DHA YURT BÜLTENİ - 17

  Engelli kadın, arsasını devretmediği için öldürülmüş (2) 'EŞİM KÜFÜR EDİNCE KARNINA BIÇAK SAVURDUM' YAŞADIĞI ŞİDDETİ MUHTARA VERDİĞİ MEKTUPTA ANLATMIŞ Antalya'da, oğlu 10 yaşındaki Y.

Engelli kadın, arsasını devretmediği için öldürülmüş (2)
'EŞİM KÜFÜR EDİNCE KARNINA BIÇAK SAVURDUM'
YAŞADIĞI ŞİDDETİ MUHTARA VERDİĞİ MEKTUPTA ANLATMIŞ

Antalya'da, oğlu 10 yaşındaki Y. Berak ile yaşayan ortopedik engelli eşi İnan Berak'ı bıçaklayarak öldüren Mehmet Berak ve kardeşi Halil Berrak, tutuklandı. Polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Mehmet Berak ve Halil Berak, savcılık sorgusundan sonra tutuklanma istemiyle Antalya 1. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne çıkarıldı. Mehmet Berak, hakimlikte verdiği ifadede, olay günü saat 23.30 sıralarında konuşmak için ayrı yaşadığı eşinin evine gittiğini söyledi. Eşiyle anlaşmak ve konuşmak için gittiğini, bir süre sonra tartışmaya başladıklarını anlatan Mehmet Berak, "Tartışma esnasında eşim babama küfür edince, mutfaktan aldığım bıçağı karnına doğru savurdum. Oğlum bu esnada uyuyordu" dedi.
UZAKLAŞTIRMA KARARI ALDIRMIŞ
Halil Berak ise maktulün kendisi hakkında 6-7 ay uzaklaştırma kararı aldırdığını söyledi. Olay günü çalıştığı otelde olduğunu savunan Halil Berak, "Saat 24.00'te işten çıkarım. Olay günü de gece evimdeydim" dedi.
Yargılama sonunda Mehmet Berak ve kardeşi Halil Berak cinayet suçundan tutuklandı.
Duruşmayı izleyen Halil Berak'ın eşi, duruşma salonunda baygınlık geçirdi. Salondakiler tarafından müdahale edilen Berak'ın eşi kendine geldiğinde, "Ben artık o eve giremem" diyerek ağladı.
YAŞADIĞI ŞİDDETİ MUHTARA VERDİĞİ MEKTUPTA ANLATMIŞ
Diğer yandan İnan Berak'ın olaydan iki hafta önce mahalle muhtarı Mehmet Köksal'a, hayat hikayesinin ve eşinin kendisine yönelik şiddeti anlattığı, bir mektup bıraktığı ortaya çıktı. İnan Berak'ın mektubunda, cinayet şüphelisi olarak gözaltına alınan eşi Mehmet Berak ve kayınbiraderi Halil Berak'ın kendisine şiddet uyguladığına yönelik bilgiler ver alıyor.
'BÜTÜN BORÇLARI ÜZERİME BIRAKIP KAÇTI'
Kırcami Mahalle Muhtarı Mehmet Köksal'ın İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Cinayet Büro Amirliği teslim ettiği mektupta, İnan Berak, evliliği boyunca 8 yıl şiddet gördüğünü, ağır bir ameliyat geçirdikten sonra eşinin şiddet uygulamamaya başladığını belirtti. Kendi adına kredi çekerek araba aldıklarını, aracın devrini kendi üstüne alan eşi Mehmet Berak'ın kaçtığını, bütün borçların ise üzerine kaldığını mektubunda anlatan İnan Berak, "Malulen emekli olduğum için maaşıma da banka el koydu. Eşimin ağabeyi de şantaj yapmaya başladı. Kocamdan anlaşmalı boşanmazsam borçları ödetmeyeceğini söyledi. Dediğini de yapıyor ve borçları ödetmiyor. Evden çıkmam için bana baskı yapıyor, tehdit ediyor. Elektrik ve su saatini üzerime aldığım için boğazımı sıkarak beni öldürmeye çalıştı. 'Kemiklerini kırmadığıma çok pişmanım' diyor. Eşim de çocuğumla beni sıkıntılarla ortada bırakıp bir lokma ekmeğe muhtaç etti. Eşimin abisi beni daha hala evden atmaya çalışıyor. Oğlumda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu var. Oğlumun ve benim sağlık sorunlarımız hala devam ediyor" ifadelerine yer verdi.
Muhtar Mehmet Köksal ise "İnan Berak, yaşadığı maddi ve manevi sıkıntıları bir mektupla bize bildirdi. Biz de ilgili yerlerden destek için talepte bulunduk. Bu olay olunca da mektubu polise tesslim ettik" dedi.
Mersin'in Tarsus ilçesinde 14 yıl önce geçirdiği trafik kazası sonucu bedensel engelli olan İnan Berak'ın, olaydan iki yıl sonra evlenerek Antalya'ya yerleştiği kaydedildi. Evlendikten bir yıl sonra oğlu Y.Berak'ı dünyaya getiren İnan Berak'ın, bedensel engelli olmasına rağmen el ilanı dağıtıp, temizlik işlerine giderek aile ekonomisine katkı sağladığı belirtildi.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-------------
- Olay yerinden (evden) görüntü

