
8. ENDOSKOPİK ULTRASON (EUS)
Ucunda ışık bulunan bir mercek ağız veya makattan vücuda sokulur. Yüksek frekanslı ses dalgalarının yarattığı yankılar bu endoskopi cihazı tarafından algılanır ve sonogram olarak adlandırılan detaylı görüntüler elde edilir.
9. ENDOSKOPİK RETROGRAD KOLANJİOPANKREATOGRAFİ (ERCP)
Küçük tüp şeklinde olan kateter, endoskop içerisinden pankreatit kanallara sokulur. Daha sonra ise kontrast madde enjekte edilir ve safra kanallarının ayrıntılı görüntüsü elde edilir. Bu görüntüleme yöntemi sayesinde onikiparmak bağırsağından pankreatit kanal ve safra yoluyla safra kanalları görüntülenebilir.
10. CİLT ALTI TRANSHEPATİK KOLANJİYOGRAFİ (PTC)
Endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi uygulanamadığında tercih edilen bir görüntüleme yöntemidir. Röntgen aracılığıyla safra kanalları ve karaciğerin görüntüsü alınır.
11. LAPAROSKOPİ
Bu yöntem sayesinde karın ve iç organlara içeriden bakılır. Laparoskop adlı, ucunda ışık olan ince bir tüp karın duvarında bir kesi açılması suretiyle içeriye sokulur ve kanserin gözlendiği doku ile organlar görüntülenir.
12. BİYOPSİ
Kansere ait bulguların toplanması için hücre ve doku örneğinin alınmasına verilen isimdir. Pankreas kanseri için yapılan biyopside röntgen ya da ultrason esnasında bir iğneyle pankreastan örnek alınabilir. Buna ek olarak laparoskopi ile görüntüleme esnasında da doku ve hücre örneği alınabilir.
Pankreas kanserinin tedavisinde hastanın genel sağlık durumu ve kanserin bulunduğu evre belirleyici unsurlardır. Kanserin evresine göre birincil hedef, kanserin tamamen yok edilmesidir. Son evrede ise hastanın kalan yaşam süresinin kalitesinin artırılması ve kanserli alanın büyümesinin durdurulması amaçlanabilir. Pankreas kanserinin tedavisi için ameliyat, radyasyon, kemoterapi veya tüm bu yöntemleri içeren bir kombinasyon uygulanabilir. Kanserin ilerlediği evrelerde hastanın yaşam kalitesini artırmak ve hastaya günlük rahatlama sağlamak amacıyla semptom hafifletici tedavi olan palyatif bakım uygulanır.
Pankreas kanserinin tedavisi amacıyla uygulanan cerrahi işlemler, deneyimli ve uzman doktorlar tarafından uygulanabilir. Konunun uzmanı doktorlar tarafından gerçekleştirilen operasyonlarda komplikasyon riski daha azdır. Aksi halde oldukça zor ve riskli olan bu ameliyatlardan başarı elde etmek güçtür. Cerrahi işlemlerin her biri kanama ve enfeksiyon riskini de beraberinde getirir. Hastada midenin geç boşalması söz konusu ise ameliyat sonrasında bulantı ve kusma görülür. Cerrahi müdahalenin ardından uzun bir iyileşme sürecine ihtiyaç duyulur. Hastanede geçirilen birkaç günün ardından birkaç hafta boyunca da evde istirahat edilmesi gerekir.
Whipple prosedürü: Kanserli hücreler pankreasın başında yer alıyorsa Whipple Prosedürü uygulanır. Whipple prosedürü ile pankreasın başı, safra kesesi, safra kanalının bir kısmı ve ince bağırsağın duodenum olarak adlandırılan kısmı ameliyatla alınır. Bazı hallerde ise midenin bir bölümüyle lenf nodları da alınabilir. Oldukça zor bir ameliyattır. Ameliyat esnasında cerrah tarafından gerekli parçalar alındıktan sonra sindirim sisteminin devamlılığı için mide, pankreas ve bağırsaklardan geriye kalan kısımlar yeniden birleştirilir.
