(ÖZEL)
1- İSTANBUL'UN GÖBEĞİNDE TARİH TALANCILARININ SİLAHLI SALDIRISI
* İstanbul'da ayakta kalan en eski yapılardan biri olan Eirene Kulesi, son zamanlarda yapılan kaçak kazılarla büyük bir tahribata uğratıldı.
* Kuleye bitişik kaçak bir yapıyı onarmaya çalışan kişilerin, Orta Dönem Bizans'tan kalan duvarlara demirler çaktığı, Tarihi Sağır Han'ın çatısına beton döktüğü görüldü.
* Tarihi yapıya zarar bu kişiler kendilerini görüntüleyen DHA'nın drone'nuna ise tüfekle ateş etti.
Haber-Kamera: Hüseyin COŞKUN - Ersan SAN / İSTANBUL, (DHA)
Bizans sarayının ayakta kalan son burcu olarak günümüze kadar ulaşan Eirene Kulesi, son zamanlarda yapılan kaçak kazılar ve izinsiz çalışmalar nedeniyle ağır bir tahribata uğradı. Yaklaşık 1500 yıllık geçmişiyle İstanbul'da ayakta kalan en eski yapılardan biri olma özelliğini taşıyan kule, kaderine terk edilmesine rağmen asırlara meydan okuyarak ayakta kaldı. Kule şimdilerde dış müdahaleler nedeniyle zarar görüyor. Osmanlı padişahlarından Sultan I. Ahmet'in eşi Kösem Sultan tarafından kervansaray kompleksi olarak inşa ettirilen, günümüzde Eminönü Mercan'da yer alan Büyük Valide Han ve Sağır Han'ın ortasında yükselen kule, hakkındaki çeşitli hazine iddialarının sebebiyle yıllardır definecilerin hedefi oldu. Tarihi yapı bugünlerde ise ağır bir tahribat daha yaşıyor. Kulenin tepesinde ve çevresinde izinsiz kazılar define avı şüphesi taşıyor. Kulenin çevresini saran kaçak yapılardan birinde 'tadilat' adı altında yapılan çalışmalar havadan görüntülendi.
DRONE'A TÜFEKLE ATEŞ ETTİLER
Görüntüler İstanbul'un göbeğinde güpegündüz yaşanan skandalı gözler önüne serdi.
Drone ile kaydedilen görüntülerde, Eirene Kulesi'nin Haliç Boğazı'na bakan cephesinde, Tarihi Sağır Han'ın çatısına yapılan bir barakanın çatısını onaran kişilerin kulenin asırlık duvarlarına büyük demirler monte ettiği görüldü.
Bu kişilerin yine Sağır Han'ın çatısına beton dökmesi de dikkat çekti. Tarihi yapılarda mülk iddiasında bulundukları öğrenilen bu kişilerden biri kendilerini görüntüleyen DHA'nın drone'nuna tüfekle ateş etti.
Görüntü Dökümü:
------------
- Kulenin bir yıl öncesine ait havadan görüntüleri
------------
- Kulenin güncel havadan görüntüleri
- Aktüel gorüntülerle tahribat
- Kulenin içinden görüntüler
- Drone'a ateş etme anı
- Genel ve detay görüntüler
07.11.2018 - 11.04 Haber Kodu : 181107047
====================================
(aktüel görüntü)
- D-100'DE KAMYON DEVRİLDİ, EDİRNE İSTİKAMETİ 1.5 SAAT TRAFİĞE KAPANDI
- Kazada rögar kapağı iddiası
Haber-Kamera: Alper KORKMAZ / İSTANBUL, (DHA) D-100 Karayolu Beylikdüzü Mevkii Edirne istikametinde seyir halindeki kamyon bir otomobile çarparak devrildi. Her iki araçtaki sürücü ve yolcular şans eseri kazadan yara almadan kurtuldu. Yol yaklaşık 1.5 saat trafiğe kapandı. Kamyonun şoförü, aracının tekerinin yarı açık durumdaki rögara girmesi sonucu meydana geldiğini iddia etti.
Kaza saat 07.00 sıralarında D-100 Karayolu Beylikdüzü Mevkii Edirne istikametinde meydana geldi. İddiaya göre, Muzaffer Köseoğlu kullandığı 34 HA 3117 plakalı kamyonun yolda bulunan yarı açık rögara tekerinin düşmesi sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek, seyir halindeki bir başka otomobile çarptı ve ardından devrildi..Kaza üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Her iki araçtaki sürücü ve yolcular şans eseri kazadan yara almadan kurtuldu. Otomobilde bulunan bir kişi kontrol amaçlı hastaneye götürüldü.
YOL TRAFİĞE KAPANDI
Kaza nedeniyle D-100 Karayolu'nun Edirne istikameti trafiğe kapandı. Trafik akışı yan yoldan sağlanırken, yolda uzun araç kuyrukları oluştu. Bazı vatandaşlar araçlarından inerek trafiğin açılmasını bekledi. Trafik akışı yan yoldan sağlanırken, ana yoldaki bazı sürücülerin ise geri geri giderek yan yola geçtiği görüldü.
RÖGAR KAPAĞI YARI AÇIKTI
Yaşadığı kazayı anlatan kamyon şoförü Muzaffer Köseoğlu, bu bölgede mal dağıttığını söyleyerek, "Yokuş yukarı çıktım geliyordum. Hızım 50-60'ı geçmez. Rögar kapağı açıktı. Rögar kapağından kurtarayım derken, teker rögara düştü, dengemi kaybettim. Sol tarafa doğru gittim toparlamaya çalıştım toparlayamayınca yan yatırdım aracı. Kapak yarım açıktı. Kimsede bir şey yok çok şükür" diye konuştu.
15 DAKİKALIK YOL 1,5 SAAT OLDU
Kapanan yol nedeniyle bir çok araç sürücücü trafikte kaldı. Kaza nedeniyle Edirne istikametinde uzun araç kuyrukları oluştu. Trafikte kalan sürücülerden Savaş Kansu, " Yaklaşık 1 buçuk saat oldu bekliyoruz. Avcılar'dan Büyükçekmece'ye işime gidiyordum. Normal saatlerde 15 dakikada işime gidiyordum. Şimdi 1,5 saattir yoldayız. Açık rögar kapağı varmış. kalkınca şaftını kesmiş galiba o da devrilmiş. Trafik kapalı bekliyoruz böyle" diye konuştu.
Bir başka sürücü ise , "7'yi 10 geçeden beri burada bekliyorum. İşe de geç kaldık. Şu an kaldıracaklar biz de yolumuzu devam edeceğiz" dedi. Olay yerine sevk edilen vinç yardımıyla devrilen kamyon bulunduğu noktadan kaldırıldı. Yaklaşık 1.5 saat trafiğe kapalı kalan yol kamyonun yoldan kaldırılmasıyla normal seyrine döndü.
- (ÖZEL)- FİLM GİBİ… AMERİKALI GENCİN İSTANBUL'DA KAPKAÇ İLE BAŞLAYAN AŞK HİKAYESİ
- Bilgisayar mühendisi olacaktı, kendisini bir balıkçıda buldu.
- Önce bir kıza, sonra hayatının şokunu yaşadığı İstanbul'a aşık oldu.
- Hayatı bir film senaryosu gibi yeniden yazılan Amerikalı Omar Munir'in şimdi 2 çocuğu var ve ülkesine dönmek istemiyor.
Haber-Kamera: Gül KABA-Ömer HASAR /İSTANBUL, (DHA) - AMERİKA'dan 4,5 yıl önce İstanbul'a tatile gelen Omar Munir'in hayatı Beyazıt'ta uğradığı kapkaç sonucu tamamen değişti. Ülkesine dönemeyince Kadıköy'de bir balıkçıda işe başlayıp Karadenizli Goncagül ile hayatını birleştiren ve iki çocuk sahibi olan Omar, "Sevgi için Türkiye'de kaldım" dedi.
Amerika'da William Paterson Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği son sınıf öğrencisi Omar Munir, 5 arkadaşıyla 4,5 yıl önce tatil için İstanbul'a geldi. Bir gece saat 2'de Beyazıt'ta gezmek için dışarı çıkan Munir, 3 kişi tarafından kapkaça uğradı. O günden sonra bütün hayatı değişen, 23 yaşındaki Omar, Türkiye'ye yerleşip Kadıköy'de bir balıkçı dükkanında çalışmaya başladı ve Artvinli Goncagül ile evlenip biri 1,5 yaşında İbrahim diğeri ise 2 aylık Zeynep adında iki çocuk sahibi oldu. Hayatında daha önce hiç çalışmadığını ve Amerika'da maddi durumun iyi olduğunu söyleyen Omar, yeni hayatını ve o gün yaşadıklarını anlattı.
"KONSOLOSLUK 20 GÜN BEKLEMEMİ SÖYLEDİ"
Çantasını çalan kişilerin Arapça konuştuğunu belirten Omar, "Pasaportumu vermelerini, paramı, telefonumu almalarını söyledim ama vermediler. Sonra otele dönüp arkadaşlarıma durumu anlattım, Türkçem yetersiz olduğu için polise kendimi anlatamadım. Birkaç gün sonra Amerikan Konsolosluğu'na gittim. Bana 20 gün beklememi söylediler" diye konuştu.
ANNESİNİN CENAZESİNE GİDEMEDİ
Bu süre zarfında arkadaşlarının Amerika'ya döndüğünü dile getiren Omar, "Kimlik ve pasaportumu bulmak için uğraşırken annem Amerika'da hastalandı ve vefat etti. Bana haber geldi, havalimanına gidip beni göndermelerini istedim. Vizem ve girişimin olduğunu söylediler ama kimliğim, pasaportum olmadığı için gidemedim. 15 güne kimliğim gelecekti fakat annemin cenazesi iki gün bekledi ben gidemeyince defnettiler" ifadelerini kullandı.
"AMERİKA'DA RAHAT BİR HAYATIM VARDI"
Amerika'da rahat bir hayat sürdüğünü ve 18 yaşına kadar hiç çalışmadığını söyleyen Omar, "Eskiden çok yaramazdım, hayat benim için heyecan doluydu. İnsanlar benim pasaportumu çaldırdığıma inanmadı. Annem bana para gönderirdi ama vefat edince para gönderemedi. Benim de param bitti. Kaldığım otelde çalışan bir kişi bana çalışmam gerektiğini söyleyerek Kumkapı'daki Balıkhane'ye yönlendirdi" dedi.
"TÜRKÇEYİ KELİME KELİME USTAMDAN ÖĞRENDİM"
Balıkhane'ye gidip işe başlayan Omar, önceden çok para harcadığı için pişmanlığını dile getirerek "O zaman havalar soğuktu hatırlıyorum gece saat 2'ydi kar yağıyordu, hayatımda ilk defa çalıştım. Ellerimi buza soktum, ellerim dondu o zaman bittim. 'İnsanlar nasıl çalışıyor bu nasıl bir hayat, o kadar parayı boşa harcamasaydım, keşke o para şimdi olsaydı' dedim. Sonra bu balıkçıya geldim, patronuma ben 'baba' diyorum. Çünkü bana o kişi babalık etti. Üşüyordum bana mont verdi, Türkçeyi kelime kelime ustamdan öğrendim, daha sonra ben İngilizce konuşuyordum eşim Türkçesinde yardımcı oluyordu, hayat böyle devam etti" diye konuştu.
"SEVGİ İÇİN TÜRKİYE'DE KALDIM"
Çalışma arkadaşlarıyla bağlarının çok güçlü olduğunu söyleyen Omar Munir, "Buradaki çalışan abiler beni o kadar seviyor ki aile gibiyiz. İşe gelmeyeyim, izinli olayım arkadaşlarımı özlüyorum. Herkes birbirine çok bağlı. Bu duygularımı anlatamam, sevgi için Türkiye'de kaldım" ifadelerini kullandı.
"EŞİMLE İLK DEFA GOOGLE TRANSLATE'DEN KONUŞTUK"
Eşi Goncagül ile iş yerinde tanıştığını ve evlenmek istediğinde ilk başta babasını ikna edemediğini belirten Omar, şöyle devam etti:
"Karşımızdaki dükkanda annesi çalışıyordu. Eşimde Yalova Üniversitesi'nde okuyordu. Onu, izin alıp annesinin yanına geldiğinde gördüm. Çay içiyordu, ustama 'orada bir kız var, çok hoşuma gitti' dedim. Sonra peçeteye İngilizce 'seni bekliyorum, buluşup çay içmek istiyorum,gelebilir misin' yazdım. 10 ayrı peçeteye yazdım, burada bir hayatım olamaz,gideceğim diye dokuzunu sildim attım, son yazdığım ona ulaştı. O zaman şimdiki hayatımı kabul etmiyordum. Goncagül geldi, iskelede çay bahçesi var, biz ilk defa google çeviriden konuştuk, saat akşam 20.00'di. Sonra buluşmaya devam ettik, bir gün geldi evlenmek istedim. Babasını ikna edemedim. Babası bana 'sen Amerika'dan geldin,Müslüman değilsin' dedi. Ben de 'anne ve babam Pakistanlı, Müslümanım ama Pakistan'a hiç gitmedim' dedim. Annesi beni iyi tanıdığı için nikahımız oldu, hayatımı kurmuş oldum."
"ABLAM İKİ KERE AMERİKA'DAN BENİ ALMAYA GELDİ GİTMEDİM"
Ablasının Amerika'da doktorluk yaptığını ve kendisini almak için iki kere Türkiye'ye geldiğini söyleyen Omar, "Ablam bana 'işini bırak gel, burada ne işin var' dedi. Bizim maddi durumumuz Amerika'da çok iyiydi. Babam mühendisti ama çok önceden vefat etti, annem ise orada bir üniversitede öğretim üyesiydi. Ablam daha sonra tekrar geldi, gitmedim. Havalimanında bana 'sen benin için öldün, ben de senin için' dedi. Ondan sonrada ne arayan var ne de soran" ifadelerini kullandı.
"BALIĞI SEVİYORUM, İŞİMİ DE SEVEREK YAPIYORUM"
4 yıl içinde işi çok iyi öğrendiğini aktaran Omar, "Ustalarım, '20 yıllık balıkçılar senin kadar iyi olamaz, işi iyi kaptın' diyor. Balığı seviyorum, işimi de severek yapıyorum. Tezgah yapmak, balık satmak hoşuma gidiyor. İnsanlar kokudan çok rahatsız oluyor, ben de ilk geldiğimde rahatsız oldum sonra balıkları sevmeye başladım.Başka bir iş de buldum gitmedim" diye konuştu.
"BÖYLE BİR HAYATIMIN OLACAĞINI HİÇ TAHMİN ETMEDİM"
Balıkçı tezgahında her işi yaptığını söyleyen Omar, "Ustalarım bana 'joker' der, her yerde çalışabilirim. Böyle bir hayatımın olacağını hiç tahmin etmedim. Yarın ne olacağı hiç belli değil. Ben başka bir hayatın hayalini kuruyordum. Annem hep 'sen çalışamazsın çünkü geç kalkıyorsun, akşam geç geliyorsun' derdi. Keşke o hayata geri dönseydim çok şey düzeltebilirdim" dedi.
"KARADENİZLİLER ÇOK HIZLI KONUŞUYOR"
Eşim memleketi Artvin'e gittiğini ve çok sevdiğini anlatan Omar, "Karadeniz çok güzel yaşanabilinecek bir yer, sadece sineklerden rahatsız oldum. Karadenizliler çok hızlı konuşuyor. Kayınpederime gidiyorum 'uşak gel buraya' diyor. Bazen konuşmalarını anlayamıyorum" ifadelerini kullandı.
HAYATI VE PARANIN KIYMETİNİ TÜRKİYE'DE ÖĞRENDİM
Bir gün Amerika'ya dönerse orada da balıkçılık yapmayı düşündüğünü belirten Omar, " Gidersem, Türkiye'den balık alıp orada satmayı düşünüyorum, lokantada da açabilirim. Amerika'da böyle tezgah yapan yer yok. Burada hayatı, paranın kıymetini ve daha birçok şeyi öğrendim. Eskiden gözüm çok yüksekteydi. Sadece kendimi görüyordum. Şu anda öyle değilim düzenli bir hayatım var. Bu işi bırakamam,seviyorum. Kar yağınca balığa çıkmak buzları ellemek hoşuma gidiyor. Ellerim donuyor ama hoşuma gidiyor" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Omar Munir röp.
- Balıkçıdan detaylar
-Detaylar
==================================
- (havadan görüntülerle)
- 5 YILLIK BANLİYÖ TRENİ HASRETİNİN BİTMESİNE 2 AY KALDI
Ali AKSOYER-Çağrı ÇALIŞKAN/İSTANBUL, (DHA) HALKALI-GEBZE arasında bulunan eski banliyö hatlarında 2013 yılından beri süren yenileme çalışmalarında sona yaklaşılıyor. Yaklaşık 77 kilometrelik hattın yapım çalışmalarının yüzde 90'u tamamlandı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan projenin bu yılın sonunda İstanbullulara hizmet vermeye başlayacağını açıklamıştı. Proje tamamlandığında günde 1 milyon yolcunun taşınması planlanan hattın Marmarayla entegrasyonu sağlandığında Gebze'den Halkalı'ya 105 dakikada seyahat edilebilecek.
İKİ YILDA BİTİRİLECEKTİ
Haydarpaşa-Gebze arasında bulunan, 29 Mayıs 1969 yılından bu yana hizmet veren banliyö tren hattı, 19 Haziran 2013'te yapılan son seferinin ardından kapatılmıştı. Eşzamanlı olarak Zeytinburnu-Halkalı arasında da çalışmalar için start verilmişti. Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren projesi ve Marmaray'la entegre olarak çalışması planlanan hattaki yenilenme çalışmaları nedeniyle, raylar sökülmüş, pek çoğu tarihi eser statüsünde bulunan istasyonların da yenilenmesine karar verilmişti. Yapım süresi 24 ay olarak planlanan yenileme çalışmalarının 2015 yılı Haziran ayında sonuçlandırılması hedeflenmişti. Ancak aradan geçen süre içinde yapımı üstlenen firma, maliyetlerdeki aşırı artışı gerekçe göstererek 2014 yılının Ekim ayında çalışmaları durdurmuştu. Sorunların çözülmesinin ardından çalışmalar 2015 yılı içinde tekrar başlamıştı.
YÜZDE 90'ı TAMAMLANDI
2018 yılı sonunda açılması hedeflenen Halkalı-Gebze banliyö hattında ekipler yoğun olarak çalışıyor. Banliyö trenlerinin kullanacağı iki hattın yanı sıra, hatta hızlı trenlerin de kullanacağı bir hat daha eklendi. Hattaki yeni istasyon ve eski istasyonların restorasyon çalışmaları da tüm hızıyla sürüyor. Hat boyunca trenlerin bakım ve onarımlarının yapılacağı yerlerin yapım çalışmaları da hızla sürüyor
YIL SONUNDA HALKIN KULLANIMINA AÇILACAK
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan'ın bu yılın sonunda hizmete açılacağını duyurduğu hatta istasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından testlere başlanacak.. Bu çalışmaların da tamamlanmasının ardından proje yıl sonunda halkın kullanımına açılacak.Tren hatlarının tamamlanması ve Marmaray projesi ile entegrasyonu sağlandığında 43 İstasyonun bulunacağı Gebze'den Halkalı'ya 105 dakikada seyahat edilebilecek. Hatta Bakırköy'den Bostancı'ya 37 dakika, Söğütlüçeşme-Yenikapı'nın seyahat süresi ise 12 dakika olacak. Hatta günde 1 milyon yolcunun taşınması planlanıyor.
- SÖZCÜ GAZETESİ DAVASI'NDA SONA DOĞRU...
Haber: Serpil KIRKESER / Kamera: İSTANBUL DHA
Sözcü Gazetesi sahibi Burak Akbay ile 3 sanığın, "Silahlı terör örgütünü yönetme", "Silahlı terör örgütü propagandası yapmak" ve "Silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek isteyerek yardım etme" suçlarından yargılandığı dava savcının esas hakkındaki mütalaasını hazırlamasına karar verildi. Duruşma 12 Mart 2019'a ertelendi.
5. DURUŞMA YAPILDI
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 5. duruşmaya, tutuksuz sanıklar Gökmen Ulu, Mediha Olgun, Yonca Yücekaleli ile hakkında yakalama kararı bulunan sanık Burak Akbay katılmazken, sanıkları avukatları temsil etti. Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, sanıkların HTS analiz rapronun mahkemeye gönderildiğini belirtti.
"YAKALAMA KARARININ KALDIRILMASINI TALEP EDİYORUZ"
Burak Akbay'ın Avukatı Celal Ülgen, "Gelen belgelerin tamamı lehimize olan belgelerdir. Bu aşamada bir diyeceğimiz yoktur. Müvekkilimiz hakkkında yakalama kararını kaldırılmasını talep ediyoruz" dedi. Mediha Olgun'un avukatı Can Çelik de müvekkili hakkında uygulanan yurtdışına çıkış yasağına ilişkin adli kontrol kararının kaldırılmasını talep ederek, "Müvekkilim aleyhine suç şüphesini gösterir hiçbir delil yoktur" dedi.
DURUŞMA MART AYINA ERTELENDİ
Mahkeme heyeti, sanık Burak Akbay hakkında halen yurtdışında bulunmuş olması dikkate alarak sanık hakkında daha önceki aşamalarda uygulanan yakalama emrinin infazının devamına hükmetti. Yurtdışına çıkış yasağı tedbirlerinin kaldırılması yönündeki talebin reddine karar veren mahkeme heyeti, dosyanın esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için Cumhuriyet Savcısına verilmesini kararlaştırdı. Duruşma 12 Mart 2019 tarihine ertelendi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu'nca hazırlanan 73 sayfalık iddianamede, gazetenin sahibi firari şüpheli Burak Akbay'ın "Silahlı terör örgütünü yönetme" ve "Silahlı terör örgütü propagandası yapmak" suçlarından 16,5 yıldan 30 yıla kadar hapsi istenirken; gazetenin İzmir muhabiri Gökmen Ulu ile eski İnternet Sorumlu Haber Müdürü Mediha Olgun ve Mali İşler Müdürü Yonca Yücekaleli'nin ise "Silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek isteyerek yardım etme" suçlarından ise 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisleri talep ediliyor.
- NAZLI SİNEM DAVASINDA ADLİ TIP'A "FERMUAR" SORULDU
Hayati ARIGAN/İSTANBUL, (DHA)
Paksoy Holding'in veliahtları Mahmut Emre ve Can Paksoy kardeşler, Boston Üniversitesi mezunu 24 yaşındaki Nazlı Sinem Erköseoğlu'nu 'kasten öldürdükleri' iddiasıyla yargılandıkları davada verilen beraat kararını Yargıtay'ın bozması üzerine yeniden hakim karşısına çıktı. İkinci kez başlayan yargılamada mahkeme, kardeşlerin oturduğu İstanbul Beyoğlu'ndaki 10 katlı binanın havalandırma boşluğunda ölü bulunan Sinem'in olay gecesi üzerinde olan elbiseyi Adli Tıp Kurumu'na gönderdi. Mahkeme kurumdan, elbiseyi giyen kişinin fermuarı tek başına kapatıp kapatamayacağının tespitini istedi.
İLK YARGILAMADA BERAAT ETTİLER
Boston Üniversitesi'nden mezun olan Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun (24) cesedi, 26 Eylül 2010'da İstanbul Beyoğlu'nda Paksoy kardeşlere ait dairenin bulunduğu 10 katlı apartmanın havalandırma boşluğunda bulunmuştu. İncelenen güvenlik kamerası görüntülerinde iki kardeşin de o gece bir kulüpte ve apartman girişinde genç kızla görüntüleri tespit edilmişti. Paksoy Holding'in veliahtları Mahmut Emre Paksoy ve kardeşi Can Paksoy hakkında 'kasten adam öldürmek' suçundan müebbet hapis istemiyle dava açılmıştı. Paksoy kardeşler, Sinem'in intihar ettiğini iddia ederken, genç kızın ailesi kızlarının cinayete kurban gittiğini ileri sürmüştü. İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 4 yıl süren davada kısa süre tutuklu yargılanan kardeşler, 2014 Aralık ayında beraat etmişti. Mahkeme, beraat kararında kasten ya da dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet ile ilgili yeterli delil elde edilemediğini bildirmişti.
YARGITAY BAŞSAVCILIĞI KARARA İTİRAZ ETTİ
Sinem'in ailesi kararı, 'Usul ve yasaya aykırı olduğu' gerekçesiyle Yargıtay'da temyiz etti. Dosyayı inceleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da kovuşturma evresinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'a duruşmaların bildirilmediği, sanıkların olayın gerçekleştiği evdeki sabit telefon ile olay gecesi kimlerle konuştuğuna ilişkin yeterli araştırmanın yapılmadığı, Sinem'in yüzüstü düşmesine rağmen, başının arkasındaki şişliğin ve yaraların ne zaman oluştuğu konusunda Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmadığı ve Sinem'in iç çamaşırlarının ters giydirildiğinin öne sürüldüğü, vücudunda ve sutyeninde sanıkların DNA'sının bulunduğu iddia edilmesine rağmen bu elbiseyi giyen kişinin arkasındaki fermuarı tek başına kapatıp kapatamayacağının araştırılmaması nedenleriyle beraat kararının bozulmasını istedi.
İKİNCİ YARGILAMA BAŞLADI
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 23 Mayıs 2018'de beraat kararının bozulmasına karar verdi. Dava, İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nden yeniden görülmeye başladı. İkinci kez başlayan yargılamada Paksoy kardeşler yeniden hakim karşısına çıktı. Sinem'in babası Ergun Erköseoğlu, annesi Ferah Kural ile dedesi Yusuf Ziya Kural'ın müşteki olarak yer aldığı duruşmada tutuksuz sanıklardan Can Paksoy, "Yargıtay bozmasından önce tüm deliller toplanmıştır. Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmıştır. Suçsuzluğum ortaya çıkmıştır. Bozma kararı usuldendir. Beraat kararı yerindedir. Hakkımdaki suçlamayı kabul etmiyorum. Kimseyi öldürmedim, öldürmeye de teşebbüs etmedim" dedi. Ağabey Mahmut Emre Paksoy da "Mahkemenin daha önceki beraat kararı doğrudur. Deliller toplanmıştır. Yargıtay kararı usulen eksikliğe dair bir karardır. Eksikliğin giderilip tekrar beraat kararı verilmesini talep ediyorum" diye konuştu. Sanıkların avukatı Köksal Bayraktar, "Beraat kararı her yönden doğru bir karardır. Aile Bakanlığı'nın müdahil olması gerekliliği yönünden bozmuştur. Bu bozma sebebinden sonra eski kararınıza uyulmasını talep ediyoruz" dedi.
AİLE BAKANLIĞI AVUKATI, KARDEŞLERİN CEZALANDIRILMASINI İSTEDİ
Aile Bakanlığı avukatı Hatice Boz ise söz alarak, "Beraat kararının bozularak sanıkların cezalandırılmasını istiyoruz. Aynı zamanda sanıkların cep telefonu içeriklerinin de araştırılmasını istiyoruz" dedi. Sinem'in babası Ergun Erköseoğlu da evdeki sabit telefon kayıtlarının alınmadığı belirterek, sanıkların anne ve babaları ile kendi cep telefon mesajlarının kayıtlarının da dosyaya alınmasını talep etti. Anne Ferah Kural, "Benim kızım neden öldü. Ben bunu öğrenmek istiyorum" dedi. Sinem'in 88 yaşındaki dedesi Yusuf Ziya Kural, dava sürecinde Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı ile yüksek yargı üyelerine dilekçeler yazdığını ancak hiçbirinden cevap alamadığını belirtti. En kısa zamanda en doğru kararın verileceğine inandığını ifade etti.
KAFASINDAKİ YARA VE ELBİSENİN FERMUARI ADLİ TIP KURUMU'NA SORULDU
Mahkeme, Sinem'in ölümüne ilişkin yeniden kapsamlı bir araştırma yapılmasına karar verdi. Kardeşlere ait dairedeki sabit telefon numarasının tespiti ile olay gecesine ilişkin kayıtların getirilmesini isteyen mahkeme, Sinem'in kafasındaki yaranın düşme öncesine mi sonrasına mı bağlı olduğunun tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca, Sinem'in olay gecesi giydiği elbiseyi de Adli Tıp Kurumu'na göndererek, elbiseyi giyen kişinin arkasındaki fermuarı tek başına kapatıp kapatamayacağının tespitini istedi.
Görüntü Dökümü:
---------
-Arşiv görüntüler
07.11.2018 - 11.01 Haber Kodu : 181107046
============================
İSTANBUL - BAHÇELİEVLER'DE ÖNÜNE GELENİ VURAN GENCE MÜEBBET VE 56 YIL HAPİS
Haber: Serpil KIRKESER / İSTANBUL, (DHA) BAHÇELİEVLER'de geçen yıl önüne gelene ateş edip 1 kişinin ölümüne ve 5 kişinin de yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle yargılanan tutuklu sanık Eray Aygün (20) müebbet hapis ve 56 yıl 4,5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Kararın ardından söz alan sanık Aygün "Başkanım toplam kaç yıl aldım?" diye sordu. Mahkeme Başkanın "Müebbet artı 50 yıl hapis " diye yanıt vermesi üzerine sanık Aygün "Tamam sağ olun, kolay gelsin" dedi.
SANIK: "SON SÖZÜM YOKTUR"
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya Balıkesir Kapalı Cezaevi'nde bulunan tutuklu sanık Eray Aygün SEGBİS sistemiyle bağlandı. Duruşmada söz alan sanık avukatı müvekkilinin beraatine ve tahliyesine karar verilmesini istedi. Son sözü sorulan sanık Eray Aygün de "Son sözüm yoktur" dedi.
KARAR AÇIKLANDI
Mahkeme heyeti, Sanık Eray Aygün'ü Tural Asadov'u "kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme heyeti, Abdulsamet Işık'ı "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 15 yıl, Alev Bülent Ay'ı "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 15 yıl, Adem Esen'i kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 15 yıl, Hızır Hamzaoğlu'nu "Silahla kasten yaralama" suçundan 5 yıl 7 ay 15 gün, Murat Koç'u "Kasten yaralama" suçundan 3 yıl 9 ay hapis ve 6136 sayılı yasaya muhalefet" suçundan da 2 yıl hapis ve bin 800 TL adli para cezası verildi. Karar oybirliğiyle alındı. Sanığın tutukluluk halinin de devamına kararına verildi. Söz alan Eray Aygün "O şeyleri (tutanakları) bana yollayacak mısınız? Başkanım şimdi ben toplam kaç yıl aldım?" diye sordu. Mahkeme Başkanı da "Müebbet artı 50 yıl civarı" cevabını verdi. Bunun üzerine Sanık Aygün de "Tamam sağ olun, kolay gelsin" diye cevap verdi.
İDDİANAME
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianameye göre olay şöyle oldu: Bahçelievler'de şüpheli Eray Aygün 13 Nisan günü saat 20.30'da elindeki tabanca ile Alev Bülent Ay'ı, Abdülsamet Işık'ı, Adem Esen'i, Murat Koç'u, Hızır Hamzaoğlu'nu ve Tural Asadov'u çeşitli yerlerinden yaraladı. Baş kısmından yaralanan Tural Asadov (20) ise kaldırıldığı Bahçelievler Devlet Hasatanesi'nde hayatını kaybetti. Cenk İzci de şüpheli Aygün'e tokat atarak elindeki silahı aldı. Bunun üzerine şüpheli Aygün olay yerinden kaçtı. 28 Nisan 2017 tarihinde yakalanan Aygün hakkındaki suçlamaları reddederek, ""Müştekileri ben yaralamadım. Hiçbiri ile aramda husumet yoktur. Olayı ben gerçekleştirmedim" diye ifade verdi. Ancak çıkarıldığı mahkemece şüpheli Eray Aygün tutuklandı. Savcılık hazırladığı iddianamede şüpheli Eray Aygün'ün "Kasten öldürme", "Kasten yaralama", "Kasten öldürmeye teşebbüs" ve "6136 Sayılı Kanuna Muhalefet" suçlarında bir kez müebbet ve 33 yıldan 66 yıla kadar hapsi istiyordu.
Görüntü Dökümü:
--------------
-Arşiv