(geniş haber)
1- İBRAHİM KALIN: (ABD İLE VİZE KRİZİ) ÇOK KOLAY BİR ŞEKİLDE BİR GÜNDE HALLEDİLECEK BİR MESELE
Haber-Kamera: Özgür ALTUNCU -Güven USTA/İSTANBUL,(DHA)
MÜSİAD'ın Yeşilköy'de düzenlediği Vizyoner 2017 zirvesine konuşmacı olarak katılan Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Kalın'a ilk olarak ABD ile yaşanan vize krizindeki son durum soruldu. ABD tarafının vize kararını tek taraflı olarak uygulamaya koyduğunu hatırlatan Kalın, " Gerekçe olarak Türkiye'deki yargı süreçleriyle ilgili rahatsızlıklarını ifade ettiler. Biz de ilk günden itibaren, Türkiye'de yargının bağımsız olduğunu kendilerine hatırlattık. Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi üzüntü verici bir tablo bu. Bu ölçüsüz ve alakasız tepkiyi biz anlamakta da zorlandık. Türkiye'de devam eden bir yargı süreciyle ilgili olarak ki, bu kişiler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, ABD vatandaşı da değil. Bunlarla ilgili bir meseleyi getirip de vize meselesine ya da ABD elçiliğinde çalışanların güvenliğine bağlamalarını anlamak mümkün değil.Kendilerince bir misilleme yapmaya çalışıyorlar"diye konuştu.
BİR GÜNDE HALLEDİLEBİLECEK BİR MESELE.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun dün ABD'li mevkidaşıyla bir görüşmesi olduğunu anımsatan Kalın sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanımızın da talimatları çerçevesinde bu konunun çözülmesiyle ilgili, Amerikalıların teklifini aldık. Bunu bir değerlendireceğiz. Detaylı bir şekilde buna bakacağız. Bizim açımızdan ortada karmaşık bir tablo da yok.Türkiye'de yargı süreci devam ediyor. Bırakın yargı kendi kararını versin. Ama bu vize verilmesinin askıya alınması meselesi, çok kolay bir şekilde, bir günde halledilebilecek bir mesele. Böyle bir teklifle geldiler. Biz bunları bir değerlendireceğiz. Bundan sonra gerekli adımları atacağız. Biz böyle bir şeyin ABD ya da başka bir ülkeyle yaşanmasını arzu etmeyiz. Ama Amerika ya da bir başka ülke de Türkiye'deki yargı süreçlerine saygı duymak zorundadır. Nasıl başka ülkelerde bizim vatandaşlarımız yargıya konu edildiği zaman, bize yargının bağımsızlığını öne sürüyorlarsa, aynı şekilde Türkiye'de de bir yargı bağımsızlığı var. Umarım gerçeği kendileri de görür. Rövanşist yaklaşımdan uzak bir şekilde, tamamen hukukun ve diplomasinin kuralları çerçevesinde, konunun çözümüyle ilgili yapıcı bir tutum içerisinde olurlar."
ABD ELÇİSİNİN SÖZLERİ
Kalın'a , ABD'nin Ankara Büyükelçisinin dün, '9 aydır terör saldırısı olmaması işbirliğimiz sayesindedir' sözleri de hatırlatıldı. Türkiye'nin üç terör örgütüyle de aynı anda mücadele eden tek NATO üyesi ülke olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, "Bir tarafta PKK ile, diğer tarafta DEAŞ ile bir yanda FETÖ terör örgütüyle. Bu mücadelede diğer ülkelerin ne kadar destek verdiğine baktığınızda tablo çok açık. Bizi tatmin edici düzeyde bir desteğin verilmediğini, bundan dolayı da bir çok terör olayının yaşandığını görüyoruz. Bunun tersi olsaydı, bir başka NATO üyesi ülke, üç terör örgütüyle aynı anda mücadele etseydi ve diğer ülkeler kısıtlı destek verselerdi acaba bu ülkelerin tepkisi ne olurdu? Terör küresel bir mesele. Bunu tek bir ülkenin meselesi olarak görmek mümkün değil. Bizim terörle mücadelede işbirliğinden anladığımız nedir? Söz değil, somut istihbarat paylaşımlarıdır. Anlık paylaşımdır. Ortak operasyondur. Geri planda istihbarat örgütlerimizin yürütmesi gereken birçok faaliyettir. Bunlar olduğu zaman, teröre karşı işbirliği anlamlı bir çerçeveye oturur ve somut neticeler alınır"şeklinde konuştu.