Haber: Bülent TATOĞULLARI- Süleyman EKİN- Kamera: Emrah GÜL/ANTALYA-DHA)

=====================

Prof.Dr. Ersoy'dan tsunami uyarısı

Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Marmara çevresinde her 50 yılda bir 7’den büyük deprem olduğunu belirterek, “Marmara Denizi’nde bir depremi konuşuyorsak, tsunamiyi de beraber konuşuruz. İç denizidir, göl gibidir, tsunami olmaz. Bu yanlış. Barajda bile çok ciddi tsunamiye benzer olaylar var. Tsunami, Marmara için de Türkiye kıyıları için de bir gerçek" dedi.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde görevli Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Karabük İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ve Karabük Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen ‘Afetler Üzerine Bilim ve Mühendislik Uygulamaları’ konulu sempozyuma katıldı. Karabük Üniversitesi’nde konferans salonunda gerçekleştirilen sempozyumda Prof. Dr. Şükrü Ersoy, ‘Gelecekte insanoğlunu hangi tehlikeler bekliyor’ başlık altında konuşma yaptı. Prof. Dr. Ersoy ülkemizde her yıl 24 bin deprem olduğunu belirterek, “Her ay 2 bin tane deprem var. 4’ten büyük olanlar ise 130 civarında. Bunun üstüne de çıkabiliyor. Bu istatistik içerisinde bir sürü falcı var Türkiye’de. Bizi de sürekli taciz eden böyle karıncacılar, bulutçular, rüyasında görenler, akredite olmak için yapmayacakları şeyler yok. Bu kadar istatistik içerisinde siz depremi önceden bilebilir misiniz? Bilirsiniz. Atın bir tane. Ay içerisinde zaten bir sürü depremler var. Bir tanesine mutlaka denk gelirsiniz. Dolayısıyla bu tür şeylere pek tevessül etmemek gerekir.ö dedi.
“O DEPREM BİZİM İÇİN KAYGI VERİCİYDİö
İstanbul’da meydana gelen depremin kaygı verici olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ersoy, “Marmara Denizi içerisinde Kuzey Anadolu fayının bir parçası İzmit Körfezi’nden geliyor. Diğer taraftan Tekirdağ çukurundan Saros Körfezi’ne doğru hareket ediyor. Biz burada neyi biliyoruz? 1912’de bir deprem var. Bir ucu Tekirdağ’ın içerisinde ve bir de 1999’da Kocaeli ve Düzce depremleri oldu. Bir ucu İzmit Körfezi içerisinde. Deprem bilgimiz bize şunu söyler; Kırılan yer uzun süre bir daha kırılmaz. Çünkü gerilim boşalmıştır. Ama her iki ucunda gerilim vardır. Şimdi gerilimler nerede? İzmit Körfezi’nin ucunda bir gerilim var. Tekirdağ çukurunun ucunda bir gerilim var. Ve Saros’da bir gerilim var. Fakat Tekirdağ çukurunun ucunda dün deprem oldu. O deprem bizim için kaygı vericiydi. 4.6 büyüklüğünde, öncü mü bilemeyiz? Depremi önceden bilme şansımız yok. Sadece izleyerek bazı yorumlar yapabiliriz.ö diye konuştu.
“MARMARA’DAKİ BİR DEPREM ÜLKEMİZİN MİLLİ GÜVENLİK SORUNUDURö
Prof. Dr. Ersoy olası depremle ilgili 4 senaryo olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Peki bundan sonra ne olacak? Burada mutlaka deprem olacak. Ne tür deprem olacak? 4 tane büyük senaryo var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu konuda yabancılarla birlikte yaptığı senaryoya göre 4 tane senaryo var. En büyüğü de 7.7 büyüklüğündeki deprem olabilir. Bu geçmişte oldu. 1509’da böyle 7.7 büyüklüğünde bir deprem var. Dolayısıyla Marmara’yı niye önemsiyoruz? Karabük’ün, Hakkari’nin, Konya’nın insanı İstanbul’dan daha mı az kıymetli? Hayır. İstanbul ve Marmara çevresinde 26 milyon insan yaşıyor. 6 milyon konut var, sanayi orada. Dolayısıyla Marmara’daki bir deprem ülkemizin milli güvenlik sorunudur. Yönetilmesi zor olan bir şehir. Çünkü çok sayıda insan ölecek ama geriye kalan 2 milyon insana her gün bakacaksınız, yedireceksiniz, hastalığa bakacaksınız ve güvenliğini sağlayacaksınız. Bu büyük bir iş, kolay bir iş değil. Dolayısıyla Marmara’daki bir deprem ülkemizin milli güvenlik sorunudur. Bu anlamda dikkate alınması gerekir.ö
“ESKİ TSUNAMİ İZLERİ BULDUKö
Tsunami konusuna değinen Prof.Dr. Ersoy, şöyle konuştu:
“Marmara çevresinde her 50 yılda bir 7’den büyük bir deprem oluyor. Güneyinde, içinde ya da çevresinde 7 büyüklüğünde bir deprem oluyor. Şimdi Marmara Denizi’nde bir depremi konuşuyorsak, tsunami de beraber konuşuruz. İç denizidir, göl gibidir, tsunami olmaz. Bu yanlış. Barajda bile çok ciddi tsunamiye benzer olaylar var. Tsunami, Marmara için de Türkiye kıyıları için de bir gerçek. 2011’deki Japonya’daki beklenmeyen bir tsunamiydi. 2 kıtanın sürtündüğü yerdeki kısım kırıldığı için bunu pek tahmin edemiyorlardı. Dolayısıyla büyük bir deprem ve tsunami yarattı. Ve tsunami her zaman cepheden gelir. Burada çoğu yerde kıyı boyu akıntıları şeklinde geldiği için kıyıyı süpürüp gitti, can kayıpları büyük oldu. Ve aynı zamanda nükleer santrali zarar gördü. Türkiye kıyılarına baktığımızda da büyün kıyıları için 150’ye yakın tsunami var, 25’i Marmara’nın içerisinde. Bende tsunami çalışanlarından bir tanesiyim. Uluslararası ekiple birlikte tüm kıyıları kazdık. Marmara kıyılarını da kazdık. Potansiyel eski tsunami izleri bulduk. Lütfen bu konuda Marmara’da tsunami olabileceğine bize güvenin."

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-------------
-Salondan detay
-Şükrü Ersoy’un konuşması
-Şükrü Ersoy’a plaket takdimi

Süre:(06.45) Boyutu:(756 MB.)

Haber-Kamera:Bülent DİKTEPE/KARABÜK,(DHA)

===================

Prof. Dr. Sertçelik: Bu deprem hiçbir şeyin habercisi değil
DEPREM UZMANLARINDAN 'İSTANBUL DEPREMİ' AÇIKLAMASI ( YENİDEN)