Pankreas gövdesinde ve kuyruğunda bulunan tümörlerin cerrahisi: Distal pankreatektomi olarak adlandırılan cerrahi işlemle pankreasın gövde kuyruğu olmak üzere sol kısmı alınır. Durumun ciddiyetine göre gerekli görülmesi halinde dalak da alınabilir
Pankreasın tamamının alınması: Bazı hallerde kanserin seviyesine göre pankreasın tamamının alınması gerekebilir. Bu ameliyat total pankreatektomi olarak adlandırılır. Ameliyatın ardından kişi, hayatının geri kalanı boyunca insülin ve enzim takviyesi alarak pankreası olmadan yaşamını devam ettirebilir.
Yakındaki kan damarlarını etkileyen tümörlerin cerrahisi: İleri evredeki pankreas kanserinde kanserli tümörler yakındaki kan damarlarıyla bağlantılıysa hastaya Whipple prosedürü veya diğer cerrahi işlemlerin uygulanması mümkün değildir. Bu durumda Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan birkaç tıp merkezinde uzman cerrahlar tarafından yapılabilen cerrahi müdahaleyle kan damarlarının bazı kısımları çıkarılıp yeniden yapılandırılarak hastanın ameliyatı tamamlanabilir.
Kemoterapi tedavisinde kanserli hücrelerin öldürülmesi amacıyla ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar damardan enjekte edilebilir ya da oral yoldan verilebilir. İleri evre pankreas kanseri hastalarında kemoterapi sayesinde kanserli bölgenin genişlemesini kontrol altına almak amaçlanır. Kanserin evresi ve yayılımına göre kemoterapi ile birlikte farklı tedavi yöntemleri de uygulanabilir. Bu kapsamda kemoradyasyon olarak adlandırılan kemoterapinin radyasyonla birleştirildiği bir tedavi yönteminden söz edilebilir. Kemoradyasyon çoğunlukla pankreasın yakınındaki organlar ile vücudun daha uzak kısımlarına da kanserli hücrelerin yayıldığı durumlarda tercih edilir. Bu işlem tümörün küçültülmesini sağlamak için ameliyat öncesinde de uygulanabilir. Ayrıca ameliyattan sonraki süreçte de kanserin tekrarlamasının önüne geçmek amacıyla uygulanması da mümkündür.
Kanserli hücrelerin yok edilmesi amacıyla X ışını ve proton gibi kaynaklardan elde edilen yüksek enerjili ışınlardan yararlanılır. Radyasyonun vücudun belirli bölgelerine iletildiği, kişinin etrafında dönen bir makine vasıtasıyla uygulanır. İleri evre pankreas kanseri için çoğunlukla proton radyoterapisi tercih edilir. Radyasyon tedavisi ameliyattan önce ya da sonra kemoterapiyle birlikte alınabilir. Kanserin ameliyatla tedavisinin mümkün olmadığı hallerde doktorlar tarafından kemoterapi ve radyasyon tedavisi kombinasyonunun uygulanması tercih edilir.
Palyatif bakım ile kansere bağlı olarak oluşan ağrı ve diğer belirtilerin şiddetinin hafifletilmesine odaklanılır. Palyatif bakım uzmanları kanserin tedavisi kapsamında yardımcı bir destek unsuru olarak doktor ile birlikte eş zamanlı çalışır. Palyatif bakım doktorlar, hemşireler ve diğer özel eğitimli sağlık uzmanlarından oluşan bir ekiple uygulanır. Ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler uygulanırken aynı zamanda palyatif bakımdan da destek alınabilir. Palyatif bakım sayesinde kanserli hasta kendisini daha iyi hisseder ve daha uzun süre yaşayabilir.