ABD İLE TERÖR İSTİHBARATI PAYLAŞIMI
ABD ile özellikle DEAŞ terör örgütüne karşı işbirliği yapıldığını doğrulayan Kalın şunları söyledi: "Suriye, Irak noktasında o mücadelede işbirliğimiz vardı. Sadece ABD ile değil, başka birçok ülkeyle de var. Biz bunları yeterli görmüyoruz. Bugün Türkiye, PKK ile mücadelesinde de çok çetin bir sınavdan geçiyor. Çetin bir mücadele veriyor. Bütün güvenlik birimlerimiz, gece gündüz demeden bu vatanın selameti, toprak bütünlüğü için mücadele ediyorlar. Biz açıkçası, çok daha fazla destek bekliyoruz. Nasıl bir müttefik ülke terör saldırısına maruz kaldığında, bundan sadece derin üzüntü duymakla kalmıyoruz, aynı zamanda elimizden gelen her imkanı seferber ediyorsak, aynı şeyi biz de dost ve müttefik ülkelerden bekliyoruz. "
İDLİP OPERASYONU...
İdlip'teki son durumu da değerlendiren Kalın, " Keşif görevi devam ediyor. TSK evvelsi gün onun detaylarını da verdi zaten. Astana'da üzerinde müttefik kalınan çatışmasızlık bölgesiyle ilgili planın uygulanması. Onun teknik detaylarını TSK, İstihbarat teşkilatımızla birlikte çalışıyorlar. Yeni adımlar atıldıkça, onunla ilgili bilgilendirmeleri de yapacaklar. Bu çatışmasız bölgeleri daha önce müzakere ettik. Bunun dördüncüsü olan İDLİP ile uygulama aşamasına geçmiş bulunuyoruz. Bizim askerlerimiz gidip orada, bir gözetleme, çatışmasızlık durumunun gözetlenmesi misyonunu orada icra edecekler. Ama şu anda keşif çalışmaları devam ediyor. Bu detaylı çalışılması gereken bir konu. Karmaşık bir coğrafya. Terör gruplarıyla, sivil vatandaşların, muhaliflerle başka grupların içiçe yaşadığı, karmaşık bir coğrafyadan bahsediyoruz. Önceliğimiz burada askerlerimizin can güvenliğini garanti altına almak, ikincisi orada sivillerin zarar görmesini önlemek için gerekli detaylı çalışmalar yapılıyor"şeklinde konuştu.
REFERANDUM SONRASI DURUM
IKYB'nin referandumunun ardından mevcut durumu değerlendirmesi istenen Kalın," 'Bu yanlış adımdan dönün' dedik, 'aksi halde elinizdeki kazanımları da kaybedersiniz', bu çağrımızı tekrarlıyoruz. Irak'ın toprak bütünlüğü içerisinde, Erbil ile Bağdat arasındaki meselelerin çözülmesidir. Mevcut sınırların değiştirilmesine dönük adımları kabul etmeyeceğimizi zaten biz ifade ettik. Bu Iraklı Kürt kardeşlerimize zarar verir. Bunun olumsuz neticelerini maalesef görmeye başladılar. Bizim Irak Kürtlerini cezalandırmak gibi bir niyetimiz asla söz konusu değil. Biz yapılmak istenen bu bölme girişimine karşıyız. Bir başka ülkede, bir başka grup yapsaydı da karşı çıkardık. Yarın Suriye'de birileri bunu gündeme getirebilir. Yine buna karşı çıkarız. Burada ilkesel duruşumuz var. O da bölgedeki bütün ülkelerin sınırlarının muhafaza edilmesi ve egemenlik haklarının korunması"diye konuştu,
YERİNE GETİRİRLERSE GEREK KALMAZ...
Kapıların kapatılması ve petrol akışının durdurulmasının gündemde olup olmadığının sorulması üzerine de Kalın, "Şu anda onu Tahran'la ve Bağdat'la koordineli bir şekilde hayata geçireceğiz. Burada Erbil ve Barzani yönetimine büyük bir sorumluluk düşüyor. Onlar üzerlerine düşen görevi yerine getirirlerse, bu adımlara gerek de kalmaz. Ama hatalarında ısrar ederlerse bunun sonuçlarının ne olacağını da mutlaka bilmeleri gerekir" dedi.
2- NUMAN KURTULMUŞ'TAN "VİZE KRİZİ" AÇIKLAMASI
* Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş,
" (Vize krizi) Eğer onlar bu yanlış uygulamayı kaldırırlarsa Biz de Türkiye olarak eskiye döner, ABD vatandaşlarına vize verilmesi için gerekli çalışmaları başlatırız. Bu krizin en kısa zamanda aşılması ABD'nin de menfaatinedir"
" (Kuzey Irak ve Suriye'de terör koridoru) Bizim karşı olduğumuz şey Kuzey Irak'ta ya da Suriye'nin Kuzey'inde Kürt kardeşlerimizin varlığı değildir. Orada oluşturulacak bir terör devleti ya da terör koridoruna karşı olduğumuzu ifade ediyoruz"
Haber-Kamera: Enver Alas, İstanbul / DHA
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, ABD'nin Türkiye'ye yönelik vize uygulaması kararıyla başlayan Türkiye'nin de aynı şekilde karşılık verdiği vize krizine ilişkin, "Eğer onlar bu yanlış uygulamayı kaldırırlarsa Biz de Türkiye olarak eskiye döner, ABD vatandaşlarına vize verilmesi için gerekli çalışmaları başlatırız. Bu krizin en kısa zamanda aşılması ABD'nin de menfaatinedir" dedi.
Numan Kurtulmuş, Yenikapı'da bu yıl 7'ncisi düzenlenen 'Ordu Tanıtım Günleri'nin açılışına katıldı. Burada basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Bakan Kurtulmuş, ABD ile karşılıklı vizelerin dondurulmasına ilişkin bir soru üzerine "Türk vatandaşlarına vize verilmemesi adımı maalesef olağanüstü orantısız ve anlamsız bir adım" ifadelerini kullandı.
"BU KARAR FEVRİ BİR ŞEKİLDE ALINMIŞTIR"
Diplomaside ülkeler arasında bazı anlaşmazlıklar olabileceğini anımsatan Kurtulmuş, "Ancak herhangi bir anlaşmazlık dolayısıyla 1952'den beri NATO çerçevesinde müttefikimiz olan, Ortadoğu'da birçok olayda stratejik ittifakımızı geliştirdiğimiz hele Türkiye gibi önemli bir ülkeye tutup halkını cezalandırmak anlamında vizeyi yasaklamak aklın mantığın diplomasinin kurallarına aykırı birşey. Alınan bu karar iyi danışılmadan iyi görüşülmeden fevri bir şekilde alınmıştır. Bu kararı duyduğumuz andan itibaren durdurulması gerektiğine inanıyorduk. Suhuletle, kavgasız gürültüsüz bir şekilde bu krizin aşılacak bir sürecin içerisine girmesini temenni ediyorum" diye konuştu.
"AMERİKALILAR, ATILAN BU YANLIŞ ADIMIN GEREĞİNİ YAPARLAR"
Kurtulmuş, "İnşallah Amerikalılar atılan bu yanlış adımın gereğini yaparlar. Bizim aldığımız ABD vatandaşlarına vize uygulamasını kaldırma kararı da mütekabiliyet esasının bimr sonucudur. Yani Amerikalılar o kararı almasaydı biz de böyle bir karar almayacaktık. Eğer onlar bu yanlış uygulamayı kaldırırlarsa Biz de Türkiye olarak eskiye döner, ABD vatandaşlarına vize verilmesi için gerekli çalışmaları başlatırız. Bu krizin en kısa zamanda aşılması ABD'nin de menfaatinedir" dedi.
KUZEY IRAK VE SURİYE'DE TERÖR KORİDORU
Kuzey Irak ve Suriye'de oluşturulacak terör koridoruna ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Bakan Kurtulmuş, "Biz bölgedeki bütün ülkelerin toprak bütünlüğünden yanayız. Maalesef 1990'lardan itibaren oynana oyun ise bölgedeki bütün ülkelerin dağılma ve parçalanma sürecine girmesidir. Biz bu bölgede daha fazla dağılmayı değil bütünleşmeyi öngörüyoruz" şeklinde yanıt verdi.
Kurtulmuş, "Biz bu oyunun içinde olmayacağımızı ve bu oyunu bozacağımızı ifade ediyoruz. Bizim karşı olduğumuz şey Kuzey Irak'ta ya da Suriye'nin Kuzey'inde Kürt kardeşlerimizin varlığı değildir. Biz bölge halklarının bütün unsurlarıyla beraber kıyamete kadar kardeşçe yaşamalarından yanayız. Orada oluşturulacak bir terör devleti ya da terör koridoruna karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Yoksa Kürtlerin varlığına karşı değiliz" dedi.
Görüntü Dökümü
---------------------
-Numan Kurtulmuş'un açıklamaları
-Genel ve detay
=========================
3- ADALET NÖBETİ TEMİZLİĞE DENK GELİNCE...
Haber: Özden ATİK - Ümit TÜRK / İstanbul, DHA
Gazetesi soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi'nin tutuklu avukatları Bülent Utku, Akın Atalay ve Mustafa Kemal Güngör'ün serbest bırakılması çağırısıyla Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda başlatılan "Adalet nöbeti"nde 28. haftaya girildi. Açıklama öncesinde adliyede içerisinde her hafta nöbet tuttukları alanda temizlik çalışmasıyla karşılan avukatlar, bu durumu protesto etti. İki avukat paspas çekti, meslektaşları da alkışladı.
Cumhuriyet Gazetesi'nin yazar, yönetici ve avukatlarının yönelik açılan davada tutuklanan gazetenin avukatlarının serbest bırakılması için Mart ayında başlatılan "Adalet nöbeti" 28'nci haftasında da devam etti. Bu haftaki nöbete Cumhuriyet Gazetesi davasının sanıkları avukat Bülent Utku, avukat Mustafa Kemal Güngör, Kadri Gürsel ile CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve şair ve yazar Ataol Behramoğlu da katıldı.
TEMİZLİKLE KARŞILAŞTILAR
Açıklama öncesinde adliyenin atriumunda toplanmaya başlayan avukatlar, nöbet tuttukları alanda temizlik çalışmasıyla karşılaştılar. Bazı avukatlar, tam nöbetin başlayacağı anda temizlik çalışması yapılmasına tepki gösterdi. İki avukat, "Bunu bizim için yapıyorlar, bir ucundan da biz tutarız" diyerek kendileri de yeri paspaslamaya başladı. Avukatların temizliğe tepki için paspas yapmaları meslektaşları tarafından alkışlandı. Temizlik görevlilerinin yere dökülen kimyasal içeren temizlik maddesini çıkarmak amacıyla çalışma yaptıkları öğrenildi.
ŞAİR BEHRAMOĞLU ŞİİR OKUDU
Daha sonra adliyenin C kapısı önünde toplanan avukatlar burada basın açıkaması yaptı. Avukat Şeref Kısacık tarafından yapılan açıklamada, "Hukuk nasıl oldu da yurttaşlarını koruyamaz hale geldi. Bırakın yurttaşları görevini yapan avukatları, hakim ve savcıları bile koruyamaz hale geldi. Avukat, hakim ve savcının saldırıya uğramasının olağan hale getirildiği bir süreçten geçiyoruz. Daha çok adalet talebimizi bir kez daha, bizi duyana kadar haykırmaya devam edeceğiz" denildi. Daha sonra şair ve yazar Ataol Behramoğlu, cezaevinde bulunan gazetecilerin düşünce suçundan dolayı içeride olduklarını belirterek, 12 Ocak 2012'de yazdığı "Kara bir rüzgar" isimli şiirini okudu.
(ek görüntülerle)
4- YÖNETMENDEN ÇALDIKLARI OTOMOBİLLE ÇAPKINLIK YAPARKEN YAKALANDILAR
Haber-Kamera: Ali AKSOYER/İSTANBUL,(DHA)
Yönetmen Hasan Tolga Pulat'ın lüks otomobilini çalarak çapkınlık yapmaya çıkan 3 hırsız polisin dikkati sayesinde yakalandı. Yolda yürüyen kızların yanına yaklaşarak gezme teklifinde bulunan hırsızları takibe alan polis düzenlediği operasyonla 3 şüpheliyi yakaladı. Şüphelilerden Seyithan D.'nin daha önceden 22 kez, Ümit A.'nın ise 20 kez yakalandığı öğrenildi.
ÖNCE KONTAK ANAHTARINI SONRA OTOMOBİLİ ÇALDILAR
Şişli'de oturan dizi ve film yönetmeni Hasan Tolga Pulat'ın evine 15 Eylül 2017 tarihinde hırsızlık için giren 3 kişi içerden aldıkları kontak anahtarını kullanarak kapıda park halinde duran lüks otomobili çaldı. Polis olayla ilgili soruşturma başlatırken şüpheliler 10 gün sonra Avcılar'da ortaya çıktı.
Avcılar'da yolda yürüyen kızların yanına yaklaşarak gezme teklifinde bulunan 3 kişi şüphe üzerine polis ekipleri tarafından takibe alındı. Şüphelilerin yolda ikna ettikleri kızlarla bir kafeteryaya gittiği belirlendi. Kullandıkları otomobilin plakasının sahte olduğunun tespit edilmesi üzerine operasyon için düğmeye basıldı. Şüpheliler Seyithan D.'(20), Ümit A.(18) ve Batuhan D.(18) gözaltına alındı, Şüphelilerin kullandığı otomobilinde Şişli'den çalınan yönetmen Hasan Tolga Pulat'ın otomobili olduğu tespit edildi.
ÇOK SAYIDA SABIKALARI ÇIKTI
Oto hırsızlık Büro Amirliğine getirilen şüphelilerden Seyithan D.'nin daha önceden 22 kez, Ümit A.'nın da 20 kez hırsızlık suçundan polise geliş kaydı olduğu öğrenildi. Poliste işlemleri tamamlanan şüpheliler adliyeye sevk edildi. Seyithan D. tutuklanırken, diğer şüpheliler adli kontrol ile serbest bırakıldı.
Görüntü Dökümü:
------------
- Şüphelilerin dolaştıkları kadınlarla kafeye ilerlemeleri
5- 15 TEMMUZ ŞEHİTLER KÖPRÜSÜ DAVASINDA 4. DURUŞMA
Haber: Yüksel KOÇ / İstanbul DHA
15 Temmuz gecesi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki olaylara ilişkin 135'i tutuklu 143 sanıklı davanın dördüncü duruşması başladı.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesinin karşısındaki duruşma salonunda görünen görülen davanın dördüncü duruşmasına 122 tutuklu sanık ile sanık ve müşteki avukatları katıldı.
Sorgusu yapılan tutuklu sanık İbrahim Sezer, darbe girişimi günü Kuleli Askeri Lisesi'nde 10 aylık asker olarak bulunduğunu belirterek, 15 Temmuz gününe kadar herhangi bir olağanüstü durum ile karşılaşmadığını söyledi.
'KIPIRDARLARSA KAFALARINA SIKIN'
Tatbikat gerekçesi ile Boğaziçi Köprüsü'ne götürüldüklerini, köprüye ulaştıktan kısa bir süre sonra da silah sesleri duyduğunu söyleyen Sezer, "Köprünün Asya'dan Avrupa'ya gidişini kapattık. Ahmet Taştan'ın emri ile halka sıkıyönetim ilan edildiğini söyledik. İçinde sivil bulunan iki araç geldi. Polis olduklarını söylediler. Ahmet Binbaşı sivil polislerin silahlarını alıp birbirlerine kelepçeledi. Benimle birlikte bir kaç kişiyi daha bu polislerin başında durdurdu. 'Bu kişilerin başından ayrılmayın, kıpırdarlarsa kafalarına sıkın' talimatını verdi. Olayın ne olduğunu anlamadığım için yanlarımdaki arkadaşlarıma 'silahlarınızı indirin' dedim. Bu kişilerin kelepçelerini söktük, koşarak gittiler. Herhangi bir müdahalede bulunmadık" dedi.
Köprüde silah sesleri duyduğunu, bir süre sonra da 3 tank 2 ZBT aracın yanlarına geldiğini söyleyen Sezer, "Namlularını Asya'ya doğru çevirdiler. Ahmet Taştan ve Vedat Yıldız halka doğru silah doğrulttular. Bir kadına doğru doğrulttu. Kadın yere yığıldığını gördüm. Bir motosikletli vardı. Ahmet binbaşı oraya doğru ateş etti, motosikletlinin düştüğünü gördüm. Silah sesi duyunca ben de 5-6 el havaya ateş ettim. Ahmet Taştan'a 'bu adam yaralı yardım edelim' dedim, 'karışma' dedi. Ben daha sonra adamla kadının orada olmadığını gördüm, ne olduğunu bilmiyorum" diye konuştu
'TANKTAN BİNAYA TOP ATIŞI YAPILDI'
Köprünün sağ tarafında bulunan binadan kendilerine doğru sürekli ateş edildiğini söyleyen İbrahim Sezer, "Ahmet Binbaşı ve Vedat Üsteğmen de binaya sürekli ateş ediyorlardı. Ahmet Binbaşı tankın içindeki askerden binaya ateş etmesini istedi. Tanktan binaya top atışı yapıldı. Ben de binaya ateş ettim. Daha sonra TOMA'ya ateş edildi. Daha sonra Ahmet Binbaşı' teslim oluyoruz' dedi. Silahlarımızı yere bıraktık. Halk üzerimize gelmeye başladı. Bazı arkadaşlar silahlarını yerden alarak havaya ateş açtı, halk uzaklaştı. Orada bir polis arkadaş vardı, kalaşnikoflu. Önümüze ateş açtı. Teslim olduk. Teslim olduktan sonra halk tarafından linçe uğradık. Polisler tarafından Bayrampaşa Çevik Kuvvet'e götürüldük. Orada 1 hafta kaldım. Hakim tutuksuz yargılanmama karar verdi. Nezarete indiğimiz sırada polisler gelip savcının itiraz ettiğini, bir daha hakimin karşısına çıkacağımızı söyledi. Hakimin karşısına çıktık, 'kusura bakmayın yukarıdan gelen talimat bu' dedi" diye konuştu.
'EMRİN HARFİYEN YERİNE GETİRİLMESİ ÖĞRETİLDİ, KANUNSUZ EMİR ÖĞRETİLMEDİ'
Sezer savunmasında şunları söyledi:
"Askerler ve askeri öğrencilerin hiçbiri kendi kendine hareket etmediler. Asya yakasındakiler Ahmet Taştan, Avrupa yakasındakiler de Turgay Ödemiş tarafından yönlendiriliyordu. Ben 10 aylık askerim. Sadece emrin harfiyen yerine getirilmesi öğretildi, kanunsuz emir öğretilmedi. Aksini iddia eden varsa iddiasını kanıtlasın. Başımdaki komutan kişileri ben seçmedim. Bu kişileri sadece askeriyede gördüm, tanımam etmem. Benim FETÖ ile alakam yoktur. Böyle bir örgüt olduğunu, devlete sızdığını darbe girişimi sonrası öğrendim. Darbeyi planlayan, onlara destek veren, onlarla birlikte olan tüm hainlerin idam edilmesini istiyorum. Onlarda hakkım varsa haram olsun. Bazı komutanların cezaevinde intihara kalkıştıklarını duydum. Buradaki komutanlar intihara kalkışmadan savunmalarının alınmasını talep ediyorum. Bu kişiler ölürlerse eğer bize verdikleri emirler ortaya çıkmaz. Ben de bu vatanın evladıyım. Eğer biz erler darbeye destek verseydik oradaki şehit ve gazi sayısı çok daha fazla olurdu. Olayların ne olduğunu bilmediğim için kaçma gereği duymadım"
Tatbikat gerekçesi ile Boğaz Köprüsü'ne götürüldüğünü söyleyen tutuklu er İsmail Yurdakul, sorgusunda, olaylar sırasında bir iki el ateş ettiğini söyledi. Köprüde Yarbay Turgay Ödemiş'in bir vatandaşı gözaltına aldığını belirterek, "Turgay Ödemiş, 'bunlar hain, kafasına bas kasmasın' dedi. Yerde yatan adamın sırtına ayaklarımla bastım. Sırtına bastığım kişi bana 'yapma etme, iki çocuğum var' dedi. Bunu duyunca ayağımı sırtından kaldırdım, bastığıma pişmanım" diye ifade verdi.
İsmail Yurdakul, bir müşteki avukatının sorusu üzerine, "Halka ateş etmediği için komutanları tarafından öldürülen bir asker görmedim. Halka ateş eden asker de görmedim" dedi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 135'i tutuklu 143 şüphelinin 15 Temmuz gecesi 32'si vatandaş 2'si polis olmak üzere 34 kişinin şehit edildiği köprüde yaşanan olaylardan sorumlu oldukları belirtiliyor.
Köprüye çıkan vatandaşların üzerine tanklardan 4 kez ateş edildiği belirtilen iddianamede, A Parti'nin kuruluşundan bu yana reklamcısı olan Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bu olaylar sırasında şehit edildiği belirtilerek, şüphelilerin, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs","Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve 34 kişinin öldürülmesine ilişkin "Nitelikli kasten öldürme" suçlarından toplam 37'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmaları talep ediliyor.
========================
6- İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ 2017-2018 AKADEMİK YILI AÇILIŞ TÖRENİ
Haber-Kamera: İdris TİFTİKCİ / İSTANBUL, (DHA)
İSTANBUL Üniversitesi 2017-2018 Akademik Açılış Töreni, Fen Fakültesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu'nda yapıldı.Törene istanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve öğretim üyeleri katıldı.
Açılış törenindeki konuşmasında Prof. Dr. Ak, şunları söyledi:
"İstanbul Üniversitesi, öncelikli alanlar başta olmak üzere birçok alanda bilimsel çalışmalara imza atarak sadece Türkiye'nin değil dünyanın da sayılı üniversiteleri arasına girmeyi başarmıştır. İstanbul Üniversitesi 2002 yılından bu yana SHANGAI-ARWU üniversite sıralamasında ilk 500'e 13 kez giren Türkiye'nin tek üniversitesidir. Benzer şekilde 10 farklı sıralama kuruluşunun açıkladığı sıralamalarda yer alabilen tek Türk üniversitesidir. İstanbul Üniversitesi ayrıca Türkiye'nin Nobel Ödüllü yazar ve araştırmacı yetiştirmiş tek üniversitesidir.
Geçtiğimiz günlerde Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile birlikte yeni bir çalışmayı daha başlattık. YÖK-Temel Bilimler Programları (TEBİP) kapsamında fizik, kimya, matematik ve biyoloji programlarında oluşturduğumuz üstün başarı sınıfları, ilk ve tek olarak İstanbul Üniversitesi'nde açıldı. Fizik, kimya, biyoloji ve matematik bölümlerinde eğitim görecek 113 öğrenci 2017-2018 eğitim öğretim yılında derslerine başladı. Geleceğin temel bilim alanlarında çalışmaya gönüllü olmuş lisans öğrencilerinin kabul edildiği bu sınıflardan ülkemiz adına çok şey bekliyoruz. Bu programlar, çok önemli bilimsel araştırmalara imza atacak bilim insanlarını, geleceğin Aziz Sancarlarını, Nobel Ödülü alacak mezunlarımızı yetiştirecek şekilde oluşturuldu. En fazla 30 öğrencinin yer alacağı bu sınıflarda hem İstanbul Üniversitesi'nden hem de diğer üniversitelerden öğretim üyeleri ders verecek. Bu sınıflara sadece ülkemizdeki herhangi bir üniversiteye dereceyle girmiş olan gençler kabul edildi. Bu gençler kazandıkları üniversiteleri bıraktılar ve bilim insanı olma amacıyla bu özel sınıflara kayıt yaptırdılar. Büyük bir istekle bu sınıflara kayıt yaptıran tüm öğrencilerimize başarılar diliyorum."
Açılış konuşmalarının ardından plaket töreni yapıldı. Cem Yılmaz'ın destekledigi "Beykozlu Mozart" olarak tanınan Yunus Yazar, İstanbul Üniversitesi konservatuar'na kabul edildi. Program sonunda Yazar kısa bir konser verdi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
- Salondan detay
- Ak konuşması
- Plaket töreni
- Yunus Yazar kısa konser
- Genel ve dataylar
12.10.2017 - 14 .06 Haber Kodu : 171012089
=============================
7- "15'İNCİ BAYİM OLUR MUSUN" FUARI
*Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan:
"2016 sonu itibarıyla Franchise sektörünün büyüklüğü 43 milyar dolara ulaşmıştır, sektörün ürettiği istihdam sayısı ise 200 bin kişiyi aşmıştır"
" Türk Patent ve Marka Kurumuna tescil edilmek üzere başvurusu yapılan toplam marka sayısı 2016 yılında 107 bin 106 olup, bunun 94 bin 575'i yerli başvurular"
- 1 ton çiğ köfteden yapılan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü maketi ilgi gördü.
Haber-Kamera: Erhan TEKTEN - İSTANBUL DHA
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan Elvan, CNR Fuar Merkezi'nde "15'inci Bayim Olur musun Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı"nın açılış törenine katıldı.
Ulusal Franchising Derneği (UFRAD) Başkanı Mustafa Aydın, eski Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın da aralarında bulunduğu davetlilere bir konuşma yapan Elvan, 2016 yılı Ağustos ayından itibaren yatırım ortamının iyileştirilmesi, istihdamı ve ihracatı teşvik tedbirleri kapsamında alınan kararların, 2016 yılının son çeyreği ve 2017 yılının ilk çeyreğinde sabit sermaye yatırımlarına ivme kazandırdığını anlattı. İhracatın ivme kazanması, turizm sektöründe canlanma ve bunun hizmetler sektörüne olumlu yansımalarının, Kredi Garanti Fonu kapsamında kredi hacminin genişlemesinin 2017 büyümesine olumlu katkı sağlayacağını bildiren Elvan, halihazırda gerçekleştirilen ekonomik büyümenin geleceğe taşınmasını elzem olarak nitelendirdi.
"ZİNCİR İŞLETMELERDEKİ YABANCI FİRMA ORANI YÜZDE 29"
Lütfi Elvan, franchising sektörünün, iş yapma şekli itibarıyla modern yapılanmaları işaret ettiğini belirterek, "Franchising sisteminin hızla gelişmesi, şüphesiz yeni yatırımları ve iş birliklerini de beraberinde getirmektedir. 2016 sonu itibarıyla Franchise sektörünün büyüklüğü 43 milyar dolara ulaşmıştır. Sektörün ürettiği istihdam sayısı ise 200 bin kişiyi aşmıştır. 2017 yılı sonunda franchise sektörünün pazar büyüklüğünün 50 milyar dolara ulaşması beklenmekte" ifadelerini kullandı. Sektöre her yıl pek çok yeni markanın katıldığını, var olan şirketlerin de yeni şubelerle yaygınlığını artırdığını aktaran Elvan, sistemde eskiden yabancı markalar öne çıkarken, bugün pek çok yerli markanın franchise vererek büyümeyi tercih ettiğini söyledi. Elvan, bugün zincir işletmelerdeki yabancı firma oranının yüzde 29 olduğuna dikkati çekerek, franchisingin esas itibarıyla marka üzerine kurulduğundan, Türkiye'de marka sisteminin iyileştirilmesini hedeflediklerini anımsattı.
"TÜRKİYE MARKA BAŞVURULARINDAN EN AKTİF ÜLKELERİN BAŞINDA GELMEKTE"
Marka sisteminin iyileştirilmesi adına, markaların korunması amacıyla hazırlanan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun yürürlüğe girdiğini hatırlatan ve kanunun içeriği hakkında katılımcılara bilgi veren Elvan, " Sınai mülkiyet hakkı olarak Türk Patent ve Marka Kurumuna tescil edilmek üzere başvurusu yapılan toplam marka sayısı 2016 yılında 107 bin 106 olup, bunun 94 bin 575'i yerli başvurulardır. Türkiye marka başvuruları konusunda en aktif ülkelerin başında gelmektedir. 2011 yılından bu yana 100 binin üzerinde marka başvurusuyla, Avrupa'nın en fazla marka başvurusu yapılan ülkesi Türkiye olmuştur. Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı tarafından her yıl yayımlanan Dünya Fikri Mülkiyet Göstergeleri Raporuna göre, Türkiye 2015 yılında marka başvurularında dünyada 7'nci sırada yer almaktadır " diye konuştu.
Lütfi Elvan, küresel rekabetin giderek artmasıyla rekabet anlayışının da değiştiğine dikkati çekti. Ticaret hizmetlerinde markalaşma ve kurumsallaşma kapasitesinin geliştirilmesi yoluyla, işletmelerin özellikle yeni gelişen çevre ülke pazarlarına daha fazla açılmasının hedeflendiğini belirten Bakan Elvan, "Dijitalleşmenin sunduğu fırsatlar Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlayarak ülkemizin küresel pazardaki duruşunu güçlendirebilecektir. Franching sektörü de bu gelişmelere uygun olarak kendi pozisyonunu değerlendirmelidir. Sonuç olarak Franchising uygulamalarının hızlı gelişmesi, hizmetlerde kalite ve verimliliği gözetmesi ile büyümeye ve istihdama pozitif katkı sağlayacağı açıktır" diye konuştu.
AYAKKABIYA ÇİVİ ÇAKTI
Elvan, konuşmasının ardından Ulusal Franchising Derneği (UFRAD) Başkanı Dr. Mustafa Aydın, eski Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ve diğer yetkililerle birlikte fuarın açılış kurdelesini keserek, standları ziyaret etti. Bakan Elvan, bir ayakkabı firmasının standında ise ayakkabıya çivi çaktı. Stand ziyareti esnasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Elvan, "Markalaşma alanında Türkiye çok önemli bir gelişme sağladı. Şu an itibarıyla bu alanda Türkiye'deki toplam markaların sadece yüzde 29'u yabancı. Bu çok önemli bir gelişme, firmalarımızı kutluyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
1 TON ÇİĞKÖFTEDEN KÖPRÜ YAPTILAR
Öte yandan bir çiğköfte markasının 1 ton çiğ köfteden yaptığı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü maketi de ilgi gördü. Firma sahibi Orhan Güzelaydın köprüyü 10 ustayla birlikte 24 saatte yaptıklarını söyledi.
Görüntü dökümü:
-----------
-Bakanın konuşması
-Salondan detaylar
-Kurdela kesimi
-Bakanın standları dolaşması
-Ayakkabıya çivi çakması
-Açıklamaları
-Çiğköfteden köprü
-Genel ve detaylar
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz