1- ONUR ÖZBİZERDİK'E ESKİ SEVGİLİSİNE DARP DAVASINDA 7,5 YIL HAPİS CEZASI...
* DARP SIRASINDA KULLANDIĞI AYAKKABISI AĞIRLAŞTIRICI NEDEN SAYILDI
Hayati KILIÇ - Özden ATİK, İstanbulDHA
Eski sevgilisi Melis Çakır'ı darp ettiği iddiasıyla yargılanan Onur Özbizerdik toplam 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Özbizerdik hakkında yurtdışına çıkış yasağı da konuldu. Mahkeme, Onur Özbizerdik hakkında Melis Çakır'a eylemini silahtan sayılan ayakkabıyla ile işlemesini artırıcı sebep saydı.
İstanbul 71. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, şikayetçi Melis Çakır ve annesi Zehra Oya Kokucu hazır bulundu. Sanıklardan Onur Özbizerdik duruşmaya gelmezken; şoförü Adil Cesur duruşmada hazır bulundu.
"CEZALANDIRILSIN"
Melis Çakır ve annesi Zehra Oya Kokucu, "Şahsın cezalandırılmasını istiyoruz" dediler.
"TANIKKEN SANIK OLDUM"
Adil Cesur, "Ben tamamen suçsuzum. Bu olayda tanıkken sanık oldum. Mağdura bir kaç defa para götürdüm" dedi. Bunun üzerine Melis Çakır, "Yalan söylüyor, benim paraya ihtiyacım yok" diye konuştu.
AYAKKABIYLA DARP NEDENİYLE ARTIRIM UYGULANDI
Mahkeme, Onur Özbizerdik hakkında Melis Çakır'a eylemini silahtan sayılan ayakkabıyla ile işlemesini artırıcı sebep saydı. Mahkeme bu nedenle "Kasten yaralama" suçundan verdiği 2 yıl hapis cezasını; 3 yıl hapis cezasına çıkardı. Mahkeme Çakır'ın vücudunda kemik kırığı oluşması nedeniyle yine artırım uygulayarak bu cezayı 4 yıla çıkardı. Ancak mahkeme, sanığa verilen cezanın geleceği üzerine yaratacağı olumsuz etkileri göz önüne alarak cezayı 3 yıl 4 ay hapis cezasına indirdi. Sanık Özbizerdik'e toplam ceza miktarı ve kaçma şüphesi dikkate alınarak yurtdışına çıkış yasağı da konuldu.
HÜRRİYETİNDEN YOKSUN BIRAKMA SUÇUNDAN İKİ SANIĞA DA CEZA
Mahkeme, sanıklar Onur Özbizerdik ve şoförü Adil Cesur'a "Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçundan ise 4 yıl 2'şer ay hapis cezası verdi.
ANNESİNE KARŞI SUÇLARDAN BERAAT
Sanık Onur Özbizerdik'in, Melis Çakır'ın annesi Zehra Oya Kokucu'ya karşı ağır tehdit ve hakaret suçlarını işlediğine dair yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verildi. Sanık Adil Cesur'un Melis Çakır'a yönelik "kasten yaralama" suçundan da beraat kararı verildi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, sanık Onur Özbizerdik'in Melis Çakır'a araç içerisinde kafasını, yüzünü ve burnunu yumrukla darp ettiği, Çakır'ın şoför Adil Cesur'dan aracı durdurmasını istediği, ancak şoförün durmadığı belirtiliyordu. Melis Çakır'ı darp etmeye devam eden Onur Özbizerdik'in Sarıyer'deki evlerine geldiklerinde Çakır'ın araçtan inerek bulduğu en yakın eve sığındığı anlatılıyordu. Olaydan sonra Onur Özbizerdik'in Melis Çakır'ın annesi Zehra Oya Kokucu'yu da tehdit ettiği belirtilen iddianamede, Melis Çakır'ın kafasına ve yüzüne yumrukla vurarak kemik kırığına sebebiyet verecek ve yüzde sabit eser oluşacak şekilde yaraladığı öne sürülüyordu. Ayrıca Özbizerdik'in, Melis Çakır'ı araçta alıkoyarak hürriyetinden yoksun bıraktığı da ifade ediliyordu. Şoför Adil Cesur'un da aracı durdurmayarak Özbizerdik'e yardım ederek suça iştirak ettiği iddia ediliyordu. Onur Özbizerdik'in "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Kasten yaralama", "Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçlarından 6 yıldan 27 yıla kadar hapsi talep ediliyordu. Özbizerdik'in, Zehra Oya Kokucu'ya karşı "Tehdit" ve "Hakaret" suçlarından ise 9 aydan 4 yıla kadar hapsi isteniyordu. Şoför Adil Cesur'un ise Özbizerdik'in suçlarına iştirak ettiği gerekçesiyle 3 yıldan 11 yıla kadar hapsi talep ediliyordu.
"YERE DÜŞÜNCE YÜZÜMÜ ÇARPTIM" DEMİŞTİ
Mahkemedeki ilk ifadesinde, Onur Özbizerdik'in ayağından ayakkabısını çıkarıp ökçesiyle yüz bölgesine vurduğunu söyleyen Melis Çakır, adli tıp raporuna yansıyan burun kırığına ilişkin soruya ise "Ben yere düşünce yüzümü de çarptım. Adli Tıp Raporu'na nasıl geçtiğini bilmiyorum" demişti. Çakır, önceki celse ise "Olay sırasında yere düşmedim, burnumu Onur kırdı" demişti. Sanık Onur Özbizerdik ise savcılık ifadesinde, ilaç kullandığı için Melis Çakır ile arasında geçen olayları hatırlamadığını belirterek suçlamayı reddetmişti.
==============================
2- MECİDİYEKÖY'DEKİ ASANSÖR FACİASI : TOKİ GÖREVLİLERİ HAKİM KARŞISINDA
Haber: Özden ATİK / İstanbul, DHA
Mecidiyeköy'deki eski Ali Sami Yen Stadı'nın yerine yapılan Torunlar İnşaat'a ait rezidans inşaatında gerçekleşen ve 10 işçinin hayatını kaybettiği asansör kazasıyla ilgili olarak açılan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmaya sanıklar Ömer Caniklioğlu, Niyazi Özdemir, Mehmet Rıfat Çağal, Temel Emrah Bıyıkoğlu ile Zühal Dalkılıç katıldı. Dönemin TOKİ İstanbul Emlak Dairesi Başkanı olan sanık Aliseydi Karaoğlu ise duruşmaya katılmadı. Duruşmada kazada ölen üniversite öğrencisi Hıdır Ali Genç'in yakınları ile kazada hayatını kaybeden Vahdet Biçer'in kardeşi Hüseyin Biçer'in avukatı hazır bulundu.
"HERHANGİ BİR KUSURUMUZ OLMAMIŞTIR"
Sanıklardan Ömer Caniklioğlu savunmasında, 2005 yılından beri TOKİ'de memur olarak görev yaptığını belirterek "İstanbul Uygulama Dairesi Başkanlığı'nda görev yapıyordum. 7 No'lu Uygulama Şube Müdürü olarak Mayıs 2013'de görevlendirildim. Tapu devri ile ilgili husus benim göreve başlama tarihimden daha önceki bir husustur. Bu konuda bilgi sahibi değilim. Bizim görevimiz projeye uygunluğa ilişkindir" dedi. Caniklioğlu, "İş güvenliği ile ilgili herhangi bir yükümlülüğümüz bulunmamaktadır.Bu Çalışma Bakanlığı'nın müfettişlerinin görev alanına girmektedir. Onlar tarafından gerekli denetim yapılmaktadır. Tapu devriyle ilgili benim birimimin herhangi bir yetkisi bulunmamaktadır. 24 saat çalışma izni çıkartılması da tarafımızca sağlanmış bir şey değildir. Valilik kararıyla yapılmaktadır. İdaremizin bu konuda bir yetkisi ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Görevimizi icra ederken herhangi bir kusurumuz olmamıştır" diye konuştu.
"SÖZLEŞMEDEN KAYNAKLANAN SORUMLULUK YOK"
Sanıklardan Niyazi Özdemir, söz konusu inşaat sözleşmesinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idarelerinin sözleşmeden kaynaklanan bir sorumluluğu olmadığını söyledi. Özdemir, "4 No'lu Daire Başkanı olarak görev yaptığım dönemde ilgili şube müdürü ve personellerimiz tarafından işin projesine, şartnamesine göre denetim yapılmıştır. Bunun ispatı da ortaya çıkan eserin kalitesidir. Kaliteden kastımız inşaatin niteliğidir" dedi.
"ASANSÖR FİRMASI VE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANININ UHDESİNDE"
Asansörün düşmesinin o aşamada asansör firması ile işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanının görevi uhdesinde bulunduğunu belirten Mehmet Rıfat Çağal, "Şayet orada bir kolon çökmüş olsaydı veya kullanılan asansör iskan alındıktan sonra düşseydi veya kalıp çökseydi burada bir eksiklikten ve görevimizi yapmadığımızdan bahsedilebilirdi. Ancak bu olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Bizim görev tanımımıza göre söz konusu kaza ile ilgili bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır" diye konuştu.
BİZİM SORUMLULUĞUMUZDA DEĞİL
8 No'lu Uygulama Şube Müdürü olarak 30 Aralık 2013'de görevlendirildiğini belirten sanık Temel Emrah Bıyıkoğlu, "Söz konusu şantiye 7 No'lu uygulama şube müdürlüğünün görev alanında bulunmaktaydı. Ben bu şubede görev yaptığım dönemde işin projesine, şartnamesine, yönetmeliklerine uygun olup olmadığı denetlenmiştir. Kaba inşaat devam ettiği için zaten şantiye denetimlerimizde uygunsuz bir durum görüldüğünde proje müdürüyle temas kurulup inşaat durdurulmuş, eksiklik giderildiğinde inşaat devam etmiştir. Bunun dışında herhangi bir eksiklik olduğuna ilişkin bir şey yoktur" dedi. Asansör yük çekmek veya insan çekmek için kullanıldığını belirten Bıyıkoğlu, "Dolayısıyla iş makinası niteliğindedir. Bu nedenle bizim sorumluluğumuzda değildir. Tapu devri bizim dairemiz görev alanında değildir. 24 saat çalışma izni ile ilgili de daire başkanlığımızın herhangi bir dahli yoktur. Suçlamaları kabul etmiyorum" dedi.
"GÖREVİMİ YERİNE GETİRDİM"
O tarihte 7 No'lu uygulama dairesinde mimar olarak görev yaptığını belirten Zühal Dalkılıç, "2015 yılında emekli oldum. Daire başkanım ve müdürüm tarafından belirtildiği şekilde görev tanımlarına uygun olarak gerekli denetimlerde bulundum. Benim görevim görev tanımları çerçevesinde mimarinin uygunluğunu, kullanılan malzemenin şartname çerçevesinde uygunluğunu kontrol etmektir. Bu görevimi de yerine getirdim. İş güvenliği uzmanı değilim. Bu anlamda bir sorumluluğum da yoktur" dedi.
AĞIR CEZADAN BİRLEŞTİRME GÖRÜŞÜ SORULACAK
Mahkeme, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen "Taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek" suçundan 25 sanığın yargılandığı dava ile bu dava arasında fiili ve hukuki bağlantı olduğu gerekçesiyle istenen birleştirme talebiyle ilgili olarak Ağır Ceza Mahkemesi'nden görüş alınmasına karar verdi. Sanık Aliseydi Karaoğlu'nun talimatla ifadesinin alınmasına karar veren mahkeme duruşmayı erteledi.
İDDİANAME...
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, dönemin İstanbul Emlak Dairesi Başkanı Aliseydi Karaoğlu da dahil 6 TOKİ görevlisi için "Görevi kötüye kullanma" suçundan 6'şar aydan 2'şer yıla kadar hapis isteniyor.