Uygulanan tüm tedavilere rağmen pankreas kanserine yakalanan bir hastanın yaşam süresi hastalığın evresine ve kişinin genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Pankreas kanseri sinsi bir şekilde, fazla belirti göstermeden ilerleyen bir hastalıktır. Bu durum oldukça hayati önem taşıyan erken teşhisi engellemektedir.
Pankreas kanseri yaşam süresi teşhisin hastalığın hangi aşamasındayken yapıldığına göre değişir. Eğer teşhis tümörün diğer organlara sıçramasından önce yapıldıysa ameliyat ile hastanın hayatta kalma şansı daha fazladır. Ancak teşhis geç yapıldıysa tümör diğer organlara sıçradığından pankreas kanseri kurtulma şansı oldukça azdır. Bu durumda hasta kanserden kurtarılamasa bile ağrısının azaltılıp rahatlatılması amacıyla yardımcı tedaviler uygulanır.
Pankreas kanseri ölüm süreci hususu üzerine yapılan araştırmalara göre bu hastalığa yakalanan kişilerin %20'sinin 1 yıl, %5'inin ise 5 yıl hayatta kalabildiği sonucu elde edilmiştir. Buna göre pankreas kanserine yakalanan her 100 kişiden yalnızca 7'si 5 yıl daha hayatını sürdürebilmiştir. 5 yıllık hayatta kalma süresi kansere uygulanan tedavinin verimliliğinin ölçülmesinde doktorlar tarafından kullanılan bir ölçüttür. Buna göre 5 yıllık hayatta kalma süresi teşhisin ardından tedavi yöntemlerinin uygulanmasıyla geçen zamanı da kapsar.
Pankreas sayesinde protein, karbonhidrat ve yağların sindirimi sağlanır. Kan şekerini düzenleyen insülin hormonlarını salgılamakla da yine pankreas görevlidir. İşlevleri bakımından oldukça hayati öneme sahip bir organ olması dolayısıyla pankreasta kanserli hücrelerin görülmesi kritik sonuçları olur. Pankreas kanseri diğer kanser türleri arasında en ölümcül olan 4. kanser çeşidi olarak bilinmektedir. Bunun nedeni ise oldukça sinsi ve yavaş ilerleyen belirtilere sahip olmasına bağlı olarak büyük bir çoğunlukla kanserin, ilerlemiş ve diğer organlara yayılmış olduğu son evreye yakın bir zaman diliminde teşhis edilebilmesidir. Pankreas kanserinde, meme kanseri ve kolon kanserine uygulanan tarama programları uygulanamadığı için de tanı koyabilmek oldukça zordur. Pankreasın vücuttaki konumu itibarıyla kanserli hücreler yakındaki diğer organlara, kan ve lenfler vasıtasıyla kolayca yayılır. Çoğunlukla son evrede yapılan teşhis nedeniyle uygulanan tedavi yöntemlerine hasta, tam olarak yanıt veremediği için pankreas kanserinin ölümcül bir hastalık olduğu söylenebilir.
Sigara ve alkol tüketimi bırakılmalı.
Sebze ve meyve bakımından zengin, yeterli düzeyde vitamin ve lif içeren dengeli bir beslenme programı uygulanmalı.
Kızartmalardan, doymuş yağ oranı yüksek yiyeceklerden, gazlı içeceklerden, işlenmiş gıdalardan, aşırı şekerli besinlerden ve sürekli kırmızı et tüketiminden uzak durulmalı.
Pankreasın toksinlerden arındırılması için portakal, kivi, mango, çilek gibi meyveler tüketilmeli.
Pankreasın sağlığının korunması için brokoli, karnabahar, brüksel lahanası gibi sebzelerle beslenilmeli.
Düzenli olarak spor yapılmalı ve aktif bir yaşam tarzı benimsenmeli.
Sağlıklı bir kiloda olanlar vücut ağırlığını korumaya özen göstermeli, fazla kilosu bulunanlar ise dengeli bir diyet programıyla kilo vermeli.