Kocaeli Üniversitesi Sismoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fadime Sertçelik, Silivri'de meydana gelen depremin İstanbul'da beklenen depremin habercisi olmadığını belirterek, "Bu deprem hiçbir şeyin habercisi değil. Büyük bir depremin öncüsü, habercisidir diye kavramlar bu olay için çok doğru değildir" dedi.
Kocaeli Valiliği, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, AFAD, Düzce Belediyesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Yalova Üniversitesi, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı ve MÜSİAD tarafından düzenlenen 6. Uluslararası Deprem Sempozyumu, Başiskele ilçesinde bulunan bir otelde gerçekleşti. Kocaeli ve Düzce depremlerinin 20'nci yılına özel sempozyuma Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Azerbaycan, Yunanistan, Lübnan, Cezayir ve Türkiye'den 300 akademisyen katıldı.
'İSTANBUL'DA OLAN DEPREM OLAĞAN DIŞI BİR DEPREM DEĞİLDİ'
Açılış konuşmasını yapan ve İstanbul'da dün yaşanan depremin olağan dışı bir deprem olmadığını söyleyen Kocaeli Üniversitesi Sismoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fadime Sertçelik, "Türkiye kuzeyinde dünyanın en aktif faylarından biri olan Kuzey Anadolu fayı doğusunda Doğu Anadolu fayı, batısında aktif Ege deprem sistemi ve Akdeniz'de helenik yayın bulunduğu bir konumda yer almaktadır. Aylık ortalama bin civarı deprem oluşmakta. Artçılarıyla çok daha fazla sayıya ulaşmaktadır. Ülkemizde cumhuriyet tarihinde oluşan en büyük deprem 1939 Erzincan depremidir. 1999 da ise 87 gün arayla bu fay üzerinde 17 Ağustos Kocaeli ve 12 Kasım Düzce depremleri meydana geldi. Yapıların yüzde 25'inden daha fazlası hasar gördü. 20 milyar dolar ekonomik kayıp meydana geldi." dedi.
Dün İstanbul'da yaşanan depreme değinen Sertçelik, "Silivri'de meydana gelen depremin İstanbul'da yol açtığı paniğe ve gündemi bir anda değiştirmesine şahit olduk. Geçmişte bu bölgede büyük depremler meydana geldi. Dün olan deprem bölge için olağan dışı bir deprem değildi. Biz depremi, depremin merkezinde konuşmak için buradayız. Yoğun katılımlı bu sempozyumumuz 3 gün sürecek. Depreme ne kadar hazırlık yaparsak yapalım daha fazla hazırlık yapılması gerektiğini unutmamamız gerekiyor. Burada depreme dayanıklı olmadığı tespit edilen binaların yeniden inşa edilmesinin kaçınılmaz olduğunu konuşacağız. Kocaeli olarak İstanbul ya da Marmara'da meydana gelecek depreme hazırlıklı olmalıyız. Kuzey Anadolu fayında oluşabilecek en az riskli bölge Kocaeli ve bu depremi yaşadık dersler aldık, yolumuzu çizdik. Kocaeli'de hava, deniz ve karayoluyla her türlü hizmetin rahatlıkla gelebileceği ve gelen yardımların koordinasyon içerisinde afet bölgesine aktarılabileceği bir konumdayız." diye konuştu.
"DEPREMDE GÖÇÜK ALTINDA KALDIM"
Dün İstanbul'da meydana gelen depremin kongrenin önemini bir kat daha arttırdığını belirten Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadettin Hülagü, "Dün İstanbul'da meydana gelen İstanbul depremi bu kongremizin önemini bir kat daha arttırmış oldu. Deprem gerçeğinin şahsım adına özel bir yeri olduğunu söylemek isterim. Göçük altında saatler geçirip, ailemle yaşam mücadelesi verdim. Depremle mücadele, arama kurtarma, baştan aşağı geçersiz notlarla doluydu. Gönüllü kuruluşların dünyaya örnek olacak şekilde çalışmaları bizi mutlu etmekte. Bilimin öngördüğü şekilde kentleşme ve yapı güvenliği sağlanmalıdır. İçimizde yakınlarını evlatlarını kaybedenlerimiz var ve acılar büyük. 1967 Varto depreminde çadırlarda yattığımızı biliyorum. Bu tip sempozyumların artarak devam etmesi gerekiyor." diye konuştu.
'BİNALARIN ZEMİNİ VE DAYANIKLILIĞINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR YAPILMASI GEREKİR'
1999 Kocaeli depremini yaşadıklarını ve binaların zemini ile dayanıklılığına yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini ifade eden Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, şöyle konuştu:
"Bizler çok güzel toplantılar yapıyoruz ama sonuç kısmını getiremiyoruz maalesef. Depremden önce yapılacak işler belli. Binaların zemini dayanıklılığına yönelik çalışmalar yapılması gerekiyor. Üniversitemiz, akademisyenlerimiz var. İnsanların eğitilmesi gerekiyor. Simülasyonla 6 şiddetiyle deprem yaşansa eğitimli insanların bulunduğu şu yerde yüzde 90'ı hatalı davranır emin olun. 1999 depremi olduğunda eşimi uyandırmaya gittim. Dalgalı bir denizde adeta sallanmaya başladık. Köşeye gittik ayakta durduk. Yapılacak en tehlikeli hareket. Biz eğitimli iki insan olarak böyle yapmamamız gerektiğini bilmiyorduk. Bizler akademik seviyede bilgiler üretiyoruz. Çoğu zaman teorik olarak kalıyor. Bu ara boşluğu dolduracak ara elemanlara ihtiyaç var. Bina güvenliği ile ilgili kaç doktora tezi yapıldı merak ediyorum. Kaç yüksek lisans ve doktora tezine konu oldu merak ediyorum. Bu tür durumlara en çok hazır olan askerlerimiz. Askerlerin planlarını uygulamamız lazım. Depremde belgelerde kaç battaniyeyi nereye götürülmesi gerektiği yazar. Ama gerçekten bir afet bilinciyle ilgili canlıya yakın depremi deneme şansımız yoktur. Akademisyenler gönüllü çalışmalara katılsınlar ve akademik kafa oraya etki ederse daha planlı işler yaparız diye düşünüyorum. Biz şu ana kadar 65 tane jeofizik ve jeoteknik çalışma yapmışız. Türkiye'nin yüzde 66'sı 1. ve 2. deprem zonunda, nüfusun da yüzde 55'ini kapsıyor."
'TOPLUMUN TÜM FERTLERİNİN DEPREM KONUSUNDA DUYARLI OLMASI GEREKİR'
Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy vatandaşların sadece AFAD ve belediyelere yüklenerek çözümü buralarda aramalarının yanlış olduğunu ve toplumun tüm fertlerinin deprem konusuna duyarlı olması gerektiğini açıklayarak, şöyle konuştu:
"1999 depreminde nüfus ve sanayi kapasitesiyle en çok etkilenen il Kocaeli olmuştur. Toplumun tüm fertlerinin bu konuda duyarlı hale gelmesi lazım. Sorumluluğu AFAD veya belediyelere yükleyerek buralardan çözüm beklemek doğru değil. Herkesin yapacağı mutlaka bir şeyler var. Eğitimlerin tamamlanıp bu alanda yapılacak çalışmalarla ortaya yeni fikirler konulması lazım. Alınacak tedbirlerle hem can kaybı hem de maddi kayıpların önleneceğini biliyoruz. Bölgemizde hasarlı binalar var mı? Bu tür eksikliklerimiz varsa süreç içerinde Marmara bölgesi olarak, Türkiye olarak telafi etmek durumundayız."
'DEPREME HAZIRLIKLI OLMALIYIZ'
Dün İstanbul'da meydana gelene benzer depremlere alışık olduklarını ifade eden AFAD Deprem Dairesi Başkanı Murat Nurlu, "Dün Marmara denizinde büyük depremi oluşturacak fay üzerinde deprem meydana geldi. Biz alışığız bunlara. Yılda 23 bine yakın deprem meydana geliyor. Deprem aktivitesi sürekli izleniyor. Birey olarak hazırlıklı olmalıyız. Yerel yönetimler hazırlıklarını yapmak zorundalar. 7.6 büyüklüğündeki Marmara depremi Kocaeli, Sakarya ve Yalova'yı etkilemiştir. İstatistiğe baktığımızda her yıl 2 adet can kaybı ya da hasara neden olacak deprem oluyor Türkiye'de. Her 6 yılda 7 ile 7.9 büyüklüğünde deprem olma riski var ülkemizde. Ülkemiz deprem riski olan bir ülke ve depreme hazırlıklı olmalıyız." diye konuştu.
"KORKULACAK BİR DEPREM DEĞİL"
Konuşmaların ardından soruları yanıtlayan Prof. Dr. Fadime Sertçelik, İstanbul'da meydana gelen depremin yer bilimcileri tarafından küçük olarak tanımlanan bir deprem olduğunu açıklayarak, "Dün Silivri açıklarında Marmara Denizinde meydana gelen 4,6 büyüklüğündeki deprem biz yer bilimcilerinin küçük olarak tanımladığı bir depremdir. Öncesinde bölgede olağan dışı bir aktivite olmamıştır. Sadece bir öncü 2 şiddetinde bir deprem meydana gelmiş ve 4,6 ile artçı süreci devam etmektedir. Bölge son yüzyılda büyük deprem meydana gelen bir bölgedir, o nedenle biraz tedirginlik yaratmıştır. Bu deprem küçük olmasına rağmen beklenen İstanbul depremi ya da İstanbul'u etkiler mi? diye tedirginlik yaratmış ve gündemi etkilemiştir. Bu büyüklükteki deprem bölgenin normal aktivitesinin sonucu oluşmuştur. Medyada bu büyüklükteki depremin çok farklı lanse edilmesi insanların gösterdiği tepkiler tedirginliğe yol açmıştır. Sempozyumumuza yurt dışından gelen yabancılar özellikle aileleri tarafından aranarak, 'İstanbul'da deprem olmuş, sizin için endişe duyuyoruz' şeklinde telefonlar aldılar. Ancak normal şartlarda bu şartlarda gündeme bile gelmemesi gereken bir deprem. Deprem bilimcilerin tabii ki izlemesi gerekiyor ama çok da büyütülecek bir deprem değil." dedi.
Sertçelik dün meydana gelen depremin beklenen büyük depremin habercisi olmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Bu deprem hiçbir şeyin habercisi değil. Biz hep söylüyoruz. Türkiye'nin her yerinde faylar var. Orada olan fayların normal aktivitesi öyle değerlendirilebilir. Böyle depremler bize bir yandan fayda sağlıyor. Diyor ki gündeminizden depremi çıkarmayın, depremle yaşamayı öğrenin, evlerinizi sağlamlaştırın diyor. O nedenle bu deprem dikkate alınmalı. Yoksa büyük bir depremin öncüsü, habercisidir diye kavramlar bu olay için çok doğru değildir."
"ENDİŞELENECEK BİR ŞEY YOK"
İstanbul'da meydana gelen depremle ilgili endişelenecek bir şey olmadığını söyleyen AFAD Deprem Dairesi Başkanı Murat Nurlu, "Mevcut çalışmalarımız neticesinde büyük depremi tetiklemesiyle ilgili bir şey söyleyemeyiz. Dün 4.6 şiddetinde meydana gelen depremin büyük depremin öncüsü, artçısı böyle bir şey söz konusu değil. Ülkemiz deprem ülkesi ve yılda 23 bin adet deprem meydana gelmekte ve bu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Bu tür depremler olacaktır. AFAD Başkanlığı tarafından ülke genelinde işletilen 1100 adet deprem gözlem sisteminde bu bölgede dün 4.6 depreminden sonra şu saate kadar 89 artçı depremi kaydetmiş durumdadır. Endişelenmeye gerek yok. Öncelikle deprem konusunda bilinçli olmak zorundayız. Önceden planlarımızı yapmak durumundayız. Deprem anında ne yapacağımızı bilmek zorundayız. İl AFAD Müdürlüklerinden destek alabilirler, hazırlıklı olmak zorundayız. 1999 depremlerine göre daha hazırız. 1999 da biz sektörün içindeydik ve depremle ilgili çalışmalar yapıyorduk. O dönemki bilgi eksikliği, kaos artık günümüzde söz konusu değil. Daha hazırlıklı, daha hızlıyız. Allah korusun büyük depremde o acı tabloyla karşılaşacağımızı zannetmiyorum. Her şeyi yönetimden beklemek zorunda değiliz, birey olarak hazır olmak durumundayız." diye konuştu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-------------
-Kocaeli Üniversitesi Sismoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Fadime Sertçelik
-Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy
-Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın
-Rektör Sadettin Hülagü
-AFAD Deprem Dairesi Başkanı Murat Nurlu
-Toplantıdan detaylar
-Prof.Dr. Sertçelik ile röp.
-AFAD Deprem Dairesi Başkanı Murat Nurlu ile röp.

Haber-Kamera-Ergün AYAZ-Dinçer AKBİR-BAŞİSKELE/Kocaeli(DHA)

=================

Çanakkale’de 118 kaçak göçmen yakalandı

Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinde, yasa dışı yollarla Yunanistan’ın Midilli Adası’na gitmek isteyen 118 kaçak göçmen yakalandı.
Yasa dışı geçişleri engellemek için çalışmalarını sürdüren Çanakkale İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, Ayvacık ilçesine bağlı Behram ve Gülpınar Köyleri sahillerindeki ağaçlık alanlarda, kaçak göçmen olduğunu belirledi. Buralara baskın düzenleyen ekipler, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu Suriye ile Afganistan uyruklu 118 kaçak göçmen yakaladı.
Kaçak göçmenler, jandarmadaki işlemlerinin ardından Ayvacık ilçesindeki Yabancıları Geri Gönderme Merkezi’ne teslim edildi.

Reklam
Reklam

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-----------
-Kaçak göçmenlerden görüntü.

Haber-Kamera: İpek YAVAŞ/AYVACIK(Çanakkale), (DHA)

=================

Tokat'ta bebek ve çocuk kütüphanesi açıldı

Kültür ve Turizm Bakanlığınca, Türkiye'nin ilk müstakil 0-3 yaş "Bebek ve Çocuk Kütüphanesi" Tokat'ta açıldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Tokat Valiliği iş birliği ile Türkiye'nin ilk müstakil 0-3 yaş 'Bebek ve Çocuk Kütüphanesi'nin açılışı gerçekleşti. Düzenlenen açılışa Tokat Valisi Ozan Balcı, Cumhuriyet Halk Partisi Tokat Milletvekili Kadim Durmaz, Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Hamdi Turşucu, İl Emniyet Müdürü Göksel Topaloğlu, daire amirleri ve vatandaşlar katıldı.
Çocuk kütüphanelerinin sayısının artırılması için ağırlık verdiklerini ifade eden Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Hamdi Turşucu, "Yeni nesile daha küçük yaşlarda dokunmamız gerektiğini biliyoruz. Ama bir adım daha öteye götürdük işimizi 0-3 yaşlarına yönelik kütüphane çalışmalarına başladık. Türkiye'de ilk müstakil bebek kütüphanesinde Tokat'ta açmış bulunmaktayız. Biz bu yönüyle bebek kütüphanesinden çok şey bekliyoruz. Birincisi örnek olması, ikincisi buradaki tecrübemizi Türkiye'nin diğer yerlerine taşımaktır" dedi.
Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu ise, "Tokat'ta bizim sloganımız 'Okuyan Şehir Tokat, Beşikten Mezara kadara okumak". Bugün de burada bunun gerçekleştiğini görüyoruz. Şu anda gördüğünüz gibi 1,5 yaşındaki çocuğumuz Emir gelip burada kitapla haşır neşir olmaktadır. Açıyor, bakıyor, dokunuyor. İnanıyorum ki geleceğe dair de çok güzel kazanımlar elde ediyor. Bu Tokat için de Türkiye'ye örnek olacak bir proje. Ben inanıyorum ki bakanlığımız Tokat'tan başlatılan bu güzel meşaleyi tüm Türkiye'mize de yayacaktır" diye konuştu.
Tokat Valisi Ozan Balcı ise "Çocuk okuyucusu olmayan toplumların yetişkin okuyucusu olmaz. İstiyoruz ki kitap okuma alışkanlığı Tokat'ta çocukken yayılsın ve kültür olusun. Biz kitap okumanın boş zaman olmadığına inananlardanız. Kitap okumayı, yemek yemek, gibi su içmek gibi zaman ayırması özel bir tören gibi düşünüyoruz. Tokat Türkiye'nin en zengin, en çok ve en güzel kitaplarının olduğu, nitelikli kitap okuyucularının olduğu il haline gelecek" dedi.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü:
-----------
-Kütüphaneden görüntüler
-Açılış
-Kütüpnhanedeki çocukların görüntüleri
-Konuşmalar

Haber-Kamera: Fatih YILMAZ/TOKAT, (DHA)

==================

Diyabakır'da HDP önünde eylem yapan annelere Denizli'den destek

Denizli'de, sivil toplum kuruluşları, Diyarbakır'daki HDP İl Başkanlığı binası önünde çocuklarını bekleyen annelere destek vermek için basın açıklaması yaptı.
Bugün, 15 Temmuz Delikliçınar Şehitler Meydanında 28 sivil toplum kuruluşu yöneticisi ve üyeleri, Diyarbakır'da evlat nöbeti tutan anneler için toplandı. Ellerinde Türk bayrakları ve teröre karşı tepkilerini içeren dövizleri taşıyan kadınlar, Diyarbakır'da HDP İl Başkanlığı binası önünde bekleyişini sürdüren annelere destek verdi. Yaklaşık 100 kişinin destek verdiği eylemde grup adına Tuğba Kılıç, açıklama yaptı. Kılıç, evlatlarının yolunu gözleyen annelerin yanında olduklarını belirterek, "Tarih, Diyarbakır'daki anneleri ve teröre meydan okuyan direnişlerini saygı ile yazacaktır. Bulundukları şehirlerde, siyasi ve toplumsal yalnızlaştırılma dahil, her şeyi göze alıp evlatlarının dönmesini isteyen anneler, başka canlar yanmasın diye çıktıkları yolda inşallah zafere ulaşacaklardır" dedi.
Ülkenin geleceğine, refahına, birlik ve beraberliğine zarar vermeye çalışan terör örgütlerine ve siyasi uzantılarına karşı yıllardır mücadele edildiğini hatırlatan Kılıç, "Vatan uğruna verdiğimiz şehitlerin kanı, evlatlarımız için döktüğümüz gözyaşı hala kurumadı. Bu mücadelemize bir mihenk taşını da dağa kaçırılan evladını geri almak için teröre yeter diyen Hacire Annemiz ekledi. Gördük ki yanan bir anne yüreği tüm acılara, gözyaşına ve gencecik fidanların ölümüne son verebilir" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
----------
-Basın açıklamasından görüntü
-Taşınan dövizlerden görüntü
-Tuğba Kılıç'ın açıklamasından görüntü
-Genel ve detay görüntüler

Haber - Kamera: Deniz TOKAT / DENİZLİ, (DHA)

=================

Diyarbakır'da oturma eylemi yapan ailelere Mersin'den destek

Mersin’de bir araya gelen kadınlar, Diyarbakır'da, çocuklarının terör örgütü PKK tarafından kaçırıldığını belirtip HDP il binası önünde oturma eylemi yapan ailelere destek verdi.
Ulu Cami önünde bir araya gelen farklı sivil toplum örgütlerinden kadınlar, Diyarbakırlı annelere destek verdi. Kadınlar adına konuşan Nebahat Gündüz, evlat nöbetinde tarihi imkansız acılara şahit olduklarını belirterek, "Evladımın ölüsüne bile razıyım' diyen annelerin masum ve insani direnişinin yanında olmak, hepimizin boynunun borcudur. Bizler Edirne'den Kars'a, tek yürek olmuş kadınlar ve anneler olarak anne acısının etiketi olmaz diyor, yerel, ulusal ve uluslararası kamuoyunu Diyarbakır'daki annelerin yanlarında olmaya davet ediyoruz. Ülkemizin geleceğine, refahına, birlik ve beraberliğine zarar vermeye çalışan terör örgütlerine ve siyasi uzantılarına karşı yıllardır topyekün mücadele içerisindeyiz" dedi.
Ailelerin bir an önce evlatlarına kavuşmasını dilediklerini ifade eden Gündüz, "Bu duruş ve cesaret, terör örgütünün ağına düşmüş her evlada ve anneye umut oldu. 3 Eylül'den bu yana tam 23 gündür Diyarbakır'da yeni annelerin katılımı ile büyüyen bu sessiz çığlık, dünya üzerindeki terörün tümüne 'dur' diye haykıran güçlü bir sese dönüştü. İnanıyoruz ki azimle seslerini yükselten kadınlar, terör örgütlerinin hain emelleri için Fırat'ın ve Dicle'nin kuzularının kurban edilmesine izin vermeyecektir. Duyduğumuz 'yeter artık' feryadına destek vermek, safları sıklaştırmak, bir ve beraber olduğumuzu göstermek, evlatlarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak hepimizin vicdanı borcudur" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
--------------
-Toplanan kadınlar
-Nebahat Gündüz, konuşurken
-Kadınlardan genel ve detay

(BOYUT:401 mb) (SÜRE:3,34 DK)

Haber:Mustafa ERCAN-Kamera: MERSİN; (DHA)