========================
3- ZEYTİNBUNRU VE ESENYURT'TA TABANCA ATÖLYELERİ
* Gerçek kalitelerine çok yakın ürettikleri silahları piyasa fiyatlarının çok altında satıyorlardı.
Çağatay KENARLI, İstanbul DHA
İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri silah ticareti yapan bir şebeke ile ilgili ihbar üzerine çalışma başlattı. Polis ekipleri yaptığı fiziki ve teknik takibin ardından 3 şüphelinin Zeytinburnu ve Esenyurt'ta bulunan 2 dükkanda tabanca ürettiklerini ve sattıklarını tespit ederek operasyon düzenledi. Polis ekipleri şüpheli F.A.
TABANCALAR ORİJİNALİNE YAKIN KALİTEDE
Gözaltına alınan F.A., E.Y. ve A.F.G. sorgulanmak üzere Vatan Caddesi'nde bulunan Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne getirildi. Polis ekipleri, şüphelilerin sattığı silahların gerçek kalitesine çok yakın olduğunu belirleyerek, satılan tabancaların orijinallerinin üçte birine sattıklarını öne sürdü. Gözaltına alınan şüphelilerin emniyetteki işlemleri devam ediyor. Operasyonda ele geçirilen tabancalar, emniyette sergilendi.
Görüntü Dökümü
----------
-Sergiden görüntü
-Ele geçirilen tabancalar
-Tabanca namlularından görüntü
-İcra yaylarının görüntüsü
-Genel ve detaylar
=============================
4- YAZAR MURAT BELGE'YE "CUMHURBAŞKANINA HAKARET" DAVASINDA BERAAT
Haber: Arzu KAYA, İstanbul DHA
Yazar Murat Belge, Taraf Gazetesi'nde yayınlanan bir yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle 4 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davada beraat etti.
"YAZI SİYASİ OLAYLARA KARŞI YAPILAN BİR ELEŞTİRİDİR"
Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki davanın karar duruşmasına tutuksuz sanık Murat Belge katılmazken avukatları hazır bulundu. Duruşmada söz alan Belge'nin avukatlarından Bahri Bayram Belen suça konu yazının içeriğinde hakaret olmadığını belirterek, "Yazı siyasi olaylara karşı yapılan bir eleştiridir, söz konusu yazı basın özgürlüğü kapsamındadır" dedi. Murat Belge'nin bir diğer avukatı Sinem Birsin de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikayetinden vazgeçtiğini ifade ederek Belge'nin beraatını talep etti.
BERAAT KARARI
Mahkeme, Murat Belge hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan cezalandırılması istemiyle dava açıldığını ancak suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle Belge'nin beraatına karar verdi.
İDDİANAMEDEN
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı aracılığıyla 12 Eylül 2015 tarihli Taraf Gazetesi'nde Murat Belge imzasıyla yayınlanan "Vermezsen 400'ü" yazı ile kendisine hakarette bulunulduğu gerekçesiyle şikayetçi olduğu belirtildi. Bu kapsamda soruşturma başlatıldığı belirtilen iddianamede, söz konusu yazıya da yer verilerek, Murat Belge'nin "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan 1 yıldan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
===========================
5- TURİZM BAKANI AVCI, ÖZBEKİSTAN BAŞBAKAN YARDIMCISI İLE GÖRÜŞTÜ
Haber-Kamera: İdris TİFTİKCİ- İSTANBUL DHA
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Özbekistan Başbakan Yardımcısı Rustam Azimov ile Özbekistan Ekonomik İlişkiler, Yatırımlar ve Ticaret Bakanı Elyor Ganiyecile ile görüştü.
İstanbul'daki görüşmenin sonunda Bakan Avcı, basın mensuplarına kısa bir açıklamada bulundu.
Bakan Avcı, Azimov'un üç günden beridir Türkiye'de olduğunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ile de görüştüğü belirti. Avcı, "Bugün de özellikle ülkelerimizin arasındaki kültürel ve turistik işbirliğini imkanları üzerine çok verimli bir görüşme yaptık. Özbekistan, 30 milyon kusur nüfusu ile çok önemli bir ülke. Ne yazık ki bugüne kadar özellikle turizm alanındaki potansiyelini gerektiği gibi değerlendirebilmiş değil. Bu bakımdan Türkiye'nin turizm alanındaki başarılarından yola çıkarak turizmde her alanda işbirliği yapmak istiyorlar" dedi. Bakan Avcı, "Dost ve kardeş Özbekistan'a memnuniyetle, Özbek halkının bütün dünyada tanınması ve ülkenin kültürel değerlerinin anlatımı ve tanıtımı için ne gerekiyorsa bunu yapmaya hazır olduklarını kendilerini söyledik. Mayıs ayında beraberinde turizm alanında faaliyet gösteren bir heyetle Taşkent'e ziyarette bulunacağız. Zaten şimdiden bazı arkadaşlarımızı Özbekistan'daki turizm potansiyelinin bir fotoğrafını çektirmek için görevlendirdik. Onlardan gelecek ön bilgiler doğrultusunda, biz Özbek turizminin gelişmesi için neler yapabileceğimize dair dosyalarımızı daha iyi çalışmış olarak mayısta tekrar görüşeceğiz" diye konuştu.
"İŞBİRLİĞİ HEM ÖZBEKİSTAN'A HEM DE TÜRKİYE'YE YARAR"
Özbekistan'tan Turkiye'ye gelen turist sayısının 150 bin civarında, Türkiye'den Özbekistan'a gidenlerin sayısının ise 15 bin olduğunu aktaran Avcı, "Aşağı yukarı 10'da 1. Dolayısıyla burada bir dengesizlik var. Bunun artması lazım. Dediğim gibi Özbekistan bütün potansiyeline rağmen bugüne kadar en fazla bir milyon 200 bin turist ağırlayabilmiş bir ülke. Halbuki, o ölçekte ve o imkanlara sahip bir ülkenin 20 milyonu yakalaması içten bile değil, gerekli uygun alt yapı yatırımları ve tanıtım stratejileri uygulandığı takdirde Özbekistan'ın turizm bakımından gerçekten önü çok fazla açık görünüyor. Türkiye ile işbirliği hem Özbekistan'a hem de Türkiye'ye yarar. Bu karşılıklı geliş-gidişler şimdi biliyorsunuz, Türk Hava Yolları'nın Özbekistan'a her gün uçuşu var. Dolayısıyla turizm alanında başlayan ilişkiler farklı alanlara; ticaretimize, kültürümüze yansır. Dolayısıyla bu alanda yapabileceğimiz her girişim farklı sektörlere nasıl olumlu yansıttığını önümüzdeki günlerde görürüz" dedi.
Görüntü Dökümü:
-----------
- Hediye verilmesi
- Tokalaşma
- Bakanın açıklamaları
===========================
6- "EURASİA RAİL" FUARI KAPILARINI AÇTI
Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: Güven USTA / İstanbul DHA
7. Uluslararası Demiryolu, Hafif Raylı Sistemler, Altyapı ve Lojistik Fuarı "Eurasia Rail", İstanbul Fuar Merkezi'nde kapılarını açtı.
Fuarın açılış törenine Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakan Yardımcısı Yüksel Coskunyürek, TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın, UIC- Uluslararası Demiryolları Birliği'nden Jean Pierre Loubinoux katıldı.
Açılış töreninde bir konuşma yapan Bakan Yardımcısı Yüksel Coskunyürek, "Milli yüksek hızlı trenimiz, yeni nesil elektrikli dizel trenimiz ayrıca yeni nesil milli yük vagon çalışmalarımız da hızlı bir şekilde devam etmektedir. Türkiye koşar adımlarla 2023 yılına yaklaşırken demiryolu sektörünün gelişmesi 2023 yılında hedeflediğimiz 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmamızda büyük bir katkı sağlayacaktır. 2016 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları Taşımacılık A.Ş.'yi kurarak ulusal demiryolu ağı üzerinde özel sektörün de demir yolunda yük ve yolcu taşımacılığının da önünü açmış bulunmaktayız. Türkiye'deki bu demir yolu sektöründeki bu büyük değişim ve dönüşüm de uluslararası arena da çok büyük ilgi görmekte. Bu yıl yedincisini düzenlediğimiz bu fuara baktığımız zaman ulusal ve uluslararası yaklaşık 200 tane yatırımcının, kuruluşun, sektördeki paydaşların katılmış olması da bu gelişmenin bir ürünü olsa gerek" şeklinde konuştu.
FUAR HAKKINDA
İstanbul Fuar Merkezi'nde 2-4 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve bu yıl 25 ülkeden 200'ün üzerinde katılımcı firmayı, 70 ülkeden gelen 10 bin profesyonel ziyaretçiyle buluşturacak olan fuarda, sektördeki yeni yatırımlar, ürün, hizmet ve teknolojiler sergilenecek.
Görüntü Dökümü:
---------------------
- Açılış töreninden görüntüler
- Coşkunyürek'in konuşması
- Kurdele kesimi
- Fuardan görüntüler
- Detaylar
02.03.2017 - 13.13 Haber Kodu : 170302082_
===========================
7- İTÜ REKTÖRÜ KARACA: UFAK DOKUNUŞLARLA İLK 500'E TÜRKİYE'DEN 25 ÜNİVERSİTE GİRER
Haber-Kamera: İstanbul DHA
İstanbul Teknik Üniversitesi İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, eğitimin tüm dünyada tarihsel süreçte geçirdiği evreleri anlatarak, günümüzde '4. nesil üniversite' döneminin yaşandığını söyledi. İTÜ Rektörü Karaca, eğitimin dönüşmesindeki temel sebebin toplumun refahını teknolojik ürünlerle destekleyerek artırmak olduğunu söyleyerek, "4. nesil üniversitelerde Ar-Ge ile üretilen ürünün pazarlanmasına geçiliyor" dedi. Prof. Dr. Mehmet Karaca, eğitimde yaşanan tarihsel süreci, şöyle anlattı:
"Tarihsel olarak baktığımızda üniversiteler toplumun ve teknolojinin gelişimiyle beraber kendileri de değişip dönüşüyorlar. 19. Yüzyıl'daki birinci nesil üniversite kavramında hedef sadece eğitilmiş, elit insanlar yetiştirmek ve bunlarla eğitimi yönlendirmekti. İkinci nesil üniversiteler; daha çok eğitim ve araştırma üzerineydi. Yani kişisel meraktan doğan olguyu makaleye veya benzeri ürünlere dönüştürerek üniversite eğitiminin üzerine Ar-Ge'yi koymaktı. Üçüncü nesilde ise Ar-Ge sonucu ürettiğiniz ürünleri piyasaya sunmak, toplumun refahını artırmak, toplumda bazı ürünlerle özdeş olmak yatıyordu. Örneğin dönemsel olarak rektör tanımına baktığınız zaman birinci nesilde rektörler tamamen eğitmen, ikinci nesilde hem araştırmacı hem eğitmen, üçüncü nesilde eğitmen, araştırmacı aynı zamanda iş adamı yani profesyonel yönetici kimliğine bürünüyorlar. Dördüncü nesil de ise çok daha farklı olarak ürettikleri ürünleri pazarlayan kişi, pazarlamacı oluyorlar. Buradaki hedef, toplumun refahını teknolojik ürünlerle destekleyip artırmak. Bütün dert bu."
'AR-GE'DE DESTEK ÇIKILIRSA İLK 500'E TÜRKİYE'DEN 20-25 ÜNİVERSİTE GİRER'
Dünya çapındaki üniversite sıralamalarında Türkiye'nin hak ettiği yerde olmadığını da belirten İTÜ Rektörü Karaca, şunları söyledi:
"Eğitime ufak tefek dokunuşlar lazım. Örneğin aslında şu anda Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) üzerinde çalıştığı 'Ar-Ge konusunda misyon farklılaşması' çalışmaları tamamlandığında inanın ki ilk 500' girecek epey üniversitemiz olacaktır. Bunlara sadece ufak dokunuşlar yeterli olabilir. Bazı üniversitelere yönetim açısından değil Ar-Ge ve eğitim açısından özel statü tanınabilir. Eğitimin yanında Ar-Ge ve benzeri katmanlarda bizlere destek çıkılırsa, önümüz açılırsa Türkiye'de ilk 500'e en az 20-25 üniversite girebilir. Türkiye'de 5 devlet üniversitesine Ar-Ge'de özel statü tanınacağı, misyon farklılaşması olacağı haberini geçen sene Külliye'deki akademik yıl açılışında satır aralarında Cumhurbaşkanımız da vermişti. Kaldı ki YÖK'te de şu anda böyle bir çalışma var. YÖK Başkanımız da bu konuda 1 yıldır üstüne basarak bizlerin de içinde olduğu bir grupla çalışıyor. Ufak tefek bürokratik pürüzler açılırsa inanıyorum ki Türkiye'deki insan kapasitesi, altyapı ve kültürel birikim sayesinde ilk 500'e en az 25 üniversitenin girmesini arzulayabiliriz."
'ÜNİVERSİTELER DE PUZZLE'IN ÖNEMLİ PARÇALARINDAN BİRİ OLUYOR'
İTÜ'deki 4. nesil üniversite olma yolunda yürütülen çalışmalara değinen Prof. Dr. Karaca, şöyle devam etti:
"Aslında yaklaşık 20 yıldır Teknik Üniversite'de bu gelişmeler oluyor. Bunun ilk örneği Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi'nin (KOSGEB), Teknoloji Geliştirme Merkezi olarak 1992'de İTÜ'de kurduğu merkez bu işlerin bir kuluçka merkeziydi. Buradan ülke çapında hatta dünya çapında 28 tane firma çıktı. Örneğin bir tanesi bağlantısız kablo sistemi ve internet ağı ürünleri geliştiren bir İTÜ firmasıydı. Çıktı, ticarileşti ve büyük dev bir firma haline dönüştü. Bunların çoğalması Teknokent sayesinde oldu. Bunlar yıllardır söylediğimiz üniversite-sanayi işbirliği tanımının en iyi örnekleriydi. İTÜ, bu işlerde önde gelen üniversitelerden bir tanesi. Ülkemizde bu tür yapıların çoğalması lazım. Dünyaya baktığımız zaman örneğin Amerikan modelinde özel sektörle üniversite çok entegre. Bizde ise daha çok devletle üniversiteler entegreydi. Ancak İstanbul'un konumundan dolayı yavaş yavaş özel sektör de ana kullanıcı ve rol oynayıcı bir yapıya dönüşüyor. Üniversiteler de burada puzzle'ın önemli parçalarından bir tanesi oluyor. Çünkü yetişmiş entelektüel sermaye burada ve insan sermayesi burada. Bu insan sermayesinin doğru kanalize edilmesi lazım. Doğru kanalize edildiğinde de ürünlerle beraber teknolojik gelişmenin yanında hayat standardımız da artıyor. Teknokentler bu açıdan önemli. Teknokent hikayesine baktığımız zaman ise Türkiye'de büyük bir geçmişi yok. İlk yasa Turgut Özal'ın başbakanlığı zamanında atılıyor fakat ilk işleme geçişleri 2000'li yılların başında oluyor. İlk etapta üç birimde ODTÜ, TUBİTAK- Marmara Araştırma Merkezi ve İTÜ'de kuruluyor. Şu anda da en başarılı olanları zaten bunlar diyebilirim."
Görüntü Dökümü:
-----------
-İTÜ'den detaylar
-Rektörlükten detaylar
-Kütüphaneden detaylar
-İTÜ içerisindeki Teknokentlerden detaylar
-Rektör ile röp.
02.03.2017 - 10.23 Haber Kodu : 170302030
=============================
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz